|
|||||
|
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ’NDE KUR RİSKİNİN ÖLÇÜMÜ VE YÖNETİMİ (BİR KAMU BANKASI İLE İLGİLİ HİPOTETİK UYGULAMA) |
Özet
Küreselleşme süreci ile birlikte finans alanında meydana gelen değişim ve gelişmeler, finans sektörü içerisinde yer alan bankacılık sistemini önemli ölçüde etkisi altına almıştır.
Her alanda karşılaştığımız risk faktörü, finans piyasalarında ve özellikle bankacılık sektörü’nde büyük önem arz etmektedir. Bankalar, piyasa değeri maksimizasyonu sağlamak ve sürekliliklerini devam ettirmek için karşılaştıkları riskleri de yönetmek durumundadırlar. Bankacılık sektörü’nde en fazla karşılaşılan riskler kredi riski, faiz oranı riski, kur riski, likidite riski ve operasyonel riskdir.
Bu çalışmada kur riski ölçümü için regresyon analizinden yararlanılmış ve Döviz kurlarındaki değişimin bankaların kambiyo kâr/zararı üzerinde etkisi olup olmadığı araştırılmış ve döviz kuru risk yönetimi üzerinde durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Türk Bankacılık Sektörü, Kur Riski Ölçümü, Kur Riski Yönetimi
MEASUREMENT AND MANAGEMENT OF EXCHANGE RİSK İN TURKİSH BANKİNG SECTOR
(A HYPOTHETİCAL STUDY İN A PUBLİC BANK)
Abstract
Together with globalisation process, changings and developments in finance field has effected the banking system seriously.
The risk factor that we encounter all around, has a crucial importance in finance markets especially in banking sector. The banks in order to keep their continuity and to ensure the maximization of market value have to manage the risks they ancounter. The most encountered risks in banking sector are credit risk, risk of interest rate, rate exchange risk, liquidity risk and operational risk.
In this study, regression analysis are done and it is researched that if the changes on Exchange rate are effective on foreign exchane gain and loss and mentioned on exchange risk management.
Key Words: Turkish Banking Sector, Measurement Of Exchange Risk, Management Of Exchange Risk
GİRİŞ
Finansal sistemin önemli kurumlarından biri bankalardır. Finansal Sistem, satın alma gücünün tasarruf sahiplerinden alınarak yatırıma veya son tüketiciye aktarılmasını sağlayan kuruluşlar bütünü olarak tanımlanmaktadır.
Tarihi süreç içerisinde para, banka ve finansal piyasalar sürekli gelişme eğilimi göstermişlerdir. Özellikle 19. y.y.’ın başlarından itibaren ülkelerarası ticari ilişkilerin çok yönlü olarak gelişmesi, sanayileşmenin kazandığı önem, yatırım seviyesindeki artışlar, özellikle Batı Avrupa ülkelerinde para piyasasının düzenlenmesini ve bir döviz piyasasının oluşmasını zorunlu kılmıştır(Turan,1980:3).
Bu zorunluluk finansal piyasalardaki gelişmelerin de itici gücüdür. Tabii ki, finansal piyasaların gelişmesi konusu uluslar arası para sistemindeki gelişmelerle sıkı sıkıya bağlılık göstermektedir. Bu nedenle finansal piyasaların gelişmesini uluslar arası para ve sermaye piyasalarındaki gelişmelerle birlikte düşünmek gerekir (Akdiş, 2000: 6).
Tarihsel bir perspektif içinde incelendiğinde, Türkiye’de finansal sistemin gelişmesine en önemli katkının banka sistemi tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir (Pekkaya, 1998: 1).
Bankalar günümüz ekonomilerinin vazgeçilmez elemanlarından birisidir. Yerine getirmekle yükümlü oldukları fonksiyonlar açısından ülke ekonomisi içerisinde üstlendikleri rol bankaları, ulusal ve uluslar arası seviyede kendine özgü mali kuruluşlar duruma getirmiş bulunmaktadır.
. Bankalar, piyasa değeri maksimizasyonu sağlamak ve sürekliliklerini devam ettirmek için karşılaştıkları riskleri de yönetmek durumundadırlar. Bankacılık sektörü’nde en fazla karşılaşılan riskler kredi riski, faiz oranı riski, kur riski, likidite riski ve operasyonel riskdir.
1. Türkiye’de Bankacılık Sektörü
Bankalar, sermaye, para ve kredi üzerine her çeşit işlemleri yapan ve düzenleyen, gerçek ve tüzel kişilerin, devletin ve işletmelerin bu alandaki her türlü ihtiyaçlarını karşılamak üzere çalışan iktisadi kuruluşlardır (Uçar, 1999: 4).
