|
|||||
|
ÜLKEMİZDE YOKSULLUK, İNŞAAT SEKTÖRÜNE ETKİSİ ÖZET Günümüzde bir ülkedeki finansal gelişmişlik düzeyinin, ulaşabileceği ekonomik büyüme oranları maddi sermaye birikimi ve yatırımların etkinliğindeki artışgösterge olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyet döneminden 1960'lı yıllara kadar, inşaat sektöründe en büyük ağırlık altyapı ve bayındırlık inşaatlarında olmuş, 60'lı yıllarda ise DSİ yatırımlarının hacmi oldukça büyümüştür. 1970'li yıllarda yetişmiş teknik işgücü özel kesime kaymış ve kamu kesiminde oldukça önemli bir teknik eleman açığı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada Türkiye’de yoksulluğun durumu ortaya konarak inşaat sektörüne etkisi araştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Gelir, Konut, Küreselleşme, Büyüme ABSTRACT THE IMPACT OF POVERTY ON THE SECTOR OF CONSTRUCTION IN TURKEY Today, the economic,growth, rates, which the level of financial development in a country can reach, have been regarded as the indicator of the increase in financial capital savings and the efficiency of the investments. The greatest improvements in tj-he sector of construction have been performed for the infrastructure and public works since the establishment of the Republic until 1960s and the volume of investment on DSI has greatly increased in 1960s. The grown technical labor has slid towards the private sector and a very important deficit of technical staff has occurred in 1970s. In this study, the situation of poverty in Turkey has been examined and its impacts on the sector of construction have been researched. Keywords: Income, residence, globalization, growth
1. Giriş 1960-1992 yılları arasında Dünyada en yoksul yüzde yirmisi yüzde 1.4 büyürken en zengin yüzde yirmisi yüzde 2.2 büyümüş, sermayenin hareketliliği arttıkça kriz olasılığı da artmıştır. Ağustos 2002 yılında Johannesburg’ta yapılan Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde,Dünya nüfusunun yarısının günde 2 dolardan az parayla geçinmeye çalıştığını, 2015 yılına kadar bunun yarı yarıya azaltılacağını, açlık çekenlerin yarıya indirileceğini, anne ölüm oranlarının azaltılacağı, tüm erkek ve kız öğrencilerin ilk öğrenimlerini tamamlamaları sağlanacağı, beş yaşından küçük çocuklar arasındaki ölüm oranın dörtte üç azaltılacağıhedeflenmiştir.Bunun yanında ülkeler arasındaki iktisadi ,sosyal, siyasi ilişkiler mal ve finans piyasalarını etkilemiştir. Kırsal bölgelerden kentleregöç sonucunda yoksulluğu aşıp daha rahat barınma yolları aranmıştır.
2. Yoksulluk Nedir? Göreli yoksulluk, harcamasına göre geliri belli bir düzeyin altında olan hane halklarını kapsar. Mutlak yoksulluk;toplumun genel düzeyine göre belli bir sınırın altında gelir ve harcamaya sahip olan hane halkları kapsama alınır. Öznel yoksulluk ; büyük anketler yaparak toplumun bu konuda düşüncelerini belirlemektir. Elde edilen sonuçlardan refah düzeyleri ile gelir arasında bağlantı kurularak, kritik bir refah düzeyi seçilip ona karşılık gelen gelir düzeyi yoksulluk çizgisi olarak kabul edilir. Türkiye nüfusunun yüzde 30.8’i çoğunlukla kentsel olan alanlarda yaşamaktadır. Nüfusun yüzde 31,5’i ise kayda değer oranda kırsal olan bölgelerdir. Lorenz eğrisi ve Gini katsayısı gibi bir çok göreli yoksulluk göstergesi bulunmaktadır. Bu gösterge yoksulların ortalama gelirleri ile yüksek gelire sahip kesimlerin ortalama harcamasının kıyaslanmasına imkan verir. En basit ölçüt yoksulluk sınırı altında bulunan yoksul birey veya hane halkı sayısıdır ve bir ülkenin veya bir bölgedeki yoksul sayısını gösterir. Dünya Bankasıyoksulluğun boyutu ve eşitsizlik konusunda belirttiği ölçüt şöyledir; hane halklarının elde ettiği gelir küçükten büyüğe doğru sıralanır, ilk yüzde 40‘ın toplam gelirden aldığı pay ,yüzde 12’den küçükse ,yüksek düzeyde işsizlik söz konusudur, yüzde 17’den büyükse düşük düzeyde eşitsizlikten söz edilir.
