YIL: 6
SAYI: 72
ARALIK 2003
 

önceki

yazdır


Yrd. Doç. Dr. Mustafa CAN

 

 

  

ABD HUKUKUNDA ULUSLARASI TİCARETE (INTERNATİONAL TRADE) İLİŞKİN DÜZENLEMELER


I. GİRİŞ

 

ABD dünya ticaretinde söz sahibi olan ülkelerin başında gelmektedir. Onu takip eden Avrupa Birliği(EU) ve Japonya, dünya ticaret pastasından aslan payını alan diğer iki ülkedir. Dünyada ülkeler arasında yaşanan sorunların temelinde, ticari alanda yaşanan gizli rekabet vardır. Daha önce tarihte yaşanan dünya savaşlarının, günümüzde yaşanan sıcak ve soğuk savaş ortamlarının gerçek sebebi, ülkelerin ticari nüfus alanlarını genişletme mücadelesidir. Güçlü ülkeler bu uğurda, uluslar arası hukuku, uluslar arası organizasyonları ve evrensel değerleri hiçe saymaktadırlar. Bu mücadelede, istihbarat bilgileri, askeri operasyonlarda dahil olmak üzere, tüm araçlar kullanılmaktadır.

Günümüzde ülkeler için amaç, zaruri ihtiyaçlar dışında, diğer ülkelerden ithalat yapmamak, mümkünse içerde üretilen her şeyi dışarıya ihraç etmektir. Yine yabancı sermayeyi ülke içine çekmek için, başta bankacılık alanında olmak üzere, her türlü kolaylık sağlanır. Örneğin ABD’de anonim şirket kurmak için tek bir kişi olması yeterlidir. Bu kişinin ABD vatandaşı olması da gerekli değildir. Faaliyette bulunmak için bürokratik engel ya da faaliyet esnasında yatırımcıyı usandıracak derecede denetimde bulunmamaktadır[1]. Yatırımcı için o derece kolaylık sağlanmaktadır ki, bu durum “corporate havens”, yani “şirketler için cennet” olarak nitelendirilmektedir[2]. Benzer durum Avrupa’nın merkezinde İsviçre için söylenebilir. Dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olan İsviçre de, bankacılık sistemi o derece esnek bir yapıdadır ki, dünyada kara para olarak nitelendirilen, başta uyuşturucu, terör ve yolsuzluklardan elde edilen gelirler olmak üzere, her türlü meşru ve gayri meşru kazançlar bu ülke bankalarına akmaktadır. Kara para ile mücadele sadece gelişmekte olan ülkelere verilmiş bir görevdir. Ünlü uyuşturucu tacirlerinin, uluslar arası terör organizasyonlarının banka hesaplarının, ABD ve Avrupa bankalarında olması, transferlerin bu bankalar aracılığıyla yapılması bizleri şaşırtmaktadır.

Dünya ticaretinde söz sahibi olan ülkeler, ihracata ve ithalata yönelik olarak o derece taktik ve strateji geliştirmekteler ki, bunlar karşısında gelişmekte olan ülkeler ithalatlarını artırmak, sermayelerini bu ülkelere aktarmak zorunda kalmaktadırlar.

Bu husus sadece ticari alanda değil, başta tarım olmak üzere, diğer sektörlerde de söz konusu olmaktadır. Gelişmiş ülkelerin kendi çiftçilerine ödediği tarım desteklerinin toplam miktarı yılda 300 milyar doları bulmaktadır[3].  Bu yıl yapılan kısa adı WTO(World Trade Organization) olan Dünya Ticaret Örgütünün toplantısında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki anlaşmazlık bu konuda odaklanmıştı[4].

Ülkemizin ihracatını artırması, yabancı sermayeyi ülkemize çekebilmesi tüm bu taktik ve stratejileri bilmesine ve bunlara karşı strateji geliştirmesine bağlıdır. Ülkemizde bu amaçla araştırma merkezlerinin kurulması, düşüncelerin bu yönde geliştirilmesi ülke çıkarlarına uygun olacaktır. Yaptığım bu araştırma ile, ABD’de bu hususa yönelik olarak yapılan çalışmalara yer vermeye çalışacağım[5].

 

A.Genel Olarak

 

ABD şirketlerinin, yabancı ülkelerde yapmış oldukları ticari faaliyetlerin başarısı veya başarısızlığı, ilgili ülkelerin gümrük ve diğer ticari düzenlemelerinin doğru olarak bilinmesine ve uygulanmasına bağlıdır. Şirketler yerli üretimle, diğer ülkelerin üretimlerine karşı rekabet etmek durumundadır. Japon otomobilleri, Alman çeliği, Taiwan tekstili ve Çin bakırı, Amerikan şirketleri tarafından ithal edilen mallardır. Bu ülkelerin bazılarında, haksız ticari uygulamalar diyebileceğimiz, bir takım uygulamalar söz konusu olabilir.  Amerikan “antitrust” ve “antidumping” düzenlemeleri[6] veya uluslar arası ticari anlaşmalar ihlal edilebilir.

Tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda, uluslar arası ticaretin belli kurallar ve organizasyonlarla yapılması gereği ortaya çıkmaktadır. Ülkeler bir araya gelerek, anlaşmalar, konferanslar yapmaktalar ve bu amaca matuf organizasyonlar teşekkül ettirmekteler.

Bir mal ya da hizmet üretildiği ülke sınırları içerisinde alınıp satılıyorsa, satım işlemine uygulanacak tek düzenleme iç hukuk düzenlemesidir. ABD’de bu satım işlemi eyaletler arasında yapılırsa, bu satım sözleşmelerine, ABD sözleşme düzenlemeleri ile “the Uniform Commercial Code” düzenlemesi uygulanır[7]. Ancak uluslar arası bir satım sözleşmesi ise, ihraç eden devletin mi, yoksa ithal eden devletin mi, kanunlarının uygulanacağını tespit önemli bir konudur. Uluslar arası satım sözleşmesine konu olan taraflar bu hususları aralarında yapacakları düzenlemeler ile belirleyebilirler. Bu düzenleme haline “a choice of law clause”[8] adı verilmektedir.

Geleneksel muhakeme usulü, uluslar arası ticari uyuşmazlıkların çözümünde, fazla zaman tüketimi, masraf ve diğer sebepler yüzünden taraflarca istenmeyebilir. Bu yüzden taraflar, sözleşmede belirtecekleri usul ve esaslar dairesinde, aralarındaki uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözebileceklerini kararlaştırabilirler[9].

