![]() |
|||||
|
AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİĞİ ATATÜRKÇÜLÜĞÜN SONUDUR - Önsöz - Giriş - Araştırma Yetersizliği ve Anayasa İhlali - AB Üyeliği ile Atatürkçü Düşünce ve Türk Devrimi Bağdaşmaz - Avrupalıların Bakışı - Türk Devriminin Yeri - Birinci Konum: Türk Devriminin Evrensel Batı Devrimleri Arasındaki Yeri - İkinci Konum: Türk Devrimi'nin Osmanlı İmparatorluğu Yenilik Hareketleri Karşısındaki Durumu - Üçüncü Konum: Türk Devriminin Evrenselliği - Dördüncü Konum: Türk Devriminin Uygulamada Başarısı - Türk Devriminin Özellikleri - Türk Devrim İlkeleri, Kriterleri; Kopenhag Kriterleri - Türk Devriminin Amacı - Türk Devriminin ve Kurduğu Devletin Temel Yapısı - Seçenek Arayışı
ÖNSÖZ
Avrupa Birliği'ne üye olmamızın götüreceklerinin araştırıldığı yayınlardan1 ikincisinin ilk bölümü "Atatürkçülüğün Sonu" baslığını taşıyor. Konunun biraz daha açıklanmış olarak geniş kesimlere ulaştırılabilmesi için bu kitapçık hazırlanmıştır. Atatürkçü Düşünce ve Türk Devrimi daha geniş olarak diğer yayınlarımızda işlenmişti.2
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yasasının (2876 Sayılı) 66. maddesinde Yüksek Kurula "Milli kültür unsurlarını tespit etmek..." görevi verilmiştir. Kanunla Yüksek Kurula verilen bu görev, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı'nın teşkil ettiği bir Bilim Kurulu tarafından yerine getirilmiş; oluşturulan kurul Atatürkçü Düşünceyi kültür unsurlarımızdan birisi olarak belirlemiştir.3
1 Suat ilhan, Avrupa Birliği'ne Neden Hayır, Ötüken, 2000 Suat ilhan, Avrupa Birliği'ne Neden Hayır 2, Ötüken, 2002
2 Suat ilhan. Atatürk ve Harp Yönetimi, Harp Ak. 1969, Geliştirilmiş yeni baskı, Atatürk Araştırma Merkezi, 1987
Suat ilhan, Atatürk ve Askerlik, Atatürk Araştırma Mrk., 1990 Suat ilhan, Atatürk And Military, Atatürk Araştırma Mrk., 1992 Suat ilhan, Evrimleşen Türk Devrimi, Atatürk Araştırma Mrk., 1998 Suat ilhan, Türk Devrimi ve Türk Dünyası, Atatürk Araştırma Mrk., 2001
3 Milli Kültür Unsurlarımız Üzerine Genel Görüşler, AKM, 1990
Atatürkçü düşünceden kaynaklanan Türk Devrimi büyük bir kültür atılımıdır. Batı kültürüne teslimiyeti değil, Batı kültürü ile Türk kültürünün -bir bakıma Doğu kültürünün- uyumunu amaçlar.
Türk Devrimi'nin amaçladığı Batı kültürü ile uyumlu Türk kültürü, Batı kültürü içinde erimeyi (entegrasyon) öngörmez. Türk kültürünün daha önce dış kültürler ile ilişkilerinde olduğu gibi, Batı kültürünü tasarruf4 etme amaçlıdır, uyum amaçlıdır.
Türk Devrimi, kadim Türk kültürünün bağımsız ve özgür yaşam unsurunu ana ilke olarak belirlemiştir. Atatürk'ün emaneti olan Cumhuriyetin güvenliği de ancak bağımsızlık ve egemenliğe sahip olduğumuz ölçüde sağlanabilir.
Bu yayında özellikle AB üyeliği ile Atatürkçü düşüncenin bağdaşmazlığı üzerinde durulmaktadır. AB üyeliğinin; Kıbrıs, Ege, Patrikhane, Ermeni meselesi, Türkiye'nin bütünlüğü gibi güncel sorunlarına sadece Önsöz içinde, "aşağıda" özet olarak yer verilmekle yetinilecektir.
Kıbrıs sorunu Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs arasında bir sorun olarak kabul edilmiş ve Birleşmiş Milletlerin aracılığı ile görüşmeler sürdürülüyordu.
4 Tasarruf: istediği gibi kullanma, Türkçe Sözlük, S. 2144
Helsinki'de Türkiye'ye adaylık teklifi ile birlikte, Kıbns ve Ege sorunlarına AB taraf oldu. Bu sonucu kabul etmemiz Kıbns ve Ege sorunlarında bir başkalaşım, Türk politikası ve diplomasisi açısından çok büyük bir hata olmuştur. AB bu konular karşısındaki konumunu Katılım Ortaklığı ile güçlendirmiştir.