Türkiye’de özellikle batı ülkelerindeki gibi, banka dışı finansal aracıların gelişmiş olmaması nedeniyle, bankalar finansal sistemin omurgasını oluşturmakta ve ekonominin işleyişi, halkın tasarruflarının toplanması ve kullanım dağıtılması açısından önemli rol oynamaktadır (Parasız, 2000: 108).
Türkiye’deki ilk bankacılık uygulamalarına Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat Dönemi sonrasında rastlanmaktadır.
Cumhuriyetin ilanından sonra Türk Bankacılığı’nda yeni bir atılım dönemi başlamış, milli bankaların sayısı kısa bir sürede hızla artmıştır. 1923–1932 döneminde, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk on yılında, çok sayıda yerel bankanın kurulması en önemli kurumsal gelişme olarak gösterilebilir. Bu dönemde 27 yerel banka faaliyete geçmiştir. 1923 yılında Türkiye’de faaliyette bulunan 13 yabancı bankaya ek olarak, söz konusu dönemde altı yabancı banka da şube açarak, Türk Bankacılık Sistemine dâhil olmuştur (Tunay, 2005: 200).
1990’lı yıllar Türk bankacılığı için bunalım yıllarının başladığı bir dönem olarak görülmektedir.1994 yılında yaşanan kriz sonrasında bankacılık sisteminin yeniden yapılanma gereksiniminin kendini gösterdiği belli olsa da, köklü tedbirler alınamamıştır. Bunun sonucu olarak da, bu sorunlar birikerek 2000’li yılların başlarında daha çok hasarlar oluşmasına neden olmuştur.
Hızla artan kamu kesimi borçlanma gereği ve bütçenin finansmanında kamu bankaları kaynaklarının kullanılması bu süreci hızlandırmıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde banka sistemi çok ciddi bir sistemik riske maruz kalmış, banka sisteminin yeniden yapılandırılması, bankaların mali bünye sorunlarının çözülmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu amaçla Bankalar Kanunu’nda köklü değişiklikler yapılmış, bankaların faaliyetlerinin düzenlenmesine ve denetimine yeni bir yaklaşım getirilmiştir. Düzenlemelerde ve denetim anlayışında uluslararası kabul görmüş prensiplere önemli ölçüde yaklaşılmıştır http://www.tbb.org.tr ,08.07.07).
Günümüzde ise Türkiye’de bankacılık sektörü ile ilgili veriler yukarıdaki tabloda gösterildiği gibidir.
Tablo 1. 2008 Yılı İtibariyle Türkiye’de Faaliyet Gösteren Bankalar ve Şube Sayıları
Banka Adı |
Banka Sayısı |
Yurtiçi Şube Sayısı |
Yurtdışı Şube Sayısı |
Mevduat Bankaları |
33 |
7967 |
50 |
Yabancı Bankalar |
18 |
1871 |
13 |
Kalkınma ve Yatırım Bankaları |
13 |
52 |
1 |
Kaynak: www.tbb.org.tr
2. Risk ve Çeşitleri
Dünyada son dönemlerde her alanda ortaya çıkan değişim, belirsizliklerin de artmasına neden olmuştur. Bununla birlikte artan belirsizlikler karar verenler açısından riskleri arttırmıştır. Bunun sonucunda risk kavramı ve risk yönetimi daha önemli hale gelmiştir. Günümüzde yönetim kavramı, giderek sorundan daha çok risk kavramı üzerinde yoğunlaşmış ve sorunun kaynağını ortadan kaldırma yeteneklerini geliştirmeye çalışmaktadır.
Risk, planların başarısız olma olasılığı, hatalı karar verme tehlikesi, zarar verme veya kâr etmeme gibi durumlardır (Bolak, 2004: 3).
Başka bir deyişle Risk, kesin olmayan bir durumun meydana gelme halidir (Niehaus, 1999: 3).
Bir işletme açısından riskin ne olduğuna bakacak olursak; bir işletmenin karşı tarafla yapmış olduğu veya işletme bünyesindeki işlemler ve sözleşmeler nedeniyle gelecekte zarara uğrama olasılığı ve tehlikesidir (Babuşcu, 2005: 4).
Risk çeşitlerini sistematik riskler ve sistematik olmayan riskler olmak üzere iki ana başlık altında incelemek mümkündür.
Firma dışındaki piyasa, enflasyon, faiz oranları gibi faktörlerden kaynaklanan ve firma tarafından kontrol edilemeyen risk türüne sistematik risk denir (Ercan, Ban, 2005: 178).