Amerikan şirketlerinin yabancı ülke topraklarında karşı karşıya olduğu değişik ve aleyhte tahkim kuralları bulunmaktadır. Örneğin bir Amerikan şirketinin, Çin devletinde Çinli bir organizasyonla yapmış olduğu ticarete ilişkin olarak, çıkacak ihtilaflarda tahkim yoluna gidilebileceğine karar verilebilir. Ayrıca uyuşmazlığa Çin tahkim kurallarının uygulanacağı da belirtilebilir. Bu halde, yani Çin tahkim kurallarına göre, uyuşmazlığa sadece Çin hukuku uygulanacak ve Çinli hakim ve avukatlar  davada hazır bulunacaktır. Bu durum karşı tarafın Amerikan şirketi olması halinde de değişmeyecektir. Sonuç Amerikan şirketlerinin aleyhine olabilecektir. Uluslar arası ticari ilişkilerde buna benzer sorunlar yaşanabileceği için, taraflar daha ziyade, tarafsız üçüncü ülkenin tahkim kurallarına yollama yapmaktadırlar[10].

Tahkim anlaşması taraflara karar verme prosedürü üzerinde, büyük bir kontrol etme yetkisi verir[11]. Taraflar uygulamada daha ziyade, uyuşmazlığı çözebilecek bilgi birikimine sahip, yabancı dil yeteneği olan kimseleri hakem olarak tercih etmektedirler.

Uluslar arası ticarette ortak kullanılan para birimi olmadığı için, ödemenin ne şekilde yapılacağı ve paranın ne şekilde kullanılacağı önemli bir problem oluşturmaktadır. Uygulamada her ne kadar ticari alışverişler dolar üzerinden belirleniyorsa da, taraflar yapacakları anlaşma ile bu hususu da kararlaştırabilirler. Genellikle tercih edilen yol ise, “a letter of credit”[12] adı verilen usuldür. Bu işlemde alıcı, satıcıya “a letter of credit”(kredi mektubu) vermektedir.  Bu kredi mektubunu alıcı bir bankadan almaktadır. Kredi mektubu satıcıya, ödemenin yapılacağını taahhüt etmekte ve satım işlemi tamamlanınca da, banka bedeli satıcıya ödemektedir. Bazı hallerde, devletin hazinesi de bu kredi mektubunu verebilir[13].

Uluslar arası ticaretin gelişimi ve karşılaşılan sorunların çözümü için değişik anlaşmalar imzalanmıştır[14]. Buna paralel olarak da, uluslar arası bölgesel ticari birlikler oluşturulmuştur[15].

Uluslar arası ticari organizasyon şekilleri, hemen hemen tüm ülkelerin iç hukuk düzenlemeleri tarafından kabul edilmiştir.Uluslar arası ticari işlemlere katılım ve katılıma karar verme, katılımın genişliği, bireysel firmalar ve üreticilerin finansal durumları, pazar faktörleri, vergiler ve diğer bir çok faktörler önem arz eder. Bunlara göre, sınır ötesi ticaret yapmak üzere çeşitli ticari organizasyonlar oluşturulabilir[16].

Ülkelerin iç hukuk düzenlemeleri, kendi vatandaş ve kurumlarının ekonomik menfaatlerini korumaya ya da uluslar arası ilişkilerde kendini korumaya yönelik hükümler içerir.

 

1. Export Regulations (İhraç Düzenlemeleri)

 

Amerika Birleşik Devletleri, ulusal güvenlik sebepleri, dış politika ya da belli yerli ürünlerin korunması için, malların ve teknolojilerin ihracını kontrol eder. Bu işlemleri “the Export Administration Act” adı verilen ve ihraç kontrollerini düzenleyen mevzuatla gerçekleştirir. Ayrıca bu düzenlemenin işleyişini kontrol etmek üzere kurulan ve düzenleme yapma yetkisi de (Export Administration Regulations) bulunan, “the Bureau of Export Administration of the Department of Commerce” kurulmuştur[17]. “The Bureau of Export Administration  of the Department of Commerce” yapmış olduğu düzenlemelerle, ihracatçıların işlemlerini oldukça kolaylaştırmıştır[18].

İhraç edilmek istenen bir ürünün, ihraç izni(export license) gerekip gerekmediğinin tespiti önemli bir sorundur. İhracı gerçekleştirecek kişi ya da firma bu ürünün, “the Commerce Control List(CCL)”(Ticari Kontrol Listesi) adı verilen listede belirtilen ürünler arasında yer alıp almadığına bakmak durumundadır. Listede yer alan  ürünler, “EU”(Avrupa Birliği) tarafından kullanılan usule benzer olarak bir ihraç kontrol numarasına ”Export Control Classification Numbers”(ECCNs) sahiptir. Eğer ihraç edilmek istenen ürün bu listede yer alıyorsa, ulusal güvenlik, teknolojik, dış ilişkiler, nükleer bozulma, kimyasal ya da biyolojik silahlar, antiterörizm, suç kontrolü, kısıtlı arz ya da Birleşmiş Milletler(UN) sınırlandırmaları gibi sebeplerden yüzünden kontrol amaçlı, “the ECCN” ye kodlanmıştır. İhracatçı, “the Commerce County Chart” adı verilen danışma organına başvurarak, ihraç edeceği ürününün bu listede yer alan ürünler içinde, mütalaa edilip edilmeyeceğini öğrenebilir. Ancak tüm ihraç edilecek ürünler için “the Commerce Country Chart”ın referansına gerek yoktur.

İhraç izinleri(export licenses), özellikle belirli ileri teknoloji ürünler ve askeri ürünler için gereklidir. Bazı ihraç ürünleri vardır ki, askeri teçhizat üretmekte kullanılabilir. Örneğin, çelik gibi, ürünler her türlü askeri teçhizat üretiminde kullanılabilir. Bundan dolayıdır ki, çelik ihracı yapılırken bunun ithal eden ülke için, hangi amaçla kullanacağı göz önünde bulundurulur. Örneğin çelik ihracı Pakistan gibi nükleer çalışmaları olan bir ülkeye yapılacaksa, bunun yetkililerden izin alınarak yapılması gereklidir. Çünkü, Pakistan “the Nuclear Non-Proliferation Treaty”(Nükleer Silahlanmayı Önleme Anlaşması) adı verilen anlaşmayı imzalamamıştır. Dolayısıyla bu ürünün nükleer amaçlı kullanımı söz konusu olabilir[19].

“The Department of Commerce’s Exporter Assistance Staff” (Ticari Departmanda Görevli İhraççı Uzmanı), bir ihraç lisansına ihtiyaç varsa, bunu tespitte ihraççıya yardımcı olacak ve gerekli bilgileri kendisine ulaştıracaktır[20].