Roma Anlaşmasının 3C fıkrası, AB ile ilgili ana ilkeyi belirler: Kişi, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımını öngörür. KKTC ister Türkiye ile, ister Güney Kıbns ile birlikte AB şemsiyesi altına girsin, çok kısa sürede bu ilkeden yararlanacak olan Güney Kıbns Rumlarının hücum ve istilasına uğrayarak tükenecektir.
Ege sorunları Helsinki kararı ve Katılım Ortaklığı gereğince 2004 yılında Avrupa Adalet Divanı'na götürülecektir. Burada alınacak karar, Yunanistan'ın görüşü yönünde olacak ve Ege bütünü ile bir Yunan denizi özelliği kazanacaktır. Ege denizinde bize bazı çıkış koridoru verilebilir.
Avrupa Parlamentosu Ermeni soykırım iddialarını kabul etmiş, Türkiye'nin de kabul etmesi kararını almıştır. AB üyesi olduğumuz takdirde Avrupa Parlamentosu Türkiye üzerinde yaptırım gücü kazanacağı için, aldığı kararlan dayatacak ve Ermeni politikalarının üçüncü, dördüncü aşaması olan tazminat ve toprak talepleri gündeme gelecektir.
Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu, aldıkları kararlarla Fener Rum Patrikhanesi'ni destekliyorlar. Kapalı kapılar arkasında, İstanbul surları içinde Ortodoks Din Devleti kurma fikri işleniyor. Türkiye'nin üzerine Bizans'ın kurulmak istendiğini görmek zor değil.
Patrik neden "Yeni Roma" patrikliği üzerinde duruyor, Bizans amblemleri kullanıyor?
Türkiye'de kanunsuz olarak şube açan Alman Vakıfları ne iş yapıyor ve yapacaklar?
Türkiye'nin bütünlüğü, etnik azınlık yaratma çalışmaları ile büyük ölçüde tehlike altına sokulmuştur. Türkiye ana dil bahanesi ile 7-8 dilde eğitim yapılan bir ülke haline getiriliyor.
Yukarıdaki konularda taviz vermeden AB üyeliği istemek gerçeklere yüz çevirmek olur.
Bu kitapçıkta Avrupa Birliği üyeliğinin yukarıda sayılan ve sayılmayan diğer sakıncaları üzerinde durulmamıştır. Jeopolitik hata oluşu da ele alınmamıştır. Önceki yayınlarda da değinilen, Avrupa Birliği üyeliğinin Atatürkçülüğün ve Türk Devriminin sonu olacağı; ilkeler, amaçlar dikkate alınarak özet olarak işlenmiştir.
GİRİŞ
Avrupa Birliği üyeliğinin Atatürkçülük ile uyumlu yönleri ve çelişkileri üzerinde durulmuyor. Gerçekte ise, Atatürkçülükten kaynaklanan Türk Devrimi, Avrupa Birliği üyeliği kararının en önemli etkeni ve değişkenidir.
AB üyeliği Osmanlı İmparatorluğu'ndan Cumhuriyete geçiş kadar önemlidir. Ebedi bir yönetim dönüşümüdür. Atatürk'ün kurduğu egemen, bağımsız, ulusal ve üniter devletimiz Avrupa'nın eyaleti olacaktır.
AB üyeliği bir dış politika seçeneği değildir. Avrupa ile sosyal, ekonomik, askeri, politik; bütün alanlarda birleşme hareketidir. Dış politika seçenekleri zamana ve şartlara göre önceliklerini değiştirir. AB üyeliği ise bir ebedi bağımlılıktır. AB üye si olduktan sonra zorunlu olarak AB'nin belirlediği dış politikaları uygulayacağız. Artık dış politika seçeneğimiz çok sınırlı olacak.
Açıklanan ölçülere göre karşı karşıya kaldığımız iki seçenek vardır:
Birincisi; Avrupa Birliği'nin üyesi (eyaleti) olmak, Bağımsızlık ve egemenliğimizi Avrupa ile paylaşmak.
İkincisi; Atatürk'ün kurduğu bağımsız, egemen, üniter ulus devleti korumak.
İki durumdan birisi seçilecektir. Bu yayında ikinci seçenek savunuluyor.
Atatürk "O halde, ya bağımsızlık ya ölüm!" diyerek yola çıkmış, bağımsızlığı sağlamıştır.5 AB üyeliği ile bağımsızlık paylaşılıyor, "ölüm" tek başına kalıyor.6 Atatürk'e göre "Bağımsızlık mukaddestir."
Araştırma Yetersizliği ve Anayasa ihlali
AB üyeliği girişimleri ve kararları daima aceleye getirilmiştir.
Helsinki kararları ve Katılım Ortaklığı7 birer gecede benimsendi, istişareler yapılmadı, Anayasa'nın 90'ıncı maddesi ihlal edilerek TBMM atlandı.
