YIL: 12

SAYI: 143

KASIM 2009

 

 

önceki

yazdır

 

 

 Yrd.Doç.Dr.Mustafa Cem KIRANKABEŞ

 

                                                                                                   

  

KÜRESEL REKABET GÜCÜ ANALİZ YÖNTEMİ VE KÜRESEL KRİZLERİ ALGILAMA YETENEĞİ: 2008–2009 DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL REKABET RAPORU DOĞRULTUSUNDA TÜRKİYE’NİN DEĞERLENDİRMESİ


 

ÖZET

Küresel rekabet gücü, ülke ekonomisinin sahip olduğu birçok kurumsal yapı, ülkenin üretim yapısı, teknolojik alt yapı, teknoloji üretim kapasitesi, nitelikli insan sermayesi ve işletmelerin içinde bulunduğu iktisadi ortam ile ilgilidir.

Çalışmamızda küresel rekabet gücü ölçüm konusunda dünya üzerinde genel kabul görmüş Dünya Ekonomik Forumu rekabet gücü analiz yöntemi incelenecek ve bu kurumun yayınlamış olduğu Küresel Rekabet Raporu doğrultusunda küresel krizi algılama yeteneği değerlendirilecektir. Çalışmamızın analiz bölümünde 2008–2009 Küresel Rekabet Gücü Raporu kullanılarak Türkiye’nin durumu incelenecektir.

 

 

Anahtar Kelimeler: Küresel Rekabet, Dünya Ekonomik Forumu, Küresel Rekabet Raporu, Küresel Rekabet İndeksi

 

 

ANALYZING PRINCIPLES OF GLOBAL COMPETITIVENESS AND ABILITY TO PERCEIVE THE CRISIS: EVALAUATION OF TURKEY THROUGH THE WORLD ECONOMIC FORUM 2008–2009 WORLD COMPETITIVENESS REPORT

 

 

ABSTRACT

Gobal competiviness is related with public institution, production structure, technological infrastructure, capacity of technology production, quality of manpower capacity and economical structure which firm manage.

In this essay World Economic Forum Competitiveness Metodology which is generaly accepted as a expert in the global dimension will be examined and ability to perceive the crisis through the Global Competitiveness Report which published by this institution will be evaluated. In the the analyzing section Turkey will be examined by using the 2008–2009 Global Competiviness Report.

 

 

Key Words: Global Competitiveness, World Economic Forum, Global Competitiveness Report, Global Competitiveness Index

 

 

GİRİŞ

2007, 2008 ve içinde bulunduğumuz 2009 yılları, küresel ekonomide şokların yaşandığı yıllar olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Mortgage Kredilerinde yaşanan sıkıntı ile başlayan, kredi geri dönüşlerinde yaşanan sıkıntılardan dolayı yatırım bankalarının dar boğaza girmeleri ve bunlarla bağlantılı olarak da tüm dünyada talep azalması ile devam etmekte olan küresel kriz, uzun bir süre daha etkisini devam ettirecek gibi gözükmektedir. Küresel kriz uluslararası ekonomide belirsizlik ortamı yaratmakta ve küresel kalkınma yavaşlamaktadır. Hali hazırda yaşanmakta olan krizin yaratmış olduğu belirsizlik ortamının, ülke ekonomilerinde ve küresel ekonomide yarattığı olumsuzlukların ne zaman azalacağı bile tahmin edilememektedir.

Dünyanın her yanında ekonomi politikaları ile ilgili kişiler ve kurumlar, birbiri üstüne gelen bu ekonomik olumsuzluklara karşı nasıl tedbir alacakları konusunda akılcı ve uygulanabilir çözüm önerileri geliştirme çabası içindedirler. Bu küresel kriz ortamında ülkeler refah düzeylerini koruyabilme veya en az zarar ile atlatma noktasında çaba göstermektedirler. Bu anlamda ülkelerin içinde bulundukları küresel rekabet edebilirlilik düzeylerinin tespiti, onların ileriye yönelik alacakları kararlarda ve geliştirecekleri politikalarda bir değerlendirme kriteri olarak kullanılmaktadır. Dünya Ekonomik Forumu ve benzeri kuruluşların geliştirdiği ve uyguladığı küresel rekabet gücü analizleri, ülkelerin üretim potansiyellerinin değerlendirilmesi anlamında önemli bir işleve sahiptir. Bu tür raporlar ekonomik büyümeyi arttıran faktörlerin belirlenmesinde, bazı ülkelerin diğerlerine göre ekonomik kalkınma anlamında niye daha başarılı olduklarının tespitinde ve ekonomi politikalarından sorumlu yetkililerin ekonomik kalkınma anlamında yapısal reformlar geliştirmeleri hususunda katkı sağlamaktadır.

