YIL: 12

SAYI: 137

MAYIS 2009

 

 

önceki

yazdır

 

 

Doç.Dr. A.Niyazi ÖZKER

 

                                                                                                   

  

KONJONKTÜREL DEĞİŞİMLERDE ANALİTİK YORUMLAR VE  CARİ DÖNEMDE FİNANSAL DUYARLILIK


 Abstract

The  Analytical  Interpretations in The Conjecturial Variations  and The Financial Sensitivity in The Current Period

 

The instruments effectiveness of fiscal politics that depends on the conjecturial substituties and the current fiscal politics has been accepted by most counrtries which is developing countries like Turkey as a the best main indicators. Because the financial sensitivity in the current period determines and maintains both the parametre of financial variable and the balanced public budget structure including the expenditure and income sensitivity. The phenomenon has affected on capital sentivity and cash realizations in period too, and  has brought  up the effectives of public financial foundations. However, the  analytical  estimate and evidence on the financial operations of government supports our prediction that categorical programs do have an effect on government budget. As a conclusion at last, achieving balance between the public and private sectors,  the financial sensitivity has been seen that accomplished a lot of financial problems that need the  analytical  interpretations in the conjecturial variations  with the highest priority too.    

 

 

 

 

Özet

Konjonktürel ikameler ve değişimler ile mevcut söz konusu mali politikalara bağlı maliye politikaları araçlarının etkinliği, Türkiye gibi gelişmekte olan birçok ülke tarafından  en önemli göstergeler olarak kabul edilmektedir. Çünkü mevcut dönem içersindeki finansal duyarlılık, hem finansal değişkenlerin parametrelerini ve hem de gelir ve harcama hassasiyetlerinin de dahil olduğu dengeli bir kamusal bütçe yapısını belirlemekte ve ifade etmektedir. Bu olgu sermaye duyarlılığını ve dönemsel nakit gerçekleşmelerini de etkilemekte ve kamusal finans kurumlarının etkinliğini de sağlamaktadır. Bununla birlikte hükümetin finansal işlemleri üzerindeki tahmin ve bulgularda, bizim hükümet bütçesi üzerinde sınıflandırılmış öngörülerimizi de desteklemektedir. Ve nihayetinde bir sonuç olarak kamu ve özel sektör arasındaki dengenin sağlanmasıyla finansal duyarlılığın, öncelikli olarak konjonktürel değişimlerde analitik yorumlara ihtiyaç duyan bir çok problemin üstesinden geldiği de görülmektedir.  

 

KeyWords

Financial Sensitivity; Government Budget; Analytical  Estimate and Evidence; Expenditure and Income Sensitivity; Current Fiscal Politics.

 

Anahtar  Kelimeler

Finansal Duyarlılık; Hükümet Bütçesi; Analitik Tahmin ve Bulgular; Harcama ve Gelir Duyarlılığı; Mevcut Cari Politikalar. 

 

 

1.GİRİŞ

 

Dönemsel mali politikaların edimsel etkinliği ve gelişme dinamiği, hükümetler ve parlamentolar tarafından, dönemsel iktisadi gelişmeye koşut mali sisteme ilişkin gerçeklerin rasyonel ölçüde bilincine varılmasına (Dalamagas, 2000: 281-282) ve iktisadi mekanizmalar ile maliye tekniklerinin sonuçlarının bilinmesine ilişkin değerlendirmeye dayanır (Turnovsky and Brack, 1980:206-210). Bu bağlamda kamu gelir ve gider dengelerinin öncelikli olarak hedeflendiği, ancak bu dengenin nominal denge ankesleri dengesinin dışında optimal bir kamu açıkları olgusuna da ağırlık kazandırdığı günümüz maliye politikalarında, konjonktürel iktisadi dinamiklerin yarattığı öngörülmeyen sapmalar, tahmin modellerine ilişkin parametrik değerlerin farklı yorumlanmasıyla ileriye yönelik tahmin zorlukları da yaratmaktadırlar. Bu zorluklar, genel çerçevede ilgili konjonktürdeki iktisadi dönüşüm noktalarının esasen öznel yapı arz etmelerine karşılık, önceden tahmin edilememesinin bir sonucu olarak “mali baskı” olgusuyla somutlaşmaktadır (Dwyer, Gerald P. 1985: 656-658). Ekonomik durgunluk ve daralma dönemlerinde daha da çarpıcı bir konuma gelen bu olgu, iktisadi tahmin modelleri teorisinin bir tamamlayıcısı olarak iktisadi denge faktörlerini, mali aracı ve yaptırımlarla da doğrudan etkileyebilecek bir düzeyde manipüle edebilmektedir (Chant, 1992: 45-49).