5 M. Kemal Atatürk, Nutuk. 1981, Cl, S. 10
6 Diğer AB üyesi ülkeleri örnek göstererek Türkiye'nin coğrafi, tarihi, kültürel gerçeklerini dışlıyorlar.
7 Suat ilhan, Avrupa Birliği’ne Neden Hayır 2, Ötüken, 2002 S. l
Kararların dayandırıldığı hiçbir akademik araştırma bulunmuyor. Kamuoyu, toplum tamamen dışlanmıştır. Bin sayfadan fazla tutan ulusal program, hükümete sunma aşamasına kadar gizli tutuldu.8 Anayasamızda ve kanunlarımızda büyük değişiklikleri içeren bu belge hakkında da, Anayasa'nın 90'm-cı maddesi gereğince, "TBMM'nin onaylamayı bir kanunla uygun bulması" gerekirken, TBMM'ne sadece bilgi verilmekle yetinilrniştir. Bakanların ve milletvekillerinin bin sayfayı askın "Ulusal Programı" okumaları için dahi yeterli zaman verilmemiştir.
AB ile ilgili konular daima "oldu-bitti"ye getirilmeye çalışılıyor. Her zaman bir trenin kaçtığından söz ediliyor.
AB Üyeliği ile Atatürkçü Düşünce ve Türk Devrim ilkeleri Bağdaşmaz
Atatürkçü Düşünce kaynağından özsuyunu alan Türk Devrimi ve uygulamaları; toplumumuzun ve devletimizin bugünkü yapısının oluşmasında ana unsur, ana etkendir. Türk Devrimi'nin Türk Toplumu ve Türk Devleti üzerindeki etkileri; günümüzdeki yeri ve bütün bunların AB üyeliği ile bağdaşıp
8 Suat ilhan, Avrupa Birliği’ne Neden Hayır 2, Ötüken, 2002 S. l 11
bağdaşmadığı konusunda sağlam bir yargıya ulaşmadan üyelik karan verilmesi yanlıştır.
AB üyeliğinin getireceklerinin ve götüreceklerinin Atatürkçü yapımızla bağdaşmaması; kültürümüzde, kamusal düzenimizde, güvenliğimizde derin yaralar açar.
AB üyeliği, Türkiye ile Avrupa arasında çok uzun dönemli, daha doğrusu ebedi bir bütünleşme bağlantısı kuracaktır. Gerçekleşirse Türk tarihinin en önemli aşamalarından birisi yaşanmış olacak. Bağımsız, egemen ulusal devletimiz; Avrupa ile birleşip bütünleşecek. Kendi ülkemizde, bir üst kimliğin egemenliğinde bir alt kimlikle yaşayacağız.
Atatürkçü düşünce ölçütlerinin (kriterleri) yerini Kopenhag ölçütleri, Türk Devrim ilkelerinin yerini kapitalist ve emperyalist dünya ilkeleri alacaktır.
AB üyeliği ile Atatürkçülüğün aynı kapta olamayacağı; AB üyeliğinin, Atatürkçü sisteme dayalı uygulamayı sonlandıracağı; devlet ve toplum yapımızı değiştireceği; bağımsızlıktan bağımlılığa geçeceğimiz görülmektedir. Atatürkçülük ve AB yandaşlığı aynı kişide, aynı düşüncede, bir arada olamazlar.
Kısacası, bir kişi hem AB üyeliğine yandaş hem de Atatürkçü olamaz. AB üyeliği ile Atatürkçülük sadece çelişmezler, aynı zamanda çatışırlar.
Avrupalıların Bakışı
AB üyeliğinin Atatürkçü uygulamayı, Atatürkçü devlet ve toplum yapısını değiştireceğini; AB üyeliği ile Atatürkçülüğün bir arada yaşayamayacağını açıklayan gerçekçi, dürüst yabancılar da var.
Avrupa parlamentosu Yeşiller üyesi Daniel Cohn Bendit; "Avrupa Birliği'ne katılmanın Türkiye'de Kemalizm’in sonu olabileceği":9 "Türkiye'nin önünde en sonunda, Bağdat mı, Barselona mı sorusu duruyor.. Barselona’nın Türkiye için anlamı geleneksel Kemalist köktenciliğin havaya uçurulmasıdır... Bağdat ise, Kemalist merkeziyetçilik ve otoriteciliğin güçlendirilmesi, dolayısıyla 'Avrupa'ya hayır' anlamına gelecektir."10
Wolfgang Koydl: "Türkiye her şeyden önce, her toplumsal ve politik gelişimini engelleyen taşlaşmış Kemalizmi kırmalıdır."11
Bunlar ve bunlar gibi düşündükleri halde söyleyemeyen AB muhipleri; Atatürkçülüğü bilmiyorlar; onun kendi ilkeleri doğrultusundaki dinamik yapısını, devrimci özelliğinin, evrimleşerek varlığını ve yönlendiriciliğinin koruduğunu göremiyorlar, görmek istemiyorlar.
Türk Devrimi, Batı kültürünün ürünleri olan Nazizm, Faşizm, Komünizm ile aynı tarihlerde oluşmuş, fakat bunların değil, evrensel devrimlerin akla, bilime bağımsızlığa, toplumsal ve kişisel özgürlüğe yönelik ana ilkelerini benimsemiştir.
