YIL: 5

SAYI: 56

AĞUSTOS 2002

 

 

önceki

yazdir

 

Araş.Gör. Bora SÜSLÜ*
Araş. Gör. M. Özgür YANARDAĞ**

 

 


İÇ TİCARET HADLERİ KAVRAMI VE TÜRKİYE’DE 1980 SONRASI İÇ TİCARET HADLERİNDEKİ GELİŞMELER


GİRİŞ

Toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek ve toplumu daha gelişmiş düzeye çıkarabilmek için, tarım, sanayi ve hizmet şeklinde ayrılabilen sektörlere farklı görevler düşmektedir. Bu sektörlerin beklenen görevlerini yerine getirebilmeleri, sektörlere aktarılacak kaynak miktarına ve bu kaynakların etkin kullanımına bağlıdır. Sektörlere aktarılacak kaynakların miktarını ise hükümetlerin hazırladığı kalkınma politikaları belirlemektedir. Hazırlanan kalkınma politikalarında, belirli bir büyüme modeli seçilmekte, bu modele uygun olarak sektörlere kaynak aktarılmaktadır.

Buna göre, dengeli kalkınma modelini seçen az gelişmiş bir ülke, sektörlerin hepsinde aynı yatırımı yapmak suretiyle ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek ister. Yani, dengeli kalkınma modeli, ekonomideki bütün sektörlerin aynı anda ve birlikte gelişmeleri gerektirmektedir.

Ülke dengesiz kalkınma modelini seçmiş ise, ekonomideki bazı sektörlere öncelik verip yatırımları bu sektörlere aktararak ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmeye çalışır.

Az gelişmiş ekonomilerde optimal kaynak dağılımını hangi büyüme modelinin sağlayacağı tartışma konusu olmuştur. Dengesiz kalkınma modelini savunan iktisatçılar, az gelişmiş ülkelerde ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek için dengesiz kalkınmanın daha rasyonel olduğunu savunmaktadır. Çünkü, dengeli kalkınma modelinin bütün sektörleri birlikte geliştirmesi çok zordur. Bunun nedeni ise, bütün sektörlere aynı yatırımı yapabilmek için hem çok miktarda sermaye birikimine, hem de müteşebbise ihtiyaç vardır. Ancak, az gelişmiş ülkelerde her iki unsur da oldukça kıttır.

Dengesiz kalkınma modeli seçildiğinde ise, daha değişik bir sorun ortaya çıkmaktadır. Bu, kaynakların optimal dağılım için hangi proje ve sektöre tanınacağı sorunudur. Hirschman bu sorunun, sektörler arası önsel ve gerisel bağlılıklara göre çözülmesi gerektiğini savunmaktadır[1].  Hirschman’a göre, öncelik verilmesi gereken proje ve sektör, toplam sektörler arası bağlılık katsayısı en yüksek olan sektördür.

İki sektörlü kalkınma modelleri çerçevesinde (tarım ve sanayi) optimal kaynak dağılımının nasıl sağlanacağı analiz edildiğinde, önceliğin tarıma mı yoksa sanayie mi verileceği tartışması ortaya çıkmaktadır.

Bazı iktisatçılar aşağıdaki etkenlerden dolayı  önce tarım sektörünün gelişmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Bunlar:[2]

1.                  Yiyecek maddeleri arzının tarım sektörü tarafından sağlanması,

2.                  Tarım sektörünü geliştirmek için sanayie göre daha az kapital ihtiyacı duyulması,

3.                  Sanayi sektörünün ihtiyacı olan işgücü arzını tarım sektöründe olması,

4.                  İhracatın geliştirilmesinde tarımın daha önemli yeri olması,

5.                  Sanayi sektörü için kapital birikimin sağlanması,

6.                  Sanayi ürünlerine talep yaratılmasıdır.

 Bu görüşün aksini savunan iktisatçılar ise, aşağıdaki nedenlerden dolayı sanayi sektörünün öncü sektör olması gerektiğini vurgularlar. Bu nedenler şunlardır;[3]

1.            Sanayileşmenin modern ve gelişmiş bir ülkenin sembolü sayılması,

2.            Az gelişmiş ülkelerin istihdam sorununu çözebilecek tek alternatifin sanayi sektörü olması,

3.            Sanayileşmenin sektörler arası bağlılık nedeniyle dışsal ekonomilerin ortaya çıkmasına imkan sağlaması,

4.            Sanayi ürünleri ihracatının arttırılması sonucu dışa bağımlılığın azaltılmasıdır.

Ekonomik gelişmeyi sağlayacak politikaların hangi sektörlerde yoğunlaşacağı konusunun ekonominin kendi özel şartları içerisinde incelenip değerlendirilmesi daha doğru olacaktır. Bu konuda genel olarak kabul gören görüş kalkınmanın ilk aşamalarında tarıma dayalı politikaların üretilmesi; uzun dönemde ise sanayile dayalı politikaların üretilmesi şeklindedir.

İki sektörlü kalkınma modelleri çerçevesinde yapılan analizler içerisinde, sektörler arasındaki mal ve hizmet alışverişini irdeleyen “İç Ticaret Hadleri Yaklaşımı”, ekonomi içi tarım ve sanayi sektörleri arasındaki mal ve hizmet alışverişlerin durumunu ayrıntılı biçimde yansıtmaktadır. Bununla birlikte söz konusu alış-verişin ilgili belirli düzeyleri göstermesi nedeniyle bu yöntem, 1960’lı yıllardan bu yana tarafından sık sık kullanılmaktadır.[4]

İç ticaret hadlerinin incelenmesi Türkiye açısından da özel bir ilgi uyandırmaktadır. Bunun nedeninin, ekonomik gelişme teorisindeki kaynak aktarımı konusunda ileri sürülen görüşlerin Türkiye’deki geçerlilik derecesinin sınanması  bakımından oldukça önemli olduğu söylenebilir.[5]

İç ticaret hadlerindeki değişmelerin ölçülmesi, ortaya konulması ve yarattığı sorunlara çözüm yollarının bulunması, ekonominin tümünü ilgilendirmesi nedeniyle son derece önemlidir[6].

Bu çalışmanın amaçlarından biri, iç ticaret kavramının ne olduğunu ve iç ticaret haddini belirleyen kavramları incelemektir.