2.1Yoksullukla İlgili Gelişmeler II. Dünya savaşı sonrasında, dünya genelinde büyük bir büyüme dönemi yaşanmıştır. 1950-2001 yılları arası birey başına yıllık büyüme oranı, batı dünyasında yüzde 2.8 , geri kalan kısmında ise yüzde 2.2 olmuştur. Ülkemizdeaynı dönemlerde sabit fiyatlarla nüfus başına ulusal gelir2.3 kat artmıştır. Buna rağmen en yoksul ülkeler ile en zengin ülkeler arasında gelir farklılığı büyümüştür. 2001 yılında yüzde 2.3, 2003 yılında yüzde 3büyürkençok hızlı olmamasına rağmen bunun devam edeceği tahmin edilmiş, Irak savaşının belirsizlikleri, gelişmiş ülkelerde sanayi üretimini yavaşlatmış, büyümeyi azaltmıştır. Döviz piyasalarındaise kararsızlıklaryaşanmıştır. Elde edilen kazançların hem ülkeler içinde hem de ülkeler arasında mevcut farklılıkları ve bölünmelerin daha da şiddetlenmesine yol açarak çok adaletsiz ve eşit olmayan bir biçimde dağıtılmıştır. Özellikle kuzeydekiler olmak üzere bazı ülkeler globalleşmeden büyük yarar sağlarken güneydeki ülkeler yeni ekonominin ortaya koyduğu fırsatlar ile refahtan pay alamamıştır. Bir çok ülkede genellikle istikrarlı bir siyasi konjonktüre sahip olan ve iç çatışmaların söz konusu olmadığı ülkelerde büyüme ve yoksulluğun azaltılmasında önemli ilerlemeler gerçekleştirilmiştir. Ancak mevcut ilerleme oranı gelecek 15 yılda yoksulların yaşamasını önemli ölçüde iyileştirmek için hala çok yavaştır. Tablo.1 Dünyada Zengin ile Yoksul Arasında Gelir Adaletsizliği ve Türkiye
Kaynak: Dünya Bankası Ülkelerin milli gelirin yüzde 20’lik nüfus dilimleri arasındaki dağılımı kendi içinde bile adaletsizliği ortaya koymaktadır. Sadece bu durum gelişmekte olan ülkelerin sorunu olmayıp gelişmiş ülkelerin de sorunu olup hem gelir yoksulluğu hem de insani yoksulluk çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Dağdemir (1992)’in çalışmasında Yoksulluk sınırı (TL) 1968 yılında 6.940 iken 1987 yılında 1.357.000 , Mutlak yoksulluk (yüzde) söz konusu yıllarda 51.5 iken22.5 ‘ düşmüştür. G.Erdoğan(1996)’ın çalışmasında Türkiye’de kent,kır ve yedi coğrafi bölge ayırımında yoksul hanehalkı oranları elde edilmiştir. Yüzde 11’i oldukça yoksuldur, yüzde12’si ise üst düzey yoksul sınıfındadır. Dumanlı(1996)’nın çalışmasında insanların yeterli ve dengeli beslenmesi için almaları gerekli asgari kalori miktarını oluşturan beslenme kalıbı kullanılmıştır.(1987 anket sonuçlarına göre) bahsedilen yılda yıllık 332.2 ABD dolarıdır.Derviş-Robinson, Celasun ‘un ayrı ayrı yaptığı değerlendirmelerde Türkiye’ de varolan genel gelir dağılımı eşitsizliğinin en birinci kaynağı kentsel kesim ile kırsal kesim arasında ve bunda da eğitim düzeyleri arasındaki farklılık önemli bir rol oynadığını belirtmişlerdir.