Konjonktürel tahminlere yönelik mali baskılar çerçevesindeki mali yaptırımların, ağırlıklı olarak spesifik vergi baskısı ve normatif vergi etkinliği çerçevesinde modellendiğinden hareketle, “marjinal vergi baskısı” teorisine dayalı bir mali tahmin portresi, çok daha spesifik sayılabilecek yaklaşımları zorunlu kılmıştır (Dalamagas, 2000: 283-285).

Bu açıdan mali politikalar çerçevesindeki konjonktürel tahmin zorluklarının, kârlardan veya mülkiyet üzerindeki normatif vergi etkinliklerinin saptanmasına ilişkin diferansiyel sapmaların yanı sıra, tasarruf, riziko, çaba, ve yatırım gibi konjonktürel dinamiklerin parametrik bulgularına dayalı bir efektif belirsizlikten de kaynaklandığını söylemek olanaklıdır (Sachs,1980:740-741). Bu belirsizlik döneme özgü oluşan baskının vergi verimlerinin duyarlılığı üzerinde yarattığı olumsuz etkisiyle vergileme olgusunun boyut ve verim esnekliği tahminlerini de zorlaştırarak rasyonel mali beklentilere ilişkin mali ölçeği de anlamsızlaştırmaktadır. Bu ölçek oluşumunun dönemsel parametrelerde de esas kabul edilmesi konusunda döneme ilişkin en önemli duyarlılık kriterlerini oluşturmakta olduğu da genel kabul gören bir yapıyı sunar. Dolayısıyla mali tahminlere yönelik gelir ve harcama duyarlılığı ile konjonktürel sermaye intikallerine ilişkin duyarlılıklar, parametrik endekslemelere yönelik saptamalarla ileriye yönelik dönemsel uyumlaştırmayı daha reel bir çerçeveye oturtmayı amaçlamakta; ancak tahminlere yönelik parametrik sapma ve yanılgıların, genel yapısıyla mali konuların hassasiyeti ve döneme özgü parametrik tahmin tekniklerinden doğduğu izlenmektedir (Dalamagas, 2000: 283-286).

 

2. KONJONKTÜREL KRİTERLERİNİN  DÖNEMSEL DİNAMİĞİ

PARAMETRİK FARKINDALIK

 

Mali politikalara ilişkin tahmin değerlerinin kapsamı, öncelikle mali işlemlere konu olan iktisadi faaliyet ve bu faaliyetlerin konularına ilişkin konjonktürel değişkenlerle belirlenmekte, bu değişkenlerin nesnellik düzeyi de dönemsel mali politikalar kapsamında, gelir duyarlılığı, harcama duyarlılığı ve sermaye duyarlılığı olarak irdelenen başlıca üç temel unsur bazında biçimlenmektedir. Özellikle konjonktürel dalgalanmaların ilgili dönemde yaşanan iktisadi olguların da etkisiyle gelirleri çok çeşitli şekilde etkilediği düşünülürse, harcama ve sermaye duyarlılığına ilişkin parametrik tahmin tekniklerinin de, gelir duyarlılığına ilişkin esneklik yapısıyla dolaylı da olsa bağıntılı olduğu izlenir (Hahn, 1990: 65-68).