Sistematik riskin kaynakları ekonomik, sosyal ve politik çevrede meydana gelen değişikliklerdir. Piyasadaki menkul kıymetlerin tümü, farklı oranlarda olmakla birlikte, sistematik riskten aynı doğrultuda etkilenirler başka bir deyişle; hepsinin fiyatı yükselir veya hepsinin fiyatı düşer. Bunun sonucu olarak da; menkul kıymetler arasında çeşitlendirmeye gitmek sistematik riskin yok edilmesine olanak vermeyecektir.
Menkul kıymet yatırımcıları açısından bakıldığında öncelikli olarak üzerinde durulması gereken risk sistematik risktir. Çünkü sistematik olmayan risk, getirileri arasından negatif korelasyon bulunan menkul kıymetlerin oluşturduğu portföyler vasıtasıyla azaltılabilmektedir. Ancak Pazar riski olarak adlandırdığımız sistematik olmayan riski azaltmak mümkün olmamaktadır. Bu nedenledir ki pazar riski transfer edilmeye çalışılır ve bu amaçla çeşitli finansal enstrümanlar geliştirilir.
Sistematik Risk çeşitleri aşağıdaki gibidir:
· Enflasyon Riski: Satın alma riski olarak da ifade edilebilen bu risk türü, fiyat değişmelerinden kaynaklanan satın alma gücündeki potansiyel kayıplar olarak da tanımlanabilmektedir.
· Faiz Oranı Riski: Bir yatırımın değerinde, piyasadaki faiz oranlarındaki değişmeye bağlı olarak düşme olasılığı faiz oranı riski olarak ifade edilir(Ercan, Ban,2005:179).
· Pazar Riski: Bankaların bilânço içi ve bilânço dışı hesaplarında takip ettikleri varlık ve pozisyonların cari Pazar değerinin düşmesi nedeniyle zarara uğraması ihtimali olarak tanımlanmaktadır(Altıntaş,2006:241).
· Politik Risk: Politik risk, siyasi koşullardaki değişmelerin menkul kıymetler pazarı üzerindeki etkisini tanımlayan bir risk türüdür(Ceylan ve Korkmaz,2000:276).
Döviz Kuru Riski: Esnek döviz kuru sisteminde belli bir parada herhangi bir net kısa veya uzun pozisyonda olmak bankaları döviz kuru riskiyle karı karşıya bırakmaktadır.
Endüstri ve ekonominin genelinde meydana gelen olaylara değil de, ihraççısının durumunda meydana gelen değişime bağlı olarak borçlanma belgelerinin, hisse senetlerinin veya bunların türevlerinin fiyatlarında meydana gelen dalgalanmalardan doğan risklerdir (Aksoy, 1990: 215).
Sistematik Olmayan Risk çeşitleri aşağıdaki gibidir:
· Faaliyet Riski: İşletmelerde sabit getirilerin yüksek olması faaliyet riskini arttırmaktadır. Ayrıca sabit giderlerin yüksek olması başabaş noktasını yükseltmekte ve üretimin, satışların düşük olduğu zamanlarda da aynı sabit giderlerin karşılanması zorunluluğunun bulunması satışlardaki dalgalanmalar karşısında net kardaki dalgalanmaların da büyük olmasına yol açmaktadır. Bu durum hisse senedi getirilerinde önemli bir risk unsuru yaratmaktadır (Bolak, 2004: 7).
· Yönetim Riski: Yönetim riski, hisse senedi yatırımcılarını tahvil yatırımcılarından daha çok etkileyen bir risk türüdür. Bundan dolayı, hisse senedine yatırım yapan kişiler ve kurumlar, yatırım yapabilecek olan işletmenin yöneticilerinin yeteneklerine ve kalitesine büyük ölçüde önem verirler (Kepekçi, 1983: 127).
· İş ve Endüstri Riski: Bazen bir veya birkaç iş kolundaki işletmelerin satışları, kârları ve dolayısıyla hisse senedi fiyatları çeşitli nedenlerle büyük ölçüde dalgalanmalar gösterir. Bu endüstri/endüstriler dışındaki iş kolları söz konusu faktörlerden etkilenmez. Endüstriyel işletmelerin riskleri, faaliyette bulundukları endüstri kolunun özeliklerine göre farklılık göstermektedir.
· Finansal Risk: İşletmelerin finansal kaldıraç derecelerinin yükselmesi yani, banka kredileri, tahviller gibi faiz yükümlülüğü getiren borç kalemlerinin artması, bu yükümlülüğün yerine getirilememesi olasılığını da arttırır. Buna finansal risk adı verilir.
2.1.Bankacılık Sektörü’nde Karşılaşılan Riskler
Bankacılık Sektörü’nde karşılaşılan riskleri beş grupta toplamak mümkündür:
· Kredi Riski: ‘Kredi riski’ kredi müşterilerinin bankaya karşı olan yükümlülüklerini kısmen veya tamamen, zamanında veya hiç yerine getirmemeleri sebebiyle bankanın zarara uğrama tehlikesi olarak tanımlanır (Altıntaş, 2006 :355).