3.EkonomikDurum Türkiye 1999 yılının sonundaekonomi yüzde 6.1 oranında küçülmüş, enflasyon (TEFE) yüzde 70'e hazine faizlerinin yıllık ortalama bileşik oranı yüzde 106 olmuştur. 2000 yılındaenflasyonun düşürülmesi ve sürdürülebilir bir büyüme oranının sağlanması için IMF desteğinde yeni bir ekonomik program uygulanmıştır. Bu programda bütçe ve bütçe dışındaki kamu kesiminde mali disiplinin sağlanması,önceden belirlenmiş bir sürünen sabit kuruygulamasıyla döviz kurlarının belirlenmesi, yapısal reformların yapılması ve özelleştirmenin hızlandırılmasıvardır. Grafik.1GSMHve Kişi Başına GSMH( USD) Kaynak: DPT Türkiye’nin nüfusu 70.700 bin kişi iken son üç yılda nüfusu yüzde 6’dan fazla artarken gelirimiz yüzde 3 artmış, aslında gelirimizin kişi başına düşen rakamı azalmıştır.2003 yılında yurtiçi tasarrufların GSMH ‘ya oranı yüzde 19.3 civarında gerçekleşeceği tahmin edilmiştir.
3.1 Kişi Başına MG Kategorileriyle Kentleşme Çin ve Doğu Asya’nın diğer bazı kısımlarında olmak üzere, önemli ilerlemeler söz konusu olsa da sefalet derecesinde yoksulluk bir çok gelişmekte olan ülkede azalmaksızın devam etmektedir. Bir çok ülkede genellikle istikrarlı bir siyasi konjonktüre sahip olan ve iç çatışmaların söz konusu olmadığı ülkelerde büyüme ve yoksulluğun azaltılmasında önemli ilerlemeler gerçekleştirilmiştir. Ancak mevcut ilerleme oranı gelecek 15 yılda yoksulların yaşamasını önemli ölçüde iyileştirmek için hala çok yavaştır. Grafik.2Kent Nüfus/ Toplam Nüfus(%)
Dünyadaki toplam nüfus içinde kent nüfusunun payına bakıldığında düşük gelirli ülkelerinpayı 1980 yılından 2000 yılına gelinceye değin yüzde 8 artarken dünya ortalamasının gerisinde kalmıştır. Orta gelirli ülkelerdeki artış yüzde 12 ‘dir. Yüksek gelirli ülkelerdeki kent nüfusu dünya ortalamasının üzerinde iken ülkemizde son yirmi yıl verileri iledünya ortalamasının üzerinde yer almıştır.
4.Gelir Dağılımı Gelir dağılım ve yoksulluk birbirleriyle yakın ilgili kavramlardır. Gelir dağılımdaki eşitsizlik ne kadar artarsa yoksulluk içinde yaşayan kişilerin oranı daartar. Bu nedenle gelir dağılımını belirleyen temel faktör incelendiğinde aynı zamanda yoksulluğun belirleyicileri de anılmış olur. Gelir dağılımını belirleyen asli unsurlar emeğin dağılımı, servetin dağılımı ve faktör fiyatlarıdır. Enflasyon gelir dağılımında eşitsizliğe yol açan en temel unsurlardan biridir. Yüksek enflasyon ortamı gelir dağılımındaki eşitsizliği önemli ölçüde artırır ancak enflasyonun düşmesi ise gelir dağılımında doğrudan doğruya etki yapmaz. Vergi yükü, enflasyon dönemlerinde düşük ve orta gelir grupları üzerinde daha yoğunluk kazanmakta ve onları olumsuz yönde etkilemektedir. Enflasyon nedeniyle düşük ve orta gelirli grupların nominal gelirleri daha üst seviyedeki dilimlere girmekte, böylece bu grupların reel gelirlerinde artış olmayıp aksine azaldığı halde, nominal artış nedeniyle cari gelir seviyesindeki toplam vergi oranları artmakta ve sonuçta, vergi yükleri daha da ağırlaşmaktadır. Türkiye’de yıllardır yaşanan enflasyonun yarattığı olumsuzluk nedeniyle, vergi yükünün düşük gelir grupları üzerinde kaldığı bir gerçektir.
