![]() |
|||||
|
ARJANTİN KRİZİNİN NEDENLERİ - SONUÇLARI VE TÜRKİYE KARŞILAŞTIRMASI ÖZETYolsuzlukların yoğunluğu, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) “Para Kurulu” modelinde ısrar edilmesi, küresel ekonomideki durgunluk, ekonominin sıcak para girişine bağımlı kalması, altyapısız, yanlış ve hızlı özelleştirme, Arjantin’de son dönemlerde devam eden krizin 2001 yılında daha da derinleşmesine neden oldu GİRİŞ 1980’li yıllarla beraber uygulanmaya başlanan özellikle üretime dayalı ekonomi politikaları ve bu bağlamda tüketim yönü göz ardı edilen ekonominin oluşturduğu durgunluk, bugün birçok ülkenin başına gelen ekonomik kriz sarmalının 2001 yılında Arjantin’de kalmasına neden oldu. Arjantin’in krize sürüklenmesinde ekonominin durgunluk içine girmiş olması önemli bir faktör olmasına rağmen tek belirleyici sebep olmamış; dış borçların bozuk yapısı ve IMF’in isteklerine, artık geri dönülemeyecek kadar bağımlı hale geldikten sonra karşı çıkmalar ve buna bağlı olarak uluslararası piyasalarda yalnız kalması da önemli yer tutmaktadır. Bu çalışmada tüm yönüyle Arjantin krizi değerlendirilmeye çalışılmıştır. Ancak Arjantin krizine geçmeden önce özellikle gelişmekte olan ülkelerde uygulanan istikrar ve yapısal uyum programları ile IMF tipi istikrar programları genel bir çerçevede belirtilmiştir. Sonrasında Arjantin ekonomisinin tarihsel gelişimi çizilerek kriz ortamını yaratan sosyal, politik ve iktisadi etmenler ifade edilmiştir. Son olarak ise aynı dönemlerde kriz yaşayan ülkemiz ile Arjantin krizi arasında karşılaştırma yapılmıştır.
Kapitalist dünya ekonomisinde geçmiş yirmi beş yıl boyunca meydana gelen dönüşümleri özlü bir biçimde özetlemek gerekirse, kullanılabilecek en uygun ifadelerden birinin “Keynesgil sosyal-demokrasinin egemen olduğu bir dünyadan sermayenin sınırsız egemenliğini temsil eden bir başka dünyaya monetarist bir karşı devrimle geçiş girişimi” olabileceği belirtilebilir. Yukarıdaki ifadenin ilk yarısı, yani “Keynesgil altın çağın” hem kapitalist metropoller, hem de dünya ekonomisinin merkez-çevre ilişkileri içerisinde incelenmesi gerekir. “Sermayenin sınırsız egemenliğini temsil eden dünya”ya gelince, bu ibare ile henüz tamamlanmamış bir süreç kastediliyor: ABD ve İngiltere’de Reagen’cı ve Thatcher’cı politikaların zaferi ve zamanla Avrupa sosyal demokrasilerinin büyük bölümünün aynı modele daha yumuşak varyantlarla teslim olmaları batı ekonomilerinde meydana gelen dönüşümlerin ana öğelerini temsil eder.[i] Uluslararası sermayenin üçüncü dünya üzerinde artan egemenliği ise uluslar arası mali kuruluşların yani Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (DB)’nın aracılığıyla gerçekleşmiştir. Bu iki kuruluşun az gelişmiş ülkelerin iktisat politikalarını belirlemede son yirmi yıl içinde giderek artan, hatta zaman zaman sınırsız görülen bir nüfuza sahip olmaları ise istikrar ve yapısal uyum programlarının uygulanması yoluyla gerçekleşmiştir. Dış şıkların krize sürüklediği ülkeye dönük uluslararası finans akımlarını yeniden açmanın gerekli koşulu, tüm ana üyelerin IMF tarafından formüle edilmiş standart bir istikrar ve uyum programını uygulamaya koymaktır. 