 

2. Protection of Intellectual Property Rights (Gayri Maddi Hakların Korunması)

 

Amerikan hukuku ticari markalar(trade marks)[21], telif hakkı(copy rights)[22] ve patent[23] gibi “Intellectual Property Rights”[24] adı verilen, gayri maddi hakları yapmış olduğu düzenlemeler ile koruma altına almıştır. Bu haklar çeşitli şekillerde ihlal edilebilir. Örneğin bilgisayar programlarının, kasetlerin, disket ve disklerin taklit edilerek çoğaltılması, telif hakkı(copy right) düzenlemelerinin ihlali anlamına gelir. Atletik çorap, pantolon ve saat gibi ithal mallar Amerikan şirketlerinin kayıtlı ticari markasının taklidi ise, “the Antham Act”[25](ticari markalar düzenlemesi) ihlal eder. Yine ithal edilen makine ve teçhizat Amerikan patentlerinin ihlal ediliyorsa, patent düzenlemeleri ihlal edilmiş demektir.  Taklit edilen mallardan(counterfeit goods)[26] ve ticari markalardan(trademark) dolayı zarar gören Amerikan firmaları, taklitçi firmaya tazminat davası açabilirler[27].

Gayri maddi haklar(ıntellectual property rights), aynı zamanda “the Berne Convention”[28](telif haklarının korunmasına ilişkin düzenleme), “the Patent Cooperation Teaty(patent düzenlemelerine ilişkin anlaşma) ve “the Vienna Trademark Registration Treaty(ticari markaların kaydına ilişkin düzenleme) gibi uluslar arası anlaşmalarla da korunmaktadır[29].

Amerikalı ticari marka sahibi, ticari markanın uluslar arası ticarette kullanılması için, yabancı bir işletmeye lisans verebilir. Böyle bir durumda, yabancı malı üreten kişi bu malı Amerika’ya sokmak isterse, “the Tariff Act of 1930”[30] düzenlemesi bunu önler. Bu düzenlemeye göre, bu mal ancak, Amerikalı firmanın izni ile, ABD’ye sokulabilecektir[31]. Bu durum “gray market goods”[32] olarak adlandırılır.

 

3. Antitrust

 

Amerika’da var olan “antitrust”[33] düzenlemeleri bir taraftan yerli rakiplerden diğer taraftan yabancı rakiplerden, tüketicileri korumayı amaçlar.  Bu düzenlemeler gerek malların ihracında, gerekse malların ithalinde söz konusu olur. “Antitrust” düzenlemeleri hem Amerikan ihracatını korumak, hem de yabancı pazarlarda, rakip firmalar tarafından Amerikan firmasının pazara girmesini önleyen sınırlandırmalara karşı, yaptırım fırsatlarını korumak için vardır. Zira bu düzenlemelerin benzerleri yabancı ülkelerde de bulunmaktadır[34].

Amerikan mahkemeleri, iç hukukta geçerli olan “antitrust” düzenlemelerini, uluslar arası ticari ihtilafların çözümünde de uygulamaktadırlar. “Effect Doctrine”[35] adı verilen mahkeme uygulamasına göre, eğer Amerika dışında yapılan ticari faaliyet, Amerika ticaretini doğrudan ya da dolaylı olarak etkiliyorsa, bu halde “antitrust” düzenlemeleri bu tür faaliyetlere de uygulanabilir. Dolayısıyla da Amerika mahkemelerinin bu hususa ilişkin olarak yargı yetkisi de bulunmaktadır[36].

Yabancı “antitrust” düzenlemeleri, uygulama ve içerik olarak birbirinden farklıdır. Örneğin Japonya fiyat sabitlemesi ya da yanıltıcı beyanlara karşı tüketiciyi korumayı esas alır. Her nasıl olursa olsun, üretimi kontrol etmek için şirketler arasında anlaşmalar, hisse sahiplerinin birleşmeleri ile ilgili olarak, Japon hukuku, Amerikan hukukundan daha az sınırlandırmalara sahiptir[37].

Avrupa, Amerikan mal ve hizmet yatırımları için oldukça büyük bir pazardır. Avrupa’da iş yapan Amerikan şirketleri, “EU” rekabet hukuku düzenlemelerine konu olur. “The Treaty of Roma” adı verilen anlaşma, “antitrust” düzenlemelerinden daha ziyade, rekabet (competition) terimini kullanmıştır. Özellikle anlaşmanın 86 ve 87 maddeleri, Avrupa’da ticari faaliyette bulunacak ülkeler için rekabete ve “antitrust’e” ilişkin temel düzenlemeler içermektedir.

 

4. Uluslar Arası Alanda Sermaye Piyasası Düzenlemeleri

 

Uluslar arası sermeye piyasalarındaki gelişmeler, Amerikan sermaye piyasası açısından son derece önem arz eden bir konudur. Özellikle bu gelişmelerin ülke dışında gelişip, Amerikan menfaatlerini tehdit eder nitelikte olması, illegal olarak nitelendirilebilecek ticari faaliyetlere zemin hazırlayacaktır. Amerikan menkul kıymet düzenlemelerinin ihlali ile ilgili hukuki ihtilaf ve çözüm yolları sık olarak bölge dışı bir etkiye sahiptir.

Banka hukukuna ilişkin düzenlemeler de, uluslar arası etkiye sahiptir. Özellikle bankaların müşterilerine ait kişisel bilgileri, üçüncü kişilere vermemesine ilişkin yasaklayıcı düzenlemelere “secrecy laws”[38] adı verilmektedir. “Blocking laws” ise yabancı yetkililerin bilgi ve belge istemeleri halinde izlenmesi gereken usul düzenlenmiştir[39]. Bu hususları sermaye piyasası alanında inceleyen kurum, “the Securities Exchange Commission(SEC)”[40] adı verilen komisyondur.

 

5. Ticari Engeller

 

Sınırlar arasında malların özgürce hareket etmesini engelleyen, müşterek sınırlandırmalar “tariff” olarak adlandırılmaktadır. Uluslar arası ticarette, mal, hizmet ve yatırımların özgürce hareketini engelleyen, tarif dışında bir takım engellerde bulunmaktadır. Tarif, ihracat ve ithalata getirilen bir takım sınırlandırmalar veya yükümlülüklerdir. Bir başka deyişle, malların hizmetlerin ve yatırımların içeriye veya dışarıya hareketi için öngörülen bir takım vergilerdir[41]. Yabancı ithalat sınırlandırmalarında ülkeler tarafından en çok kullanılan usul, tarifeler yolu ile yapılmaktadır. Tarifeler yolu ile getirilen ilaveler, toplam maliyeti artırır, böylelikle iç pazarda ithal malın fiyatının artırılması ile yerli mal korunmuş olur.