Türk Devrimi taşlaşmamıştır, çünkü dinamik bir yapısı vardır. Gelişmeyi önleyen değil, gelişmenin önünü açan, hızlandıran, koruyan araçlara sahiptir. Batılıların söylediklerinden doğru olan; "AB üyeliğinin Kemalimin sonu olacağı" dır. Türk Devrimini, büyüklüğünü sadece yabancılara değil kendi insanımıza da tam olarak anlatamadık.
Anlatabilseydik, Atatürkçülüğün bağımsızlık ve egemenlik ilkelerini terk edip Avrupa'ya bağlanmak isteyenler ürer miydi?
Türk Devriminin Yeri
Türk Devrimi'nin doğru değerlendirilmesi için dört konumdaki yerinin, değerinin belirlenmesi gerekir. Bu ölçüde geniş bakış; Atatürkçü düşüncenin etkinliğini koruduğunu, Türk Devrimi'nin evrimleşerek devlet ve toplum yaşamında vazgeçilmezliğini sürdürdüğünü açıklayabilir. Atatürkçülüğün tam bağımsızlık ve egemenlik ilkeleri, her tür tehdide karşı en güvenilir güvencedir.
Birinci konum: Batı evrensel devrimleri arasındaki yeri.
ikinci Konum: 19.-20. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu yenileşme hareketlerine göre yeri.
Üçüncü konum: Evrensel yaygınlık ve etkinliği.
Dördüncü konum: Türkiye Cumhuriyeti uygulamasında başarı durumu.
Birinci Konum:
Türk Devrimi'nin Batı -çoğunlukla Avrupa- evrensel devrimleri arasındaki yeri.
' İnsanlığın gelişmesini Rönesans'tan başlatmak, önceki uygarlık aşamalarına haksızlıktır. Ancak konuyu daha fazla yaymamak için evrensel devrimleri sınırlayarak şu şekilde sıralamak mümkün:
Rönesans (14. yy. sonu, 15-16.yy), Reform (16. yy), l'inci İngiliz Devrimi (1641-1649), 2'nci İngiliz Devrimi (1688-1689), ABD Devrimi (1774-1776), Fransız Devrimi (1789-1799), Sanayi Devrimi (1769-1850).
Batı Evrensel Devrimleri özet olarak; sanat ve bilim alanında gelişmeleri, insana saygıyı, arkeoloji, felsefe, mimari alanlarında yenilenmeleri, toplumun siyasi ve hukuki yapısında atılımları, kiliselerde ve inanç hayatında açılımları, halkın yönetime daha fazla katılımını, krallık ve aristokrasinin etkinliğinin azalmasını, iktidar tabanının halk tabanına yayılmasını, bağımsızlık, özgürlük ve insan haklarında gelişmeleri, düşünce ve basın özgürlüğünü, serbest girişime geçişi, hukuk ve yasalar karşısında eşitliği, basın özgürlüğünü, anayasal döneme geçişi... amaçlamış ve gerçekleştirmiştir.
Türk Devrimi en az yedi -gerçekte daha fazla-aşamada ulaşılan aynı amaçlara; bir defada, tek bir devrim ile ulaşmayı öngörmüştür. Bu özellik Türk Devrimi'nin güzelliğinin, büyüklüğünün, zorluğunun önemli sebeplerinden birisidir.
Batı devrimleri engizisyonları, katliamları önleyememiş, 20. yüzyılda emperyalizme, faşizme, nazizme, komünizme ulaşmıştır. Türk Devrimi'nin temelleri, Batı'nın, daha doğrusu Avrupa'nın sayılan toplumsal hastalıkları yaşadığı dönemde atılmış, fakat bu hastalıklardan uzak kalabilmiş, evrensel devrimlerin çağdaş ilkelerini kendi kültür ve öz değerleri ile bağdaştırmıştır.
İkinci Konum:
Türk Devrimi'nin Osmanlı İmparatorluğu yenilik hareketleri karşısındaki durumu
Osmanlı İmparatorluğu Yenileşme Hareketleri:
Nizamı Cedit (1789-1808), Tanzimat (1899), l'nci Meşrutiyet (1826), 2'nci Meşrutiyet (1908) olarak özetlenebilir,
Osmanlı İmparatorluğu'nun son yüzyılına sığdırılan bu gelişmeler, çoğunlukla bütünlükten yoksun, mütereddit, Batı'ya öykünen yenilik hareketleridir. Her birisini tek tek birer dönüşüm (inkılap), birer devrim (ihtilal) hareketi saymak mümkün değildir. Fakat Türk Devriminin fikir ortamına katkıda bulundukları yadsınamaz.