· Piyasa Riski: Piyasa riski, en genel tanımıyla, herhangi bir finansal kuruluşun, bilânço içi ve bilânço dışı hesaplarında tuttuğu pozisyonlarında, piyasalardaki dalgalanmalardan kaynaklanan faiz, kur ve hisse senedi fiyat değişmelerine bağlı olarak ortaya çıkan faiz oranı riski, hisse senedi pozisyon riski ve kur riski gibi riskler nedeniyle zarar etme ihtimalini ifade etmektedir.
· Likidite Riski: Bankaların aracılık işlevini yerine getirebilmek, daha doğrusu bankacılık yapabilmek için mecburen üstlendikleri en temel risktir.
· Operasyonel Risk: Uzun dönemde ‘kredi riski’ ve ‘piyasa riski’ dışında kalan diğer risklerin toplamı olarak tanımlanmış, üstelik ölçülmesi mümkün olmayan bir risk türü olarak tanımlanmıştır (Altıntaş, 2006 : 461).
· Diğer Riskler: Risk yazınında, yukarıda ele aldığımız riskler dışında, tarif edilen pek çok risk türü bulunmaktadır. Bankanın faaliyetlerindeki başarısızlık veya mevzuata aykırı işlemler sebebiyle bankaya duyulan güvenin azalması sonucu oraya çıkan ‘itibar riski’ yanlış veya eksik yasal bilgi veya belgeye dayanılarak işlem yapılması sonucu kayba uğrama tehlikesini anlatan ‘yasal risk’ karşılıklı girişilen işlemlerde bankanın yükümlülüğünü yerine getirmesine rağmen karşı tarafın yükümlülüğünü yerine getirememesinden veya vadesi dolan işlemlerde karşı taraf yükümlülüğünü yerine getiren kadar veya teslimdeki gecikme sırasında fiyatlarda meydana gelen düşüşler nedeniyle uğranabilecek zararı anlatan ‘karşı taraf’ ve /veya ‘takas ve teslim riski’ bunlardan bazılarıdır (Altıntaş, 2006: 8).
3. Risk Yönetimi
Risk yönetimi hangi risklerin önemli olduğunun belirlendiği ve bu riskleri bertaraf edebilmek için strateji ve planların geliştirildiği proaktif süreçtir (Babuşcu, 2005: 7).
Risk yönetimi, riskleri tamamen ortadan kaldıramaz, sadece zarar düzeylerini azaltır. Başka bir deyişle; risk yönetimi, bir işletmenin taşımak istemediği risklerin en uygun risk yönetim teknikleri ve maliyetleri ile işletme için olumsuz etkilerini sınırlandırmak ve sadece taşınan risklerin karşılığında kâr elde etmesini sağlamak olarak tanımlanır (Bolak, 2004: 81).
Risk yönetimi, bir kuruluşun karşı karşıya kaldığı tüm riskler ile ilgilidir. Risk yönetiminin temel amacı, kârlılık düzeyini arttırabilmek için sermaye, getiri ve riski birbirleri ile ilişkilendirirken, piyasada sürekli artış gösteren ve çeşitlenen zor talepleri tahmin edebilecek bir risk yönetim sisteminin oluşturulmasıdır.
Bankacılık sektörü’nde risk yönetiminin temel ilkeleri iki tanedir. Bunlar önleyici ve koruyucu risk yönetim politikalarıdır (Babuşcu, 2005: 17–18):
· Önleyici Politikalar: Risklerin zarara dönüşmeden önlenmeye çalışıldığı politikalardır. Bu politikalar, risk yönetimi için öncelikli politikalardır. Pozisyonların vadelerinde uyum ve pozisyon açıklarının sınırlandırılması, krediler ve menkul kıymetler portföyünde çeşitlendirme ve benzeri uygulamalar bu politikaların örnekleridir.
· Koruyucu Politikalar: her şeye rağmen riskin tamamen giderilemeyeceği varsayımı altında, riskleri karşılayacak önlemler alınması şeklindeki politikalardır. Risk doğduğu zaman bankayı koruyacak tamponlar olarak da nitelendirilebilirler. Yani bu politikalar, riski karşılayıcı politikalardır.
4. Kur Riski ve Yönetimi
Kur riski, bankanın tüm döviz varlıkları ve yükümlülükleri, döviz cinsinden cayılamaz nitelikli gayri nakdi yükümlülükleri, gayri nakdi kredilere ilişkin alacakları, vadeli döviz işlemleri, takas işlemleri gibi kur riski içeren türev sözleşmeleri üzerinden hesaplanır. Altın pozisyonu da kur riski kapsamından değerlendirilir (Candan, Özün, 2006: 55).