Tablo.2 Yerleşim Yerlerine Göre %20’lik Hanehalkı Dilimlerinin Gelir Payları Kaynak: http://www.canaktan.org/ekonomi/yoksulluk/ucuncu-bol/erdogan.pdf Türkiye’de en düşük gelirli hanelerin toplam harcamalar içerisinde gıda harcamalarının payı kentsel kesimde yüzde 44.2, kırsal kesimde yüzde 50.6 iken en yüksek gelir gruplarındaki hanelerin toplam harcamalar içindeki gıdanın payı kentsel kesimde yüzde 27, kırsal kesimde ise yüzde 41.1 dur.
Tablo.3 Bölgelere göre Hanelerin Gelir türleri (%) Kaynak: http://www.canaktan.org/ekonomi/yoksulluk/ucuncu-bol/pamuk.pdf
5.Ülkemizdekiİnşaat Sektörü Konuta olan ihtiyaç ilk çağdan 20. yüzyıla gelinceye dek sürenkalkınmakta olan ülkelerinve Türkiye’nin de en önemli sorunlardan biridir. Yoksulun yaşadığı konutun koşulları da oldukça kötüdür, yarısından fazlasının tuvaleti evin dışındayarısının ise banyosu yoktur. Sahip oldukları dayanıklı tüketim malları ise oldukça azdır. Yoksulların yaşadıkları konutun ortalama oda sayısı 2.8 ve büyüklüğü 74 m2 iken yoksul olmayanların yaşadıkları konutun ortalama oda sayısı 3.48 ve büyüklüğü 93 m2 ‘dir. Sanayileşme, şehirleşmenin işlevsel ve yapısal olgusunu değiştirmiş hızlı bir gelişme ve değişim başlamıştır. 1950’li yıllardan sonra hizmetler sektörüne kayması ile şehir merkezinin gelişmesine ve çoğalmasına neden olmuştur. Türkiye’de toplam yatırımların yüzde 60’ı inşaat faaliyetleri olup bunun yüzde 80’ ininikamu finanse etmekte, diğer sektörlerle bağlantılı, yarattığı katma değer, istihdam yönünden ekonomide önemli bir sektör konumundadır. 2.6 milyon adet konut fazlası olmasına rağmen nitelikli konutlara olan talep her geçen gün artmakta, alışveriş merkezi yatırımlarının da hızlanması beklenmektedir. Diğer sektörlerle bağlantılı, yarattığı katma değer, istihdam yönünden ekonomide önemli sektörlerden biridir. Ekonomideki daralma ,yükselen faizler, vergi oranlarının yükselişi, işçi maliyetlerindeki artışlar konut talebindeki özel sektör yatırımlarının azalış nedenleridir. Tablo.4Yurtiçi Çimento Tüketimi
Kaynak.Referans
1999 yılında inşaat sektöründe yaşanan daralma çimento üretimini olumsuz etkilemiş1999 yılında yüzde 6.6 daralma görülmüştür. 2000 yılında çimento sektörünün öngördüğü projelere başlanamaması ve Kasım ayındaki krizsatışları azaltmış, 2001 yılında Marmara bölgesinde 1999 yılına göre yüzde 40’lık talep düşüklüğü yaşanmıştır. 2001 yılında yurtiçi tüketim yüzde 20’lik daralma ile 25 milyon tonu bulmuştur. Kamu yatırımlarının durma noktasına gelmesi, 2002 yılı yurtiçi tüketimi çok az artışla 26.8 milyon tona yükseltmiştir. Ülkemizin kişi başına tüketimi 400 kg civarında,kalkınmakta olan ülkelerde ise bu rakam 700-800 kg ‘a kadar çıkmıştır. Grafik.3 İnşaat veKullanım izinleri(Daire Sayısı) Kaynak:DPT, DİE Belediyelerce verilen inşaat izinlerinin gerekirken yaşanan krizler sonucu maliyetlerdeki artışlar kullanıma dönmesini engellemiştir. Ayrıca 1999 Ağustos depremi sonrasında hareketlilik yaşansa da istenen düzeye gelememiştir.
