YIL: 11

SAYI: 125

MAYIS 2008

 

 

önceki

yazdır

 

 

 Yrd.Doç.Dr. Arif ÖZSAĞIR

 

 

  

BİLGİ ÜRETİMİ VE BİLGİNİN ÜRÜNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNDE TEKNOPARKLARIN ÖNEMİ


ÖZET

Ekonomik anlamda post modern dünyanın yaşadığı değişim yenilik iktisadı üzerinde biçimlenmektedir. Yenilik iktisadının temelini araştırma ve geliştirme (ar&ge) faaliyetleri oluşturmaktadır. Zira yenilik iktisadı teknolojik gelişmelere, teknolojik gelişmeler bilgi üretimine, bilgi üretimi de profesyonel ar&ge birimlerinin faaliyetlerine bağlıdır. Profesyonel araştırma ve geliştirme birimleri ise teknoparklarda yoğunlaşmaktadır.

 

THE ROLE OF TECNOPARK İN KNOWLEDGE PRODUCTİON AND TRANSFORMİNG KNOWLEDGE TO PRODUCT

 

ABSTRACT

In change in economic sense that the post modern world is experiencing has been shaping around innovation economics. The foundation of innovation economics consist of research and devolopment activities. Innovations economics depends on technological development, technological development depends on knowledge production, and knowledge production depends on the activities of professional research and development units. Professional research and development units are mainly focused on tecnopark.                

 

GİRİŞ

Sanayi ötesi ekonomilerde (bilgi ekonomisi) servet ve refahın artmasında temel belirleyici olan teknolojik anlamda yenilik ve icatlardır. Teknolojik icat ve yenilikler belli bir bilgi birikiminin sonucudur. Bu nedenle günümüz ekonomisinde ülkelerin, firmaların, kurum ve kuruluşların başarısı bilgi odaklı hale gelmiştir. Bu anlamda üretimde verimliliğin, dağıtım sürecinde etkinliğin ve kalitenin belirleyicisi bilgi olmuştur. Kısaca iktisadi hayat bilgi yoğun hale dönüşmüştür. Bu aşamada bilginin üretimi daha önemli hale gelmektedir. Düşünsel ürün olan bilginin üretimi ile başlayan süreç, bilginin ürünlere, süreçlere, sistemlere ve hizmete dönüştürülmesi ile devam etmektedir. Bu döngüsel süreçte bilgi, yetenekli işgücü ve teknik alt yapı da önemli yadsınamaz. Düşünsel ürünlerin-bilginin- üretilmesi ve bir sonraki aşamada onun ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürülmesi, teknoloji adı altında somuta indirgenmesi ile devam etmektedir. Bu süreçte bilginin üretildi ar-ge birimleri ve bilginin ürüne dönüştürüldüğü yer olan teknoparkların önemi artmaktadır. Teknoparklar bilim-bilgi-teknoloji döngüsünün gerçekleştirilerek katma-değerin üretildiği mekânlar haline gelmiştir. Bu çalışmada teknoparklara dayalı ekonomik gelişime modeli üzerinde durulacaktır.

 

1. BİLGİ VE BİLGİNİN ÜRÜNE DÖNÜŞÜMÜ

1.1. BİLGİ

Türk Dil Kurumunun Türkçe sözlüğünde bilgi, “öğrenme, araştırma veya gözlem yoluyla elde edilen gerçek” ve “insan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce” olarak tanımlanmaktadır. Görüldüğü gibi bilgiyle-düşünce arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Duran’ın dediği gibi düşünme, bilgiye ulaşmanın yegâne yoludur. Zira düşünme, olguların betimlenmesine ya da açıklanıp anlaşılmasına yönelik zihinsel işlemler bütünüdür. İnsanoğlunun düşünce dünyasının iki temel öğesi vardır: “Bilinç” ve “bilinçdışı”. Bilinçdışını oluşturan nesneler duyularla algılanır, akıl ile idrak edilir. Bilinçdışı gerçek, nesnel gerçek olarak insan bilincinden bağımsız olan gerçekliktir. Bilincin gerçeği ise göreli gerçektir. İnsan nesnel gerçeğin yansımalarını, duyuları ile algılar aklıyla işler ve onun hakkında göreli gerçekleri oluşturur. Göreli gerçekler, nesnel gerçeğe ne ölçüde uygunsa, o ölçüde doğrudur.

İnsanlık, başlangıçtan beri, bir göreli gerçekten, daha doğru, başka bir göreli gerçeğe yaklaşmaya çalışmaktadır. İnsanoğlu, nesnel gerçeği, duyumsal bilgilerden rasyonel bilgilere aktarır, duyumlarını akıl yeteneği ile işler, kavramsal halde ifade ederek bilgiyi oluşturur (İrmiş, 2006: 393). Bilginin gelişim sürecinde mevcut göreli gerçekler bu gün için daha doğru olduğu düşünülen farklı bir göreli gerçeğe dönüşmektedir. Çünkü yeni bilginin, bir öncekinden daha doğru (nesnel gerçeğe daha yakın) olduğunu kanıtlanmıştır (Dura, 2005: 1-2). Gerçeği arama ve bulmanın iki tekniği vardır. Birincisi duyuları, doğayı oluşturan nesnelere yöneltme ve buradan elde edilecek bulgu ve bilgilerin akılda işleyerek rasyonelleştirilmesidir. İkincisi elde edilecek rasyonel gerçeklere, bilgi ve bilimin gereği, kuşkucu ve eleştirici yaklaşarak, başka bir göreli gerçek olduğunu, dolayısıyla ondan daha doğru (nesnel gerçeğe daha yakın) gerçeklerin olabileceğini kabullenmektir. Bu insanoğlunun bilgi stokunu artıracaktır. Yeni bilgilerin elde edilmesinde, artan bilgi stoku yol gösterici olacaktır. Bir göreli gerçekten, başka bir göreli gerçeğe ulaşma, duyuların ve aklın gücünü artırıcı tekniklerin kullanımına bağlıdır (Dura, 2005: 11). Bu tekniklerin başında bilim gelmektedir. Bilim doğadaki ampirik bilgileri sistemli şekilde organize ederek bilimsel bilgilere dönüştürmektedir. Bir başka ifade ile bilim, insanın iç dış evrende meydana gelen olay ve olgulardan gözlenebilir ve ölçülebilir nitelikte olanları akıl yürütme ve aklın yönetimindeki deney yoluyla bilinir hale getirme ve açıklama sürecidir. Bilimsel bilgi bu sürecin çıktısıdır. Bilim süreci kendi çıktısı olan bilgiyi üretirken, sürecin başlamasından önce oluşmuş olan (var olan) ve kabul görmüş olan bilisel bilgiler ile deneyimleri sürece girdi olarak alınır (İrmiş, 2006: 394). Bu bilgilerin pratik amaçla, yani fayda sağlama, insan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak uygulamaya konulmasına teknik adı verilir (Dura, 2005: 41).     