Bu anlamda küresel rekabet gücü ölçümleri ülkelerin kredibilitesini, gelişmişlik düzeylerini ve küresel anlamda güçlerini ortaya koyan bir değerlendirme aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada küresel rekabet gücü ölçüm kriterleri ele alınacak ve Küresel Rekabet İndeksinin, krizleri algılamadaki başarısı değerlendirilecektir. Çalışmamızın analiz bölümünde ise 2008–2009 Küresel Rekabet Raporu doğrultusunda ülkemizin durumu incelenecektir.

 

1. KÜRESEL REKABET GÜCÜ

Küreselleşen dünyada uluslararası rekabetin giderek önem kazandığı görülmektedir. Ticaret ve sermaye hareketlerinin serbestleşmesi neticesinde uluslararası rekabet artmıştır. Günümüzde rekabet gücü (competitiveness) uluslararası alanda başarının ve yüksek performansın en önemli göstergesi olmuştur. Rekabet gücü yüksek ülkelerin refah düzeylerinin de daha hızlı artma eğiliminde olduğu görülmektedir. [1]

Rekabet gücünü etkileyen çok sayıda mikro ve makroekonomik faktörden söz etmek mümkündür. Enerji, hammadde, işçilik ücretlerinden yer seçimine, personel ve finansman temin politikalarından pazarlama ve reklâm stratejilerine kadar işletme düzeyinde birçok unsur rekabet gücünü artırıp azaltacaktır. Genel ekonomik konjonktür, siyasal istikrar, mali mevzuat, sosyal güvenlik sistemi, eğitim, sağlık, istihdam durumları ile döviz kurları, gümrük mevzuatı, ulaştırma, bankacılık, uluslararası gelişmeler gibi makro düzeydeki çok sayıda etkenin de rekabeti etkileyeceği açıktır.[2]

Küresel rekabet gücünün artırılması, üstün bir verimlilik performansına ve yüksek reel ücretlere sahip olan iktisadi faaliyetlere ülke kaynaklarının yönlendirilmesi yeteneğine bağlıdır. Rekabet gücü, sadece dışarıya mal satma ve dış ticaret dengesini sağlama yeteneği değildir; bunun yanı sıra bir ülkenin gelir ve istihdam düzeyini artırabilme[3] ve yaşam kalitesinde kabul edilebilir ve sürekli artışlar sağlayabilme [4] ve uluslararası pazarlardaki payını artırabilme yeteneğidir.[5]

 

2. WEF (DÜNYA EKONOMİK FORUMU) KÜRESEL REKABET GÜCÜ ARAŞTIRMASI

Merkezi İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum – WEF) her yıl Küresel Rekabet Raporu (Global Competitiveness Report) adı altında bir rapor yayınlamaktadır. Söz konusu araştırmada “Rekabet Gücü”, bir ülkenin ekonomik refah ve yaşam standardını yükseltebilmesi için gerekli ekonomik güç olarak tanımlanmaktadır. Rekabet gücü ülkenin gelecek 5–10 yıl içerisindeki büyüme potansiyelini ortaya koymaktadır. [6]

Küresel Rekabet İndeksi değerlendirmeye aldığı ülkelerin güçlü ve zayıf yönlerini karşılıklı analiz ederek onların bir portresini çıkartmaktadır. 2008–2009 Küresel Rekabet Raporunda 134 ülke veya ekonomik birlik değerlendirme kapsamına alınmıştır. Dünya üzerinde yer alan bazı ülkeler değerlendirmeye anılmamasına rağmen analiz kapsamındaki 134 ülkenin toplamı, tüm dünya GSMH’nın %98 sini oluşturmaktadır. [7]