1.1. IMF Tipi İstikrar Programı IMF tipi istikrar programı öncelikle bir ülkenin dış ekonomik ilişkilerinin istikrarını sağlamaya yönelik koordineli bir para, maliye ve döviz kuru politikasını içermektedir. Böylece istikrar programı uygulanan ülke uluslararası finansal piyasalardan ödünç alma olanağı bulmaktadır. IMF programı resmileştiği ilgili ülkenin merkez bankasına kredi açarak program belirlenen performans hedefine ulaşma koşulu sağlanmaktadır. Gerçekte IMF programlarının en çok tartışılan ve eleştirilen öğelerinin başında koşulluluk kavramı gelmektedir. IMF programlarının koşulları zaten çok tartışmalı iken, son yıllarda bu koşullara yapısal reform olarak adlandırılan yeni önlemlerin eklenmesi bu konudaki tartışma ve eleştirileri daha da artırmıştır.[ii] Program ödemeler dengesini iyileştirmek için işlerken, IMF kredisi ilgili ülkenin Merkez Bankasının uluslararası rezervlerine takviye edilmektedir. IMF’ye müracaatın politik olarak kuşkulu olması nedeniyle hükümetler zaman zaman IMF’den bağımsız, IMF tipi programları yürürlüğe koymaktadırlar. IMF ve IMF tipi dış program dış açıkların istikrarını hedeflemektedir. Kaynak dengesini sağlamak için IMF tipi programların iki yardımcı amacı vardır. Bunlar, ihracatın teşviki için nispi fiyatların değiştirilmesi ve ithalatın talebinin ve ihraç edilecek mal ve hizmetlere yönelik talebin azaltılması için toplam talebin azaltılmasıdır.[iii] Genel olarak IMF tipi istikrar programlarının içeriği şöyledir:
Bir resmi IMF programında, bir ülke kantitatif özel makro ekonomik performans hedefi belirleyebilir. Program süresi içinde IMF kredileri periyodik aralıklarla (genellikle üçer aylık olarak) önceki performans hedeflerine ulaşılmasına göre verilir. Bazen hükümetler IMF ile birlikte belirledikleri yeni hedeflere ulaşamayarak programın yürütülmesini kesebilir. Uluslararası ticari bankalar IMF programına göre kredi verdikleri için, IMF programının sona erdirilmesi bir anlamda ticari bankaların kredi ödemelerini durdurması demektir. IMF tipi istikrar programlarının birinci amacı, ödemeler dengesi sorununun çözümlenmesidir. Enflasyon oranı programın ikinci amacıdır. O sırada enflasyon zaten şiddetli olduğu için, bir IMF tipi programın yürürlüğe konması enflasyon oranını düşürmeden önce daha da yükseltir. Bu önemli bir sorundur. Çünkü geri beslenme süreci ödemeler bilançosu iyileşirken enflasyonun sürmesine neden olabilir.
Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan Arjantin doğal kaynaklar bakımından ABD, Kanada ve Avustralya gibi oldukça zengin durumda olan bir ülkedir. 37 milyonluk nüfusunun ortalama olarak eğitim düzeyi yüksektir. Ülkenin tarım sektörü ihracata dayalı olmakla beraber çeşitli sanayi dalları da mevcuttur. Arjantin diğer gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırıldığında ekonomik ve sosyal yönlerden daha gelişmiş durumdadır. Özellikle insani gelişmişlik düzeyi bakımından Avrupa ortalamasından bile daha iyi durumdadır. Tablo 1: Sosyal ve Ekonomik Durum