Bilgiyi insan üretiyor fakat bilgi, insanı sürüklüyor. Bilgi belli süreçlerden geçirilerek teknolojiye dönüşüyor, teknoloji, hayatı yeniden üretiyor. Yemek pişirilen tencereden oturulan eve, küçük bir toplu iğneden bataklıktaki kamışın kâğıt olana kadar geçirdiği merhale, ağrıyı dindirmek için içilen ilaçtan gecenin karanlığında aydınlatmada kullanılan ampule, dünyanın bir ucundan diğer ucunda olanlarla irtibata geçmeyi sağlayan cep telefonları ve MSN gibi görüntülü iletişim sistemlerine kadar hayatın hemen her alanında kullanılan mallar bilginin fonksiyonu olarak ortaya çıkmış gerçeklerdir (Erkut, 2002: 68 ). Yaşam bilgiyle kolaylaşmaktadır. Bilgi bilimsel süreçlerden geçirilerek insan ihtiyaçlarını karşılama ve hayatı kolaylaştırmak için teknoloji şeklinde pratiğe indirgenmektedir. Teknoloji denen bu bilgi demeti sosyo-ekonomik ilerlemenin motoru olmaktadır.

Klasik iktisadi düşüncede (sanayi ekonomisinde), ekonomik sorunların nedeni kıtlıktır. Bu yüzden ekonomik çabalarının özünü, kıtlıkla mücadele oluşturmaktadır (Üstünel, 1983: 11). Bu düşünceden hareketle iktisat bilimi kaynakların kıtlığı üzerine kurulmuştur. Bir başka ifade ile kıt kaynakların nasıl ekonomik olarak kullanılacağı üzerine yoğunlaşmıştır. Bilgi çağının ekonomisi ise kıtlığın değil bolluğun nasıl yönetileceği üzerine yoğunlaşmaktadır (Darling, 1999: 8-9). Çünkü bu gün bilgi arzı bilgi talebini aşmıştır. Bilgi fazlası vardır. Bilgi, bol fakat dayanıksız bir üründür. Ayrıca üretim tarihi ile son kullanma tarihi arası çok kısadır. Kullanılmayan bilgi eskimekte, değerini kaybetmektedir. Ancak bilgi kendini yenileme gücüne sahiptir. İkinci özelliği ise yüksek yayılma hızıdır. Bilginin yayılma hızı ışığın yayılma hızına yaklaşır hale gelmiştir. Bilgi kullanıldıkça yayılır, yayıldıkça çoğalır, büyür, çeşitlenir, yeni bilgilerin üretilmesine yol açıyor (Erkut, 2002: 68). Burada üzerinde durduğumuz bilgi “üretken bilgi”dir.  Bilimsel düşünce sürecinden geçmiş ve bir üretim aracı olarak kullanılan bilgidir. Aşağıda şekil 1’de bilgi üretim döngüsü verilmiştir. Burada da görüldüğü gibi yeni bilginin üretilmesinde temel kaynak, bir önceki bilgi stokudur. Yani bilgi (bir önceki bilgi), yukarıda da belirtildiği gibi bilgi üretiminin de en önemli girdisini (kaynağını) oluşturmaktadır (Erkut, 69).

 

 

1.2. TEKNİK BİLGİ

Üretim teknolojisi (bir ürünün nasıl üretileceği ile ilgili bilgi) ile ilgili bilgi ve tecrübe üretimde daha önemli bir faktör haline gelmiştir. Teknik bilgi olmadan mal ve hizmetlerin sayısını ya da faydasını artırmak mümkün olamaz (Üstünel, 1983: 38). Teknik bilginin üretimdeki rolünü anlayabilmek için şöyle bir varsayım yapılmaktadır. Bir ülkenin bugün sahip olduğu emek, sermaye ve doğal zenginlikleri aynı kalmak şartıyla, bir sabah kalkıldığında herkesin üretimle ilgili teknik bilgilerini kaybettiği düşünüldüğünde (hafıza kaybı ya da virüs saldırısıyla bilgilerin kaybı) bu ülkede üretimin kıtlaştığı hatta üretimin durduğu görülecektir. 

Günümüz iktisadında bilgi, en önemli üretim faktörü haline gelmiştir. Tarım ekonomisinin hâkim olduğu tarım toplumunda stratejik kaynak toprak ve işgücü olmasına karşılık sanayi ekonomilerine geçişle birlikte sermaye merkezi bir önem kazanmıştır. Oysa bugün sermayenin anlamı değişmiştir. Sanayi-ötesi ekonomilerde (bilgi ekonomisinde), imalatın kendisi bilgisayarlaşırken, sermayenin niteliği de değişmiştir. Sermaye, bilgi temelli entelektüel sermaye haline dönüşmüştür. Bilgi, hammaddeye, emeğe, zamana, mekâna ve sermayeye olan ihtiyacı azaltmış ve ekonominin merkez kaynağı haline gelmiştir (Toffler, 1992: 106; Ministry of Economic development, 1999:  4). Oysa geçen ikiyüz yıl boyunca klasik üretim, emek ve sermaye üzerine bina edilmiş ve bilgi, verimlilik, entelektüel sermaye dışsal faktörler olarak nitelenmiş ve sisteme dahil edilmemiştir (Ministry of Economic Development, 1999: 4).