Analizin temellerini, değerlendirme kapsamındaki ülkelere ait istatistiki bilgiler (Hard Data) ve WEF tarafından yapılan anket çalışması (Executive Opinion Survey) oluşturmaktadır. 2008–2009 Küresel Rekabet Raporunda anket çalışması, değerlendirme kapsamındaki 134 ülkede 12,297 iş adamı ve profesyonel yöneticiye uygulanmıştır. Anket çalışması tüm değerlendirme kapsamındaki ülkelerde 140’dan fazla ortak kurum tarafından yürütülmektedir. Bu ortak kurumlar üniversitelerin ekonomi bölümlerinden, bağısız araştırma kurumlarından ve sanayi ve iş adamları derneklerinden oluşmaktadır. Ülkemiz için dünya ekonomik forumunun ortak kurumu TÜSİAD ve Sabancı Üniversitesi bünyesinde kurulan rekabet forumudur. Bu anket çalışması temel olarak makroekonomik çevre, teknolojik yenilik ve yayılma,  beşeri kaynak (eğitim, sağlık ve iş gücü v.b.),  altyapı imkânları, kamu kurumları (kontrat ve yasalar anlamında), kamu kurumları (bozulma ve yaşanan sıkıntılar anlamında), ülke içi (iç pazarda) rekabet, şirket uygulamaları ve stratejileri konularında çok sayıda soruyu içermektedir.[8]

 

2.1. Küresel Rekabet İndeksi Metodolojisi

WEF ekonomilerin rekabet düzeyini değerlendirirken Küresel Rekabet İndeksi diye adlandırılan, kısa ve uzun dönemde sürdürebilir ekonomik refahı etkileyen bir dizi faktörü, hükümet politikalarını ve ilgili ekonomide yer alan kurumları çeşitli yönleriyle değerlendiren bir indeks kullanmaktadır. Küresel Rekabet İndeksi üç temel ilkeye dayanır. Birinci temel ilke doğrultusunda, Küresel Rekabet İndeksinin hesaplanmasında rekabet edebilirlik açısından 12 ana değerlendirme kriteri tespit edilmiştir. Bu 12 ana değerlendirme kriterin altında 300’ün üzerinde alt kriter bulunmaktadır. Tablo 1’de 12 ana değerlendirme kriteri görülmektedir.[9]

 

Tablo 1: Küresel Rekabet İndeksi Ana Değerlendirme Kriterleri

1. Kurumlar

7. Emek Piyasası Etkinliği

2. Fiziksel Altyapı

8. Finansal Piyasa Yetkinliği

3. Makroekonomik İstikrar

9. Teknolojik Hazırlılık

4. Sağlık Ve Temel Eğitim

10. Piyasa Büyüklüğü

5. Yüksek Öğretim Ve Mesleki Eğitim

11. İş Piyasası Yetkinliği

6. Mal Piyasası Etkinliği

12. Yenilikçilik

Kaynak: The Global Competitiveness Report 2008-2009

Küresel Rekabet İndeksi ölçümlerinde ikinci temel ilke, ülkelerin içinde bulundukları ekonomik gelişme düzeylerine göre gruplandırılmalarıdır. Bu ilkeye göre değerlendirme kapsamındaki ekonomiler, gelişim sürecinin neresinde bulunduklarına göre 3 kategoriye ayrılarak değerlendirilirler. Herhangi bir gelişmişlik düzeyindeki bir ekonomi için uluslararası rekabet edebilirliği önemli ölçüde etkileyen bir kriter, diğer bir gelişmişlik düzeyindeki ekonomi açısından farklı bir etki düzeyine sahip olabilir. Değerlendirme kapsamındaki ülkeler bulundukları ekonomik gelişim düzeyi ve yapısına göre “Faktör Temelli Gelişim Aşaması”, “Verimlilik Temelli Gelişim Aşaması” ve “Yenilikçilik Temelli Gelişim Aşaması” kategorilerine göre sınıflandırılırlar.

Faktör temelli gelişim aşaması en düşük gelişmişlik düzeyi olarak ele alınır. Bu aşamada bulunan ülkelerin temel göstergesi düşük ücret düzeyleridir. Ülkeler hammadde veya teknoloji içermeyen basit üretim mamulleri ihraç ederler. Bu ülkelerde emek faktörü ucuzdur aynı zamanda doğal kaynak yönünden genelde zengin ülkelerdir. Bu düzeyde değerlendirilen ülke ekonomilerinin rekabet edebilirlik düzeylerinin belirlenmesi için Küresel Rekabet İndeksinde kullanılan 12 ana kriterin ilk dördü ağırlıklı olarak göz önüne alınır. Bu değerlendirme kriterleri, ilgili ülkede güçlü kurumsal yapı olup olmadığı, yeterli alt yapı olup olmadığı, istikrarlı makroekonomik yapı olup olmadığı ve yeterli düzeyde sağlık ve eğitim hizmetlerinin sağlanıp sağlanamadığıdır.