Kaynak: Barış Çiloğlu, Arjantin Ekonomik Krizi, ASAM, Dünya Ekonomisi Masası, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 22, Şubat 2002, s.2. * İnsani gelişim endeksinde değer 1’e ne kadar yaklaşırsa o ülkenin halkının insani gelişimi o kadar iyi demektir. 1980’lerde ve 90’lı yılların ilk yarısında hızlı büyüm yaşayan Arjantin ekonomisi 20 yıl içinde gayri safi yurt içi hasılasını 77 milyar dolar’dan 285 milyar dolara çıkarmayı başarmıştır. Hizmetler sektörü ağırlıklı bir ekonomisi olmasına rağmen ihracatta geleneksel olarak gıda maddeleri ağırlıklı bir yapı mevcuttur. Arjantin’in en büyük sorunu dış borçlardır. 1980 yılında 27 milyar dolar olan dış borçlar 2001 yılında 146 milyar dolara ulaşmıştır. 2.1. Arjantin Ekonomisinin Tarihsel Perspektifi Arjantin ekonomisinin tarihsel gelişimine bakıldığında yaşanılan kriz ortamına nasıl geldiği daha net ortaya çıkmaktadır. Avrupa sermayesi için çok gözde bir yer olan Arjantin, aynı zamanda Avrupa’dan daha çok iş olanağı sağladığı için göçmenlerin de gitmek istedikleri bir ülkeydi. Ticaretin merkezi olan Buenos Aires aynı zamanda, İngilizlerin inşa ettiği demiryolu ağı ile ülkenin buğday ve etinin ihraç edildiği büyük bir limandı.[iv] Ancak Birinci Dünya Savaşı ile birlikte tarımsal ürünlerin fiyatları düşmeye başladı bu durum Arjantin için kötü bir başlangıçtı, ancak yapılan devalüasyonla ihracatta artış sağlandı ve Arjantin ekonomisi 1930’larda yeniden toparlanmaya başlandı. 1930’lara gelindiğinde ülke dünyanın en büyük et ihracatçısı durumuna gelmiş ve kişi başına milli geliri ise Fransa’yla aynı duruma ulaşarak büyük bir ekonomik güç halini almıştır.[v] 1940’lı yıllara gelindiğinde dış ticarette bir takım önlemler alarak verimsiz sanayi kollarının yaşamasını sağlamış olan Arjantin, bu dönemdeki kaotik rejim bunalımlarıyla birlikte uluslararası ortamdan izolasyona uğrama süreci yaşamış bu arada ekonomisi gittikçe bozulmuştur.[vi] 1982 yılında başlayan ve 2,5 ay süren Falkland Savaşı, ardından gelen Meksika’nın yaşadığı borç krizi tüm Latin Amerika ülkelerini etkilediği gibi Arjantin’i de etkilemiş, ülke ekonomisindeki istikrarsızlık kronik hale gelmiştir. Bu durum Arjantin’in uzun yıllar bütçe açıklarını kapatmak için para basma yoluna gitmesine ve hiper enflasyon sürecinin yaşanmasına neden olmuştur. 1980’lerin sonunda enflasyon, aylık % 200’e kadar ulaşmıştır. Fiyatlar, bu dönemde, gün içinde sürekli yükselmekte ve gün boyu % 20’ye kadar değişiklik göstermekteydi. 1989 yılında Carlos Menem’in devlet başkanı seçilmesiyle liberal politikalar izlenmeye başlandı. Ekonomi bakanlığına Domingo Cavallo getirildi. Cavallo kamu açıklarını kapatmak ve enflasyonu kontrol altına alabilmek amacıyla para kurulu uygulamasına geçmiştir. Cavallo’nun yapmış olduğu reform hareketleri ile birlikte güven yeniden sağlanmış ve ekonomi büyümeye geçmiştir. 1991-94 yılları arasında Arjantin ekonomisi yıllık ortalama % 7,7 oranında büyümüştür.[vii] Tablo 2: Arjantin Krizinin Kronolojisi