Bilgi ekonomisinde, bilgi ile bilginin üretimi başladı. Daha önceki toplum yapılarındaki madde ile maddenin üretimi yerine; kuantum düşüncesinde bilgi ile bilgi üretimi öne geçti. Üretimde verimlilik ve artış sağlayan bilgi, organize bilimsel bilgidir. Bu nedenle bilgi toplumuna sıfat olarak giren “bilgi” kavramı, bilim bazlı düşünme ve bilimsel bilgi ile ilgilidir. Burada informatik bilgiden çok, bilimsel bilgi (knowledge) esastır (Erkan, H., Erkan, C., 2004: 356-58). Teknik bilgi, bilimsel süreçlerden geçerek üretilmiş ve üretimde girdi olarak kullanılan bilgidir. Bu anlamıyla; 

• Bilgi kendi kendini sürekli kümülatif (yığılımlı) olarak yenileyen sınırsız bir üretim unsurudur.

• Sanayi toplumu ekonomiyi, kıt kaynakların kullanım ve dağıtımıyla ilgili bir bilim dalı olarak tanımlıyordu. Bilgi toplumunda bu tanım artık geçerli değil. Zira temel üretim faktörü bilgi, kıt bir kaynak değildir. Bu nedenle azalan verimler yasası geçerli değildir. Aksine, artan bilgi ile artan verim yasası geçerlidir.

• Bilgi; sermaye ve toprak gibi birbirini tamamlayan üretim faktörleri değil; aksine onların yerine ikame edilebilen bir üretim faktörüdür.

• Bilgi; sermaye ve toprağa göre çok daha akışkandır, fiber optik kablolar içinde yer değiştirebilir, taşınabilir özelliğe sahiptir. 

• Bilgi paylaşılabilir ve bölünebilir.

• Üstelik toprak ve sermaye gibi özel mülkiyet konusu olup diğer insanları dışlamaz.

Bu özellikleri ile bilgi, insanlara daha çok seçenek sunmaktadır. İnsanın gelecek amaçlarını ve kendini gerçekleştirmesi için yeni fırsatlar getirerek bireyin özgürlük alanının genişlemesine hizmet etmektedir (Erkan, H., Erkan, C., 2004: 356-58).

 

1.3. TEKNOLOJİ                                                                                       

Teknoloji, Longman American Dictionary’de, bilginin sonucu olarak geliştirilen ve kullanılan makine ve ekipman; AnaBritannica Genel Kültür Ansiklopedisinde ise bilimin, pratik yaşam gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik uygulamalar olarak tanımlanmaktadır. Eski Yunanca tekhne (yetenek, hüner, bir şeyi yapabilme, sanat, zanaat) ve logos (söz, sözcük) kelimelerinden oluşturulan teknoloji terimi sanatlar üzerine konuşma anlamına geliyordu. Zaman içinde anlamı değişen sözcük bilimsel araştırmalarla elde edilen somut yararlı sonuçları ve bunlara ilişkin araç, yöntem ve süreçlerin bütününü ifade eden bir anlam kazanmıştır. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisinde ise teknoloji terimi, belli bir teknik alanda bilimsel ilkelere dayanan tutarlı bilgi ve uygulamaların tümü olarak tanımlanmaktadır. Tutarlı teknik bilgi (sistematik olarak üretilmiş bilgi) anlamındaki teknolojiyi, bulma, icat etme ve onu kullanma yeteneği, insanı diğer canlılardan ayıran temel bir niteliktir. Bu niteliği nedeniyle insan, en başından beri teknoloji üreten bir varlıktır. İnsan dün de teknoloji üretmiştir. Zira insanlar yaşamlarını idame ettirmek için doğal kaynakları ihtiyaçlarını karşılayacak yapıya dönüştürmede kullanılan teknik ya da dönüştürme işleminin bütünüdür (İlkin, 1976:239). Bu anlamda teknolojide de yaşanmaktadır. Bu günde üretmeye devam etmektedir. Teknolojinin tarihi insanlığın tüm evrimini içerir. Bilimsel bir olgu olarak teknoloji, insan duyularının, evreni oluşturan nesnelere yönelmesi ve buradan edinilen bilgilerin akılda işlenmesiyle oluşmuş göreli bir gerçektir. Bilimin kuşkucu ve eleştiriciliği sayesinde bugün var olan göreli gerçeğin, kendisinden daha doğru olan (bulunmuş veya henüz bulunmamış) bir başka göreli gerçeğin var olabileceğini kabulüyle, bilgi ve bilim her geçen gün biraz daha ilerlemektedir. Bugün bilgi ve bilim ürün haline dönüştüğünde teknoloji adını almakta ve günümüz uygarlığına yön vermektedir.