5.1. Konut Sektörü Ülkemizde hane halklarının yüzde 31.65 ‘i kiracı , yüzde 59.82’si ise ev sahibidir, 16.235.830 adet olan konut sayısınınbelediye sınırları içindekibinaların yüzde 74.9 ‘u konut olarak yapılmıştır. Konutların yüzde 29’ u1971-1980 yılları arasında, yüzde 28’i ise 1981-1990 , yüzde 12.5 ise 1991-1998 yılları arasında yapılmış, binaların ekonomik ömrünün 50 yıl olduğu varsayıldığında mevcut stokun yüzde 6.6 sının ekonomik ömrünü tamamlandığını , yüzde 25’nin ekonomik ömrünün arısına geldiği, yıkılması gereken bina sayısının ise yüzde 1.7 olduğudur. Kat sayılarına bakıldığında yüzde 46.2 ile tek katlı binaların aldığını, iki katlı binaların yüzde 29.2, beş vedaha fazla kat sayısına sahip binaların ise yüzde 7.8 oranında olduğu görülmektedir
Grafik.4 Belediyelerce Verilen İnşaat RuhsatnamelerineGöre Konut İnşaatı (Milyar TL ) Kaynak :DPT Belediyelerden tarafından verilen inşaat ruhsat izinlerine bakıldığında Ağustos 1999 yılı depreminden sonra azaldığı görülmektedir. Yaşanan Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri ise ekonomik olarak tarihi çöküntünün izlerini taşımaktadır. 2003 yılıyurtiçindesektörün kalkışa geçtiğinin göstergesidir. Toplam tüketim harcaması içinde konut sektörün payı 1994 yılında yüzde 22.8 iken 2002 yılında yüzde 27.3 olarak gerçekleşmiştir. Hane halkı sayısı ise anılanyıllarda 13.342 iken 16.447 ‘ye yükselmiştir. Türkiye’de konut sektörüne sağlanan finansman imkanlarının genişletilmesi ile konut yatırımlarının özel kesim yatırımları içindeki payı önemli ölçüde artmıştır. Özel kesim sabit sermaye yatırımları içinde son dokuz yıldır konut sektörünün ağırlığı yüzde 40’ın üzerinde gerçekleşmiştir.
5.2. Mortgage Nedir? İpotek teminatına dayalı konut kredisi alacaklarının ikincil piyasalarda menkul kıymet olarakihracı ile sermaye piyasalarından fon temin etme esasında dayalı konut finansmanı sistemi olarak ifade edilebilir.(ÖZSAN,2005:1) İpotek kavramı ise bir gayrimenkulun rehin edilmesi borcun ödenmesini teminat altına almaktadır. ABD ‘deki ipotek karşılığı verilen ipotek kredilerinin büyük kısmı 15-30 yıl gibi uzun vadeli düşük faizli kredi şeklindedir. Menkul kıymetleştirme, gelişmiş mali piyasalara ve iyi işleyen bir finansman sistemine sahip olan ABD’de yaratılmış ve buradan dünyaya yayılmıştır. İlk defa 1970 yılında fikir aşamasında uygulamaya geçen veHükümet Ulusal İpotek Kurumu tarafından ödeme aktarmalı menkul kıymetler şeklinde başlamıştır. 1920 ‘li yıllarda yaşanan buhran ipotek karşılığı borçlanmış olan bir çok mülk sahibi, haciz ile karşı karşıya kalmıştır. Avrupa’da ilk kez 1985 yılında İngiltere’de daha çok ipotek destekli tahvillerin satılması şeklinde gerçekleşmiştir. Fransa ‘da ise 1988 tarihinde hükümetin aldığı karar ile yürürlüğe girmiş, uygulaması ise 1990 yılında gerçekleşmiştir. AB ipotek piyasalarının çoğu, son yıllarda hızla büyümekte ve gelişmektedir. 2004 yılı sonunda henüz geri ödenmemiş ipotekli konut kredilerinin değeri, AB toplam GSYİH’ nın yaklaşık yüzde40’ını temsil etmektedir. Üye devletlerin çoğunda, GSYİH ya da ailelerin harcanabilir gelir düzeyine kıyasla, mevcut ipotek borçlarıtarihsek en yüksek düzeyindedir. (TBB, Bankacılık ve Arş. Grubu,2006:69) Kanada’da hükümet destekli programlar sayesinde, Avustralya’da ise eyalet hükümetlerine bağlı kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Japonya’da 1999 yılında ilk ipoteğe dayalı ödeme aktarmalı menkul kıymet ihracı ise aynı yılın Nisan ayında gerçekleştirilmiştir. ABD’deki gibi benzer destek olmaması güçlü olmasını engellemektedir. Ancak 140-190 milyar $ düzeyinde ulaşması beklenmektedir.