Başka bir ifadeyle döviz kuru riski sektördeki döviz kuru değişimlerinin sonucunda ortaya çıkan ve tüm sektör ve sektördeki işletmeleri etkileyen bir risk türüdür. Alacak ve borçların farklı para birimlerinden oluşması sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Kur riski yönetimi şirketlerin kredibilitesini arttırmakta ve daha düşük maliyetle borçlanmalarına olanak sağlamaktadır. Kur riski yönetiminde, şirketlerin türev ürünleri kullanması kur riskinin olumsuz etkilerinden korunabilmesi ve geleceğe dönük daha doğru fiyatlama yapabilmesi açısından önemlidir (Teker, Akçay, Akçay, 2008:206).
Kur riski yönetiminde kullanılan bazı teknikler bulunmakla birlikte bu teknikleri dört ana grupta belirtmek mümkündür(Ceylan,2002:256-381):
· Döviz Swap’ı: İki tarafın, iki ayrı para birimi üzerinden mevcut veya alacağı tahmin edilen borçlarını veya alacaklarını değiştirmeye razı olmaları şeklinde tanımlanmaktadır.
· Döviz Opsiyonu: Döviz opsiyonları, yabancı paraları, önceden belirlenmiş bir fiyat üzerinden gelecekteki bir tarihte satın alma veya satma hakkıdır. Döviz opsiyonları, vadeli işlemlere oranla daha esnek olan alım-satım yükümlülüğü yerine,alım-satım hakkı tanıyan işlemlerdir.
· Vadeli Döviz İşlemleri: Dövizin ulusal para karşılığında gelecekte belirli bir tarihte teslim edilmek şartıyla alımı ve satımı için bugünden yapılan sözleşmelere denir.
· Döviz Gelecek Sözleşmeleri: Döviz gelecek sözleşmeleri, belli bir dövizin, belirlenmiş sabit bir miktarının, başka bir döviz karşılığında, ileri bir tarihte, daha önceden belirlenmiş bir kurdan teslim edilmesi veya teslim alınmasını içeren sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır.
· Taban-Tavan Anlaşmaları: Bu anlaşmalar genelde faiz işlemlerinde kullanılmasına rağmen, döviz işlemlerinde de kullanılmaktadır. Kurun artması ihtimalinde kurun artışı için bir sınır koymak suretiyle ve prim karşılığında, işletme kur artsa bile yükümlülüğünü bu kurda yerine getirebilecektir. Bu döviz tavan anlaşmasıdır. İşletme döviz alacağında, kurun düşeceği ihtimaline karşı kur düşüşüne karşı prim karşılığında alt sınırdan işlem yapma imkânı elde etmesi de taban anlaşmasıdır. Ayrıca işletme taban-tavan anlaşması ile faize karşı önlem alarak döviz alacaklarına karşı faizle yerli para üzerinden işlem yapabilir. Türk işletmeleri üzerine yapılan araştırmalarda kur riski yönetiminde yeterince sık kullanılmadığı ortaya çıkmıştır.(Yıldıran, Tanyeri,2006:134-135).
5. Bir Kamu Bankası Üzerinde Hipotetik Uygulama
Döviz kuru riski sektördeki döviz kuru değişimlerinin sonucunda ortaya çıkan ve tüm sektör ve sektördeki işletmeleri etkileyen bir risk türüdür. Alacak ve borçların farklı para birimlerinden oluşması sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Kur riski yönetiminin artan önemi, uluslar arası piyasalarda çalışan işletmeler ve ihracatçı işletmelerin başarılarını doğrudan etkilemektedir. Dünyada küresel bütünleşme seviyesi, işletmelerin dışa açıklığı, sermaye hareketleri ve işletmelerin değişik ülkelerde farklı para birimleri kullanan rakiplerinin sayısı arttıkça, kur riski yönetiminin önemi artacaktır(Yıldıran, Tanyeri,2006:26–30).
Bu çalışmada kur riski ölçümü için regresyon analizinden yararlanılmıştır. Özel ve kamu bankaları olarak ayrıma bakılmaksızın bankalar kendileri ile ilgili gerçek verileri kamuoyuna vermedikleri için kamu bankası ile ilgili veriler gerçeğe yakın hipotetik veriler olup, dolar kurları ile ilgili bilgiler gerçek veriler olup; döviz kurlarındaki değişimin bankanın kambiyo kâr/zararı üzerinde etkisi olup olmadığı araştırılmış ve bankanın döviz kuru risk yönetimi üzerinde durulmuştur.