İkincisi ise, Türkiye’de iç ticaret hadlerindeki durumun incelenmesidir.

1. İÇ TİCARET HADLERİ KAVRAMI

Belirli bir başlangıç dönemine göre satılan ve satın alınan malların, nispi fiyatlarının değişmesi sonucunda, ticaretten elde edilebilecek kazançlar  ya da uğranılan kayıplar ekonomi ve ticaret haddi kavramı ile ifade edilir[7].

Başka bir tanıma göre, tarımsal mallar fiyatları endeksi ve endüstriyel mallar fiyatları endeksi olmak üzere iki endeks vardır. Birde bunların birbirleriyle oranlanmasından elde edilen üçüncü endeks vardır ki buna da iç ticaret hadleri denir. Eğer  endüstriyel mallar fiyat endeksi tarımınkinden daha hızlı artıyorsa makas bir yana açılıyor demektir. Bu ikisi arasındaki makas tersine de açılabilir. Bu kez tarımsal mallar fiyatı daha hızlı artar. Bütün fiyatlar aynı ölçüde artıyorsa, makas açılmadan kalır[8]. İç Ticaret Kavramı, tarım ve sanayiinin gelir ve bölüşümün deki yerini belirler[9].

İç ticaret hadleri; farklı sektörlerin, fiyat hareketlerinden nasıl etkilendiğini, sektörler arasındaki kaynak transferinin ortaya konulmasında kullanılan bir yöntemdir[10].

2. FARKLI TİCARET HADDİ KAVRAMLARI

2.1. Değişim İç Ticaret Haddi

Burada iç ticaret haddi, mal değişim ölçütüne göre ele alınmakta ve değişim iç ticaret haddi üç ayrı şekilde ifade edilmektedir.

2.1.1. Net Değişim İç Ticaret Haddi

Net değişim iç ticaret haddi, iç ticaret haddinin en pratik ve en yaygın olan tanımıdır. Buna göre çiftçinin yetiştirerek sunduğu ürünlerin fiyat indeksinin, çiftçinin kendi tüketim ihtiyaçları veya tekrar üretimde bulunabilmek için satın aldığı sanayi ürünlerinin fiyat indeksine oranı “Net Değişim İç Ticaret Haddi” ni vermektedir.

IND = PT /PS

IND        : Net Değişim İç Ticaret Haddi

PT       : Çiftçinin ürettiği ürünlerin toptan fiyat indeksi

PS       : Çiftçini satın aldığı sanayi ürünlerinin toptan fiyat indeksi

Verilen formülden anlaşılacağı gibi, çiftçini satın aldığı sanayi ürünlerinin fiyatları sabitken, çiftçinin ürettiği ürün fiyatları yükselirse veya çiftçinin ürün fiyatları (toptan) sabit iken, çiftçinin satın aldığı sanayi ürünlerin fiyatları düşerse; ya da her iki fiyat artışına rağmen, PT’deki artış PS’deki artıştan büyük olursa net değişim iç ticaret haddi tarım lehine değişecektir. Burada net değişim iç ticaret haddinin tarım lehine değişmesiyle anlatılmak istenen; aynı miktar tarımsal ürün ile daha fazla sanayi ürünü satın alınacağıdır. Başka bir deyişle, tarımsal ürünlerin, sanayi ürünleri karşısındaki satın alma gücü artmış olmaktadır. Net değişim iç ticaret haddinin tarım aleyhine dönüşebilmesi için; PT sabit iken PS’nin artması veya PS sabit iken PT’nin düşmesi ya da her iki fiyat artışına rağmen PS’deki artış PT’deki artıştan büyük olması gerekmektedir. Kısacası fiyat artışlarının sanayi sektörünün lehine gelişmesidir. Bu durumda ise aynı miktar tarımsal ürün ile daha az sanayi ürünü satın alınacaktır. [11]

2.1.2. Gelir İç Ticaret Haddi

Net değişim iç ticaret haddinin tarım sektörünün sattığı ürün hacmine yer vermesi, iç ticaret haddinin belirlenmesinde, satılan ürün hacmi indeksini göz önüne alan yeni bir yaklaşımı gerekli kılmıştır. Bu yaklaşım sonucunda da ürün hacmine yer veren “Gelir İç Ticaret Haddi” kavramı tanımlanmıştır. Gelir iç ticaret haddi ise; net değişimin iç ticaret haddi ile tarım sektörünü sattığı ürünler hacmi indeksinin çarpımından ibarettir. Gelir iç ticaret haddi şu şekilde formüle edilmektedir.

İGT = PT / PS x QT veya İGH = İND x QT

İGT       : Gelir iç ticaret haddi

PT          : Çiftçinin satın aldığı sanayi ürünlerinin fiyat indeksi

PS          : Çiftçinin ürettiği ürünlerinin fiyat indeksi

QT         : Çiftçinin sattığı ürünlerinin fiyat indeksi

İND          : Net değişim iç ticaret haddi

Formülden de anlaşılacağı gibi; gelir iç ticaret haddi, tarım sektörünün sattığı mallara dayanan satın alma gücündeki değişmeleri göstermektedir. Bu nedenle, bu tanımlamaya “satın alma gücü” indeksi de denilebilir. Gelir iç ticaret haddindeki değişme iki etkene bağlı olarak ortaya çıkar. Bunlar; net değişim iç ticaret haddindeki değişme ve tarım sektörünün sattığı mal hacmindeki değişmelerdir. Bu etmenlerden birindeki düşüşe rağmen, diğerinde daha yüksek bir artış olması, gelir iç ticaret haddinin yükselmesine neden olur[12].

2.1.3. Brüt İç Ticaret Haddi

Brüt iç ticaret haddi, çiftçinin sattığı ürün miktar indeksiyle çiftçinin satın aldığı ürün miktar indeksinin birbirine oranı olarak tanımlanabilir.

İBH = QT / QS

İBH : Brüt iç ticaret haddi

QT : Çiftçinin sattığı üretim miktar indeksi

QS : Çiftçinin satın aldığı sanayi ürün miktar indeksi

Formülden de anlaşılacağı gibi, brüt iç ticaret haddi, ne kadar sanayi ürünü alınacağını göstermektedir. Oranın büyümesi tarım sektörünün lehine, oranın küçülmesi de tarım sektörünün aleyhine bir gelişme olduğunu göstermektedir.[13]

          2.2. Kaynak Verimliliğine Göre İç Ticaret Haddi

Daha önce belirttiğimiz gibi, net değişim iç ticaret haddi, teknolojik gelişmeleri yansıtmamaktadır. İç ticaret haddinin teknolojik gelişmeleri yansıtabilmesi için; bu tanıma tarım ve sanayi sektörünün kaynak verimliliklerinin de katılmasını gerektirmektedir.