Diğer gelişmekte olan ülkelerde ise şöyledir; Brezilya’da Konut finansmanını yönlendirmek amacıyla 1964 yılında Milli Konut Bankası kurulmuştur. İpotek piyasasının geliştirilmesi ve yeni fon kaynaklarının yaratılması amacıyla menkul kıymet ihracına izin verilmiştir. 1980’li yıllardan itibaren yaşanan yüksek enflasyon istikrarı bozmuş, uzun vadeli konut finansmanı da bundan etkilenmiş ve başarısızlığı uğramıştır. Meksika’da hızlı kentleşme ve nüfus artışı 1984 yılında iki oranlı ipotek kredisi ilk defa düzenlenmiştir. Birinci el ipotek piyasası gelişmesine rağmen ikinci el ipotek piyasası gelişememiştir. Ayrıca vergi teşviki olmayışı bu hükümetin garantisinin sağlanamaması da olumsuz etkilemiştir. Ülkemizde, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından hazırlanana“Konut Finansman Sistemine İlişkin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkinKanun Tasarısı Taslağı” ilk adımdır. 2005 yılı içinde devreye girmesi beklenirken süreç uzamış ve 2007 yılında beklentilerin de gerçekleşmesi ile uygulamaya girecektir. Oluşabilmesi içinşartlar şunlardır; birincil piyasa büyüklüğü, reel faizlerin yüzde 6-7’lerde seyretmesi, DİBS’nin reel getirilerinin DİBS niteliğinde olmayan menkul kıymetler ile rekabet edilebilir sınırlar içinde gerilemesi gerekir.Dünyada dolaşımdaki kredilerin GSYİH’ yeoranı ABD’de yüzde 71, AB’de yüzde45,7 iken ülkemizde yüzde 0,5 ile en düşük değerdedir.
5.2.1. Martgage Piyasaları Birincil Piyasa; Konutların el değiştirdiği, alıcıların konut satın almak için kurumsal konut finansmanında faydalandıkları piyasalardır. İkincil Piyasa; Sermaye piyasalarından birincil konut finansmanı piyasasına fon sağlamasıdır. Verimli, sağlıklı yapılandırılmış birincil piyasaya ve ipoteklere konu gayrimenkullerin likiditesine doğrudan bağlıdır. Grafik.1. Mortgage Piyasalarının İşleviKaynak: Suna OKSAY ( 2006)”Konut Finansmanında Sigortanın Yeri “Türkiye Bankalar BirliğiSermaye Piyasası; İpotek teminatına dayalı menkul kıymetlere yatırım yapmak suretiyle DİBS’ den daha çok, hisse senetlerinden daha az riskli bir portföy oluşturmaktır.