İnsan hayatını bir bütün olarak etkileyen yeni buluş ve teknik yeniliklerin ortaya çıkışını, insanoğlunun dünyayı algılama sürecinin bir sonucu olarak düşünenler olsa da yeni buluş ve tekniklerin (teknolojilerin) dünyayı algılamaktan öte insanoğlunun yaşamı kolaylaştırma ve daha mutlu bir yaşamı yakalama azim ve gayretinin bir sonucudur. İnsanoğlunun bunu yaparken sahip olduğu tek kaynak akıl ve mantıktır. İlkel kabul edilen insanların, ihtiyaçlarını karşılama, doğaya hâkim olma, kendisi dışındaki vahşi yaratıkların bir kısmıyla mücadele etme, bir kısmını evcilleştirerek kendi hizmetinde kullanma; bitkilerin zararlı olanlarını zararsızlardan ayırt edip yiyecek olarak kullanmayı sahip olduğu akıl denen soyut bir varlıkla elde etmiştir. Bugünde teknoloji denen somut varlıklarda, insanın, akıl ve deney yoluyla (bilimle) ulaştığı somut gerçeklerdir. Teknoloji adı verilen bu ürünlerin yenilerini üretmek ya da var olanlarını geliştirmek, daha ucuza imal etmek ilerlemenin/gelişmenin itici gücüdür. Bilgi üretme ve bunu teknolojiye dönüştürme ise başta araştırmacı sayısı olmak üzere, araştırma geliştirme (Ar-Ge) için ayrılan bütçe, Ar-Ge harcamaların gayri safi milli harcamaya (GSMH) oranı, devletin ve özel sektörün bu harcamalara katkısı, üniversite ve araştırma kuruluşlarının Ar-Ge için ayırttıkları fonların miktarı gibi unsurlara bağlıdır. Bilgi ve onun ürüne dönüştürülmesi önemli konuma gelmiş ise bilginin üretimi diğer üretimlerden daha önemli hale gelmiştir. Bilgi üretimi ile birlikte ar-ge ve teknoparkların önemi de her geçen gün artmaktadır.

 

1. 4. BİLGİ ÜRETİMİ-AR/GE-TEKNOPARK İLİŞKİSİ

Ekonomik zenginlik bilgi temelli hale geçtikçe ar-ge çalışmaları da hızlanmaktadır. Böylece dünya ekonomisi her geçen gün bilgi-bilim ve teknoloji temelli hale dönüşmektedir. Artık rekabet üstünlükleri statik mukayeseli üstünlüklere değil, büyük ölçüde yeteneğe dayanıyor. Artık yeni zenginliklerin kaynağı yeni fikirler ve bu fikirleri içeren ürünler, süreçler, çözümler oluyor. İphone telefonu yeni bir fikir olduğu için 2007’nin en önemli ticari yeniliklerinden biri olarak kabul ediliyor (Kırım, 2007: 211). Bilginin üretimdeki öneminin artması ile birlikte profesyonel araştırma ve geliştirme birimleri önemi de artmaktadır.

 

1.4.1. ARAŞTIRME VE GELİŞTİRME FAALİYETLERİ

Teknolojik gelişmeye dayalı yenilik iktisadı profesyonel ar-ge kurumlarının faaliyetlerini esas almaktadır. Birçok araştırmacı bilginin temeli olarak teknolojiyi göstermektedir. Teknolojinin temeli olarak da ar-ge’yi göstermektedirler. Bu görüşlerin tam tersine teknolojinin temeli (ana girdisi) bilgidir. Bilgi ise yaratıcı ve gerçekleştirilebilir düşünce gücüne sahip entelektüel bireylerin istihdam edildiği birimler olan profesyonel araştırma-geliştirme kurumlarındır.

Araştırma geliştirme kavramından ne anlaşılması gerektiği 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre:

  

Araştırma ve Geliştirme (Ar-ge): Bilim ve teknolojinin gelişmesini sağlayacak yeni bilgileri elde etmek veya mevcut bilgilerle yeni malzeme, ürün veya araçlar üretmek, yazılım üretimi dahil olmak üzere yeni sistem, süreç ve hizmetler oluşturmak veya mevcut olanları geliştirmek amacı ile yapılan düzenli çalışmaları olarak tanımlanmaktadır(Md:3). Ar-ge kişinin, toplumun ve kültürün bilgi birikimini artırmak ve bu birikimin yeni uygulamalara yol açması amacıyla sistematik bir temele dayalı yapılan yaratıcı işleri kapsar ar-ge terimi üç ana aktiviteyi kapsar

Temel araştırma, spesifik bir uygulama veya kullanım olmadan araştırılan konunun temeli ve gözlemlenen gerçeklere dair yeni bilgi kazanılması için yapılan deneysel veya teorik araştırmadır.

Uygulamalı araştırma, Yeni bilgi kazanılması için yapılan özgün araştırmadır. Temel araştırmadan farkı spesifik bir özel araştırmaya veya amaca yöneliktir.

Deneysel gelişim, yeni malzeme, ürün ve araçların üretimine; yeni işlemlerin, sistemlerin, hizmetlerin kurulmasına veya hâlihazırda üretilmiş veya kurulmuş olanların geliştirilmesine yönelik mevcut bilgiye dayalı sistematik çalışmasıdır. 

 

 Profesyonel ar-ge birimlerinin faaliyetlerini şöyle sıralamak mümkündür.

1. Bilimsel ve teknolojik alandaki belirsizlikleri ve bunları açıklığa kavuşturmak amacıyla bilimsel ve teknik/teknolojik gelişmeler sağlayacak yeni teknik bilgilerin elde edilmesi,

2. Üretime yönelik yeni yöntem, süreç ve işlemlerin araştırılması ve geliştirilmesi,

3. Yeni ürünler, madde ve malzemeler, araç-gereçler, işlemler sistemler geliştirilmesine yönelik olarak yeni yöntemler geliştirilmesi veya yeni tekniklerin üretilmesi,

4. Bir ürünün maliyetlerini düşürücü kalite standart ve performansı yükseltici yeni tekniklerin/teknolojilerin araştırılması,

5. Yeni özgün tasarıma dayanan yazılım faaliyetlerini kapsamaktadır (www.gelirler.gov.tr).

 

Profesyonel ar-ge faaliyetlerinin aşamaları ise şu şekilde sıralanmaktadır.