Bu girişimleri gerçekleştiren Osmanlı imparatorluğu seçkinlerinin, binlerce yıllık kültür birikimlerini yemlemek gibi ender olarak karşılaşılan çok zor bir hareketi amaçladıklarını dikkate almak gerekir. Diğer doğulu kültürler aynı esnekliği, cesareti, gücü gösteremedi. Kısıtlı da olsa yaşanan uyum ve esneklik, Türk kültürünün gücü ve diğer kültürlerle kolay alışverişe girebilme özelliğinden kaynaklanıyor.12
12 Ord. Prof. Aydın Sayılı' nın görüşü: "Kültürlerin özgün gücü; karşılaştıkları diğer kültürlerle sağladıkları uyum ve onları tasarruf etmekte gösterdikleri kabiliyet ile başarısını kanıtlar."
200 yıla yakın süredir, kültür ve onun ürünü olan uygarlık yenileme işlevimizin Batıya yönelik olduğu görülüyor. Ancak bu yöneliş birleşme, bütünleşme (entegrasyon).13 kapılanma amaçlı değildir.
Türk Devrimi Osmanlı İmparatorluğu yenileşme hareketlerinin fikir ortamından yararlanmıştır. Ancak Türk Devrimi, çok daha kapsamlı ve içeriklidir; devrimleri evrimleri, evrimleşen devrimleri içerir.
Üçüncü Konum:
Türk D evrimi'nin Evrenselliği ve Anti emperyalist özelliği
Türk Devrimi, Türkiye Cumhuriyetinin dışındaki mazlum dünyaya; 2'nci Dünya Harbinden sonra bağımsızlık mücadeleleri ile örnek olmuş, günümüzde ise aynı çevreye çağdaşlaşma (muasırlaşma), çağcıllaşma (modernleşme) örneği olmaktadır.
Türk Devrimi Batı emperyalizmine karşı verilen; bağımsızlığı, ulusal egemenliği ve çağdaşlaşmayı amaçlayan ilk başarılı anti emperyalist mücadeledir.
13 Integration: 1. Birleşme, bütünleşme. 2. Özümleme, sindirme, içinde eritme. T. Saraç, Fransızca - Türkçe Sözlük, S.718, TDK
AB üyesi olacak Türkiye, mazlum dünyaya karşı; küreselleşme olgusu ile hız kazanan ve şekillenen neoemperyalist dünyanın içinde yer tutmuş olacaktır. Bu sonuç, Türkiye'nin anti emperyalist devrimi ile ters düşüşüdür. Dünya tarihine geniş açıdan bakıldığında, Türkiye'nin Batı'ya saf değiştirmesi, Batı'ya teslimiyet "ağlatı"sidir.14
Günümüzde küreselleşme ile canlanan, azan yeni emperyalizmden korunabilmek ve küreselleşmenin getirilerinden yararlanabilmek için de Atatürkçü düşünce ile kurulan bağımsız, egemen ulus devletin korunması gerekmektedir.
AB üyeliği yolu ile Avrupa egemenliğine teslimiyet; Türkiye'yi, küreselleşme ile azan Avrupa emperyalizmi karşısında da savunmasız kılacaktır.
AB; küreselleşmenin ve neoemperyalizmin kültür birikimine sahip olan en iyi ve acımasız temsilcisidir, AB üyesi olacak Türkiye bütün korunma araçlarını Avrupa'ya teslim etmiş olacak, küreselleşmenin ve neoemperyalizmin ilk ve kolay hedefi haline gelecektir.
Atatürk'ün 13 Eylül 1920 günü Meclis'e sunduğu "Teşkilatı Esasiye Kanunu layihasında şunları ifade edecektir (2'nci Md.): "TBMM Hükümeti, hayat ve istiklalini kurtarmayı tek ülkü ve amaç bildiği halkı,
14 Ağlatı: Trajedi emperyalizm ve kapitalizm egemenliğinden ve zulmünden kurtararak, yönetim ve egemenliğin gerçek sahibi kılmakla amacına ulaşacağı kanısındadır."
Bu gelişme karşısında da en büyük güvencemiz ulusal egemenlik ve bağımsızlığımız olabilir. Atatürk'ün kurduğu bağımsız Cumhuriyetimiz ve ulus devletimiz, bütün tehditlere karşı önlem alma üstünlüğü (inisiyatifi) ve olanağı verir.
Dördüncü Konum:
Uygulamada Başarısı
Türk Devrimi Türkiye Cumhuriyeti ile başarısını kanıtlamıştır.
Türk Devrimi evrimleşerek etkinliğini, dolayı-sı ile canlılığını ve başarısını sürdürüyor.
Atatürkçü Düşünce sisteminden kaynaklanan Türk Devrimi; evrimleşerek Türk ulusunun çağdaşlaşması yönünde etkinliğini ve işlevini sürdürmektedir.
Atatürk 1925 yılında, Ankara Hukuk Fakültesinin açılış konuşmasında Türk Devrimini şu şekilde açıklar: "Büyük milletimizin hayatının seyrinde vücuda getirdiği bu değişiklikler, herhangi bir ihtilalden (devrimden) çok fazla, çok yüksek olan en muazzam inkılaplardandır (evrimlerdendir)."