Kaynak: Barış Çiloğlu, Arjantin Ekonomik Krizi, ASAM, Dünya Ekonomisi Masası, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 22, Şubat 2002, s.3-4. 2.2. Krizin Gelişimi Arjantin ekonomisinin sağlıksız yapısı aşağıdaki etkenlerden kaynaklanmaktadır:
Yukarıdaki sebepler bir ülkenin krize girmesi için her ne kadar gerekli olsa da yeterli değildir. Çünkü Arjantin’in durumunda olan hatta daha kötü olan ülkeler bulunmaktadır. Arjantin’de krizin oluşmasında asıl faktör IMF ile olan ilişkilerdir. 2001 yılının ortalarına doğru Arjantin’de ekonomi politikalarına duyulan güvensizlik, özellikle Temmuz ayında üç büyük kredi derecelendirme kuruluşunun Arjantin’in kredi notlarını düşürmesiyle açıkça ortaya çıkmış, ardından özellikle Arjantin’de önemli aktifleri bulunan İspanyol bankalarının piyasalarından çekilmeye başlamaları ile birlikte iyice artan güvensizlik ortamında ülkeden hızlı bir şekilde kaynak çıkışı yaşanmaya başlanmış; zamanın Ekonomi Bakanı Cavallo bu durumun önüne geçmek için IMF ile tekrar anlaşma yapmak zorunda kalmıştır.[viii] Ancak IMF, Arjantin’den para kurulu uygulamasına son vermesini ve aynen Türkiye’de olduğu gibi dalgalı rejimine geçilmesini istemiştir. Cavallo, IMF’nin bu isteğini kabul etmeyince IMF verilmesi gereken 1,3 milyar dolarlık kredi dilimini dondurmuştur. Bu durum ülkeden kaynak çıkışını hızlandırmıştır. Bu duruma önlem almak amacıyla bankalardaki mevduatlara bloke getirilmiştir. Mevduatlara bloke getirilmesi kararı halk tarafından kabul görmemiş ve bankalar önünde uzun kuyruklar oluşmaya başlamış; devamında ise sokak çatışmalarına dönüşen olaylar sonucunda Cavallo istifa etmiştir.[ix] 2.3. Devalüasyon Rua’dan sonra Saa’nın da istifa etmesiyle başkan seçilen E. Duhalde, ülkede 11 yıldır uygulanan 1 peso, 1 dolar eşitliğini bozarak, % 41 oranında devalüasyon gerçekleştirmiştir. Ancak karaborsada bu oran 1 ABD doları = 1,6 Peso oranında uygulanmaktadır. 1995 yılında Arjantin’in en büyük ticari rakibi olan Brezilya’nın sabit kur sisteminden vazgeçmesi ve Şili’nin de Arjantin’den avantajlı konuma geçmesiyle Arjantin bir zamanlar hakim olduğu gıda ihracat pazarını kaybetmiş, ülke bir türlü sabit kur rejimi yüzünden durgunluktan kurtulamamıştır. Arjantin’de yapılan devalüasyonla beraber ücretli olarak çalışanlar ve yabancı yatırımcılar, özellikle İspanyol şirketleri, büyük zararlara uğramışlardır.[x] Bu zararların bir kısmı aşağıda belirtildiği gibidir.
Devalüasyonla birlikte Arjantin dış ticarette göreceli bir üstünlük sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak pesonun devalüasyonu birçok firmanın aleyhine işlemektedir. Bu durumun nedeni ise dolar-peso eşitliğinden kaynaklanan ekonominin dolarizasyon içinde olması birçok Arjantin ve yabancı şirketin dolar cinsinden borçlanmasıdır. Kısaca ülkedeki şirketlerin borçlarının çoğu dolar cinsindendir ve devalüasyonla birlikte bu borçlar reel olarak artmıştır. Ayrıca Arjantin’de ihracatçı firmaların % 60’dan fazlası et ve mineral işi ile uğraşmaktadır. Bu durum bazı sıkıntıları beraberinde getirmektedir.