2000- 2007 yılları arası aylık bazda döviz kuru değişimleri ve “ABC” bankasının net kambiyo kâr/zararı incelenecek ve kur değişimlerinin kambiyo kârı/zararı üzerine etkisi olup-olmadığı araştırılacaktır.
Tablo 2. Döviz Kurları ve Bankanın Kambiyo Kâr/Zararı (2000–2007)
YILLAR |
DOLAR KURU |
KAMBİYO KÂR/ZARARI |
YILLAR |
DOLAR KURU |
KAMBİYO KÂR/ZARARI |
2000-1 |
557882 |
1254114 |
2002-1 |
1,305,340 |
-178884 |
2 |
572057 |
1369857 |
2 |
1,386,051 |
-199997 |
3 |
588061 |
1489754 |
3 |
1,337,794 |
12458 |
4 |
609305 |
1521478 |
4 |
1,331,884 |
11587 |
5 |
614742 |
1615874 |
5 |
1,438,010 |
14789 |
6 |
618098 |
1700415 |
6 |
1,569,143 |
19965 |
7 |
635514 |
1800541 |
7 |
1,688,194 |
21114 |
8 |
653448 |
1987456 |
8 |
1,621,347 |
20014 |
9 |
665885 |
2014587 |
9 |
1,650,456 |
211090 |
10 |
682686 |
2147899 |
10 |
1,662,511 |
213334 |
11 |
682101 |
2138776 |
11 |
1,535,339 |
189995 |
12 |
671765 |
2087748 |
12 |
1,639,745 |
201111 |
2001-1 |
676,431 |
2099997 |
2003-1 |
1,635,530 |
201077 |
2 |
920,678 |
-111991 |
2 |
1,588,579 |
197885 |
3 |
1,020,560 |
-145879 |
3 |
1,700,073 |
245855 |
4 |
1,137,693 |
-155889 |
4 |
1,567,279 |
195557 |
5 |
1,206,147 |
-169999 |
5 |
1,419,761 |
189999 |
6 |
1,252,773 |
-172225 |
6 |
1,407,647 |
188745 |
7 |
1,323,108 |
-189999 |
7 |
1,411,817 |
189996 |
8 |
1,358,232 |
-195544 |
8 |
1,392,790 |
179999 |
9 |
1,518,666 |
-220147 |
9 |
1,384,378 |
177458 |
10 |
1,587,404 |
-245555 |
10 |
1,478,911 |
193225 |
11 |
1,473,969 |
-210558 |
11 |
1,455,285 |
192224 |
12 |
1,446,638 |
-208885 |
12 |
1,393,278 |
178885 |
2004-1 |
1,337,001 |
169999 |
2006-1 |
1,319,900 |
180012 |
2 |
1,321,306 |
168774 |
2 |
1,306,600 |
1789995 |
3 |
1,310,219 |
167777 |
3 |
1,341,700 |
1801225 |
4 |
1,417,299 |
189996 |
4 |
1,315,500 |
180744 |
5 |
1,492,017 |
195447 |
5 |
1,560,000 |
201458 |
6 |
1,480,911 |
194444 |
6 |
1,569,700 |
202158 |
7 |
1,462,654 |
189999 |
7 |
1,481,100 |
200145 |
8 |
1,502,122 |
201113 |
8 |
1,447,800 |
199997 |
9 |
1,497,349 |
200036 |
9 |
1,497,100 |
200789 |
10 |
1,470,153 |
199999 |
10 |
1,454,000 |
199741 |
11 |
1,426,013 |
189999 |
11 |
1,445,800 |
187458 |
12 |
1,336,300 |
178885 |
12 |
1,405,600 |
185459 |
2005-1 |
1,329,500 |
178888 |
2007-1 |
1,413,500 |
186528 |
2 |
1,278,500 |
170025 |
2 |
1,413,000 |
186235 |
3 |
1,346,200 |
180026 |
3 |
1,380,100 |
179858 |
4 |
1,384,400 |
185557 |
4 |
1,360,700 |
175445 |
5 |
1,355,000 |
183665 |
5 |
1,316,600 |
172458 |
6 |
1,333,700 |
1799998 |
6 |
1,304,600 |
1700458 |
7 |
1,321,200 |
178854 |
7 |
1,274,600 |
169854 |
8 |
1,347,300 |
189774 |
8 |
1,291,400 |
170458 |
9 |
1,342,200 |
189400 |
9 |
1,204,800 |
168457 |
10 |
1,341,700 |
188749 |
10 |
1,171,600 |
167458 |
11 |
1,350,000 |
189025 |
11 |
1,171,500 |
167411 |
12 |
1,341,800 |
188471 |
12 |
1,159,300 |
166458 |
Yukarıdaki veriler ışığında yapılan analiz sonuçlarını gösteren tablolar aşağıdaki gibidir:
Tablo 3. Model Summary
Model |
R |
R Square |
Adjusted R Square |
Std. Error of the Estimate |
1 |
,805(a) |
,648 |
,644 |
355190,05342 |
a Predictors: (Constant), VAR00002
‘ABC’ bankasının kambiyo kâr/zararı dolar kuruna %80 oranında bağımlılık göstermektedir. Bu oran da kambiyo kar/zararının dolar kuruna çok büyük oranda bağlı olduğunu göstermektedir. Dolar kuru artış veya azalış gösterdiğinde, kambiyo kar/zararı buna bağla olarak artıp azalmaktadır.