Bu durumda kaynak verimliliğine göre iç ticaret haddini iki alt başlık altında inceleyebiliriz.

2.2.1. Tek Faktörlü İç Ticaret Haddi

“Net değişim iç ticaret haddinin tarımda verimlilik indeksi ile çarpılması sonucu oluşan orana” tek faktörlü iç ticaret haddi denilmektedir.

İTFH = İND x VT

İTFH :Tek faktörlü iç ticaret haddi

İND : Net değişim iç ticaret haddi

VT : Tarımda verimlilik indeksi

           İç ticaret haddi tanımına, tarımda verimlilik indeksinin de katılması sonucu; net değişim iç ticaret haddindeki olabilecek olumsuz bir gelişme tarım sektöründeki verimlilik artışlarıyla önlenebilmektedir.

Ancak, tarım sektöründeki verimlilik değişmelerini sağlıklı olarak belirlemenin oldukça güç olması, tek faktörlü iç ticaret haddinin uygulamadaki kullanımını sınırlamaktadır.[14]

2.2.2. Çift Faktörlü İç Ticaret Haddi

Çift faktörlü iç ticaret haddi ise, hem tarım hem de sanayi sektörleri verimlilik indekslerinin dikkate alındığı bir iç ticaret haddi tanımıdır. Çift faktörlü iç ticaret haddi, net değişim, iç ticaret haddinin tarım ve sanayi sektörleri verimlilik indekslerinin oranıyla çarpılarak elde edilir.

İÇFH = İND x VT / VS

İÇFH: Çift faktörlü iç ticaret haddi

İND : Net değişim iç ticaret haddi

V: Tarım sektörünün verimlilik indeksi

V: Sanayi sektörünün verimlilik indeksi

Çift faktörlü iç ticaret haddinde bir yükselme olabilmesi için İND sabit iken, VT/VS oranının yükselmesi gerekmektedir. Çift faktörlü iç ticaret haddinin bu varsayıma göre yükselmesi durumunda; ekonomide meydana gelecek refah artışı tarım sektörünün sanayi sektörüne göre verimliliğinin daha fazla artmasından kaynaklanmaktadır.

Görüldüğü gibi, iç ticaret haddi kavramı değişik şekillerde hesaplanması nedeniyle aynı anlamları ifade etmektedir. Ancak, iç ticaret hadlerinde bahsettiğimiz eksikliklere rağmen, hesaplanmasının kolay olması nedeniyle, uygulamada en çok net değişim iç ticaret haddi kullanılmaktadır[15].

3. İÇ TİCARET HADDİNİ BELİRLEYEN ETKENLER

Bu etkenlerin etkileme derecesi, ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre değişmektedir. Bu etkenlerin etkisi, az gelişmiş ülkelerde daha çok olurken, gelişmiş ülkelerde tersine daha az olabilmektedir. İç ticaret haddini belirleyen etkenler aşağıdaki başlıklar altında özetlenebilir.

3.1. Talep Artış Hızı

Talep artış hızı, iç ticaret haddini belirleyen etkenlerden birisidir. Talep artış hızı, bir ekonomide mevcut talebin, bir dönem önceki talebe göre ne kadar arttığını yüzde olarak ifade eden bir kavramdır. Talep artış hızını belirleyen faktör ise, nüfus ve tüketicinin gelirindeki değişmelerdir. Bu iki faktörü göz önüne alarak, talep artış hızını şu şekilde formüle edebiliriz.

T = N + eg x G

T: Talep artış hızı

N: Nüfus artış hızı

eg: Talebin gelir esnekliği

G: Gelir artış hızı

Formülde de görüldüğü gibi, talep artış hızı, ülkedeki nüfus artış hızına, talebin gelir esnekliğine ve gelirdeki artış hızına bağlıdır. Bir ülkede nüfus artış hızı ne kadar yüksekse ve talebin gelir esnekliği ile gerçek gelir artış hızı ne kadar büyükse, talep artış hızı o kadar büyük olacaktır. Sanayi ve tarımsal ürünlerin talep artış hızı gelişmişlik düzeylerine göre farklılık göstermektedir.

Talep artış hızı yüksek olan sektörün, iç ticaret haddini kendi lehine dönüştürebileceği görülmektedir. Çünkü, talep artış hızı yüksek olan sektördeki, ürünün fiyatı, diğer sektörlerin ürünlerinin fiyatlarına göre daha hızlı bir şekilde artmaktadır[16].

3.2. Üretim Fonksiyonu

Üretim fonksiyonu; “belli bir miktarda ürün elde etmek için üretim faktörlerinden ne kadar istihdam edilmesi gerektiğini ve aralarındaki bileşim oranının ne olacağını gösterir. Başka bir deyişle; üretim fonksiyonu girdi ile çıktı arasında mevcut olan fonksiyonel bir ilişkidir. Sanayi ve tarım sektörleri için üretim fonksiyonları farklılıklara sahiptir. Bu farklardan biri, tarım sektörü üretim fonksiyonunun belirgin olmamasıdır. Çünkü, tarımda üretim doğal etkenlere bağlıdır. Bundan dolayı da, girdi ile çıktı akımı arasında önemli dönem farkları vardır. Bu dönem farkları olması sonucu, arzın istikrarsız bir seyir izlemesi söz konusu olmaktadır. Bu istikrarsızlık ise, tarımsal ürün fiyatlarının dengeden uzaklaşmasına neden olarak, dalgalanmasına yol açabilecektir. Oysa sanayide girdi ile çıktının kontrolü sağlanabildiğinden, üretim fonksiyonu belirgindir.

İki sektörün üretim fonksiyonları arasındaki diğer bir fark ise, tarımda azalan verimler yasasının geçerli olmasına karşın, sanayide bu yasanın daha az geçerli olmasıdır. Çünkü, sanayi de toprak gibi sınırlayıcı bir etken yoktur[17].

