|
|||||
|
ESAS KARA DELİK: SİYASET KURUM Esas itibariyle evren konusundaki teorilerle ilgili olan ’kara delik’ deyimi, günümüzde ekonominin darboğazları için de yaygın olarak kullanılmaktadır. Hiç vermeyen, hep alan; herşeyi yutan, bitiren, tüketen anlamındaki bu kavram, günümüzün acı ekonomik gerçekleriyle de gerçekten örtüşüyor. Uyguladığımız makro ekonomik politikaların yarattığı ve/veya doğurabileceği büyük riskler ve tehlikeler bu anlamda birer kara deliktir. Örnek vermek gerekirse; 1. Çığ gibi artan iç ve dış borçlarımız (son 3 yılda 100 milyar dolarlık artış), 2. Kamu bütçesinden en büyük payı alan, bir avuç rantiyeyi daha da palazlandırarak gelir dağılımını büsbütün bozan, bankacılığımıza reel sektörü unutturan ve sıfır riskle iyi para kazanma rehaveti içinde onları atalete iten özellikle kamunun iç borç faizleri, 3. Yine devlet bütçesindeki payı %15’lere ulaşan, sosyal güvenlik kuruluşlarına açıkları nedeniyle yapılan mali transferler, 4. Ekonomiye ve bütçeye çok büyük yükler getiren ve dolaylı vergilerle birlikte enflasyonu da zincirleme bir reaksiyon gibi tetikleyen, 70 dolara dayanmış (geçen yıla göre yaklaşık %100 artış) petrol fiyatları, 5. Yine (tüm aksine söylemlere rağmen) çığ gibi büyüyerek kayıtlı ekonominin tahminen % 40’ına ulaşan ve kara parayı da besleyen kayıtdışı ekonomi, 6. Ismarlama politikaların sonucu olan sürekli dış borçlanma gereğinin yarattığı yüksek reel faiz ve onun da teşvik ettiği rekor sıcak para girişinin (ve bunun içinde kaynağı belli olmayan halen 6 milyar dolarlık ‘net hata ve noksan’ ) doğurduğu kırılganlıklar, 7. Büyüyen ekonomiye/artan milli gelire rağmen azalmayan, hatta yükselen ve pek çok sosyal musibetin kaynağı olan yaygın işsizlik, 8. Dışardan dayatılan politikalara akıl almaz şekilde teslimiyetimiz sonucunda, Türk tarımını adeta bitme noktasına getiren yanlış uygulamalar, 9. Ve nihayet, AB hayalleri uğruna 9,5 yıldır başımıza bela ettiğimiz, o yüzden krizlerle ve her yıl artan dış ticaret/cari işlem açıklarıyla boğuşmak zorunda olduğumuz ve siyasi faturası da Kıbrıs olan gümrük birliği ( bu yüzden son 9 yılda yalnızca dış ticarette verdiğimiz açık 184 milyar dolar olmuştur),
Gibi, kara delikler misali sürekli kaynak tüketen ve adeta ülkemizin kanını emen ekonomik olumsuzlukları sayabiliriz. Bunlara karşı enflasyonda, büyümede, borsada, döviz kurunda, faizlerde, turizmde, ihracatta vd. sağlanan olamlu gelişmeler ve kısmen de istikrar; yukarıda sıraladığımız kara delikleri dengeleyecek ya da bunların yaratacağı riskleri önleyecek ölçüde ne yazık ki değildir. Acaba yalnızca ekonomideki kara deliklerden söz etmek yeterli midir? Evet diyor ve bunların yarattığı olumsuzluklarla mücadeleyi yeterli görüyorsak, o zaman bilelim ki, sebeplerle değil, sonuçlarla beyhude uğraşıyoruz. Bu ümitsiz çırpınışın bataklıkla değil, teker teker sivrisineklerle mücadele etmekten ne farkı vardır?.. O halde şunu asla unutmamalıyız: Bu olumsuzluklar (petrol fiyatları hariç) Türkiye’de uygulanan politikaların sonucudur. Hiç bir politika ne değişmez Allah Kelamı’dır, ne de siyasi kadrolardan bağımsızdır.
Başka bir anlatımla, hepimizi ve ülke olarak geleceğimizi derinden etkileyen bu olumsuz sonuçlara kara delik demekle yetinmenin; yaşadığımız hayat pahalılığını enflasyon canavarı, yollarda verdiğimiz büyük can ve mal kaybını da trafik canavarı bahanesine bağlayıp züğürt tesellisi bulmaktan hiçbir farkı yoktur.
Bu durumda, belli zaman derinliği içinde bir genelleme yaparak, ‘Türkiye’nin esas kara deliği siyaset kurumudur’ demek kanımızca yanlış olmayacaktır. Milletçe esas üzerinde durmamız gereken budur: İktidarı ve muhalefetiyle, dünüyle ve bugünüyle, yapısıyla ve işleyişiyle, etkiledikleriyle ve etkilendikleriyle siyaset kurumu...
Bu konuda şu iki nokta da çok önemlidir: 1. Siyaset kurumu yalnızca ekonoik-mali politikalar yapmaz. Aslında bu politikalar da genel siyasi projelerle iç içedir. 2. Siyaset kurumu dışında kalan, ancak devlet ve ülke yönetiminde yetki kullanan kurum ve kuruluşların; ayrıca siyasi ve ekonomik –sosyal yaşamımızda etkin rolleri olan her türden meslek teşekkülleri ile sivil toplum örgütlerinin de büyük sorumlulukları vardır. Aynı derinlik içinde bunlara da bütünüyle baktığımızda, bu alanlarda da büyük yanlışlar, tutarsızlıklar ve zaaflarımızın olduğu görülmüştür, halen de görülmektedir. Sonuç: Milletimiz, bütün bu gerçeklerin ışığında ülkemizin geleceği için büyük bir sorumluluk duygusu içinde sağduyu ile hareket ederek, çözüm için demokratik tepkilerini ve çıkış yollarını ortaya koymalıdır. Elette öncelik siyaset kurumunun Türkiye’ yeniden yapılanmasında olmalı ve bu kurum ‘kara delik’likten mutlaka kurtarılmalıdır. |