1. Kavram geliştirme,

2. Teknolojik/teknik ve ekonomik yapılabilirlik etüdü,

3. Geliştirilen kavramdan tasarıma geçiş sürecinde yer alan laboratuar çalışmaları,

4. Tasarım, tasarım geliştirme ve tasarım doğrulama çalışmaları,

5. Prototip (ilk örnek) üretimi,

6. Pilot tesisin kurulması

7. Deneme üretimi ve tip tesislerin yapılması,

8. Satış sonrasında ürün tasarımından kaynaklanan sorunların çözümü faaliyetinden oluşmaktadır (www.tubitak.gov.tr).

  

1.4.2. TEKNOPARK

Teknoparklar, büyüklüğüne, işlevine, yapısına, bulunduğu ülkeye bağlı olarak farklı isimlerle anılıyor. Bilim parkı, araştırma parkı, endüstri parkı, teknokent, teknopolis kullanılan isimlerden bazıları. 4691 Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda Teknoloji Geliştirme Bölgesi şeklinde tek bir kavram kullanılmaktadır. Bilim veya teknoloji parkı kavramını daha çok Avrupa, Asya ülkeleri ile Kanada kullanırken ABD’deki benzer oluşumlar araştırma parkı kavramını daha sıklıkla kullanmaktadır.

Bilim parkının tanımı üzerine kesin bir uzlaşma olmamakla birlikte Uluslararası Bilim Parkları Birliğine (IASP) göre: Üniversite, sanayi, araştırma merkezleri, girişimciler ve piyasalar arasındaki işbirliğini artırmak, bilgi ve teknoloji transferini kolaylaştırmak suretiyle yüksek katma değerli ARGE’ye dayalı  ileri teknoloji ürün ve hizmetlerin üretilmesine  uygun altyapı, üstyapı ve  hizmetler ile katkı sağlayan organizasyonlardır (IASP, 2002).

4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda teknoparları şu şekilde tanımlamaktadır. Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Bölge): Yüksek/ileri teknoloji kullanan ya da yeni teknolojilere yönelik firmaların, belirli bir üniversite veya ileri teknoloji enstitüsünün olanaklarından yararlanarak teknoloji veya yazılım ürettikleri/geliştirdikleri, teknolojik bir buluşu ticari bir ürün, yöntem veya hizmet haline dönüştürmek için faaliyet gösterdikleri ve bu yolla bölgenin kalkınmasına katkıda bulundukları, aynı üniversite, ileri teknoloji enstitüsü ya da ARGE merkez enstitüsü alanı içinde veya yakınında; akademik, ekonomik ve sosyal yapının bütünleştiği site veya bu özelliklere sahip yerlerdir (md. 3/b).

Teknoparkların amacı aynı kanunda belirtilmiştir. Buna göre teknoparklarınn amacı, üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak, ülke sanayiinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği artırmak, üretim maliyetlerini düşürmek, teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamak, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun kararları da dikkate alınarak teknoloji yoğun alanlarda yatırım olanakları yaratmak, araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratmak, teknoloji transferine yardımcı olmak ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik alt yapıyı sağlamaktır (md. 1).

Yukarıdaki iki tanımda da  işaret edildiği üzere teknoparklar, kurulduğu yöre, bölge ve genel olarak ülkedeki bilgiye dayalı kurumlarının ve işletmelerinin teknoloji alanındaki rekabet edebilirliğini ve yenilikçi niteliğini geliştirmek amacıyla; bilgi ve teknolojinin üniversiteler, araştırma merkezleri, şirketler ve pazarlar arasında dolaşmasını teşvik eden ve kolaylaştıran, innovasyona (buluşçuluk) dayalı şirketlerin kurulmasını ve gelişimini destekleyen, paydaşlarına ARGE çalışmalarında kullanılacak yüksek nitelikli ofis alanları ve destek hizmetler sunan, profesyonel anlayışla yönetilen organizasyonlar. Teknoparklarda ARGE faaliyeti yürüten kuruluşlar; sanayi ve hizmet sektöründa faaliyet gösteren kuruşlarının ARGE birimleri olabileceği gibi bu kuruluşların kurduğu müstakil ARGE şirketleri, bilgi tabanlı şirketler, öğretim üyelerinin kurduğu ar-ge şirketleri, genç girişimciler tarafından kurulmuş bilgiye dayalı çalışmaya odaklanmış ar-ge şirketleri olabilmektedir.

Teknoparklarda ağırlıklı olarak ileri ve yeni teknoloji alanında ARGE çalışmaları yapılarak yeni ürünler ve yeni teknolojiler üretilmesi amaçlanıyor. ABD, bilgisayar teknolojisi alanındaki üstünlüğünü dünyada kurulmuş ilk teknopark olan Silikon Vadisinde geliştirilen ürünler ve teknolojiye borçludur. Fransız sanayisi, oluşturduğu katma değerin %24’ünü ülkedeki çok sayıda teknoparktan sadece Sophia Antipolis teknoparkında yapılan ARGE çalışmalarına borçlu. Teknoparklarda üretilen teknoloji doğrudan ihraç edilebiliyor.

 

1.4.3. TEKNOPARKLARIN SAĞADĞI AVANTAJLAR

               Bölgede faaliyet gösteren  gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu Bölgedeki yazılım ve ARGE faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31.12.2013 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır. (4691 Sayılı Kanununa ilave Geçici madde: 2)

               Teknoloji Geliştirme Bölgesinde faaliyette bulunan girişimcilerin kazançlarının gelir veya kurumlar vergisinden istisna bulunduğu süre içerisinde münhasıran bu Bölgelerde ürettikleri ve sistem yönetimi, veri yönetimi, iş   uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki  teslim ve hizmetleri katma değer vergisinden müstesnadır. (5035 Sayılı Kanun md: 11)

               Bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve AR-GE personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31.12.2013 tarihine kadar her türlü vergiden müstesnadır. (4691 Sayılı Kanununa ilave Geçici madde: 2)

               Öğretim elemanları 2547 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinde öngörülen yurtiçinde ve yurtdışında geçici görevlendirme esaslarına göre yapacakları çalışmaları Üniversite Yönetim Kurulunun izni ile Bölgedeki kuruluşlarda yapabilirler. Aylıklı izinli olarak Bölgede görevlendirilen öğretim üyelerinin Bölgede elde edecekleri gelirler üniversite döner sermaye kapsamı dışında tutulur.