3.3. Teknolojik Değişme

Teknolojik değişme üretimi arttırıp birim maliyetleri düşürdüğünden, verimliliği yükseltmektedir. Saf rekabet şartlarının geçerli olduğu piyasalarda fiyat veridir. Bu piyasada, teknoloji gelişirse, diğerlerinden önce birim maliyetleri azaltabilen üreticiler kârlarını artırabilmektedirler. Ancak, teknolojik değişme, o ürünü üreten diğer işletmelere de yayılmak eğilimindedir. Çünkü, yeni tekniği uygulayanların kârlarını arttırması, giriş serbestliğinin etkisiyle, diğerlerini de uygulamaya teşvik etmektedir. Böylece üretim artar ve o ürünün toplam piyasa arz eğrisi sağa kayar. Bu durumda, talep veri iken, ürünün birim maliyetini ve fiyatını düşürmektedir.[18]

Hangi üretim sektöründe teknolojik değişme hızlı ise, o sektörde verimlilik artışı daha çok olmaktadır[19].

3.4. Üretim Faktörlerinin Arz Esnekliği

Üretim faktörlerinin arz esnekliği yüksek olan sektörler fiyatı kontrol altında tutabildiklerinden, iç ticaret haddini de kendi lehlerine çevirebilmektedirler. Sanayi sektöründe üretim faktör arzı esnek olduğundan, iç ticaret haddi lehine gelişecektir. Ancak, tarım sektörünün üretim faktör arzı esnek olmadığından, iç ticaret haddi aleyhine gelişebilecektir[20].

3.5. Monopolleşme Eğilimi

Monopolleşme eğilimlerinin arttığı sektörlerde değişik etkenlere bağlı olarak artan verimlilik, o sektördeki ürünlerin fiyatlarına yansımayacak, ancak; faktör gelirlerinin artmasına neden olacaktır. Olay sektör bazında incelendiğinde; sanayi sektöründeki işçi sendikalarının güçlenmesine paralel olarak işçi ücretlerindeki artışlar, verimlilik artışlarını yakından izleyecektir. Kârlar ise, monopolleşmenin etkisiyle büyümektedir. Ancak, tarım sektöründeki işçiler sendikalaşarak örgütlenemediğinden, tarımdaki verimlilik artışları doğrudan doğruya fiyatlara yansıyacaktır. Şunu da belirtmek gerekir ki, tarım sektöründe firma sayısı ve yapısı nedeniyle; monopolleşme mümkün olamamaktadır. Bu durumda; monopolleşmenin olduğu ekonomilerde, iç ticaret haddi tarım sektörü aleyhine değişebilir. Ancak, piyasa fiyatları tarım ürünleri lehine de gelişme gösterebilir[21].

3.6. Devletin Tarıma Müdahalesi

Devlet, tarımsal ürün fiyatlarındaki istikrarsızlığı azaltmak, tarımcıların düşük gelir düzeylerini iyileştirmek, tarımsal üretimi ülke çıkarları açısından yönlendirmek, tüketicilerin çıkarlarını korumak ve politik amaçlarını gerçekleştirebilmek için tarıma müdahale etmektedir. Devletin tarıma değişik müdahale şekilleri vardır. Bunları iki ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlardan birincisi, devletin doğrudan doğruya tarımsal ürün fiyatlarına müdahale ederek, tarımsal ürün piyasalarını düzenlemesidir. İkincisi ise, çeşitli araçlarla tarımsal ürün fiyatlarının dolaylı yoldan etkilenmesidir.

3.6.1. Devletin Tarımsal Ürün Fiyatlarına Dolaylı Müdahalesi

3.6.1.1. Üretim Alanlarının Sınırlandırılması

Tarımsal ürünlerin arzındaki artışın, talepteki artıştan büyük olması, fiyatların düşük olmasına neden olmaktadır. Tarımsal ürün fiyatlarını yükseltebilmek için, arzdaki artış hızını yavaşlatmak gerekmektedir. Bu nedenle devlet, üretimin azaltılmasını ya da hiç olmazsa artmamasını sağlamak için, üretim alanlarını sınırlandırmaktadır.

Tarımda üretim alanlarının sınırlandırılması, arzdaki artış hızını yavaşlatmaktadır. Bu da; tarımsal ürün fiyatlarını yükselterek, iç ticaret haddinin tarım lehine dönmesine neden olabilir.[22]

3.6.1.2. Tarımcıların Örgütlenmesinin Sağlanması

Tarımsal ürünlerin fiyatının düşük olmasının diğer bir nedeni de, tarımsal işletmelerin dağınık ve organize olamamalarıdır. Bu durum; tarım üreticilerinin, aracılar karşısında güçsüz olmalarına ve pazarlık güçlerini kaybetmelerine neden olmaktadır. Tarım sektöründeki bu sorunun çözümü, devletin, değişik tarım kooperatiflerini yaygınlaştırması ve tarım işletmelerini organize etmesi ile mümkündür.

Bu tür müdahaleler, kısa dönemde tarım sektörünün piyasadaki durumunun güçlenmesine; uzun dönemde tarım sektörü aleyhine çevrilmesine neden olabilmektedir. Çünkü; bu durum, serbest piyasa ekonomilerinde monopolleşmeye neden olabilmektedir. [23]

3.6.1.3. Vergi Oranlarının Değiştirilmesi

Gelişmekte olan ülkelerde tarım sektörünü vergilendirmek suretiyle, sanayiinin sermaye ihtiyacı karşılanmaktadır. Çünkü, tarım sektörünün vergilendirilmesi, tarım üreticilerinin gelirlerini azaltacağından iç ticaret haddinin tarım aleyhine gelişmesine neden olabilir. Ancak günümüzde demokrasiyle yönetilen ülkeler oy endişesiyle tarımı doğrudan vergilendirmekten kaçınmaktadırlar. Bu nedenle, iç ticaret haddinin tarım aleyhine dönüşmesini; dolaylı vergilendirmeyle sağlamak mümkündür. Ya da vergi etkisinde bir fiyat politikasıyla tarımı vergilendirmek gerekmektedir. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus; ekonominin kalkınmanın ilk aşamasında tarımın vergi dışı bırakılması gerekmektedir. Çünkü, vergilendirme hem tarımın hem de sanayiinin ön gelişimini etkiler. [24]

Yukarıdaki anlatılanların tersine, tarım sektöründe, vergi muafiyeti veya vergi oranlarının düşürülmesi, tarım üreticilerinin gelirini yükseltecektir. Dolayısıyla; iç ticaret haddinin tarım sektörü lehine gelişimi sağlanarak sanayiden tarıma kaynak transferi mümkün olabilecektir.