Değerlendirme kapsamındaki ülkeler için gelişmişlik düzeyi anlamında ikinci kategori, verimlilik temelli gelişim aşamasıdır. Bu düzeyde değerlendirilen ekonomiler için rekabet edebilirlik anlamında en temel kriter verimli üretim teknolojilerine sahip olup olmadıklarıdır. Mal ve hizmet üretiminin ucuz olmasından ziyade kaliteli mal ve hizmet üretimi, rekabet edebilirlik değerlendirmesinde önem arz eder. Kaliteli mal ve hizmet üretebilmek, verimli mal, hizmet ve finansal pazara sahip olmayı aynı zamanda eğitimli iş gücü ve etkin üretim teknolojilerine sahip olmayı gerektirir.

Son aşama yenilikçilik temelli gelişim aşamasıdır. Bu aşamada ülkeler sadece verimlilik esasına göre değerlendirilmezler. Bu düzeyde değerlendirilen ülkeler verimli üretimin yanında yenilikçilik yani yeni ürün, hizmet ve üretim teknolojileri geliştirme konusunda da değerlendirilirler.

Küresel Rekabet İndeksinin hesaplanmasında rekabet edebilirlik açısından 12 ana değerlendirme kriteri yukarıda sıralanmıştı. Bu kriterler ülkelerin hangi gelişmişlik düzeyinde bulunduklarına göre farklı düzeyde önem arz ederler. Bu 12 ana kriter kendi içinde 3 grup olarak ele alınmıştır. Bu gruplar sırası ile temel gereksinimler grubu, verimlilik arttırıcı faktörler grubu ve yenilikçilik ve kapsamlılık faktörleri grubudur. Bu üç grubu ve hangi gelişmişlik düzeylerini yüksek oranda etkiledikleri Tablo 2’de verilmiştir.

 

Tablo 2: Rekabet Edebilirlik Ölçüm Kriterleri Ve Ülkelerin Bulunduğu Gelişmişlik Düzeyleri İle İlişkileri

Gelişmişlik Düzeyini

Etkileyen Faktörler

Ülkelerin Bulunduğu Gelişmişlik Düzeyleri

Temel Gereksinimler

·                    Kurumlar

·                    Fiziksel Altyapı

·                    Makroekonomik İstikrar

·                    Sağlık ve Temel Eğitim

Faktör Temelli Gelişim Aşaması

Verimlilik Arttırıcı Faktörler

·                    Yüksek Öğretim ve Mesleki Eğitim

·                    Mal Piyasası Etkinliği

·                    Emek Piyasası Etkinliği

·                    Finansal Piyasa Yetkinliği

·                    Teknolojik Hazırlılık

·                    Piyasa Büyüklüğü

Verimlilik Temelli Gelişim Aşaması

Yenilikçilik ve Kapsamlılık

·                    İş Piyasası Yetkinliği

·                    Yenilikçilik

Yenilikçilik Temelli Gelişim Aşaması

 

Kaynak: The Global Competitiveness Report 2008-2009

 

Ülkelerin bulundukları gelişmişlik düzeyi iki kıstasa göre tespit edilir. İlk kıstas ülkenin Kişi Başına Düşen Gayri Safi Milli Hâsıla değeridir. Bu kıstasa ilişkin değerler Tablo 3’de verilmektedir.

 

 

Tablo 3: Ülkelerin Gelişmişlik Düzeyini Belirlemeye Yönelik Kişi Başına Gayri Safi Milli Hâsıla Aralıkları (ABD $)

Ülkelerin Bulunduğu Gelişmişlik Düzeyleri

Kişi Başına GSMH ($)

1. düzey: Faktör temelli gelişim aşaması

< 2,000

1. düzey ile 2. düzey arasındaki ekonomiler

2,000–3,000

2. düzey: Verimlilik temelli gelişim aşaması

3,000–9,000

2. düzey ile 3.düzey arasındaki ekonomiler

9,000–17,000

3. düzey: Yenilikçilik temelli gelişim aşamasındaki ekonomiler

> 17,000

 