"Türkiye'nin her köşesinde ihtilal (devrim) ve inkılap (evrim) hakiki Türklüğe kavuşma mücadelesi olmuştur."15 Atatürk ulus devleti devrimin amaçlan arasında gösteriyor.
Türk Devrimi, üç gelişme içerir: Evrimler, devrimler, evrimleşen devrimler.
* Evrimler: Bir süreç gerektiren, bugün de devam eden ve gelecekte de devam edecek olan atılım ve dönüşümlerdir.
En güzel örneği, "Dil Evrimidir." Türk dilinde öze yöneliş devrimsel bir girişimdir. Uygulama ise bir süreci, devamlı olarak gelişmeyi gerektirir.
* Devrimler: Bir süreç gerektirmeyen, çok kısa zamanda hayata geçirilen atılım ve dönüşümlerdir. En güzel örneği "Harf Devrimidir". Diğer bazı örnekler: Kıyafet devrimi; Tekke ve Zaviyelerin kapatılması; soyadı alınması; hafta tatili, takvim, saat, ağırlık, uzunluk ölçülerinin değiştirilmesi gibi.
* Evrimleşen Devrimler: Bu tür atılım ve dönüşüme en iyi iki örnek "Hukuk Devrimi" ve "Siyasi Devri" dir. Bunlar devrimsel girişimlerle başlamış ve doğaları gereği evrimleşerek devam etmekteler, devam edecekler.
15 Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, AAM, 1999, S.88
Medeni Kanun, Ticaret Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu...16 birer devrimsel atılımdır. Fakat "Hukuk Devrimi" bunlarla tamamlanmış olmamaktadır, evrimleşerek, gelişmesini sürdüren evrimsel özelliktedir.
Erzurum ve Sivas Kongreleri, TBMM'nin açılışı, Osmanlı İmparatorluğu' nun ve Halifeliğin ilgası, siyasi açıdan teker teker devrimsel hareketlerdir. Fakat bunlarla Türk Devrimi'nin siyasi yönü, "Siyasi Devrimimiz" tamamlanmamıştır. Evrimleşerek gelişmeye devam etmektedir.
Türk Devrimi evrimleşerek Türk ulusunun çağdaşlaşma amacına ulaşmasına katkılarda bulunmaya devam ediyor. Kendi gereksinmelerimize uygun özellikleri ile varlığını, etkinliğini, işlevini sürdürüyor.
Avrupa kültürünün emperyalist özelliği Türk Devrim ilkeleri ile çelişkilidir. Hatta emperyalist özelliği sebebiyle Türk toplumu için tehlikelidir.
Türk Devrimi Türk ulusunun ve büyük kültür birikimimizin eseridir. 90 yıllık uygulama Türk Devrimi'nin yenilenen şartlara uygun olarak evrimleşmesini, gelişmesini sağlamış, Türkiye Cumhuriyeti'nin oluşumunu gerçekleştirmiştir. Türk Devrim ölçütleri yapımızın, kimliğimizin
16 8 Nisan 1340 (1924) günü kabul edilen "Mehakimi Şeriyenin ilgasına ve Mehakim Teşkilatına Ait Ahkamı Muaddil Kanun"
özelliklerini içerir. Kopenhag kriterlerinin bazı unsurları, örnek olarak etnik ve mezhep azınlık anlayışı, Türk Devrimi ile bağdaşmaz.
Türk Devriminin Özellikleri
Türk Devrimi özde bir kültür atılımı, Batı kültürü ile Türk kültürünün -özünü koruyarak-uyum arayışıdır.
Bağımsızlık savaşını (İstiklal Harbi) ve çağdaşlaşmayı içeren Türk Devrimi, bütün Türk tarihinin en önemli aşamalarından ve dönüm noktalarından birisidir. Kültür uyumu için Avrupa ile savaşılmış-tır. Başka bir anlatımla Batılılara rağmen, batılılaş-iria hareketidir. Osmanlı İmparatorluğu dönemi yenilik hareketleri gibi Türk Devrimi de Avrupa ile bir-l^meyi, bütünleşmeyi, Avrupa'nın eyaleti olmayı, Avrupa'ya kapılanmayı öngörmez.
Türk Devrimi'nin özellikleri "Türk Devrimi ve Türk Dünyası" başlıklı yayında ayrıntılı olarak araştırılmıştır.
Türk Devrim İlkeleri, Kriterleri ve Kopenhag Kriterleri
Türk Devrimi'nin çağdaşlaşma amacı Avrupa
ile birleşmenin gerekçesi olarak gösterilemez. Çünkü Türk Devrimi'nin iki ana dayanağı, iki ana ilkesi, ölçütü (kriteri) bağımsızlık ve egemenliktir.
Türk Devrimi'nin laiklik ilkesi, Avrupa Reform hareketinin secularizm anlayışı ile aynı şey değildir. AB üyesi olacak Türkiye'de, en büyük darbeyi yiyecek olan devrim ilkelerinden birisi de laiklik olacaktır. Avrupa'da İslam tarikatlarının yaşadığı serbestlik, Türkiye'de de yaşanacak. Türkiye'deki siyasal İslamcılar bu sebeple AB üyeliğini destekliyorlar.