“The U.S Customs Service” (ABD Gümrük Servisi), ithal mallara karşı giriş departmanında tarifeler yükler. Ticari mallar, listelenmiş gümrük tarifeleri altında iç pazara sokulur. Gümrük servisi ayrıca ithal edilen malın, belli bir formülle, malın değerini “computed value” (hesaplanan değer) tespit eder. Gümrük servisinin alacağı toplam gümrük miktarı, tarifede belirlenen gümrük yüzdelerine ve malın “computed value”(hesaplanan değere) değerine göre alınır[42].

Tarif düzenlemesi yapmayan ülkeler(nontariff) arasında, malların serbestçe dolaşmasını engelleyen geniş ölçekli sınırlamalar vardır. Bir ülkeden diğer bir ülkeye malların belli sayıda ithal edilebileceği gibi sınırlamalar ya da sınırlı ithal oranı bir “nontariff” uygulamasıdır[43]. Japonya gibi bazı ülkeler ise, gümrük mevzuatını o kadar karışık düzenlemişlerdir ki, bu karışıklık içinde oraya mal göndermek son derece güç bir iştir. Bu da bir “nontariff” uygulamasıdır[44].

Amerika son yıllarda ihraç kontrol ve kotalarını dış politika eksenli olarak yapmaktadır. Örneğin Amerikanın dostu olmayan ülkelere stratejik teknoloji ya da önemli askeri teçhizat satılmasını yasaklanmakta ya da sınırlandırılmaktadır. Amerika yine bazı ülkelere karşı, dünya barışı, insan hakları ihlalleri gerekçesiyle cezalandırma yöntemi olarak da sınırlama ve yasaklar getirmektedir.

 

6. Uluslar Arası Ticaretin sebep Olduğu Ekonomik Kayıplar

 

Belli alanlarda Amerikan sanayii, yabancı rekabet yüzünden şiddetli ekonomik kayıplara maruz kalabilir. Amerika hukuk düzenlemeleri, yabancı mallardan haksız rekabet yüzünden zarar görebilecek kişi ve şirketlere bir takım korumalar sağlar. İthal rekabetten olumsuz yönde etkilenen kişilere ve firmalara, ekonomik çareler sağlar. Ayrıca bu düzenlemeler, haksız sınırlandırmalarla karşı karşıya kalan üretici ve ihracatçılara da bir takım imkanlar sağlar[45].

Başka bir ülkede malların gerçek değerinin altında, daha düşük bedelle satılması “dumping”[46] olarak adlandırılmaktadır. Amerika’da yabancı mallarda “dumping”, “the Trade Agreement Act of 1972” düzenlemeleri ile yasaklanmıştır[47]. Uygulamada “antidumping” davalarında takip edilen prosedürde, iki federal yönetsel kuruluş rol oynamaktadır. “The International Trade Administration(ITA) of the Department of Commerce”[48] belli yabancı malların gerçek değerinin altında, satılıp satılmadığını tespit etmeye yönelik bir araştırma yürütür. “The International Trade Commission(ITC)”[49] adı verilen komisyon ise, eğer böyle bir satım söz konusu ise, bu satımın yerli üretime vermiş olduğu zararı tespit eder. Her iki kuruluşun bulguları, mümkün olan en kısa süre içinde açıklanmalı ve gerekli işlemler derhal yürütülmelidir. Bundan sonra “remedial action”adı verilen, zararın telafi edilmesi yolları gündeme gelir[50]. Telafi edici faaliyet olarak ilk önce, malın Amerika’da satıldığı fiyat ile malın gerçek değeri arasında bir fiyat tespiti yapılır, ikinci olarak ise, zarar gören kişi veya firmaların durumları tespit edilir. Kısa adı “ITA” ve “ITC” olan komisyonların kararları aleyhine “the Court of International Trade(Uluslar Arası Ticaret Mahkemesine) başvurulabilir[51].

1974 yılında çıkarılan “the Trade Act” adlı düzenleme, Amerika firmalarının ve çalışanlarının ithal rekabetten dolayı zarar görmeleri veya etkilenmeleri halinde, onlara bu zararlarını karşılayacak çözüm yolları önerir[52]. “The Department of Commerce”,  “the Secretary of Labor” adlı kuruluşlar, bu çözüm yollarını tespit etmede ve kriterleri belirlemede önemli role sahiptir. Örneğin, ithal kısıtlaması, ek vergi yükümlülüğü veya gümrük tarifesinin artırılması gibi düzenlemeler yapabilirler[53].

Amerikalı ihracatçılar makul olmayan, haksız ya da ayrımcılık yapan yabancı ithal sınırlamaları ile karşılaşabilirler. “The Omnibus Trade and Competitiveness Act of 1998”[54] adlı düzenleme, yabancı bir ülke tarafından düzenlenen “unreasonable” (makul olmayan), “unjustifiable” (haksız) ya da “discriminatary” (ayrımcılık) hükümlerine ilişkin olarak, karşılıklılık esasına göre benzer düzenlemeleri ilgili yabancı ülke için getirebilir. Bu düzenlemenin uygulaması, ABD Başkanı tarafından atanan, ve “the U.S. Trade Representative(USTR)” adı verilen yönetici tarafından sağlanır[55].

 

7. Expropriation(İstimlak)

 

Uluslar arası ticari faaliyette bulunan Amerikan firmalarının, diğer ülkelerde yapmış oldukları yatırımlara, her an o ülke tarafından el konulması ihtimali söz konusudur. Bu özellikle, Amerika ile sonradan ilişkileri bozulan ülkelerin yapabilecekleri hareketlerden birisidir. Bu faaliyetlerle ilgili olarak, “the Overseas Private Investment Corporation(OPİC)” adı verilen kuruluş, değişik çalışmalar yürütmektedir. Kısa adı “OPİC” olan bu kuruluş, az gelişmiş ülkeler ile Amerikanın dostane ilişkiler içerisinde bulunduğu ülkelere, özel teşebbüslerin yapacakları yatırımları desteklemektedir. “OPİC” aynı zamanda bu ülkede yatırım yapan şirketlerin mal, teçhizat ve kayıplarına karşı olabilecek riskleri sigorta(expropriation insurance) etmeyi de teklif edebilir[56]. “Lloyds of London” gibi uluslar arası tanınan sigorta şirketleri de, benzer sigortalar sağlayabilir.