Kaynak: The Global Competitiveness Report 2008-2009

 

 

 

Diğer kıstas hangi ülkelerin faktör temelli gelişim aşamasında olduğunu belirlemeye yöneliktir. Bu değerlendirme ülkeden ihraç edilen ürünlerin ne kadarının hammadde veya yarı mamul niteliğinde olduğuna göre yapılır. Eğer değerlendirme kapsamındaki ülkeden yapılan toplam ihracatın %70’inden fazlası hammadde veya yarı mamul niteliğinde ise bu ülke faktör temelli gelişim aşamasında olarak değerlendirilir. Örneğin Türkiye’nin Kişi Başına Düşen Gayri Safi Milli Hâsılası ve diğer kriterler dikkate alındığında verimlik temelli gelişim düzeyinde olduğu görülmektedir.

Değerlendirme kapsamındaki ülkenin hangi gelişim düzeyinde olduğu tespit edildikten sonra rekabet indeksi hesaplanırken kullanılan faktörlerin ağırlıkları bu değerlendirme doğrultusunda yapılır. Yani küresel rekabet düzeyi hesaplanacak ekonomi içinde bulunduğu gelişmişlik düzeyine göre değerlendirilir.

Örneğin Türkiye’ye ilişkin rekabet edebilirlik düzeyinin hesaplanmasında verimlilik temelli gelişim aşamasıyla ilişkili Tablo 2’de gösterilen kriterler değerlendirmede %50 ağırlığa sahiptir. Faktör temelli gelişim aşamasıyla ilişkili kriterler %40 ağırlığa sahiptir. Geri kalan %10’luk kısmı ise yenilikçilik temelli gelişim aşaması ile ilgili kriterler oluşturmaktadır.

Küresel Rekabet İndeksi ölçümlerinde üçüncü temel ilke, değerlendirme kapsamındaki ekonomilerin bir gelişim sürecinden diğer bir gelişim sürecine nasıl geçtikleri ve geçişin hangi düzeyde olduğu ile ilişkilidir.

 

2.2. Küresel Rekabet Raporu ve Krizleri Algılama Yeteneği

Çalışmamızın bu bölümde yukarıda detaylı olarak metodolojisi üzerinde durulan Küresel Rekabet Raporunun küresel krizleri algılaması anlamında değerlendirmesi yapılacaktır. 2001–2008 yılları arasında Dünya Ekonomik Forumunun yayımlamış olduğu Küresel Rekabet İndeksinin ilk 10 sırası yıl bazında Tablo 4’te verilmiştir. Tablo incelenecek olursa son 8 yıl içerisinde A.B.D. genellikle 1. veya 2. sırada yer almış bir tek 2006–2007 yılı değerlendirmesinde 6. sıraya düşmüştür. A.B.D.’nin 2006–2007 Küresel Rekabet Raporunda 6. sıraya gerilemesi bu yılın küresel finansal krizin etkilerinin hissedilmeye başladığı yıl olması itibariyle dikkat çekicidir. Buna rağmen ekonomik krizin etkilerinin arttığı 2007–2008 ve 2008–2009 yıllarında A.B.D. tekrar ilk sıraya yerleşmiştir. 1929 ekonomik buhranından (Great Depression) sonra tarihinde ikinci defa A.B.D.’lerini kasıp kavuran Küresel Ekonomik Krize rağmen bu yıllarda A.B.D. Küresel Rekabet Raporunda ilk sırada yer alması oldukça dikkat çekicidir ve nedeninin sorgulanmasını gerektirir.

 

 

 

 

 

 

 

Tablo 4: Küresel Rekabet Raporu 2001–2008 Yılları Arası Küresel Rekabet İndeksi İlk On Ülke Sıralaması

 

 

2001-2002

2002-2003

2003-2004

2004-2005

2005-2006

2006-2007

2007-2008

2008-2009

1

Finlandiya

A.B.D.

Finlandiya

Finlandiya

Finlandiya

İsviçre

A.B.D.

A.B.D.

2

A.B.D.

Finlandiya

A.B.D.

A.B.D.

A.B.D.