Tablo 4. ANOVA(b)
Model |
|
Sum of Squares |
Df |
Mean Square |
F |
Sig. |
1 |
Regression |
21823911629927,950 |
1 |
21823911629927,950 |
172,986 |
,000(a) |
|
Residual |
11859037560859,360 |
94 |
126159974051,696 |
|
|
|
Total |
33682949190787,320 |
95 |
|
|
|
a Predictors: (Constant), VAR00002
b Dependent Variable: VAR00006
Tablo 5. Coefficients(a)
Model |
|
Unstandardized Coefficients |
Standardized Coefficients |
T |
Sig. |
|
|
|
B |
Std. Error |
Beta |
|
|
1 |
(Constant) |
2330477,854 |
154730,879 |
|
15,061 |
,000 |
|
VAR00002 |
-1,536 |
,117 |
-,805 |
-13,152 |
,000 |
a Dependent Variable: VAR00006
Yukarıdaki tablodan elde edilen sonuca göre “Y=a+bx” denklemi oluşturulacaktır. Burada “a” sabit sayı, “b” değişken sayıdır. “a” sayısı 2330477,854 olarak, “b” sayısı ise -1,536 olarak elde edilmiştir.
Burada ‘ABC’ bankasının yabancı para cinsinden varlık ve kaynaklarının içerisinde doların oranın fazla olmasından dolayı dolar kurunun kambiyo kâr/zararı üzerine etkisi ölçülmüştür.
Yapılan regresyon analizine göre elde edilen sonuçlar aşağıdaki gibidir:
·
kurunun
kambiyo kâr zararı üzerine etkisi yoktur.
·
Dolar
kurunun kambiyo kâr zararı üzerine etkisi vardır.
eşitliği ortaya çıkmaktadır.
Burada ‘Y’ bağımlı değişken olmakta ve kambiyo kâr/zararını temsil etmekte; ‘X’ ise dolar kurunu göstermektedir. ‘ABC’ bankasının kambiyo kâr/zararı dolar kuruna %80 oranında bağımlılık göstermektedir.
Bankanın dolar fazlası aktifinde olduğu dönemlerde dolar arttığı zaman kâr, düştüğü zaman zarar edilirken; dolar fazlası pasifinde olduğu dönemlerde dolar arttığı zaman zarar, düştüğü zaman ise kâr elde edilmektedir. Bankalar 2001 finansal krizinden olumsuz bir şekilde etkilenmiş olmakla birlikte daha sonraki yıllarda finansal yapı dengelerine daha fazla önem göstermeye başlamışlardır.
Burada ‘ABC’ bankası 2001 yılında pasifinde dolar ağırlığı bulundururken doların çıkması sonucunda sürekli olarak kambiyo zararı meydana gelmiş; bu yüzden daha sonraki yıllarda banka, doları aktif kısımda daha ağırlıklı olarak bulundurma eğilimine girmiştir.
SONUÇ
Günümüz koşullarında finans piyasalarında çok hızlı bir değişim ve gelişim söz konusu olmaktadır. Bu gelişmeler beraberinde birçok riski de getirmektedir. Finans sektörü içerisinde bankacılık sistemi en önemli görevi üstlenmekte olup çeşitli şekillerde topladıkları fonları fon talep edenlere kredi olarak veren ve işletmelerin gelişmesine katkı sağlayan kuruluşlardır. Bankalar, geçmişten günümüze birçok risk faktörünü de üstlenmiş bulunmaktadırlar. Bankalar, karşılaştıkları riskleri yönetebildikleri ölçüde başarılı olmaktadırlar.
Döviz kuru riskinin sebebi tam olarak belirlenememiş olsa dahi döviz kurlarını etkileyen her türlü etken aynı zamanda döviz kuru riskinin de sebebi olarak ortaya çıkmaktadır. Döviz kuru hareketlerini etkileyen başlıca sebepler; terör, sürekli dalgalanma, politik risk, tercih edilen kur rejimi, cari işlem açıklığı- fazlalığı, enflasyon- faiz oranları ve benzeridir.