 

8. İhracat Programlarına Yönelik Yönetim Destekleri

 

Amerika yönetimi yapmış olduğu yasama faaliyetleri ile, Amerikan firmalarının diğer ülkelere mal ihracını destekler ve bu konuya ilişkin firmaları destekleyici tedbirler alır. “The Export Trading Company Act of 1982”[57] adı verilen düzenleme, ihracatı desteklemek ve geliştirmek için çıkarılan bir düzenlemedir. Temelde bu düzenleme, ihracata yönelik şirket kurulmasını ve bankaların bu tür şirketlere yatırım amaçlı kredi vermesini düzenler. Ayrıca “antitrust” düzenlemeleri de, bu tür şirketlerin lehine sınırlayıcı düzenlemeler getirir.

“Trading companies”(ticari şirketler) çoğu, Avrupa veya Doğu Asya ülkelerinde bulunmaktadır. Bu şirketler esas olarak, Amerikan ihracatçı firmalarının rakipleridir. Japonların ihraç ticari şirketlerine, “Sogo Shosha” adı verilen kuruluş, çok geniş bir alt yapı hizmeti vermektedir. Japonya’da ihracatçılara her türlü kolaylık ve hizmet veren bu kuruluş, Amerika da  “the Export Trading Company Act” adı verilen düzenlemeyi esas almıştır. Örneğin, “Sogo Shoska” ihraç için bir malın satım işlemine katılabilir. İhraç işlemine ilişkin  belgeleri ve kağıtları elde edebilir. Malın depolanmasını ve geçişini sağlayarak, tüm bu işlemleri de sigortalayabilir. Ayrıca bankalarla temasa geçerek, kredi miktarını genişletebilir ya da kefil olabilir. “Sogo shosma”, hedef pazara ilişkin olarak, yabancı gümrük tarife ve uygulamaları ve diğer bilgilere ilişkin olarak, araştırma yapar[58].

“The Foreign Sales Corporation Act of 1984” ve “The Tax Reform Act of 1984”[59] adlı düzenlemeler ile, yabancı satım şirketleri (foreign sales corporation(FSC)) kurulması teşvik edilmiştir. Bu amaçla kurulacak ve faaliyet gösterecek Amerikan firmalarına(FSC), ihracat teşvikleri sağlanmaktadır. Özellikle vergi avantajı bu şirketler(FSC) için öngörülmüş, önemli bir ayrıcalıktır.

Kısa adı “EXİMBANK”(Export Import Bank)[60] adı verilen finans kuruluşun tüm hisselerine Amerikan yönetimi sahiptir. Bankanın esas amacı, Amerika mal ve hizmetlerinin satın alınması için, yabancı ithalatçılara kredi şeklinde doğrudan ödünç vermesiyle, ihracatı kolaylaştırmaktır. Ödemeler bu halde, doğrudan mal ve hizmet ihracı yapan, Amerikan ihracatçılarına yapılır. Bu tür ödemeler daha ziyade riskli ülkelere yapılan ihracatlar için yapılır[61].

“The Commodity Credit Corporation”(CCC) adlı kredi kuruluşu ise, tarımsal ihracat için finansman imkanı sağlar.  Bunlara ilave olarak, “the Small Business Administration” adlı kuruluşta, ihracat için küçük ölçekli işletmelere kredi sağlar.

 

9. The Foreign Corrupt Practices Act

 

Uluslar arası ticarette, iç hukuk sisteminin oturmadığı, bürokraside menfaate yönelik uygulamaların söz konusu olduğu, yargısal denetimin güçsüz olduğu az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler bulunmaktadır. Bu tür ülkelere ihracat yapmak veya hammadde ithalatında bulunmak sistemin son derece karışık olmasından ve keyfiyetin bürokratların kararına bırakılmasından dolayı, rüşvet ve iltimas oldukça yaygındır. Bazen rüşvet ve iltimas yapmaksızın işlerin yürütülmesi mümkün olmamaktadır.

“The Foreign Corrupt Practices Act” adlı düzenleme, yabancı yetkililere uygunsuz tekliflerde bulunmayı önlemek için, bu tür şirketlerin iç kontrol mekanizmalarını ve kesin hesap standartlarını denetlemeyi düzenler. Bu düzenleme yabancı görevlilere veya bunları etkileyecek üçüncü kişilere her türlü uygunsuz teklif, ödeme ya da hediye verilmesini yasaklamıştır[62].

 

II. SONUÇ

 

ABD Hukukunda ihracatı artırmaya ve yabancı sermayeyi ülke içerisine çekmeye yönelik düzenlemelere ve yönetsel kuruluş çalışmalarına yer vermeye çalıştım.

Gelişmekte olan ülkeler, sanayi ürünleri ihracında, ne fiyat ne de kalite bakımından, gelişmiş ülkelerle rekabet edecek durumda değildirler. Bunun sonucu olarak, sanayi ürünlerde yurt içinde de ithal mallar karşısında rekabet güçleri oldukça sınırlıdır. Gelişmekte olan ülkelerin rekabet üstünlüğüne sahip oldukları varsayılan tarım sektöründe ise, gelişmiş ülkelerin destekleme adı altında uyguladıkları sistemle, haksız rekabet ortamı oluşmaktadır[63].

ABD’nin özellikle ihracatı kolaylaştırmaya ve desteklemeye yönelik olarak yapmış olduğu düzenlemeler, bu amaçla kurulmuş yönetsel ve finansal kuruluş çalışmaları, ABD ile Japonya arasında yaşanan rekabet, oldukça dikkat çekicidir. ABD’nin ithalata karşı yerli üreticileri desteklemesi ve onların zararlarını telafi edeci önlemler alması, bu hususları araştırma merkezleri aracılığıyla yapması, ülkemiz açısından önemle üzerinde durulması gerekli hususlardandır.

Bankacılık faaliyetlerine ilişkin olarak, özellikle yabancı yönetsel kuruluşların banka hesaplarına ilişkin bilgi istenmesi halinde, takip edilen usul ve esaslar, bankacılık sistemimizin ve ülkemizin ihtiyaç duyduğu finansmanı temin açısından, ayrıca üzerinde durulması ve araştırılması gerekli olan hususlar arasındadır.

Ulular arası ticarette madem ki, serbest rekabet ilkesi ve gümrüklerin sıfırlanması gündemde tutuluyor. O halde bu serbestleşme başta tarım ve tekstil olmak üzere gelişmekte olan ülkeler aleyhine olan diğer alanlarda da söz konusu olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

BRAYN, E.B., Black’s Law Dictionary, 1999.