               Öğretim elemanları Üniversite Yönetim Kurulunun izni ile yaptıkları araştırmaların sonuçlarını ticarileştirmek amacı ile bu Bölgelerde şirket kurabilir, kurulu bir şirkete ortak olabilir ve/veya bu şirketlerin yönetiminde görev alabilirler (4691 Sayılı Kanun md: 7).

 

1.4.4. TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGESİ ÖRNEĞİ: ODTÜ-TEKNOKENT

1950’li yıllarda ABD’de kurulan Silikon Vadisi ile ortaya çıkan teknoparklar, dünyada üniversite sanayi işbirliğini sağlama konusundaki en başarılı model olarak öne çıkmıştır. Günümüzde, birçok sanayileşmiş ülke, teknoparkları teknolojik ve ekonomik gelişmenin en önemli aracı olarak görmektedir. ABD, İngiltere, Fransa, Japonya, Çin, Kore, Hindistan, İsrail, Finlandiya gibi birçok ülkede üretim ve hizmet sektörleri ürettikleri katma değerin önemli bölümü teknoparklar bünyesinde yürütülen AR-GE çalışmalarına borçludur.

1.4.4.1. ODTÜ’DE TEKNOKENT FİKRİNİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ

ODTÜ-Teknokent için ilk çalışmalar 1987 yılında başlatılmıştır. İlk olarak başta ABD ve İngiltere’deki teknoparklar incelenmiş, dünyada bu işin nasıl yapıldığı gözlemlenip anlatılarak kamuoyu yaratılmaya çalışılmıştır. 1990 yılında ODTÜ-KOSGEB Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER) üniversite-sanayi işbirliği ile üniversitelerdeki mevcut teknolojik bilginin sanayiye aktarılması, bilgi yoğun ileri teknoloji alanında faaliyet gösterebilecek kuruluşların ekonomiye kazandırılması ve teknik olarak üst düzeyde bilgiye sahip nitelikli genç girişimcilerin desteklenmesi ve teşvik edilmesi amacıyla KOSGEB ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi arasında imzalanan işbirliği protokolü ile 1992 yılında kurulmuştur. Merkezde yeterli büyümeyi sağlayan şirketler buradan ayrılarak kendi mekanlarında çalışmaya başlamışlar ve TEKMER’de gözlenen bu olumlu gelişmeler Teknokentlerin bir an önce kurulması gerektiği fikrinin yayılmasına yardımcı olmuştur.

Teknopark yatırımının ekonomik açıdan yapılabilirliğinin belirlenmesi için, 1995 yılında fizibilite çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar da, bölgenin ekonomik koşulları ve Ankara'da bir teknoparka olan talep değerlendirilmiş; teknokent için alternatif gelişme önerileri sunulmuştur. Sonuç olarak ODTÜ-Teknokent’in, dünyadaki bilim parklarının deneyimlerinden yararlanılarak, ancak, kendi özgün koşulları da dikkate alınarak kurulmasına karar verilmiştir.

26 Haziran 2001’de Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasası TBMM’de kabul edilmiştir. Bu Kanunun amacı, üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak, ülke sanayinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği artırmak, üretim maliyetlerini düşürmek, teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamak, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun kararları da dikkate alınarak teknoloji yoğun alanlarda yatırım olanakları yaratmak, araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratmak, teknoloji transferine yardımcı olmak ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik alt yapıyı sağlamaktır. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte ODTÜ-Teknokente firmaların ilgisi de artmıştır.

1.4.4.2.  ODTÜ-TEKNOKENT VİZYON VE HEDEFLER

ODTÜ’nün araştırma yeteneği ve bilgi birikiminden de faydalanarak, küresel ekonomiye seçilmiş sektörlerde, ileri teknolojiye dayalı katma değeri yüksek ürün ve hizmetleri rekabetçi koşullarda sunan girişimcilerin ve şirketlerin yer aldığı dünyanın önde gelen teknoloji geliştirme bölgelerinden birisi olmaktır. Hedeflerine gelince şu şekilde sıralamak mümkündür.

·               Türkiye’nin ARGE potansiyeline ve teknoloji üretebilme yeteneğine katkı sağlamak

·               Sektör öncelikleriyle Türkiye’nin teknoloji üretiminin ve birikiminin yönlendirilmesinde rol oynamak

·               Sanayi üniversite işbirliğini etkin ve sürekli kılmak

·               Üniversitedeki araştırma altyapısının ve bilgi birikiminin ekonomik değere dönüşmesine katkı sağlamak

·               Girişimciliği ve yenilikçiliği teşvik etmek ve desteklemek

·               Seçilmiş sektörlerde küresel ölçekte rekabet edebilir nitelikteki şirketlere öncelik vermek

·               Dünya pazarlarına yönelik ileri teknoloji ürün ve hizmet üretimini desteklemek

·               Teknoloji transferi için uygun ortam yaratmak

·               Bölgesel sürdürülebilir kalkınmanın unsurlarından birisi olmak

·               Nitelikli işgücüne istihdam yaratmak

·               Başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere uluslararası işbirliğini güçlendirmek

1.4.4.3 ODTÜ-TEKNOKENT GELİŞİM PLANI

Teknokent'in tasarımı, Teknokent'in tüm birimlerinin ODTÜ Yerleşkesi'ndeki eğitim ve sosyal tesisler ile bir bütünlük içerisinde olması esasına dayandırılmıştır. Özellikle Yazılımevleri ve Ar-Ge Birimleri ile yönetimsel ve sosyal-rekreasyonel merkezlerin eğitim kurumları ile enformatik bir ilişkiye girmesi gerekliliği Teknokent'in fiziksel mekan şekillenmesini önemli ölçüde etkilemiştir. Teknokent yapılaşma alanı ana öğeleri;

·               Yazılımevleri

·               Ar-Ge Binaları

·               Model Üretim Binaları

·               Çok Katlı Ofis Binaları

·               Yönetim Merkezi

·               Sosyal-Rekreasyonel Merkez

·               Bilim ve Teknoloji Müzesi’dir.