 

a- Gelir Duyarlılığı

Dönemsel iktisadi dalgalanmalar hedeflenen kamusal gelir düzeylerini çok çeşitli aşama ve oranlarda etkilemekte, özelliklede gelir duyarlılığının yüksek olduğu endeksleme ve oynak merdiven uygulamalarının enflasyonist bir süreç yaşayan ülkelerde duyarlılık derecesini daha da üst limitlere manipüle ettiği görülmektedir (Wray, 1993: 566-568 ; Del Monte and Papagni, 2001: 12-14). Ekonomik gelişme ve reel büyüme hedeflerinin uygulamaya konulmasının her bir aşamasında, gelir duyarlılığı, ağırlıklı olarak emek gelirlerinin duyarlılığını daha da ön plana çıkarmakta; bunun yanı sıra aynı kategorideki bu gelir kaynağının depresyona dirençli yapısıyla daralma dönemlerinde milli gelirdeki emek gelirlerinin payı nispi olarak artma eğilimine girmektedir (Tirelli and Vines,1995:565-571).

 Gelirlerin duyarlılığına ilişkin vergiye tabi gelirlerin teşebbüs gelirleri bazındaki konumunda bu tür gelirlerin duyarlılığı da oldukça açık bir trend göstermektedir. Ekonomik genişleme dönemlerinde kazançların yükseleceği ve bununla doğrudan ilişkili üretim ve fiyat artışları olacağı varsayımı, çok sık konjonktürel değişimler yaşayan bu tür ekonomiler de döneme ilişkin varsayımların duyarlılığını nesnel ölçümlerden uzaklaştırmış, diğer taraftan konjonktürel uyum politikalarının iktisadi değişimlere olan paralelliğini olumsuz olarak etkileyerek zaman zaman sapmalara da neden olmuştur (Del Monte and Papagni, 2001: 15-17). Gerçekten genel bir kural olarak gelir duyarlılığı açısından sınai ve ticari kazançlara ilişkin gelirler ve bu gelirlerin elde edilmesindeki iktisadi hareketler, tüm konjonktürdeki hareketlerden daha çok belirginlik arz etmektedir ve iktisadi faaliyetlerin temposuyla daha az ilintili olan tarımsal işletme gelirleriyle serbest meslek gelirlerinin ithal edilmesi halinde tüm gelir duyarlılığının hafiflediği izlenmektedir (Chant, 1992: 49-51).

Oysa ki gelir olgusunun bütünüyle kaynak esasına ve konjonktürel değişimlere olan duyarlılığı ölçüsünde bir tahmin modeli çerçevesine yerleştirilmesi, irdelenmesine çalışılan tüm bu olumsuz soyut varsayımlara bağlı bir dönemsel mali-iktisadi yaptırımlara yönelik bir belirsizliğin altyapısının gündem kazanmasına gerekçe oluşturmuştur. Tahmin modellerindeki kullanıma yönelik parametrik değer saptamaları, dönemsel gelir duyarlılıklarının farklı koşul ve kaynak değerlerin öznel belirsizlikleriyle döneme ilişkin reel göstergelerden uzaklaşarak gelecek maliye politikalarına yönelik ciddi tahmin zorluklarına (veya hatalarına) neden olmuşlardır. Şüphesiz az gelişmiş ülkelerdeki konjonktürel saptamalara ilişkin belirsizlikler ve parametrik saptamalardaki hata olgusunun nispi değerinin çok daha yüksek olması da, bu ülkelerin orta ve uzun dönemli maliye politikası hedeflerinin mutlak başarısızlığı ve kısır döngüsüyle sonuçlanmasının faturasını daha da ağırlaştırmıştır (Benassy, 1990: 160-163).