5.2.2. Martgage Türleri Sabit Faizli Mortgage Sözleşmeleri; Bu tür kredilerde sözleşme süresince değişmeyenbir faiz oranı uygulanır. Her ay ne kadar geri ödeme yapılacağı önceden bellidir. Dezavantajı diğer alternatiflerine göre daha yüksek tutarda aylık ödeme yapılmasıdır. Bu da riskin bedeli olup süre bitiminde maliyetler oldukçayüksek olmasıdır. Esnek Mortgage Sözleşmeleri; 1955’te sunulmaya başlanmış olup belli limitlerinde geri ödemelerin tutarını arttırıp azaltamaya imkan veren veya değişken olabilir.Uygun faiz oranı iskonto edilmiş, sabit, limitli veya değişken olabilir. Anapara geri ödemesi yapılırken diğer bir özelliği olup kalan anapara üzerindeki faizin azalacağı anlamındadır. Geri ödemede esneklik ile her ay normal ödeme tutarının ödenememesi, daha az ödemesidir. Kiraya Vermek Amacıyla Satın Alma; Kiraya vererek elde edilen gelir ile satın alma fikri 1990’lı yıllarda ortaya çıkmıştır. Genellikle bu tip sözleşmelerin süresi daha uzundur ve konutun değerinin yüzde80’ine kadar kredi verilmekte, elde edilen gelir de sözleşmelerde hesaba katılmaktadır.(UĞUR, AKSU,2006:8)
6. Sonuç Ülkemizin gelirini arttırabilmek için öncellikli olarak ihracat gelirinin arttırılması ve üretim faktörlerinin gelirlerine yansıma gerekir. Bu nedenle de devletin borçlanma politikaları yanında yatırım harcamalarının da artmış olması gerekir. İnşaat ve konut sektörüne bakıldığında iseilgili bilgi sistemleri güçlendirmeli, konut politikaları düzenli aralıklarla değerlendirilmelidir. Uzun vadeli finansman yoluyla konut edindirme projesinin hayata geçirilmesi ile konta sahiplik oranının artması anında inşaat sektörünün hareketlenmesi ve istihdam artışı ile ekonomiye canlılık getirmesi beklenmektedir. Satın alma gücüne bağlı olarak talepte bir yükselmeye neden olacaktır. Konut üretimi aratacak dolayısıyla da inşaat sektörü ve buna bağlı yan sektöre ivme kazandıracaktır. |
KAYNAKÇA
AKÇAY Belgin((2000) Günümüze Kadar Uygulamaya Konan Konut Poltikası Araçları, Banka ve Ekonomik Yorumlar, Yıl:37, Haziran, ss: 53-64
AKTAN Coşkun Can, Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002, Ankara
AKTAN Çoşkun Can, İSTİKLAL Yaşar Vural, Yoksulluk: Terminoloji ,Temel Kavramlarıve Ölçüm Yöntemleri , Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002, Ankara
AKTAN Çoşkun Can, İSTİKLAL Yaşar Vural, Makro Ekonomik Politikalar Gelir Dağılımı ve Yoksulluk, Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002, Ankara
ALICI Sema, Türkiye’de Yoksulluğun Sosyo ekonomik Analizi, Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002, Ankara
DAĞDEMİR Özcan,Türkiye Ekonomisinde Yoksulluk Sorunu ve Yoksulluğun Analizi:1987-1994 Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002, Ankara
UMANLI Recep,Türkiye’deYoksulluk Sorunu ve Boyutları, Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002, Ankara
DÜZYOL Cüneyd(1997), Türkiye’de Bina İnşaatı Sektörü ve 1990-2010 Dönemi Bölgesel İhtiyaç Tahmini, Ankara, DPT,Aralık
DPT, Ekonomik Gelişmeler ,Eylül 2002, Ankara
DPT ,Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 2001-2005, Ankara ,2000
DPT ,Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,Konut Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara,2001
DPT, Sayılarla Türkiye Ekonomisi(2002),Ağustos, Ankara