CAN, M., ABD Hukukunda Kefalet, Garanti ve Teminat Mektupları, Vergi Dünyası, Ağustos 2003.

CAN,M., Turkey and International Trade, Cooperation in Turkey, Nisan 2002, s.37vd.

CAN, M., ABD Hukukunda Anonim Şirketler İle İlgili Son Gelişmeler, Vergi Dünyası, Nisan 2002, s.104 vd.

CAN, M., ABD Hukukunda Ticari Kavramlar, 2002, s.21vd. (www.basarm.com.tr). 

CAN, M., ABD Hukukunda Ticari Satım Sözleşmelerinde Tarafların Hakları, Mevzuat Dergisi, Nisan 2002.  (www.basarm.com.tr).

LAWRANCE, A. S., Handbook of the Law of Antitrust & 5, 1977.

MİLLER, A. R./DAVİS, M. H., Intellectual Property in a Nutshell, 2 ed. 1990.

Hürriyet Gazetesi, 17 Eylül 2003.

 

Düzenlemeler:

 

The Export Administration Act

The Nuclear Non-Proliferation Treaty

The General Agreement on Tariffs and Trade 1994(GATT 1994)

The United Nations Convention on Contracts for the International Sale of Goods(CISG),

The United Nations Conference on Trade and Development(UNCTAD)

The Treaty on European Union

The North American Free Trade Agreement(NAFTA)

The Antham Act

The Berne Convention

The Patent Cooperation Teaty

The Vienna Trademark Registration Treaty

The Tariff Act of 1930

The Trade Agreement Act of 1972

The Omnibus Trade and Competitiveness Act of 1998

The Export Trading Company Act of 1982

The Export Trading Company Act

The Foreign Sales Corporation Act of 1984

The Tax Reform Act of 1984

The Foreign Corrupt Practices Act

 

 

 

 



* Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi, ÇORUM

[1] . CAN, M., ABD Hukukunda Anonim Şirketler İle İlgili Son Gelişmeler, Vergi Dünyası, Nisan 2002, s. 104 vd.

[2] . CAN 105.

[3] . Hürriyet Gazetesi, 17 Eylül 2003, s.10.

[4] . Meksika’da yapılan toplantıda, gelişmiş ülkelerini kendi tarım sektörlerine sağladıkları desteklerin kaldırılması konusu görüşüldü. Ancak bu konuda bir görüş birliğine varılamadı. 1999 yılında ABD’de, 2001 yılında Katar’da yapılan toplantılarda da bu konuda bir anlaşmaya varılamamıştı. Gelişmiş ülkeler tarıma verdikleri destekleme ile, az gelişmiş ülkeler yetiştirdikleri tarım ürünlerini uluslar arası  piyasalara satamamakta, yetiştirdikleri ürünleri ya dökmek ya da maliyeti altından ihraç etmek zorunda kalmaktadırlar. Hatta az gelişmiş ülkeler dışardan daha ucuza tarım ürünleri ithal etmek zorunda bırakılmaktadır. Bu durum uluslar arası ticaret açısından haklı olarak eleştirilmektedir.

[5] . Bu çalışmanın özeti, ingilizce olarak “Cooperation ın Turkey”(S.36, Nisan 2002) adlı dergide sayfa 37 vd. yayınlanmıştır.

[6] . Ayrıntılı  bilgi için bkz. CAN, M., ABD Hukukunda Ticari Kavramlar, 2002, s.21vd. (www.basarm.com.tr). Sonraki atıflar için sadece “CAN ABD Hukuku” kullanılacaktır.

[7] . CAN, M., ABD Hukukunda Ticari Satım Sözleşmelerinde Tarafların Hakları, Mevzuat Dergisi, Nisan 2002.  (www.basarm.com.tr).

[8]. BRAYN, E. Balck’s Law Dictionary, 1999, s.234.

[9] . CAN ABD Hukuku 21.

[10] . CAN ABD Hukuku 22.

[11] . CAN ABD Hukuku 22.

[12]. BRAYN 914.

[13] . CAN, M., ABD Hukukunda Kefalet, Garanti ve Teminat Mektupları, Vergi Dünyası, Ağustos 2003, s.199 vd.

[14] . Bu anlaşmalardan bir kaçı şu şekilde sıralanabilir. “The General Agreement on Tariffs and Trade 1994(GATT 1994)”, 125 üye devlet tarafından imzalanan uluslar arası bir anlaşma olup, Çin ve Rusya hariç, Amerika da dahil olan bir düzenlemedir. Bu anlaşma 1947 yılında imzalanan GATT’ın orijinal metnini esas almıştır. Bu anlaşma daha sonra eklenen maddeler ile gelişmiş ve günümüzdeki halini almıştır. Bu anlaşmaya göre, “the Uruguay Round Agreemens” ve “the World Trade Organization(WTO)” oluşturulmuştur. GATT’ın temel amacı, ikinci dünya savaşından sonra, dünya ticaretini liberalize etmek ve daha ötede ekonomik büyümeyi ve insan gelişimini sağlamaktır.

GATT’ın temelde iki ana fikri temeli vardır. Bunlar; (1) herhangi bir ayrım yapmaksızın ticaret, (2) gümrük tarifeleri aracılığıyla korumanın sağlanmasıdır. Ayrım yapmaksızın ticaret yapma ilkesi “most favored nation clause”, yani üçüncü ülkelere verilen imtiyazların aynısının, anlaşılan ülkeye de verileceğini ifade eder. Buna göre, ithalat ve ihracat düzenlemelerinde ve uygulamalarında üye devletler, en lehe devlet konumundadırlar. Tüm üye devletler bu ilkenin bir sonucu olarak, birbirlerine eşit muamele yapmak durumundadırlar. Bunun istisnası “the European Union” ve “the North American Free Trade Organization(NAFTA) gibi bölgesel anlaşmaların içerdiği özel şartlardır.

Gümrük tarifesi ile korumanın sağlanması düzenlemesi ile, yerli sınainin korunması amaçlanmaktadır. Buna göre yerli endüstri ancak yapılacak gümrük düzenlemeleri ile korunacak, ayrıca bir koruma düzenlemesi yapılmayacaktır. Bu düzenlemenin temel amacı, uluslar arası ticarette, açıklık ve şeffaflığı sağlamak suretiyle, rekabeti etkin hale getirmektir.