Diğer taraftan tahmin zorluklarının ve dönemsel parametrik yanılgılara gerekçe oluşturan unsurların başında, gayrimenkul sermaye gelirlerinin konjonktürel hareketlere karşı gösterdiği yüksek duyarlılığın reel ölçekte ve özellikle gelişmekte olan ülkeler bazında saptanamaması gelmektedir. Diğer menkul sermaye gelirleri ise kısa dönem hareketliliğinin değişik zamanlarda daha yüksek olmasına karşılık uzun dönemde gelir duyarlılığı açısından hafif bir duyarlılık göstermektedir (Chant, 1192: 61-63). Parametrik değer etkinliği açısından nispi değeri küçük olsa da ekonomik büyümeye ilişkin her bir konjonktürel hareket, bu tür gelir kaynaklı duyarlılıkların önceki duyarlılıklar bazında gösterdiği nispi değişimlerle de kıyaslanarak dönemsel saptama ve tahminlere yönelik belirlenmeleri oldukça zorlaştırmaktadır. Bu olumsuzluk, ekonomik büyüme sürecinde gelirlerin belirgin bir oranda artmasına eşdeğer bir vergi gelirleri artışı beklentisi ve tahminlerini de vergi sistemi esnekliklerine yönelik yapılan parametrik esneklik tahminlerinin yanılgısıyla hedeflenen rasyonel beklentilerin dışına kaydırmış ve mali politika tahminlerinden doğacak pozitif dışsallığı yok etmiştir. Vergi sistemi esnekliklerinin zayıf olduğu az gelişmiş ülkelerde gelirlerin resesyon ve ekspansiyon duyarlılığı, bu ülkelerin ağırlıklı olarak vergi sistemi esnekliklerine ilişkin parametrik değerlemenin reel konjonktürel uyumundaki sapmalardan ötürü sadece ciddi ölçüde tahmin zorluğu yaratmakla kalmamış, özellikle ekonomik daralmanın uzun bir süreç izlediği bu tip ülkelerde gelirlerin resesyondaki duyarlılığının (Wray, 1993: 563-568) emek gelirleri ile teşebbüs gelirlerinin nispi büyüklüğüne bağlı olduğu olgusunun mali tahminler bazında göz ardı edilmesine de neden olmuştur (Thornton and Batten,1985:171-176).

 

b- Harcama Duyarlılığı

Mali politikaların gerçekleştirilmesine ilişkin bir tahmin başarısının sağlanmasında, duyarlılık ve reel parametrik esneklik yapılarının oluşturulması bazında tüketici davranışlarının işlenmesi ve yorumlanmasına yönelik önemli unsurlardan biri şüphesiz harcama duyarlılığıdır. Bu bağlamda harcama vergileri baz alınarak tüketim harcamaları ve istihdam-gelir düzeyi ilişkisinin konjonktürel reel konumunun saptanmasının yanı sıra, bu konuma ilişkin gerçekçi parametrik değerlerin tutarlı bir model oluşturulmasındaki duyarlılığında öncelikli bir etken olarak ön plana çıktığı izlenmektedir. Konjonktüre ilişkin örneğin depresyon dönemlerinde ve eksik istihdamın süregeldiği ancak çok önemli olmadığı durumlarda tüketim harcamaları duyarlılığının zayıf olduğu varsayılmaktadır. Harcama duyarlılığının dönemsel lüks tüketim harcamaları ve zorunlu harcamalar farkına dayalı esnekliği, tüketici davranışlarını belirleyen diğer dışsallıklarla daha karışık bir parametrik saptama zorunluluğu da yaratmaktadır (Chant, 1992: 62-63)

Diğer taraftan tüketim harcamaları duyarlılığının aynı dönemdeki yatırım harcamaları esnekliğinden daha yüksek olan konumu, tüketimden yatırımlara yönelik ayrılan tasarruf payı miktarının döneme ilişkin saptamalarının konjonktürel diğer parametrik etkilerinde dışında değerlendirilmesiyle harcama duyarlılığı bazında doğru bir mali politika tahminleri çerçevesini oldukça daraltmaktadır. Harcama duyarlılığı özellikle tüketim marjlarının dengelenmesine yönelik spesifik şekilde vergilendirilebilen bütün maddelere ilişkin dönemsel parametrik bulguları sağlamaktan çoğu zaman uzak kalmış, parametrik tahmin çerçevesi sadece dönemsel vergi gelişmelerinin fiyat duyarlılığıyla sınırlanmıştır. Aile bütçelerindeki harcama duyarlılığı yüksek tüketim kalemlerinin hanehalkı kompozisyonuna yönelik normatif bir harcama duyarlılığı bazında konjonktürel hareketlerle olan uyumsuzluğu, mali politika tahminlerini oldukça zora sokmuş ve önemli ölçüde başarısızlığına gerekçe oluşturmuştur (Hahn, 1990: 75-77). Bu açıdan harcama duyarlılığının mali tahmin politikalarındaki yeri, konjonktürel hareketlere sağladığı esneklik uyumu ölçüsünde gerçekçi parametrik değerlerle etkinlik kazanmaktadır.