Türk Devrimi Doğu-Batı mücadelesinin ana ayırımını oluşturan din farklılığını laiklik ortamında buluşturmakta, yan yana yaşama şartlarını güçlendirmektedir. Fakat üye olmamız halinde hasıl olacak iç içe olma durumunun yaratacağı sorunlar düşünülmemektedir.
Türk Devrimi, Doğu dünyasına ve İslam dünyasına; çağın yükselen değerleri olan çok partili demokratik sistemin, liberal ekonominin, küreselleşmeye açık ulus devletin kuruluş ve geçiş yöntemini ve örneğini vermektedir.
Görüldüğü gibi Türk Devrim kriterleri, büyük ölçüde -etnik azınlık yaratma hariç- Kopenhag kriterlerini de içerir.
26
Türk Devrimi, devletimizi ve toplumumuzu 1919'dan 2000'li yıllara taşıyan modernleşme projesidir. Kopenhag kriterlerine ek olarak ulusal bağımsızlığı, ulusal egemenliği ve ulus devleti öngörür. Türk toplumunun tarihi gelişmesine, kültür yapısına uygun şartları içerir. Türk Devrim kriterleri bir modernleşme projesi olarak; yapımıza, yarım sayfalık Kopenhag kriterlerinden çok daha uygun ve çok daha kapsamlıdır. Denenmiştir, yürürlüktedir ve kendi kendisini yenileyebilen dinamik özelliklere sahiptir.
Türk Devriminin Amacı
Türk Devrimi'nin amacı; çağdaş uygarlık düzeyinin yakalanması için, toplum şartlarının gerektirdiği ilkeleri belirleyerek uygulama alanına konma-si, her çağda çağdaş olabilmeyi sağlayacak kurumların ve kültür ortamınnı yaratılması olarak düşünülebilir. İstiklal Harbini de içeren Türk Devrimi, sömürge şadlarını bütünü ile ortadan kaldırmıştır. Türk Devrimi'nin İstiklal Harbi ile güvenceye alınan temel ilkesi; tam bağımsız ve ulusal egemenliğe dayanan ulus devlettir.
ı v Avrupa Birliği üyeliği bu ilkelerle; sonuç olarak esasta Türk Devrimi ile bağdaşmaz.
Türk Devriminin ve Kurulan Devletin Temel Yapısı
Atatürkçü düşünce ve Türk Devrimi altı ilkeye dayanır: Cumhuriyetçilik, laiklik, inkılapçılık, halkçılık, milliyetçilik, devletçilik.
Bu altı ilke CHF kongrelerinde şekillenmiş, Atatürk tarafından çeşitli yer ve zamanda açıklamalar yapılmıştır. 6 ilke son şekline 1931 CHF kongresinde kavuşmuştur.
Atatürk bu ilkeler hakkındaki açıklamalarından çok önce, Samsun'a çıktığından itibaren, bu ilkelere de ruh ve can veren, onları anlamlı ve aktif kılan temel öğeleri vurgulamıştır. Bunlar: Tam bağımsızlık, millet egemenliği, hukukun üstünlüğü, akılcılık ve bilimciliktir.
Atatürk'ün ilk vurguladığı ve en duyarlı olduğu iki öğe; Avrupa Birliği ile paylaşılmaya çalışılan, AB kurumlarına kullanım haklan verilmek istenen bağımsızlık ve egemenliktir.
22 Mayıs 1919 Sadarete rapor (Samsun'a çıkıştan üç gün sonra): "Millet birlik olup, hakimiyet esasını, Türklük duygusunu hedef almıştır." Milli hakimiyetin ve ulusal devletin ilk işareti.
26 Mayıs 1919 Valiliklere tamim (Bir hafta sonra): "Milli ve siyasi bağımsızlığımızın kurtarılması." Bağımsızlık amacının ilk açıklaması.
28 Mayıs 1919 Kolordu Komutanlarına (9 gün sonra): "Milletin esaretten kurtuluşu, hakim (egemen) ve müstakil (bağımsız) olarak topraklarımızda yaşayabilmek." Egemenlik ve bağımsızlığın birlikte belirtilmesi.
Atatürk ömrünün sonuna kadar bu iki ilkenin vazgeçilmezliğini vurgulamıştır. Yaptığı savaşa Bağımsızlık (İstiklal) savaşı, ulusal marşa Bağımsızlık (İstiklal) marşı ismini vermiş, TBMM'nin açılış günü olan 23 Nisan, Egemenlik Bayramı olarak belirlenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Ulusal Andı'nı (Misakı MÜH) son maddesi (6'ncı Md.) bağımsızlığı öngörür. Altı ilke, bağımsızlık, egemenlik gibi unsurlar olmadan anlamlarını yitirir. Bağımsızlık ve egemenliği eksik bir Cumhuriyet, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet değildir. Bunun gibi bağımsızlık ve egemenlikten yoksun devrimcilik, laiklik, halkçılık, milliyetçilik, devletçilik yaşayamaz, yaşatılamaz. Bütün bu ilkeler hukukun üstünlüğü, akılcılık, bilimcilik benimsenmeden var olamaz. Atatürk "Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir" diyerek, bağımsızlık ve egemenliği kendisi üe devrimi ile, ülkesi ve ulusu ile özdeşleştirmiştir. Atatürk'e göre "Bağımsızlık mukaddestir."