3.1. Dış Borçlar Arjantin’i krize sürükleyen nedenlerin başında dış borçlar sorunu gelmektedir. Hükümet kamu borçlarını yeniden yapılandırmada ve borçları ödemek için gerekli kaynakların sağlanmasında başarısız olmuştur. Ayrıca federatif yapısı olan Arjantin’de eyaletlerin kendi başlarına borçlanmaları[xi] ve hükümetin sosyal kamu kuruluşlarının borçlarını üstlenmesi borçların yükselmesine sebebiyet vermiştir. Arjantin’in dış borcu 2002 yılı sonunda 154 milyar dolar olmuştur. 3.2. Moratoryum IMF’nin desteğini kaybeden Arjantin’in borçlarını geçici süre ödeyemeyeceğini söylemesi, yani teknik olarak moratoryum ilan etmesi, uluslararası piyasalar tarafından beklenen bir gelişme olarak karşılanmıştır.[xii] Arjantin vermiş olduğu bu kararla uluslararası sermaye piyasalarından dışlanmıştır. 1998 yılında ekonomik krize düşen ve 40 milyar dolarlık borcunu erteleme kararı alan Rusya’nın dünya ekonomisinde yaratmış olduğu etki göz önüne alınırsa, 146 milyar dolarlık borcunu erteleyen Arjantin’in çok daha büyük ve derin etki yaratması gerekirdi. Ancak moratoryumun etkisi sınırlı kalmıştır. Bunun nedeni ise; Arjantin’e kredi veren uluslararası bankalar 2001 yılının son çeyreğine bakıldığında Arjantin’in bir moratoryum ilan edeceğini tahmin etmeleri ve bu yüzden yüksek risk primi ile borç vermelidir. Ayrıca IMF’nin 18 Aralık 2001 tarihinde yaptığı açıklamayla Arjantin’in moratoryuma gideceğinin sinyalleri verilmişti. Bu yüzden IMF etkilenmesi muhtemel Latin Amerika ülkeleri ile ilişkilerini güçlendirmiştir. 3.3. Para Kurulu Yıllarca süren kronik yüksek enflasyondan kurtulmak amacıyla Nisan 1991 tarihinde bir pesonun bir ABD dolarına eşitlenmesiyle para kurulu oluşturulmuştur.[xiii] Para kurulu uygulaması Avrupa’nın sömürgelerine uygulattığı unutulmuş bir sistemdir. Bu sistemde sömürgeler kendi paralarını basabilmekte ancak para katı bir biçimde sömürgeci ülkenin parasının değerine bağlı kılmakta ve bunun denetimini dövizlerden oluşan rezervlere dayandıran yasa ile garanti altına alınmaktaydı. Merkez bankasının yerel banknotların tümünü değiştirebilecek kadar sömürgeci ülke banknotu bulundurması gerektirmekteydi. Enflasyon 1989 yılında % 3000 civarında gerçekleşmiştir. Amacı enflasyonu düşürmek olan Para Kurulu başarılı olmuş 1994 yılında enflasyon % 4, 1995 yılında % 2’ye indirilmiştir. Para kurulunun bir başka yararı ise enflasyonun kontrol altına alınması ve döviz kurunun istikrara kavuşması olmuştur. Bu sayede 1994 yılına gelindiğinde Arjantin dünyanın en büyük doğrudan yabancı sermaye çeken ülkesi olmuştur. Para kurulu enflasyonu düşürmekte başarılı olsa da, krizde çok önemli bir yer tutmaktadır. Para kurulunun krizdeki rolünü sıralamak gerekirse;
4. ARJANTİN KRİZİNİN GLOBAL ETKİLERİ Şimdiye kadar yaşanan krizlere bakıldığında, gelişmekte olan ülkelerin birinde başlayan bir krizin diğer piyasalara yayılmasında ülkeler arasındaki ticaret bağının ve yatırımcıların paniğe kapılıp diğer gelişmekte olan piyasalardan da çekilmeye başlamasının etkili faktörler olduğu görülmektedir. Güneydoğu Asya ülkelerinde 90’lı yılların sonlarında karşılaşılan tablonun yaratıcıları arasında ilk sıraya reel ve finansal sektördeki çalışan firmaların finans yapılarında özellikle, finansal bağımsızlık ve finansal kaldıraç