 

c- Analitik Tahminlerin Sermaye Oluşum Sürecine Etkisi

Sermaye duyarlılığı, genel yapısıyla enflasyonist gelişmelerin süre geldiği bir konjonktürel yapıda, sermaye artık-değerleri dışında, mali çerçevede vergi konusu olarak konjonktür hareketlerine daha az duyarlıdır. Çağdaş bütçeleme sistemlerinde bu vergilerin yeri gittikçe azalmasına rağmen toplam gelir etkileri açısından döneme ilişkin parametrik değerleri doğrudan etkileyebilmekte ve tüketim marjı göstergelerini farklılaştırabilmektedir (Buffie, 1995: 1231-1234). Miras veya intikal yoluyla sermaye limitlerinin artışı, tüketim harcamalarında belirgin bir artışı manipüle etmesinin yanı sıra, artan sermaye limiti ölçeğinde konjonktürel sermaye duyarlılığını da yükseltmekte, ancak sermaye artışı ve intikallerin zamanlamasındaki düzensizlik\belirsizlik, konjonktürel yapıda hedeflenen mali politika tahminlerine yönelik parametrik tekniklerin etkinliğini azaltmaktadır (Çelebi, 2000: 44-48).

Diğer taraftan bu iktisadi duyarlılıkların mali tekniklerle ve özellikle vergi konusundaki yaklaşımlarla konjonktürel hareketlere yönelik duyarlılıkları hafifletilebilir. Bu çerçevede vergi konusu bazında değerleme usullerinin etkileriyle, tasfiye ve tahsil usullerine ilişkin yaklaşım ve teknikler, uygulanan her bir döneme özgü farklı tahmin modellerini zorunlu hale getirmekte ve saptanan dönemsel parametrik her bir değerin daha sonraki dönemlerde reel bir öncelikli gösterge olarak tahmin modellerinde kullanımını adeta olanaksızlaştırmaktadır.

Başka bir açıdan ise, tahminler çerçevesinde konjonktür hareketlerine şüphesiz belirli bir duyarlılık gösteren sınai, ticari ve tarımsal kazançların, götürü matrahlarına ilişkin saptama ve değerleme usullerinin konjonktürel duyarlılığa çoğu zaman uyumda gecikme göstermesi, tahmin modellerinin işlevini yitirmesine neden olmaktadır.

Mali tahminlerin saptanmasında dönemsel gelirlerin üçüncü şahıslar tarafından beyan edildiği durumlar da, tahmin modellerindeki parametrik duyarlılıkların arttığı izlenmektedir. Bu açıdan aktif nüfus içerisindeki ücretlilerin oranı arttığı ölçüde vergi matrahı ve diğer göstergelerin reel duyarlılıkları daha iyi kapsadığı söylenebilir. Ancak aylık ve ücret gelirlerinin aynı konjonktüre ilişkin teşebbüs ve getirilerinden daha az duyarlı yapısı, döneme özgü genel gelir ve harcama değerleri duyarlılığının da reel ölçekte saptanmasını zorlaştırmakta ve parametrik değerlere bağlı tahmin modellerinin yanılgısıyla sonuçlanmaktadır.

 

3.SONUÇ

Mali politikaların oluşturulmasındaki mali tahmin modelleri, dönemsel mali duyarlılıklara ilişkin parametrik değerlemeleri dönemsel reel ölçeklerden uzaklaştırmakta ve tahmin modellerinin işlevini parametrik yorumlamalara dayalı analitik içeriğinden saptırmaktadır. Bu bağlamda konjonktürel hareketlere karşı mali unsurların reel ölçekteki duyarlılığı, oluşturduğu dönemsel parametrik değer bütünlüğüyle mali tahmin modellerinin başarısının öncelikli şartlarından biri olarak karşımıza çıkmakta ve mali duyarlılık unsurlarındaki her bir spesifik duyarlılık da, parametrik değerlerle oluşturulmuş analitik model yapıyı daha sonraki sosyal mali kriterlerin en önemli göstergeleri konumuna getirmektedir (Dwyer, Gerald P. 1985: 658-660).