Atatürk gençliğin korumasına herhangi bir cumhuriyeti değil, bağımsız cumhuriyeti vermiştir:
"Ey Türk gençliği, birinci vazifen Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir." Atatürk gençliğe seslenişinde dört defa Cumhuriyetten söz etmiş, hepsinde bağımsız belirtecini eklemiştir.
Bu sebeplerle diyoruz ki; AB üyesi olunarak, bağımsızlık ve egemenliğin AB ve birimleri ile paylaşılması Atatürkçülüğün ve onun kurduğu ulus devletin sonudur.
AB üyeliği tartışmaları incelenirse, ilginç, aynı zamanda üzücü sonuçlarla karşılaşırız. AB üyeliğini şiddetle isteyenler neyin veya nelerin beklentisi içindeler? Bölücülerin amacı ne? Gericilerin amacı ne? Büyük tüccarın, ağaların amacı ne? Musevi lobisinin ve Sabataylarm amacı ne? Medya patronlarının amacı ne? AB muhipleri arasında bir de, Avrupa Parlamentosuna üye olmayı amaçlamış olan, lisan bilen politikacılar ile eski yeni diplomatlar var. Bunlar, 2007 yılına kadar Türkiye'nin üye olması ve 2008 Avrupa Parlamento seçimlerine katılıp Brüksel'e gidebilmek için acele ediyorlar.
AB üyeliği yanlış olarak çağdaşlaşmanın bir gereği gibi gösteriliyor.
Atatürk çağdaşlaşma hedefini en açık olarak Onuncu Yıl nutkunda ifade etmiştir: "Kültürümüzü
çağdaş uygarlığın üstüne çıkaracağız." Kültürümüzü çağdaş uygarlığın üzerine çıkarılması için en son, belki de en kötü önlem Avrupa Birliği üyeliğine deyaletliğine) talip olmak ve Avrupa kültürü ile bütünleşmektir. Bütünleşmek (entegrasyon) farklı, çağdaşlaşmak farklı bir olgudur. Çağdaşlaşmak İçin bütünleşmek gerekli değildir, doğru da değil
Atatürk ulusal kültürü esas aldı, güçlenmesi ve çağdaş değerler kazanması için Türk Dil ve Türk Tarih Kuranları Halk Evleri... gibi kuruluşlar oluş
turdu. Avrupa ile bütünleşmeyi hiç düşünmedi. Merak konusu: Acaba TBMM'nin toplantı sagunda ve Anıtkabir merdivenlerinde yazılı olan tenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir" yerine ne yazılacak? AB üyesi olduktan sonra en gerçekçi olanı: "Egemenlik Avrupa'nındır)."
Seçenek Arayışı
Birliği üyeliği için bir diğer gerekçe ola-seçenek olmadığı gösteriliyor. Daniel Bendit'in daha önce alınan sözü kullanılarak "Ya Barselona, ya Bağdat" deniyor. ih üs tarz seçenek belirlenmesi bir dış politika araştırmasında olabilir: Rusya ile ilişkilere mi, ABD’ yemi, Türk dünyasına mı... öncelik tanınmalıdır? Bu tür dış politika seçeneklerinde öncelikler, zaman içinde mutlaka büyük değişikliklere uğrar. Bugün ABD, bir yıl sonra AB, Rusya veya başka bir güç odağı öncelik kazanabilir.
AB üyeliği ile dış politika seçeneği belirlenmiyor, yeni bir yönetim şekli seçiliyor. Avrupa'nın eyaleti olmak veya egemenliği, bağımsızlığı ulusal devleti koruyan Atatürkçü yönetim şeklini geliştirerek korumak.
Karşı karşıya kaldığımız tarihi ve ebedi seçimde sadece iki seçenek bulunuyor:
1- AB üyesi ( eyaleti) olmak.
2- Atatürk'ün kurduğu tam bağımsız, kayıtsız şartsız millet egemenliğine dayalı ulusal Türk Devletini korumak.
Türk tarihi, Türk coğrafyası, Türk kültürü, Türk Devrimi ikinci seçenekten yana olan kararı destekler.
Kıbrıs, Ege, Patriklik, Ermeni istekleri, üniter devlet, İstanbul sorunları, Bizansı canlandırma heves ve çalışmaları, Yunanistan'ın Megali İdea'sı, Avrupa'nın Doğu Sorunu da dikkate alınınca, daha önceki bir sözümüzü tekrar edebiliriz:
AB üyeliği Atatürkçülüğün sonu, Türkiye'nin sonunun başlangıcıdır.
|