oranlarındaki hızlı düşüş ve bu ülkelere yönelik sermaye girişinin bıçak gibi kesilmesine ve hızla tersine bşr akışın başlamasına neden olmuştur. Ayrıca bu krize derinlik kazandıran bir başka neden ise Çin’in 1994 yılında yapmış olduğu devalüasyon ve bunun hemen ardından Meksika’nın yaşadığı Tekila krizi sonrasında pesonun Nafta nedeni ile sağlamış olduğu üstünlüktür. [xv] Bu kapsamda değerlendirildiğinde, Arjantin'in Brezilya dışındaki ekonomilerle çok yoğun ticaret ilişkisi içinde olmaması, bu krizin diğer piyasalara etkisini yatırımcıların tavrına bağlı hale getirmiştir. Arjantin krizinin global düzeye yayılma riski üzerinde çok farklı yorumlar yapılmakla birlikte, genel kanı Asya krizi kadar bir etkisinin olmayacağı şeklindeydi. Gelişmekte olan piyasalara kullandırılan toplam dış borç stoğu içindeki payı yaklaşık %20 düzeyinde olan Arjantin'deki olumsuzluklar, en çok bono piyasalarını etkiledi. Krizin hisse senedi piyasaları ve döviz kurları üzerindeki etkileri ise bono piyasasındakine kıyasla daha hafif oldu. Arjantin'de yaşananlardan, gelişmekte olan ülkeler, başta Güney Afrika, Polonya, Türkiye ve Brezilya olmak üzere ciddi şekilde etkilendiler; yerel para birimleri değer kaybederken, borsa endeksleri düştü.[xvi] Gelişmekte olan piyasaların yanısıra, Arjantin'de önemli ölçüde yatırımları bulunan ABD bankalarının ve Latin Amerika genelinde büyük kredi portföyleri bulunan İspanyol bankalarının hisse fiyatlarında da düşüşler yaşandı. Arjantin'in en büyük ticaret ortağı konumundaki Brezilya, yaşananlardan en fazla etkilenen ülke oldu. Hala yüksek düzeyde dış borca ihtiyacı olan Brezilya'da krizin başlaması ile birlikte yaşanan devalüasyon % 4.5'e ulaşırken, bonolar yaklaşık % 8 değer kaybetti. Ancak krizin olumsuz etkilerini azaltmak için bazı ekonomik önlemlerin gündeme geldiği Brezilya'nın, en kötü ihtimalin gerçekleşmesi halinde bile, borçlarını geri ödeme konusunda sorunla karşılaşacağı düşünülmemekteydi. Gelişmelerden etkilenen diğer bir ülke de yine Arjantin'de yatırımları bulunan Şili oldu. Şili'de yerel para birimi iki haftalık dönemde yaklaşık % 5 değer yitirdi. Latin Amerika'da krizden en az etkilenen ülkeler ise, cari denge fazlası veren ve dış borç ihtiyacı olmayan Venezüella ve Arjantin ile kayda değer bir ticaret ilişkisi bulunmayan Meksika oldu. Güney Afrika ve Polonya ise yoğun yabancı yatırımlar nedeniyle krizden en çabuk etkilenen ülkeler oldu. G. Afrika'da yerel para birimi rand %3.4 değer kaybetti, ancak toparlanmaya başladı. Polonya'da ise bütçe açığının beklenenden daha yüksek çıkması nedeniyle krizin etkisi daha ağır oldu ve zloty %12 değer yitirdi. 5. ARJANTİN VE TÜRKİYE KRİZLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Reformlar ve sonuçları 1980’li yılların sonunda 4 haneli enflasyon yaşayan Arjantin, 1991 yılında IMF’in desteğini alarak ekonomide köklü reformlar uyguladı. Bunların başlıcaları şunlardır:
Bu kapsamlı reformlar sonunda, ilk beş yıllık süreçte kamu açığı GSMH’nın yüzde 2’si seviyesine düşürüldü, enflasyon kontrol altına alındı, ortalama yüzde 5’in üzerinde büyümeye ulaşıldı ve ülkeye 15 milyar doların üzerinde yabancı sermaye girişi sağlandı. Aslında Türkiye’de de Arjantin’de de kriz yeni bir olgu değil ve krizlerin nedeni de ekonominin yapısal niteliğinden kaynaklandığı için yıllardır sürüyor. [xvii] 5.1. Dış Krizlerin Etkisi 1994 yılında Meksika’da yaşanan krizin etkisiyle Arjantin’in borçlanma maliyetleri yükselmiş, döviz rezervleri önemli ölçüde azalmış, bankacılık sisteminden mevduat çekilişleri yaşanmıştır. 1997 yılında Tayland’ın parasını devalüe etmesiyle başlayan Uzakdoğu krizi sırasında da Arjantin’de Meksika krizine benzer etkiler görülmüştür. 1998 yılındaki Rusya krizi ve Brezilya’da yaşanan devalüasyon ile devam eden dönemde;
5.2. 2001 Yılı ve Türkiye-Arjantin Krizleri 2001 yılı boyunca krizdeki yükselen pazar ülkeleri olarak adlandırılan Türkiye ve Arjantin, uygulamaları ve ekonomik yapıları itibarı ile benzer özellikler göstermektedir. İki ülke de bir türlü çözemedikleri yüksek enflasyon sorununu IMF’in desteğini alarak kura dayalı çapa sistemi ile çözme yolunu seçmişlerdir. Ancak, Arjantin para kurulu rejimine geçerken, Türkiye sürünen çapa sistemini benimsemiştir. Gelişmekte olan, aynı zamanda finansal serbestleşmeyi ülke ekonomilerine oturtmaya çalışan ülkeler olarak sınıflandırılabilecek olan Güneydoğu Asya Ülkeleri ile Latin Amerika Ülkelerine, yaşadığı sorunlar nedeniyle benzerlikler gösteren Türkiye’yi, yaklaşık olarak otuz yıldır enflasyon sarmalı içinde kalan bir ülke olarak birçok ülkeden farklı bir yere otırtmak mümkündür. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşından sonra on sekiz istikrar programı ilan etmiştir.[xviii] Uygulanan programların başlangıç aşamasında; iki ülkede de faizler hızlı bir şekilde düşmüş, iç talep artmış, büyüme hızlanmıştır. Bu arada kamu dengesinin sağlanması için çabalar artarken, özelleştirme çalışmaları da sürdürülmüştür. Ancak kamu harcamalarının azaltılması konusundaki zorluklar ve politik isteksizlik, enflasyonun yeterince hızlı düşmemesi ve bunun da sonucu olarak ülkelerin rekabet gücünü yitirmeye başlaması, bankacılık sistemindeki zayıflık ve bankaların aldıkları yüksek miktardaki riskli pozisyonlar; programların sürdürülebilirliğinin sorgulanmasına yol açmıştır.[xix] Özellikle, hızla artan cari açığın finansmanı için gerekli olan dış sermaye ihtiyacı büyük boyutlara ulaşırken, gelişmeler finansörlerin yatırım vadelerini gözden geçirmelerine ve kısaltmalarına neden olmuş, bunun sonucunda da döndürülmesi gereken iç ve dış borç yükü aşırı derecede yükselmiştir. Bu dönemde dış etkenler de bu iki ülkeye yardım etmemiş, 2000 ve 2001 yıllarında petrol fiyatlarının hızlı bir şekilde yükselmesi, doların değer kazanmasını sürdürmesi ve küresel durgunluk, dengelerin daha da bozulmasına yol açmıştır. Tablo 3’de iki ülkenin temel ekonomik büyüklükleri gösterilmektedir.
Türkiye, sürdürülmesi artık mümkün olmayan programını ve kur rejimini, Uluslararası Para Fonu’nun telkinleri ile 2001 yılının Şubat ayında terk ederek dalgalı kur sistemine geçmiş ve 2002 yılının başında IMF ile rekor sayılabilecek düzeyde yüklü bir parasal paketi de kapsayan yeni bir stand-by düzenlemesi yapmıştır. Arjantin ise 2001 yılı boyunca Para Kurulu rejiminden vazgeçmemiş ve önerilen devalüasyonu kabullenmemiştir. Bu durum ülkenin dengelerinin daha da bozulmasına sebep olurken, IMF ile de anlaşmaya varılamamış ve sonuç olarak Arjantin borçlarını ödeyemeyeceğini ilan etmek zorunda kalmıştır.