Finlandiya

İsviçre

İsviçre

3

Kanada

Tayvan

İsveç

İsveç

İsveç

İsveç

Danimarka

Danimarka

4

Singapur

Singapur

Danimarka

Tayvan

Danimarka

Danimarka

İsveç

İsveç

5

Avustralya

İsveç

Tayvan

Danimarka

Tayvan

Singapur

Almanya

Singapur

6

Norveç

İsviçre

Singapur

Norveç

Singapur

A.B.D.

Finlandiya

Finlandiya

7

Tayvan

Avustralya

İsviçre

Singapur

İzlanda

Japonya

Singapur

Almanya

8

Hollanda

Kanada

İrlanda

İsviçre

İsviçre

Almanya

Japonya

Hollanda

9

İsveç

Norveç

Norveç

Japonya

Norveç

Hollanda

İngiltere

Japonya

10

Yeni Zelanda

Danimarka

Avustralya

İzlanda

Avustralya

İngiltere

Hollanda

Kanada

 

Kaynak:http://www.weforum.org/en/initiatives/gcp/Global%20Competitiveness%20Report/PastReports/index.htm

 

 

Yukarıda üzerinde durulan sonuçlar göstermektedir ki küresel rekabet gücü ölçümlerinin, yaşanmakta olan küresel kriz ve benzerlerinin öngörülmesinde başarılı olması beklenmemelidir. Tablo 4’te görüldüğü gibi Amerika Birleşik Devletlerinde başlayan küresel ekonomik krize rağmen A.B.D. küresel rekabet gücü değerlendirmelerinde hala en ön sıralarda yer almaktadır. Çünkü Dünya Rekabet İndeksi, anket ve sayısal veriler kullanılarak bir ülkenin rakiplerine kıyasla dünya pazarında ne kadar daha fazla refah yarattığının ölçülmesine dayanmaktadır. Bu nedenle özellikle anket çalışmasında yöneticilerin algılamalarına dayalı olarak ülkelerin sıralaması etkilenebilir. Aynı zamanda unutulmaması gereken bir başka hususta uygulanan metodolojinin uzun dönemli göreceli rekabeti tahmin etmeye yönelik olduğudur.

Ayrıca Küresel Rekabet İndeksinin hesaplaması oldukça detaylıdır. Bundan dolayı küresel rekabet hesaplamasında yer alan bir veya birkaç kriterin ekonomik kalkınma ve refah konularında diğer değerlendirme kriterlerinden daha önemli olduğu anlamında bir şey söylenemez. Bu durum bir bakıma ekonomilerin tüm kriterler açısından değerlendirilmesi anlamında doğru bir yaklaşım olsa da diğer yandan spesifik değerlendirmelerde çok detaylı olduğundan dolayı, ihtiyaca cevap verememektedir. Bizim çalışmamızda gözlediğimiz özellikle vurgulamak istediğimiz en önemli eksiklik budur.

Ekonomistler uzun zamandan beri ülkelerin refah düzeyini nelerin etkilediğini tespit etmeye yönelik çalışmalar yürütmüşlerdir. Günümüzde ekonomilerin refah düzeyini etkileyen birçok faktör üzerinde durulmaktadır. Örneğin eğitim, teknolojik altyapı, makroekonomik istikrar, şeffaf ve iyi işleyen kurumlar, firma yetkinliği, talep durumu, pazar büyüklüğü ve bunlara benzer 350 den fazla değişken ekonomik refah düzeyini etkileyen kriterler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kriterlerin her biri ilgili alanda genel bir değerlendirme yapar. Burada ana nokta, hiçbirinin ekonomik refahı ve ekonominin o anki durumunu tek başına açıklamasının mümkün olmadığıdır. Bu durum hali hazırda yaşanmakta olan finansal kriz ortamında ülkelere ait rekabet edebilirlik değerlendirmelerinde yani Küresel Rekabet İndeksinde, niçin büyük değişimlerin görülmediğini kısmen açıklar.