3.6.1.4. Tarımsal Kredi Olanaklarının Arttırılması

Gelir düzeyi düşük olan tarım sektörünün gelir düzeyini yükseltebilmesi için verimlilik artışı sağlayabilecek yeni yatırımlar yapması gerekmektedir. Bu nedenle, faiz haddi, yatırımların gerçekleşmesinde önemli rol oynamaktadır.

Devlet, selektif kredi politikasıyla iç ticaret haddini tarım sektörü lehine dönüştürmek isterse, kredileri, piyasa faiz haddinin altında bir faiz haddiyle tarım sektörüne aktaracaktır. Bu durum, tarımsal ürünlerin maliyetlerini düşüreceğinden tarım sektörünün (fiyatlar sabitken) gelirini yükseltecektir. Gelirin yükselmesi, çiftçinin daha fazla tarımsal ürün üretmesine imkan verecektir. Böylece, sonuçta, iç ticaret haddinin tarım sektörü lehine gelişmesi sağlanmış olmaktadır. Ancak bu olumlu durumun sürekliliği ülke içi ve ülke dışı pazar ağının oluşması sayesinde gerçekleşebilir[25].

3.6.2. Dolaysız Müdahale

Dolaysız müdahale, uygulamada, “destekleme politikaları” adı altında tanımlanmaktadır. Bu politikalar genellikle, tarım ürünleri fiyatlarında görülen dalgalanmaları gidermek ve üreticilerin zarar görmesini engellemek için kullanılmaktadır. Bu tür politikaların uygulanması, genellikle, iç ticaret haddini tarım sektörü lehine değiştirebilir.

3.6.2.1. Destekleme Fiyat Politikası (Taban Fiyat Politikası)

Devlet bazen üreticileri korumak amacıyla, fiyatlara bir sınır koyarak, fiyatların belirli seviyenin altına düşmesini önleyebilir. Devletin ekonomik hayata müdahale ederken kullandığı bu politikaya “taban fiyat politikası” denilmektedir.

Taban fiyat politikasının uygulaması, ticaret haddini tarım lehine değiştirebilir. Bu durum politikanın tarımda olumlu sonuç verebilmesi için, artan gelirin, üretim araç ve gereçlerinin geliştirilmesinde kullanılmasına bağlıdır[26].

3.6.2.2. Mali Yardım Politikası

Taban fiyat politikasında olduğu gibi, mali yardım politikasının amacı da üreticiyi korumaktır. Bu amaçla devlet, üreticilere, taban fiyatında olduğu gibi belirli bir fiyatı garanti eder. Fakat, alışverişin piyasa fiyatından yapılmasını serbest bırakır. Eğer satışı yapılan ürünün piyasa fiyatı, garanti edilen fiyatın altında ise, aradaki fark devlet tarafından üreticiye ödenmektedir. Bu politikanın diğer politikalardan farkı, hem üreticiyi hem de tüketiciyi korumasıdır. Çünkü, devlet tarafından ödenen miktar tüketicinin avantajıdır. Ancak, bu politika devleti ağır bir mali yük altına sokmaktadır. Mali yardım politikası, genellikle gelişmiş ülkelerde, bazı tarımsal ürünler için uygulama alanı bulabilmektedir.

Mali yardım politikasının uygulanması, tarım sektörünün gelirinin kısa dönemde artmasına yardımcı olmaktadır. Bu kısa dönem içinde iç ticaret haddi, tarım sektörü lehine değişme olasılığı gösterebilir. Buna karşılık uzun dönemde ise, iç ticaret haddi tarım aleyhine gelişme gösterebilir. Çünkü, devletin yapmış olduğu yardım, tarımsal ürünlerin fiyatını yükseltmekte ve arzın daralmasına neden olmaktadır. Arzın daralması ise, fiyatları aşağı çekeceğinden üretici, gelirlerinin belirli bir düzeyde korunması için mali yardımın devam etmesini isteyecektir. Oysa bu durum, toplumsal refah kaybına neden olabileceğinden, mali yardım politikasının uygulamadan kaldırılması söz konusu olabilir.

Öte yandan, mali yardım politikasının uygulamadan kaldırılması, fiyatların piyasa fiyatının altında oluşmasına neden olabileceğinden, iç ticaret haddi, tarım sektörü aleyhine değişme gösterebilir[27].

4.TÜRKİYE’DE İÇ TİCARET HADLERİ

Türkiye’deki iç ticaret hadleri; Net Değişim İç Ticaret Hadleri ve Gelir İç Ticaret Hadleri olmak üzere iki değişik şekilde hesaplanmaktadır. En sık kullanılan iç ticaret haddi, yalnızca fiyat indekslerinin dikkate alındığı net değişim ticaret hadleri olmaktadır[28]. Ülkemizde, gelir ticaret hadlerinin hesaplanmasına olanak tanıyacak yeterli ve sağlıklı verilerin bulunmaması nedeniyle, araştırmamızda net değişim iç ticaret hadleri kullanılmıştır.

Bu araştırmada iç ticaret hadleri, ülkemiz veri altyapısına paralel olarak, toptan eşya fiyatları endeksi (TEFE), tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) ve çiftçi eline geçen fiyatlar endeksi (ÇEFE) ve hazırlanmış ürün ve girdi fiyatları endeksinden yararlanılarak hesaplanmıştır. Bir başka deyişle, net değişim ticaret hadleri hesaplanmasında TEFE, TÜFE ve ÇEFE esas alınmıştır. Bunun yanında, iç ticaret hadlerinde ortaya çıkan gelişmelerin daha iyi değerlendirilebilmesi için, input-output tablolarından yararlanarak hesaplanmış olan sektörel ileri ve geri bağlantı katsayıları da dikkate alınmıştır[29].