Diğer taraftan mali duyarlılığın konjonktürel müterakkiliğe ilişkin karmaşık etkiler yarattığı ve parametrik değerleri saptırdığı da izlenmektedir. Konjonktürün düşük olduğu zamanlarda yüksek gelir ve harcamalardaki nispi düşüşten ötürü mali politikalar bazındaki müterakkiliğe ilişkin duyarlılığı artırarak parametrik yanılgılara gerekçe oluşturacak şekilde büyük gelir ve harcamaların beyan ve kontrol ediliş tarzını daha karmaşık hale getirmekte, dolayısıyla da mali tahmin modellerinde önemli bir tahmin zorluğu yaratmaktadır ((Dalamagas, 2000: 284).

Özellikle gelir vergileri gibi mali korelasyon duyarlılığı yüksek olan mali yaptırımlar, konjonktürel dalgalanmalara gösterdiği duyarlılık oranları bazında parametrik varsayımları aşmakta ve mali tahmin portrelerini önemli ölçüde değiştirmektedirler. Örneğin teşebbüs gelirlerinin payı yükseldikçe bu duyarlılık artmakta, buna karşılık, kanun koyucu bir çok yıl gelirinin ortalamasına dayanan bir değerleme usulü kabul ettiği zaman azalmakta ve parametrik varsayımları reel ölçeğin dışına taşımaktadır.

 

 

 

 


KAYNAKÇA
BENASSY, Jean-Pascal. “Non-Walrasian Equilibria, Money, and Macroeconomics”, in Handbook of  Monetary Economics, Benjamin M. Friedman and Frank H. Hahn  (eds.), Vol. 1, Nort-Holland: Elsevier Science Publishers Co., Inc., 1990, ss. 103-169.

BUFFİE, Edward F. “Public İnvestment, Private İnvestment and İnflation”, Journal of Economic Dynamics  and Control, Vol. 19, No. 5-7, (July-September 1995), ss. 1223-1247.

ÇELEBİ, Esat. “Yatırım Analizlerinin Ülke Yatırımlarına Etlinliği  ve 1999 Türkiye Ekonomisinin Görünümü”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, (Ocak 2000),  ss. 43-78.

CHANT, John. “The New Theory of  Financial Intermediation”, in Current Issues in Financial and  Monetary  Economics, Kewin Dowd and Mervyn K. Lewis (eds.), New York: St. Martin’s  Press, 1992, ss. 42-65.

DALAMAGAS, Basil. “Public Sector and Economic Growth: The Greek Experience”, Applied Economics,  Vol. 32, No. 3, (February 2000), ss. 277-288.

  DEL MONTE, Alfredo and Erasmo Papagni. “Public Expenditure, Corruption, and Economic Growth: The Case of Italy”, European Journal of Political Economy, Vol. 17, No. 1, (March 2001), ss. 1-16. 

DWYER Jr., Gerald P. “Federal Deficits, Interest Rates and Monetary Policy”, Journal of Money, Credit and Banking, Vol. 17, No. 4, Part 2, (November 1985), ss. 655-681.  

HAHN, Frank H. “Liquidity”, in Handbook of Monetary Economics, Benjamin M. Friedman and Frank H. Hahn  (eds.), Vol. 1, North-Holland: Elsevier Science Publishers Co., Inc., 1990, ss. 63-80.

SACHS, J.(1980), “Wges, Flexible Exchange Rates and Macroeconomic Policy”, Quaterly Journal of Economics, Vol.94, No.2, ss737-747.

THORNTON, D.L. and D.S.Btten (1985), “Lag Length Selection nd Test of Grange-Causality Between Money and Income”, Journal of Money, Credit  and Banking, Vol.17, No.2, ss.165-178.

TİRELLİ, P. And D.Vines (1995), “Kahl, Kengen and Open Economy Macroeconomies: Revisiting Rales For Fiscal and Monetary Policy”, Oxford Economic Papers, Vol. 47, No.4, ss561-583.

TURNOVSKY, S.J. and W.A.Brock (1980), “Time Consistency and Optimal Goverment Policies in Perfect Foresight Equilibrum”, Journal of Public Economies, Vol.13, No.2, ss.183-212.

WRAY, L. Randall. “Money, Interest Rates and Monetarist Policy”, Journal of Post Keynesian Economics, Vol. 15, No. 4, (Summer 1993), ss. 541-570.