Bu çerçevede ODTÜ-Teknokent’in fiziksel gelişme etapları aşağıdaki gibi planlanmıştır.

ODTÜ Yerleşkesinin güneyinde, yapılaşma alanı 40 hektar olan ve açık alanlarla toplam 80 hektarlık bir alanda yer alacak ve yaklaşık 200.000 m2’lik kapalı alana sahip olacak olan Teknokent’in yapımı dört ana etapta tamamlanacaktır.

I. Etap: Bilkent yolu kuzey girişinden başlayıp Odtükent-Yerleşke-Teknokent ayırımını oluşturan Eğitim Fakültesi önündeki kavşağa kadar 1900 m’lik yolun yapımından ve Yazılımevi binalarından (ODTÜ-Halıcı Yazılımevi, ODTÜ-ARGE İkizleri , Gümüş Bloklar, Silikon Bloklar ) oluşmaktadır. I. Etap sonunda yaklaşık 34.000 m2 kapalı alan yapılacaktır.

II. Etap: Bilim ve Teknoloji Müzesi’si ile Yazılımevi binalarının ikinci kısmının ve yüksek katlı ofis birimlerinin inşaasını ve 1700 m’lik yolun yapımını içermektedir. Bu dönemde 35.000 m2 yeni kapalı ofis alanı yapılması planlanmıştır ancak II. etabın en önemli binası yaklaşık 50.000m2 kapalı ve 100.000 m2 açık alan üzerine kurulacak olan Bilim ve Teknoloji Müzesi olacaktır.

III. Etap: Sosyal-Rekreasyonel Merkez ile Ar-Ge Birimlerinin inşaasını ve Teknokent alanını kuzeydoğu-güneybatı ekseninde kesen yolun yapımını içermektedir. III. Etabın bitmesi ile birlikte Bilim ve Teknoloji Müzesi dahil toplam 150.000 m2 üzerinde kapalı alanda 400’e yakın firmanın faaliyet göstereceği öngörülmektedir.

IV. Etap: Model Üretim Birimlerinin inşaasını ve 2500 m’lik yolun yapımını içermektedir.Bu etap sonunda ODTÜ-Teknokent 200.000m2 kapalı alana ulaşacak ve 500 firmanın 7500 nitelikli personel ile faaliyet gösterdiği bir teknoloji geliştirme merkezi olacaktır.

I.Etabın 2005 yılında, II. Etabın 2010 yılında, III. Etabın 2015 yılında, IV.Etabın 2020 yılında tamamlanması planlanmaktadır.

1.4.4.4. SAYILARLA ODTÜ-TEKNOKENT

ODTÜ-Teknokent alanında yürütülen işlerin bir göstergesi olarak bu alanda faaliyette bulunan şirket sayısı, istihdam edilen personel sayısı ve burada yapılan araştırma- geliştirme sayısı ek olarak teknokentte faaliyet gösteren şirketlerin sektörel dağılımı ve yapılan faaliyetlerin sonucunda elde edilen gelir ve buradan yapılan ihracat teknokentin büyüklüğünü göstermesi açısından önemli göstergelerdir.

Tablo 1: ODTÜ-Teknokentin Rakamsal Görünümü

Şirket, Personel ve ARGE sayısı

Sayı

Şirket Sayısı

206

Personel Sayısı

3200

ARGE Personeli Sayısı

2250

ARGE Projesi Sayısı

550–600

Şirketlerin Sektörel Dağılımı

Yüzde

Elektronik, bilişim teknolojileri ve telekomünikasyon

%55

Endüstriyel üretim, malzeme ve taşıma teknolojileri

%18

Enerji Çevre

%6

Fizik ve biyoloji Bilimleri

%9

Diğer

%12

ARGE Geliri

Milyon Dolar

2002

18.4

2003

52.1

2004

71.8

2005

164.5

2006

178.0

Toplam gelir

484.8

İhracat

 

2002

1.9

2003

7.3

2004

15.5

2005

28.2

2006

29.9

Toplam ihracat

82.8

İhracat Pazarları

ABD, AB, Japonya, İsrail vb.

Kaynak: ODTÜ-Teknokent (http://www.metutech.metu.edu.tr)

ODTÜ-Teknokent’te yer alan firmaların %55’i bilişim sektöründe, %18’i endüstriyel üretim, malzeme ve taşıma teknolojileri, %9’u fizik ve biyoloji bilimleri, %12’i ise diğer sektörlerde faaliyet göstermektedir.

ODTÜ-Teknokent firmalarında 2006 yılı itibariyle 550-600 adet Ar-Ge projesi kapsamında çalışmakta olan 3200 kişinin yaklaşık %70’ni oluşturan 2250 kişilik bölüm Ar-Ge personelidir. Bu bölümün %74’nü mühendisler oluşturmaktadır.

2002-2006 döneminde ODTÜ-Teknokent firmaları tarafından toplamda 484.8 milyon USD dolar gelir elde edilmiştir. Aynı dönemde 82.8 milyon USD da ihracat gerçekleştirilmiştir. KKTC, İngiltere, Japonya, Umman, Rusya, ABD, Singapur, Malezya, Hong Kong, Dubai, Kazakistan ve AB ülkeleri bu ihracatın gerçekleştirildiği ülkeler arasındadır.

1.4.4.5. ODTÜ-TEKNOKENT’E KABUL

ODTÜ-TEKNOKENT’e başta öncelikli sektörlerde olmak üzere ODTÜ-TEKNOKENT’in amaçlarına uygun alanlarda faaliyet gösteren tüzel ve gerçek kişiler başvurabilir. Temel yaklaşım olarak, ODTÜ-TEKNOKENT’e ileri teknoloji, yenilik, yaratıcılık ve bilgiye dayanan faaliyetler esas olmak üzere, Ar-Ge ve yazılım geliştirme ağırlıklı çalışma yürüten kişi ve kuruluşlar kabul edilmektedir.