WTO, dünya ticaretinin sağlıklı bir şekilde gelişmesi, rekabetin sağlanması, uyuşmazlıkların çözümlenmesini gerçekleştirmek üzere kurulmuştur. Özellikle, üye devletler arasında çıkabilecek ticari uyuşmazlıklar, “Dispute Settlement Body(DSB)” adı verilen kuruluş tarafından giderilmektedir. Bu kuruluş, mahkeme gibi çalışmaktadır. Ayrıca “GATT” anlaşmasının ilgili maddelerinin üye devletler tarafından ihlal edilip, edilmediği hususunda da karar verir. “DSB” bu hususta yapmış olduğu araştırma sonucunda, taraflardan birinin anlaşmayı ihlal ettiği sonucuna varırsa, ihlal eden tarafı üyelikten ihraç etmez. Sadece zarar gören ilgili tarafın zararını ihlal eden tarafa tazmin ettirir.

 “The United Nations Convention on Contracts for the International Sale of Goods(CISG)”, adı verilen anlaşma ise, uluslar arası satım sözleşmelerini yürütmek üzere ve eyaletler arasında birlikteliği sağlamak için çıkartılmıştır. Bu anlaşma daha sonra, ABD ile birlikte imza eden ülkeler arasında da etkili olmaya başlamıştır. “CISG” hükümleri, aslında “the Uniform Commercial Code”nin 2 . maddesi hükmünden esinlenerek hazırlanmıştır.

 “The United Nations Conference on Trade and Development(UNCTAD)” adı verilen anlaşma da, az gelişmiş ülkelerin menfaatlerini temin etmek üzere hazırlanmıştır. “UNCTAD” uluslar arası ticaret yolu ile, az gelişmiş ülkeler lehine gelir dağılımını düzeltmeyi amaç edinmiştir(CAN, M. Turkey and International Trade, Cooperation in Turkey, Nisan 2002 s.37 vd.)

 

[15] .“The European Economic Community(EEC)”, 1958 yılında, üye devletler arasında ekonomik ve ticari engelleri kaldırmak ve ekonomik birliği sağlamak üzere “the Treaty of Roma” adı verilen anlaşma ile kurularak günümüze kadar gelmiştir. 1993 yılında “the Treaty of Maastricht” anlaşmasının onaylanmasından sonra, adı “the European Union(EU)”[15] olarak değiştirilmiştir. “The Treaty of Roma”(Roma Anlaşması) bölgesel ticari gruplar arasında bir takım ilkeleri içermekteydi. Bu anlaşmanın orijinal metni, Belçika, Fransa, Batı Almanya, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda tarafından imza edilmiştir. Daha sonra 1973 yılında Danimarka, İrlanda ve İngiltere, 1981 yılında Yunanistan, 1986 yılında İspanya ve Portekiz, 1995 yılında Avusturya, İsveç ve Finlandiya bu anlaşmayı imzalayarak genişlemeyi sağladılar.

“EU” temelde dört esas kurum üzerine oturtulmuştur. Birincisi tüm üye devlet başkanlarının oluşturduğu “the European Council”(Avrupa Konseyidir). Konsey “EU” için geniş siyasi politikalar belirler. İkincisi, Konseyin almış olduğu kararları hayata geçirmekle görevli ve “EU” hukuk kurallarını ihlal eden üye devletlere, şirketlere ya da kişilere karşı, başlangıç işlemlerini yerine getiren “the European Commission”(Avrupa Komisyonudur). Üçüncüsü sınırlı oy yetkisi ile danışma niteliğinde yasama rolü olan “the European Parliament”(Avrupa Parlementosudur). Dördüncüsü, üye devletler arasında “EU” hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkları çözmek üzere kurulan “the European Court of Justice(ECJ)”.

“The Single European Act”, “EU” ülkeleri arasında, sermaye, hizmet, mal ve kişilerin serbest dolaşımını engelleyen iç sınırlamaları kaldırmak üzere Maastrict‘de “the Treaty on European Union”(Avrupa Birliği Anlaşması) imzalandı. “EU” temel hedef olarak, (1) tek para ve mali politika, (2) ortak dış politika ve savunma politikası, (3) içişleri ve yargı sisteminde işbirliğini seçmiş bulunmaktadır.

 “The North American Free Trade Agreement(NAFTA)”, Meksika, Kanada ve Amerika arasında yapılmış olan serbest ticaret anlaşmasıdır. Başlangıçta bu anlaşma, Amerika ile Kanada arasında 1989 yılında serbest ticaret anlaşması(Free Trade Agreement) olarak imzalandı. Bu anlaşmaya 1994 yılında Meksika da katıldı. Kısa adı “NAFTA” olan anlaşma, üye üç ülke arasında tüm gümrük tarifelerini kaldırdı. Böylelikle, geniş ölçekli bir ticaret alan oluşturuldu[15]. Üye devletlerden Kanada ve Meksika gümrük tarifelerini ABD yatırımları için daha da indirdiler[15]. NAFTA, “the European Union” gibi müşterek işçi pazarı oluşturmazken, anlaşma işadamlarının sınır ötesine ulaşmalarına imkan sağladı. (CAN International Trade 37 vd.).

[16] . “Export Sales” adı verilen satım şeklinde, yabancı bir ülkede müşterilere doğrudan satım bir “export sale”[16](ihraç satım)yapılmaktadır. Export satımla uğraşan bir Amerikan firması bu tür bir anlaşma ile, yabancı ülkede bulunması gerekmez. İhraç, yabancı ülkenin gümrük tarifelerine konu olur. Ancak ihraç yapan firma, ithal eden ülke tarafından lokal vergilendirmeye konu olmaz.

 “Agency Requirements” adlı satım organizasyonunda ise, Amerikalı üretici firmalar, yabancı ülkelerde kendisini temsil etmek üzere bir acenta ataması yapmakla, uluslar arası ticarete sınırlı bir giriş yapmaya karar verebilirler. Acenta(agent)[16] bir kişi ya da bir firma olabilir. Bunlar Amerikalı üretici firma adına, ilgili pazarda hareket eden(the principal)[16] ya da sözleşme yapan kimselerdir.

Acenta Amerikalı şirket adına yaptığı işlemlerden komisyon alacaktır. Yabancı bir acentanın atanması çoğunlukla ticari faaliyet yapılan ülkede oluşturulur. Amerikalı firma bu durumda lokal vergilendirmeye konu olur.

“Foreign Distributorships” adlı satım şeklinde ise, bir distribütör, malların ilerde satılması için finansal ya da ticari risk taşıyan ve malları alma hakkı olan kimsedir. Büyük finansal yatırımlardan kaçınmak için, bir Amerika firması yabancı bir distribütör atanmasına karar verebilir. Bu kimse aracılığıyla, mal ve hizmetleri diğer devlete rahatça dağıtabilir. Böylelikle, karışık iç hukuk mevzuatından ve bürokrasiden kurtulmuş olur.