4.1. TEFE’YE Göre İç Ticaret Hadleri

1980 sonrası dönemde, iç ticaret hadlerinde tarım aleyhine olan gelişme, 1985 yılına kadar devam etmiş, 1985-87 döneminde tekrar tarım lehine dönmüştür. Bu tarihten sonra iç ticaret hadleri dalgalanma göstermiş ve 1994-95 yıllarında inceleme döneminin en düşük düzeyine gerilemiştir. Böylece, 1994 krizinin  bedeli, büyük ölçüde tarım sektörüne ödetilmiştir.

Tablo 1: Türkiye’de  1980 Sonrası İç Ticaret Hadlerinin Gelişimi

TARİH

TEFE İÇİNDEKİ ORANLARA GÖRE İÇ TİCARET ORANLARI (Tarım/İmalat Sanayi) *

TEFE İÇİNDE TARIM/TARIM DIŞI FİYAT İNDEKSLERİNİN ORANI **

MİLLİ GELİR DEFLATÖRÜ ***

1963

 

--

97,3

1964

 

97,6

96,1

1965

 

102,3

95,6

1966

 

103,7

97,3

1967

 

101,4

94,7

1968

 

98,1

96,3

1969

 

100,0

100,0

1970

 

91,8

104,1

1971

 

88,4

97,6

1972

 

83,4

105,2

1973

 

85,1

122,2

1974

 

95,0

121,1

1975

 

112,3

126,1

1976

 

110,8

134,8

1977

 

107,9

125,3

1978

 

94,2

120,7

1979

 

74,8

102,2

1980

 

69,5

91,5

1981

100,0

75,0

90,8

1982

98,2

69,8

83,5

1983

97,5

65,1

81,1

1984

104,4

74,0

83,5

1985

102,3

70,0

79,0

1986

94,6

66,6

79,8

1987

87,5

67,5

82,6

1988

73,5

79,3

85,3

1989

81,5

84,3

95,5

1990

96,1

97,9

112,7

1991

94,0

95,1

107,1

1992

102,5

96,9

99,2

1993

104,8

110,0

114,2

1994

86,8

75,6

102,9

1995

105,1

114,8

135,5

1996

125,7

125,7

130,0

1997

127,9

130,0

131,8

1998

149,5

152,7

155,3

1999

110,0

 

 

2000

111,5

 

 

 

 

 

 

    * 1981-1996 yılları arası 1981 yılı baz alınarak oluşturulmuştur.

      1997-2000 yılları arası 1994 yılı baz alınarak oluşturulmuştur.

                     ** 1988 sonrasının TEFE ye göre serileri DİE TEFE 1987 = 100 verilerinin tarım sektörü fiyat indeksinin /imalat sanayi sektörünün fiyat indeksine bölünmesiyle elde edilmiştir.

                       *** Ulusal gelir çerçevesinde de , 1988 sonrası için DİE' nin 1987 = 100 esas alınarak düzenlediği yeni katkılı ulusal üretim serilerinin , tarım sektörü indirgeyicisi (deflatörü) / sanayi sektörü(madencilik,imalat ve enerji alt sektörleri birlikte) indirgeyicisi oranı kullanılmaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak   :

1 – DİE

 

 

 

2 - DİE , Toptan Eşya Fiyatları (TEF) indeksi 1963 = 100 'de , "gıda maddeleri ve yemler" fiyat indeksinin "sanayi hamaddeleri ve yarı mamulleri " indeksine oranı ; yalnızca 1988 yılı için , 1981 = 100 indeksine göre ;

 

3 - Ulusal gelirin sabit fiyatlara dönüştürülmesinde temel alınan 1968 = 100 'e göre tarım kesimi  / tüm tarım dışı kesimlere fiyat oranları ve 1988 sonrası için : DİE , TİY 1991 , s.600 ve Tİ 1993 , ss.600-601 , 676 vd.; DİE Haber Bülteni 31 Mart 1995 ; 1995-1998 www.die.gov.tr 'den (14.10.1999) hesaplanmıştır.

Grafik 1: İç Ticaretlerinin Gelişimi

Veriler DİE’den derlenmiştir.

Buradan, imalat sanayi ve TEFE genel endeksine göre hesaplanan iç ticaret  hadlerinin birkaç yıl dışında, tarım aleyhine sanayi lehine geliştiğini görmekteyiz. Ayrıca, lehine değiştiğinde düşük, aleyhine değiştiğinde ise yüksek oranda tarım aleyhine değişme olması dikkat çekicidir.

Bunun yanında, trend denklemleri, imalat sanayi fiyat endeksine göre hesaplanan iç ticaret hadlerinin, genel endekse oranla daha büyük oranda tarım aleyhine geliştiği görülmektedir. Dolayısıyla, bu veriler, tarımdan sanayie aktarılan kaynağın, diğer sektörlere oranla daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır[30].

YTarım/İmalat Sanayii(1981-95)=

48.468 – 0.217 x (t)

Ytarım/TEFE (genel)(1981-95)    =

61.664 – 0.133 x (t)

 

Toptan eşya fiyatlarında tarım/imalat sanayii iç ticaret haddi verilerine göre 1999 yılı başında 151.7 ile tarım ürünleri lehine olan iç ticaret haddi yıl boyunca tersine bir seyir izleyerek Aralık ayında 110’a kadar gerilemiştir. Bu oran 2000 yılı Ocak ayından itibaren sanayi ürünleri lehine başlayan gelişme Ağustos ayına kadar devam etmiş ve bu ayda had 109.8’e inmiş, Eylül ayında ise  115.5’e yükselmiştir. Diğer taraftan, 1999 yılında Aralık ayına kadar tüketici fiyatları lehine bir seyir izleyen tüketici/toptan iç ticaret hadleri bu aydan 2000 yılının Mayıs ayına kadar az da olsa gerilemiş, Mayıs ayından itibaren tüketici fiyatları lehine artmaya başlayarak Eylül ayında 127.3’e çıkmıştır[31].