Teknokent’te yer almak isteyen firmalar başvuru formları ve istenilen diğer bilgilerle birlikte Teknopark A.Ş.’ye başvururlar. Firmaların değerlendirilmesi 3 kişiden oluşan bağımsız, başvuru yapan firmanın faaliyet konusunda uzman hakem komitesi tarafından yapılır. Hakemlerimiz değerlendirme esnasında başvuru sahibi firma ile yüz yüze görüşme yapar ve gerekli görürlerse mevcut ofislerini veya tesislerini ziyaret edebilirler. Hakem görüşleri üniversite ve özel sektör temsilcilerinden oluşan Teknokent Yürütme Kurulu tarafından değerlendirilir ve hakemlerimizin olumlu görüş verdiği firmalar Teknokent’e kabul edilir.

 

1.4.4.6. ODTÜ-TEKNOKENT ÖNCELİKLİ SEKTÖRLER

ODTÜ-TEKNOKENT’in aşağıda yer alan sektörleri, öncelikli sektörler olarak seçilmiştir:

·               Elektronik

·               Yazılım

·               Savunma Sanayi

·               İletişim

·               İleri Malzemeler

·               Enerji

·               Otomotiv

·               Kimya

·               Biyoteknoloji

·               Çevre

 

SONUÇ

Ekonomik anlamda post modern dünyanın yaşadığı değişim bilgi temelli yenilik iktisadı üzerinde biçimlenmektedir. Yenilik iktisadının temelini araştırma ve geliştirme (ar-ge) faaliyetleri oluşturmaktadır. Zira yenilik iktisadı teknolojik gelişmelere, teknolojik gelişmeler bilgi üretimine, bilgi üretimi de profesyonel ARGE birimlerinin faaliyetlerine bağlıdır. Profesyonel araştırma ve geliştirme birimleri ise teknoparklarda yoğunlaşmaktadır. Profesyonel ARGE birimlerinde üretilen bilgiler teknoparklarda somut ürünlere dönüştürülmesi sürerci aynı zamanda yenilik süreci olarak da tanımlanabilir. Bu sürecin sonunda ortaya çıkan yeni ya da yenilenmiş ürünler rekabette üstünlüğe yol açabilmektedir. Bununla birlikte teknoparklara dayalı ekonomik gelişime modeli ile:

1. Devlet, özel sektör, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve medya arasında etkin bir iletişim ve işbirliği ağı kurulması mümkündür.

2. Yenilikçilik merkezleri, kuluçkalar gibi ARGE ve girişimciliği destekleyici kurumlar ile bütünlük içinde, yenilikçi ve yaratıcı fikirlerin gelişimi için uygun ortam hazırlanmaktadır.

3. Sanayinin rekabet gücünün ve ihracat kapasitesinin artırması olumlu yönde etkiler.

4. Yeni iş alanları açılmasına, teşebbüs gücünün desteklenmesine, ağır sanayinin altyapısını hazırlanmasına imkân sunar.

5. Savunma sanayi içindeki ulusal teknoloji payının artmasını sağlar.

6.  KOBİ’lerin gelişimlerine destek olur.

7. Meslek eğitimin gelişmesine ve kalifiye eleman açığının giderilmesine katkı sağlar.

8. Tüm ulusal ve uluslararası bilim-teknoloji platformlarına katılımı artırır, ulusal sanayinin uluslararası imkânlardan faydalanmasına katkı sağlar.

9. Küresel gelişmeleri takibine, yerel değerlerin rekabet gücünü artırmasına aracılık eder.

10. Fikri hakların korunmasını ve ulusal patent sayısının artmasını sağlar.

11. Girişim sermayesi gibi finansal mekanizmaların gelişimini sağlar.

12. Gençlerin bilgi okur-yazarlığı yeteneklerinin geliştirilmesi amacıyla bilim merkezleriyle işbirliği içinde olur, endüstrileri tanıtır, gençlerin bilinçli meslek seçmelerini sağlar.

 

 

Kaynakça

AnaBritannica Genel kültür Ansiklopedisi, (1994), “Teknoloji” Maddesi, C:29.

Darling, M. S., (1999),  “Bilgi Kültürleri”, Kasım, Exercutive Excelence.

Dura, C., (2005), Düşünme, Araştırma ve Yazma Yöntemleri, Ekin Kitabevi, Bursa.

Erkan, H., Erkan, C., (2004), “Bilgi Ekonomisinde Teori ve Politika”, 3. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, Eskişehir.

Erkut, H., (2002)  “Bilgisiz Olmaz”, MESS Mercek, Sayı:25.

İASP (International Association of Science Parks), 2002, (www.iasp.org).

İrmiş, Ayşe, (2006), “Bilgi İktidar İlişkisi ve Şebeke Organizasyonlar”, 5. Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, Bildiriler Kitabı Cilt: II.

Kırım, A., (2007), Türkiye Nasıl Zenginleşir, Remzi Kitabevi.

Longman American Dictionary, 2003

Ministry of Economic Development, (1999), The Knowledge Economy, A submssion to the New Zealand Government by the Minister for Information  Technology’s  IT, Advisory Grup, (www.med.gout.nz/pbt/infoteche/ knowledge-economy , (10.12.2006).

Toffler, A., (1992), Yeni Güçler Yeni Şoklar, İz yayıncılık, Çorakçı, B., (Çev.), Altın Kitaplar, İstanbul.Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü, 2005.

Üstünel, B., (1983), Ekonominin Temelleri, 4. Bası.

4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu (Tarih:26.06.2001).

5035 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (Tarih:25.12.2003).

http://www.metutech.metu.edu.tr

http://www.tubitak.gov.tr

http://www.gelirler.gov.tr