“Licansing” bir üretimde teknoloji transfer hakkını içerir, öyle ki yabancı bir ülkede farklı ticari organizasyon tarafından üretilmesine izin verilir. Teknolojik olarak lisansı elde edilmiş olan patentler, ticari markalar, know-how’lar(ticari sır) uluslar arası ticari alana taşınabilir. Bu haklara “intellectual property right”(gayri maddi haklar) adı verilmektedir. “Franchsing”[16] ise, özel şartlar altında copyright, ticari isim ya da ticari marka kullanımına izin vermeyi içeren, uluslar arası ticarette çok kullanılan bir lisans sözleşmesidir.

“Joint-Venture” adlı organizasyon şeklinde ise, Amerika şirketi ile yabancı bir organizasyon “joint-venture” şeklinde bir birliktelik oluşturabilir. Bu şekilde yan yana gelen iki firma, ortak bir sonuç için farklı fonksiyonlu performans göstermeyi kararlaştırabilirler. Bu tür işlemlerde sorumluluk yapılan sözleşme ile yürütülür. Örnek olarak, Hughes Aircraft Co. ile birlikte iki Japon şirketi(C.Itah&Co. ve Mitsui) Japon devleti için, telekomünikasyon amaçlı olmak üzere, uzay uydusu yapmayı joint-venture olarak gerçekleştirmek üzere anlaşmışlardır. (CAN, M., International Trade 37 vd).

 

[17]. “The Export Administration Act of 1979, 12924 sayılı düzenlemeyle genişletildi ve 1994 yılında tekrar imzalandı.

[18]. “The Bureau of Export Administration of the Department of Commerce” adı verilen kurul 1996 yılında yapmış olduğu düzenlemelrle(export administration regulations) ile Amerika vatandaşlarının ihracata yönelik ticaretini artırmak ve basitleştirmek için(Simplification of Export Regulations) çıkarmıştır. 61 Fed. Reg. 12, 714 (1996).

[19]. US v Bozzorrow, 974 F 2d 1037(9th Cir 1992).

[20]. Exporter Assistance Staff, U.S Department of Commerce, Washington, DC 20230.

[21]. MİLLER, A. R./DAVİS, M. H., Intellectual Property in a Nutshell, 2 ed. 1990, s. 280 vd.

[22]. MİLLER/DAVİS 280.

[23]. MİLLER/DAVİS 280.

[24]. MİLLER/DAVİS 280.

[25]. MİLLER/DAVİS 280 vd.  Bu düzenleme(the Lantham Act) kayıtlı ticari markaların federal olarak tüm eyaletler tarafından korunmasını sağlar.

[26]. MİLLER/DAVİS 282 vd.

[27]. 15 USC & 1117(b); Nintendo of America v NTDEC, 822 f Supp 1462(D Ariz. 1993).

[28]. BRAYN 152.

[29]. MİLLER/DAVİS 280 vd.

[30]. BRAYN 1468.

[31]. MİLLER/DAVİS 282 vd.

[32]. BRAYN 708.

[33]. LAWRANCE, A. S., Handbook of the Law of Antitrust & 5, 1977, s.20.

[34]. LAWRANCE 20 vd.

[35]. BRAYN 533.

[36]. United States v Alcoa 148 F 2d 416 (2d Cir. 1945).

[37]. CAN ABD Hukuku 25.

[38]. BRAYN 1355.

[39]. CAN ABD Hukuku 25.

[40]. BRAYN 1357.

[41]. CAN ABD Hukuku 26.

[42]. Tariff act of 1930, 19 USC & 1401 a(e).

[43]. CAN ABD Hukuku 27.

[44]. CAN ABD Hukuku 27.

[45]. CAN ABD Hukuku 27.

[46]. BRAYN 518.

[47]. PL 96-39, 1062, 93 Stat 193, 19 USC && 160.

[48]. “The Internatıonal Trade Administration” çalışmasına örnek olarak;

28 Aralık 1992 Amerikalı telefon üreticileri, Asian adlı bir firmanın Amerikan pazarında küçük iş telefonu satımında dumping yaptığını şikayet ediyorlar.

Ocak-Temmuz 1993 ITA dumping yaptığı iddia edilen Asian firmasını mercek altına alıyor. Amerika pazarında firmanın malı gerçek değerinin altında satıp satmadığını araştırıyor.

27 Temmuz 1997 ITA tarafından araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, Asian adlı japon ve Taiwanlı ortaklardan oluşan firmanın dumping yaptığı tespit ediliyor.

11 Ekim 1993 ITA tarafından mevcut bulgularla yapılan araştırma ile, nihai olarak Asian adlı firmanın dumping yaptığı sonucuna varılıyor.

11 Kasım 1993 Amerikan Gümrük Servisi, ITA tarafından tespit edilen malın gerçek değeri ile malın Amerika piyasasındaki satım değeri arasında tespiti yeniden gözden geçirir ve görüş bildiriri.

[49]. “The International Trade Commission” ise,

31 Ekim 1993  ITC, Asian adlı firmanın dumping sonucu, yerli sanayie zarar verdiği haberini ITA’dan ya da başka kaynaklardan alıyor.

20 Kasım 1993 ITC yapmış olduğu araştırmada dumping sonucu yerli firmaların zarara uğrayıp uğramadığını araştırıyor.

30 Aralık 1993 Gümrük servisi ile birlikte zararın gerçek boyutu hesaplanıyor.

[50]. BRAYN 1296.

[51]. CAN ABD Hukuku 28.

[52]. PL 93-618, 88 Stat. 1978, 19 USC & 2251 2298.

[53]. CAN ABD Hukuku 28.

[54]. PL 100-418, 102 Stat 1346, 15 USC 4727.

[55]. CAN ABD Hukuku 28.

[56]. CAN ABD Hukuku 28.

[57]. PL 97-290, 96 Stat 1233, 15 USC 4001.

[58]. CAN ABD Hukuku 29.

[59]. Tıtle VIII of the Tax Reform Act of 1984, PL 98-369, 98 Stat 678, Sec IRCE 921-927.

[60]. BRAYN 596.

[61]. CAN ABD Hukuku 29.

[62]. CAN ABD Hukuku 29 vd.

[63] . Dünya Ticaret Örgütü toplantılarında gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelerden tarımlarını desteklemekten vazgeçmelerini, bunun karşılığında kendilerinin dış finans desteği talep etmeyeceklerini taahhüt etmeleri, gelişmiş ülkelerce göz önünde bulundurulmamaktadır.