4.3. Ürün ve Girdi Fiyatları Endeksine Göre İç Ticaret Hadleri

İç ticaret hadleri diğer yöntemlerden farklı olarak, ürün ve girdi fiyatlarına ilişkin olarak oluşturulan endeksler yoluyla da hesaplanır. Burada, veri bulmanın olanaksızlığı nedeniyle, tüm ürünler ve tüm girdiler değil, tarımsal üretimde önemli yeri olan ürün ve girdiler ele alınmıştır. Bu ürünler, buğday, arpa, çavdar, çeltik, mısır, ayçiçeği, soya, pamuk, şekerpancarı, tütün, fındık, yaş çay yaprağı, çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir, süt olmak üzere 15 tanedir. Girdiler, gübre, mazot (TL/lt), ilâç, traktör (Steyr 7803 TL/adet), yem, sulama (3. grup pamuk TL/da), tohumluk (2. grup ekmeklik buğday), asgari ücret (tarımda günlük TL) olmak üzere 8 tanedir.

Bunun ürün ve girdilerden oluşturulan fiyat endeksleri öncelikle basit aritmetik ortalamaya göre toplam ürün ve toplam girdi fiyat endeksleri hesaplanmış, daha sonra bunlar birbirleriyle oranlanarak ürün/girdi ticaret hadleri bulunmuştur. Bunun sonucunda elde edilen veriler, 1982 yılından itibaren içi ticaret hadlerinin, artan oranda, tanrım aleyhine geliştiğini ekonomik krizin yaşandığı 1994 ve bunu izleyen 1995 yılında bunun daha  belirginleştiği görülür.

Tablo 2: Ürün ve Girdi Fiyatlarına Göre İç Ticaret Hadleri

Kaynak: DİE

Bu endekse ilişkin trend denkleminin, daha önce hesapladıklarımıza oranla çok daha büyük oranda yıllık gerilemeyi işaret etmesi dikkat çekicidir.

Yürün/girdi(1981-1995) = 163.936 – 4.094 x (t)

Bu veriler, ucuz emek-düşük maliyet-düşük fiyat-ucuz ihracat zincirinin devamı içi, 1980 sonrası dönemde tarım ürünleri fiyatlarının düşük tutulmamasına yönelik politikaların uygulandığını göstermektedir[32].

        SONUÇ

          Türkiye’de 1980 öncesi başlayıp, 1980 sonrası hızla kendini gösteren sanayileşme politikası, iç ticaret haddini sanayi sektörü lehine tarım sektörü aleyhine bir seyir izlemesine neden olmuştur.

1980 sonrası izlenen ihracata yönelik stratejisi ile; tarım, sanayi sektörüne ucuz hammadde, ücretlerin düşük tutulabilmesi için çalışanlara düşük fiyatla gıda malları sağlaması yanında, tarımsal sanayi girdilerine de yüksek fiyat ödeyerek, büyümenin finansmanına, bir çok boyuttan katkıda bulunmuştur. Buna bağlı olarak, daha önce ifade edildiği gibi, tarım sektöründe faaliyette bulunan üreticilerin göreli durumları kötüleşmiştir.

Sonuç olarak; Türkiye’de 1980 öncesinde iç ticaret hadlerinin tarım lehine olması nedeniyle, tarım dışından tarıma bir kaynak aktarımı söz konusudur. 1980 yılında serbest piyasa ekonomisine geçilmesi ile 1980 ve sonrasında iç ticaret hadleri sürekli tarım aleyhine sanayi lehine gelişme göstermiştir. Bu sayede tarım sektöründen sanayi sektörüne kaynak aktarımı sağlanması amaçlanırken, kaynağın ticaret sektörüne kaydığı görülmektedir. Bunun sonucu olarak, tarım sektörü sürekli gelir kaybına uğramış ve gelir dağılımı tarım aleyhine sanayi lehine gelişme göstermiştir.

1994 sonrası 1999’a kadar tarım lehine bir gelişme gözlenmektedir. 1994 sonrası devletin yoğun olarak iç borçlanmaya gitmesi ve sermaye birikimini iç borçlanma yoluyla sağlama girişimleri sonucunda tarımdan kaynak aktarımı durmuştur. Yine 1994 sonrası hükümetlerin popülist politikaları sonucunda tarım lehine bir gelişme gözlenmiştir. 1998 yılından itibaren IMF ile yapılan yakın izleme antlaşmasına göre birincil bütçe fazlasını sağlamak için yapılan çalışmalar sonucunda  gerilemeye başlamıştır.

          İç ticaret hadlerinin tarım sektörünün aleyhine dönmesi sonucunun düzeltilmesi, güç olan sosyal sorunların ortaya çıkmasını önleyebilmek için, tarım sektörünün gelirini yükseltecek politikaların geliştirilmesi uygulanması uygun olacaktır.

 

KAYNAKÇA

BORATAV, Korkut, 1980’li Yıllarda Türkiye’de Sosyal Sınıflar ve Bölüşüm, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1991

 

BULMUŞ, İsmail, Tarımsal Fiyat Oluşumuna Devlet Müdahalesi, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayın No:113, Ankara, 1973.

 

ÇOLAKOĞLU, Lütfi, “Türkiye’de İç Ticaret Hadleri” (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gazi Üniversitesi, Ankara, 1986.

 

DPT, Temel Ekonomik Göstergeler, Haziran, 1999.

 

---------“Bölüşüm İlişkileri ve Bu İlişkilerin Düzenlenmesinde Etkili Olabilecek İktisat Politikalarının Değerlendirilmesi –Türkiye Örneği-“, T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 1, S: 2, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Matbaası, 1999. 

 

DİE, İstatistik Göstergeler, 1923-1998.

 

---------- Türkiye İstatistik Yıllığı, 1995-1996.

 

DİNLER, Zeynel, Tarım Ekonomisi, 4. Baskı, Bursa: Etkin Kitabevi Yayını, 1996.

 

HOOK, P.James, Elements of Agriculturel Trade Policies, Macmillan, 1986.

 

HUGHES, Helen , “Agriculturel Development, Growth and Eqity” Economic Impact, 1989/1.

 

İĞREK, G. Ergin, Planlı Dönemde Tarım Kesimi ve Fiyat İlişkileri, Ankara: Muğla İşl. Y.O. Yayını, No: 4.

 

 İLKİN, Akın, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, İstanbul Üniversitesi Yayın No:3487, İstanbul, 1988.

 

KAZGAN, Gülten, Tarım ve Gelişme, İstanbul: Der Yayınları, 1983.

 

KİP, Ergün , Türkiye’de Tarımsal Ürünlerde İç Ticaret Hadleri, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları, 1981.

 

KİP, Ergün, Türkiye Ekonomisinde İç Ticaret Hadleri, Tarım Haftası, 87, Ankara: TMMOB Yayını, 1987.