2001 krizi sürecinde özellikle finans sektörünün en önemli kurumlarından olan bankalar yetersiz öz sermaye ve taşıdıkları riskleri iyi yönetememelerinden dolayı iflas noktasına kadar gelmeleri bu dönemden sonra Basel Uzlaşısı’na dâhil olmaları ve risk yönetimi ve öz sermaye yeterliliğine önem vermeye başlamaları sonucu 2002 yılından itibaren finansal yapılarında ve finansman kalitelerinde önemli iyileşmeler görülmüştür. Bunun sonucu olarak da mevcut ve olası olumsuz konjonktürel ortamlara daha dirençli ve kolay uyum sağlayan kurumlar haline gelmişlerdir. Tüm bu gelişmelerin sonucu da, mevcut bankaların büyük bir bölümünün döviz pozisyonlarını dengeleme çabaları sonucunda kur riskine uyumlu bir döviz pozisyonu ile faaliyetlerine devam etmeleridir.
Globalleşme ile birlikte türev ürün kullanımının ülkemizde yaygınlaşması özellikle bankacılık sektörünün maruz kaldığı riskleri yönetebilmesi bakımından son derece yararlı ve etkili olacaktır.
Ayrıca bankalar, döviz kuru hareketlerinde meydana gelen değişimlerden etkilenmemek için nakit işlemlerinin süresini hızlandırabilir veya yavaşlatıp geciktirebilir.
2000–2007 yılları arasındaki dönemlere baktığımızda döviz kurlarının artışı gerçekleşmeden önce, başka bir ifade ile döviz kurlarının artma beklentisi içine girildiği zaman, banka döviz borçlarının vadesinden önce yerine getirilmesi için çaba gösterecektir. Döviz alacakları ise değer kaybetme riski ile karşı karşıya kalmadığı için geciktirilir. Döviz kurlarında düşme beklentisi içine girildiği zaman ise ters işlemler gerçekleştirilecektir.
KAYNAKÇA
Akdiş M. (2000) ‘Global Finansal Sistem, Finansal Krizler ve Türkiye’ Beta Yayınları, İstanbul.
Aksoy A. (1990) ‘İşletme Sermayesi Yönetimi’ Ankara.
Altıntaş M. A. (2006) ‘Bankacılıkta Risk Yönetimi ve Sermaye Yeterliliği’ Turhan Kitabevi, Ankara.
Babuşcu Ş. (2005) ‘Basel II Düzenlemeleri Çerçevesinde Bankalarda Risk Yönetimi’, Akademi Yayıncılık, Ankara.
Bolak M. (2004) ‘Risk Yönetimi’ Birsen Yayınevi, İstanbul.
Candan H., Özün A. (2006) ‘Bankalarda Risk Yönetimi ve Basel II’, T. İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
Ceylan A. (2002) ‘Finansal Teknikler’, Ekin Kitabevi, Bursa.
Ceylan A. ve Korkmaz T. (2000) ‘Sermaye Piyasası ve Menkul Değer Analizi’, Ekin Kitabevi, Bursa.
Ercan M. K.Ban Ü. (2005) ‘Değere Dayalı Finansal Yönetim’, Gazi Kitabevi, Ankara.
Kepekçi C. (1983) ‘Sermaye Piyasasının Gelişmesinde Muhasebenin Rolü’, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın No:6, Eskişehir.
Parasız İ. (2000) ‘Para, Banka ve Finansal Piyasalar’, Ezgi Kitabevi Yayınları, Bursa.
Pekkaya S. (1998) ‘Türk Mali Sistemi İçinde Bankacılık Sektörü’nün Gelişimi ve Uygulama İktisat Politikasının Işığında Finansal Yapının Analizi (1980–1995 Dönemi İçin Bir Oran Analizi ve Çok Değişkenli Faktör Analizi ile Rating Denemesi)’, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Teker L. D., Akçay M.B., Akçay G. (2008) ‘Reel Sektör Kur Riski Yönetiminde Forward ve Opsiyonların Performans Değerlemesi, Ampirik Bir Uygulama’ Sosyal Bilimler Dergisi, No:23 www.e-sosder.com Erişim Tarihi:29.04.08
Tunay K. B. (2005) ‘Finansal Sistem’ Birsen Yayınevi, İstanbul.
Turan G. (1980) ‘Uluslar arası Para Sistemi Dünü ve Bugünü’ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara.
Uçar M. (1999) ‘Banka Muhasebesi’ Beta Yayınları, İstanbul
Yıldıran M, Tanyeri M. (2006) ‘Reel Sektör İşletmeleri İçin Döviz Kuru Risk Yönetimi’, Turhan Kitabevi, Ankara.
http://www.tbb.org.tr Erişim Tarihi: 08.07.07