Tablo 4’de, iki ülkenin IMF ile yapmış oldukları son düzenlemeler gösterilmektedir. Böylece IMF; krizdeki iki ülkeden (11 Eylül’ün de etkisiyle) Türkiye’nin kurtulmasını sağlarken, anlaşma sağlanamaması nedeniyle Arjantin’e parasal destek vermeyerek, ülkenin çöküşüne seyirci kalmıştır. Bu durum ve tutum çeşitli eleştirilere yol açmıştır.[xx] 5.3. IMF ve Krizler IMF’in hangi durumlarda ülkelere parasal destek sağlaması gerektiği konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır.[xxi]
SONUÇ Arjantin krizi ve krize giden süreçte IMF’nin uygulamış olduğu politikalar ülkemiz gibi krizlerle boğuşmakta olan veya krizlerden en az hasarla etkilenmek isteyen ülkeler için önemli noktalara işaret etmektedir:
KAYNAKÇA Boratav, Korkut, 1994, İstikrar ve Yapısal Uyum Politikalarının Bir Bilançosuna Doğru, Mülkiyeler Birliği Dergisi, Sayı 166, Cilt: XVII. Çiloğlu, Barış, 2002, Arjantin Ekonomik Krizi, ASAM, Dünya Ekonomisi Masası, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 22. Çolak, Ö.Faruk, Tezer Öçal, 1999, Finansal Sistem ve Bankalar, Nobel Yayın Dağ. İstanbul. Çolak Ö.Faruk,vd, 2002, Finansal Kriz Sürecinde Türk Bankacılık Sektörünün Durumu ve Sektörün Yeniden Yapılandırılması, Kriz ve IMF Politikaları, (ed. Ömer Faruk Çolak), Alkım Yayınevi, İstanbul. Dağhan Coşkun, 2001, Arjantin Krizi, Özel Rapor, Pamuk Yatırım, Kurumsal Finansman ve Araştırma Bölümü. DİE, Devlet İstatistik Enstitüsü. Esen, Oğuz vd, 2002, Türkiye’de Uygulanan IMF-Destekli Yapısal Programlar, Kriz ve IMF Politikaları, (ed. Ömer Faruk Çolak), Alkım Yayınevi, İstanbul. Krugman, Paul, 2001, Bunalım Ekonomisinin Geri Dönüşü, çev. Neşenur Domaniç, Literatür Yayıncılık, İstanbul. Parasız, İlker, 1996, Kriz Ekonomisi, Ezgi Kitabevi, 2. baskı, Bursa. http://www.buik.net/subcommittee/ekonomik/showarticle.asp?aid=189 http://www.geocities.com/sosyalistisci/dosya/arjantin/166arjantin.htm http://www.belgenet.com/rapor/arjantin-2.html http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2003/04/27/ekonomi/ekonomi1.html http://www.liberal-dt.org.tr/guncel/Oguz/fo_arjantin.htm http://www.garanti.com.tr/anasayfa/garanti_dergisi/subat2003/dunyada_ekonomi.html http://www.ntvmsnbc.com.tr/news/125830.asp?cp1=1 http://www.garanti.com.tr/anasayfa/garanti_dergisi/agustos2001/dunyada_ekonomi.html http://www.evrensel.net/01/07/13/ekonomi.html http://www.activefinans.com/activeline/sayi27/arjantin.html http://www.irib.ir/worldservice/turkishRADIO/turkish/PARA%20FONU.htm
|
[i][i] Korkut Boratav, İstikrar ve Yapısal Uyum Politikalarının Bir Bilançosuna Doğru, Mülkiyeler Birliği Dergisi, Sayı 166, Cilt: XVII, Nisan 1994, s.14.
[ii] Oğuz Esen ve diğerleri, Türkiye’de Uygulanan IMF-Destekli Yapısal Programlar, Kriz ve IMF Politikaları, (ed. Ömer Faruk Çolak), Alkım Yayınevi, İstanbul, 2002, s.2.
[iii] İlker Parasız, Kriz Ekonomisi, Ezgi Kitabevi, 2. baskı, Bursa, Kasım 1996, s.98
[iv] Paul Krugman, Bunalım Ekonomisinin Geri Dönüşü, çev. Neşenur Domaniç, İstanbul, Literatür yayıncılık, 2001, s.47.
[vi] Barış Çiloğlu, Arjantin Ekonomik Krizi, ASAM, Dünya Ekonomisi Masası, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 22, Şubat 2002, s.3.
[viii] Dağhan Coşkun, Arjantin Krizi, Özel Rapor, Pamuk Yatırım, Kurumsal Finansman ve Araştırma Bölümü, 13/07/2001.
[xv] Ömer Faruk Çolak ve Tezer Öçal, Finansal Sistem ve Bankalar, Nobel Yayın Dağ. Kasım 1999, s.283-284
[xviii] Ömer Faruk Çolak ve diğerleri, Finansal Kriz Sürecinde Türk Bankacılık Sektörünün Durumu ve Sektörün Yeniden Yapılandırılması, Kriz ve IMF Politikaları, (ed. Ömer Faruk Çolak), Alkım Yayınevi, İstanbul, 2002, s.159-160.