 

KÜÇÜK, Yalçın, Planlama, Kalkınma ve Türkiye, 4. Basım, İstanbul: Tekin Yayınevi, 1985.

 

MANİSALI, Erol, Gelişme Ekonomisi, İstanbul: İ.Ü. Yayınları, No: 2446, 1978.

 

ÖZGÜVEN, Ali, Tarım Ekonomisi ve Politikası, Der Yayınları, İstanbul, 1983.

 

PEKİN, Tevfik, Türkiye’de Tarım Sektörüne Verilen Sübvansiyonlar, Ege Üniversitesi İ.T.B.F. Yayın No:64-61, İzmir, 1973.s

 

SAVAŞ, Vural, Kalkınma Ekonomisi, Bursa: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., 1973.

 

SEYİDOĞLU, Halil, Uluslararası İktisat Teori-Politika ve Uygulama, 11. Baskı, İstanbul: Güzem Yayınları, 1996.

 

 STİGLER J. George, Production and Distrubition Theories, Transaction Publishers, New Jersey, 1994.

 

T.C. Maliye Bakanlığı, 2000 Yıllık Ekonomik Rapor.

 

TOMEK, G. William , ROBİNSON, L. Kennetth , Agriculturel Product Prices,   Cornell University Press, 1972.  

 

TOOB, Ekonomik ve Sosyal Sorunlar-Çözüz Önerileri Dizisi-Bozan Etkenler ve İyileştirmesine İlişkin Politikalar, TOBB Yayın No: Genel: 222, AYDB: 111, Ankara: Sevinç Matbaası, 1992.

 

YARARLANILAN İNTERNET KAYNAKLARI:

 

Devlet İstatistik Enstitüsü (die.gov.tr/2001.Program.htm), 23-10-2001.

 

 



* Muğla Üniv. İ.İ.B.F. Araş.Görevlisi

** Muğla Üniv. İ.İ.B.F. Araş.Görevlisi

[1] Vural SAVAŞ, Kalkınma Ekonomisi, Beta Bas.Yay. Dağ. A.Ş., Bursa, 1973, s. 120-127.

[2] James P. HOOK, Elements of Agricultural Trade Policies, Macmillan, 1986, s.167.

[3] George J. STİGLER, Production and Distrubition Theories, Transaction Publishers, New Jersey, 1994, s.262.

[4] Helen HUGHES, “Agriculturel Development, Growth and Eqity” Economic Impact, 1989/1, s.77.

[5] Korkut BORATAV, 1980’li Yıllarda Türkiye’de Sosyal Sınıflar ve Bölüşüm, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1991, s.127.

[6] Erol MANİSALI, Gelişme Ekonomisi, İ.Ü. Yayınları, No: 2446, İstanbul, 1978, s. 106-108.

[7] Halil SEYİDOĞLU, Uluslararası İktisat Teori-Politika ve Uygulama, 11. Baskı, Güzem Yayınları, İstanbul, 1996, s. 704.

[8] Yalçın KÜÇÜK, Planlama, Kalkınma ve Türkiye, 4. Basım, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1985, s. 174.

[9] TOOB, Ekonomik ve Sosyal Sorunlar-Çözüz Önerileri Dizisi-Bozan Etkenler ve İyileştirmesine İlişkin Politikalar, TOBB Yayın No: Genel: 222, AYDB: 111, Sevinç Matbaası, Ankara, 1992, s. 61.

[10] T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Bölüşüm İlişkileri ve Bu İlişkilerin Düzenlenmesinde Etkili Olabilecek İktisat Politikalarının Değerlendirilmesi –Türkiye Örneği-, Cilt: 1, S: 2, Dokuz Eylül Üniversitesi Matbaası, İzmir, 1999, s. 254.

[11] Ali ÖZGÜVEN, Tarım Ekonomisi ve Politikası, Der Yayınları, İstanbul, 1983, ss.210-217.

[12] Ergün KİP, Türkiye’de Tarımsal Ürünlerde İç Ticaret Hadleri, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum, 1981, s. 8.

[13] İsmail BULMUŞ, Tarımsal Fiyat Oluşumuna Devlet Müdahalesi, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayın No:113, Ankara, 1973, s.118.

[14] Gülten KAZGAN, Tarım ve Gelişme, Der Yayınları, İstanbul, 1983, s. 358.

[15] Lütfi ÇOLAKOĞLU, “Türkiye’de İç Ticaret Hadleri” (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gazi Üniversitesi, Ankara, 1986, s.14.

[16] Zeynel DİNLER, Tarım Ekonomisi, 4. Baskı, Etkin Kitabevi Yayını, Bursa, 1996, s. 79.

[17] William G.TOMEK, Kennetth L. ROBİNSON, Agriculturel Product Prices, Cornell University Press, 1972, s.59.

[18] Akın İLKİN, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, İstanbul Üniversitesi Yayın No:3487, İstanbul, 1988, s.221.

[19] Gülten KAZGAN, a.g.e., s. 99.

[20] G. Ergin İĞREK, Planlı Dönemde Tarım Kesimi ve Fiyat İlişkileri, Muğla İşl. Y.O. Yayını, No: 4, Ankara, 1980, s. 85-86.

[21] Ergün KİP, a.g.e., s. 11.

[22] Zeynel DİNLER, a.g.e., s.284.

[23] Gülten KAZGAN, a.g.e., ss.502-504.

[24] Gülten KAZGAN, a.g.e., s.505.

[25] Tevfik PEKİN, Türkiye’de Tarım Sektörüne Verilen Sübvansiyonlar, Ege Üniversitesi İ.T.B.F. Yayın No:64-61, İzmir, 1973, s.191.

[26] Zeynel DİNLER, a.g.e., ss. 268-270.

[27] Zeynel DİNLER, a.g.e., s. 255.

[28] Ergün KİP, Türkiye Ekonomisinde İç Ticaret Hadleri, Tarım Haftası, TMMOB Yayını, Ankara, 1997, s. 37.

[29] T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, a.g.m., s. 254.

[30] T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, a.g.m., s. 257-258.

[31] T.C. Maliye Bakanlığı, 2000 Yıllık Ekonomik Rapor, s. 156-157.

[32] T.C. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, a.g.m., s. 258-259.