EĞİLMEZ Mahfi, Ekonomik Veriler, http://mahfiegilmez.nom.tr erişim tarihi: 18.3.2004
EKREN Nazım, BEYAZ Necat(2002), Konut Sigortalarının Reel ve Finansal Sektör Açısından Değerlendirilmesi, Activefinans, Yıl:5 Eylül-Ekim, ss:6-20
ERCAN Fuat(2001), Gelir Dağılımı, Yoksulluk ve Popilizm, İktisat Dergisi, Sayı 418-419, Ekim- Kasım
ERDOĞAN Güzin, Türkiye’de Dünyada Yoksulluk ölçümleri Üzerine Değerlendirmeler,Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002, Ankara
ES Muharrem, GÜLOĞLU Tuncay, Bilgi Toplumuna Geçişte Kentlileşme ve Kentsel Yoksulluk:İstanbul Örneği, http://www.bilgiyonetimi.org./cm/ ,erişim tarihi:26.1.2004
GALOR Oded(2001), Gelir Dağılımı ve Gelişme Süreci, İktisat Dergisi, Ekim-Kasım, ss:49-52, Çeviren: AKDAŞ Gökçe Cenk
GURAK Hasan, Küreselleşme Nereye Götürüyor?Doğrudan yabancı Yatırımlar, Verimlilik ve Gelir Dağılımı, http://www.bilgiyonetimi.org./cm/,erişim tarihi: 22.1.2004
HEPAKTAN C.Erdem(1998), Türkiye’de İşgücünün İstihdamı ve bölgesel Dağılımı, Celal Bayar Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi sayı: 4
HEPŞEN Ali (2005)” Bir Finanslama Yöntemi Olarak menkul Kıymetleştirme: İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetleştirme ve Türkiye Uygulaması” İTO, Yayın no:2005-13
KESKEK Sami(2001), Fakirlik daha da Artacak,Activeline, Kasım
KUMCU Ercan, Reel Ücretlerdeki Gelişmeler, http://www.hurriyetim.com.tr, erişim tarihi :23.1.2004
UYANIK Cahit(2001), Yoksul Sayısı 25 Milyonu Geçti, Finansal Forum, Aralık 3
İZMİR
TİCARET ODASI ,http://www.izto.org.tr erişim tarihi: 17.7
OKSAYSuna (2006)”Konut Finansmanında Sigortanın Yeri “Türkiye
Bankalar Birliği
ÖZEL Soli(1997), Asya’nın Defteri ,TUSİAD Görüş Dergisi, Ağustos, ss:10-14
ÖZSAN Onur (2005)” Mortgage Sisteminin Temelleri” Temmuz-Ağustos ,Active, s:5-17
MÜZEYYEN Pamuk, Türkiye’de Kırsal Yerlerde Yoksulluk , Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002, Ankara
MURADOĞLU Gülnur(2002), Yolsuzluk Her Yerde Var, İktisat işletme ve finans Dergisi, Yıl:19, Sayı:192
SÖNMEZ Mustafa(2001), Dağılamayan Gelir, TÜSİAD Görüş Dergisi, Kasım, ss:60-69
SELİM Raziye(2001), Türkiye’de Bir Gelir Dağılımı Eşitsizliği Olgusu Olarak Yoksulluk, İktisat Dergisi, Ekim-Kasım, ss:35-38
TAHSİN Emine(2001), Dünya Bankası Yoksulluk Söylemine Kısa bir Bakış, İktisat Dergisi, Ekim-Kasım, ss:39-40
TBB (2006),”Avrupa Birliği’nin İpotekli Konut Kredisi Piyasalarına İlişkin Politikası” Bankacılar Dergisi, Yıl:16, Sayı:56, s:69-72
TEMELLİ Sezai, Türkiye’de borçlanma-Yoksulluk Dinamikleri:1990-2002, http://www.marmara.edu.tr/maliyesemozyumu/tebligler/7-1.doc
erişim tarihi: 22.1.2004
TÜSİAD,(2002) Enflasyon ve Büyüme Dinamikleri, Gelişmekte Olan Ülke Deneyimleri Işığında Türkiye Analizi,Aralık, Lebib Yalkın yayımları
TÜZÜN Sezgin(2001), Kentsel Türkiye’de Gelir Dağılımı Üzerine Veri-SGT 2000
Araştırma Bulguları, İktisat Dergisi, Haziran , ss:7-15
UĞUR Ahmet, AKSU İbrahim (2006)”İngiltereMortgage Uygulaması”Finans-Politik Ekonomik Yorumlar, Yıl:43, Sayı:505, S:7-20
http://www.die.gov.tr ,erişim tarihi: 03.02.2004
http://www.dpt.gov.tr ,erişim tarihi: 27.04.2004
http://www.canaktan.org/ekonomi/yoksulluk/ucuncu-bol/pamuk.pdf
http://www.worldbank.org ,World Bank, World Development Indıcators, 2002