 

3. 2008–2009 KÜRESEL REKABET RAPORU (GCR) DOĞRULTUSUNDA TÜRKİYE’NİN DEĞERLENDİRMESİ

Türkiye ekonomisi, 24 Ocak 1980 istikrar önlemlerinden bu yana aşamalı olarak uygulamaya konulan mal ticaretini liberalleştirici, 1989’daki finansal düzenlemelerden bu yana da sermaye hareketlerini liberalleştirici politikaların etkisiyle, rekabetçi bir yapıya kavuşmuştur. Aynı zamanda ülkemizin 1987 yılında yapmış olduğu AB tam üyelik başvurusundan sonra iyice alevlenen AB’ne katılma isteği ve buna bağlı olarak gümrük tarifelerindeki indirimler, küresel rekabeti ülkemiz gündemine taşımıştır. AB müzakereler sürecinde karşı karşıya kalınan Kopenhag Kriterleri bir arada değerlendirilmeye başladığından bu olumlu gelişmeler pazar ekonomisinin güçlendirilmesi ve daha liberal bir ekonominin oluşması anlamında temel oluşturmuşlardır. Tüm bu olumlu gelişmeler Türkiye’nin modernleşme ve demokratikleşme çabalarına hız katmış ve ülkenin gelişmesinde katkı sağlamıştır.

Bunun yanında 71 milyon civarındaki nüfus yoğunluğu, Avrupa standartlarına göre düşük kalan Kişi Başına Gayrisafi Milli Hâsıla değeri, ağırlıklı olarak tarım sektörüne bağlı ekonomik yapı, yapısal reform sürecinin devam etmesi ve bunun getirdiği sorunlar dikkate alındığında ülkemizin küresel rekabet edebilirlik boyutunda sıkıntıların yaşanması kaçınılmazdır.

Çalışmamızın bu bölümünde Dünya Ekonomik Forumunun, Küresel Rekabet Gücü raporu kullanılarak Türkiye’nin rekabet gücü anlamında güçlü ve zayıf olduğu konular değerlendirilecektir. Bu anlamda, 2008–2009 yılı Küresel Rekabet Raporu kullanılarak elde edilen, 12 ana değerlendirme kriteri ve ülkemizin bu değerlendirme kriterlerinden aldıkları dereceleri gösteren Tablo 5 aşağıda verilmiştir. Aynı analiz farklı ülke grupları ile veya sadece belirli bir ekonomik, sosyal veya siyasi kriteri değerlendirilerek geliştirilebilir. Bu anlamda çalışma ileride daha kapsamlı veya spesifik bir çerçevede ele alınabilir.

 

 

 

 

Tablo 5: 2008–2009 Küresel Rekabet Raporunda Türkiye’ye Ait Sonuçlar

 

Kriterler

Kurumlar

Fiziksel Altyapı

Makroekonomik İstikrara

Sağlık ve Temel Eğitim

Yüksek Öğretim ve Mesleki Eğitim

Mal Piyasası Etkinliği

Emek Piyasası Etkinliği

Finansal Piyasa Yetkinliği

Teknolojik Hazırlılık

Piyasa Büyüklüğü

İş Piyasası Yetkinliği

Yenilikçilik

Türkiye

80

66

79

78

72

55

125

76

58

15

60

66

 

 

Kaynak: The Global Competitiveness Report 2008-2009

 

 

3.1. Kurumlar

İyi işleyen bir ekonomi için en önemli özelliklerden biri kurumlarının ve kurumsal yapılanmanın sağlıklı olmasıdır. Güçlü kurumsal yapıya sahip bir ekonomide, mülkiyet hakları, yargı bağımsızlığı ve serbest piyasa ekonomisi güvence altında olmalıdır. Ayrıca hükümet politikaları etkin ve şeffaf yürütülmelidir.

Türkiye, Küresel Rekabet İndeksi içinde kurumsal yapılanma anlamında 80. sırada yer almaktadır. Ülkemizde, AB katılım müzakereleri ve Kopenhag kriterlerine uyum çalışmaları doğrultusunda birçok başlık altında iyileştirme çalışmaları devam etmektedir. Örneğin ölüm cezasının kaldırılması, yargı sisteminin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar, azınlıklara sağlanan haklar, insan hakları konusunda sağlanan gelişmeler, sivil toplum kurumlarına sağlanan haklar olumlu gelişmeler olarak göze çarpmaktadır.

Kurumsal yapı, küresel rekabet indeksinde yer alan alt kriterler göz önüne alınarak detaylı olarak değerlendirildiğinde, yapısal reformlarda yaşanan olumsuzluklar, fikri mülkiyet hakları ve telif haklarında yaşanan olumsuzluklar, terör hareketlerinin iş hayatına olumsuz etkisi, hükümet harcamalarındaki savurganlık ve şeffaflık konusunda hükümet politikalarında yaşanan olumsuzluklar dikkat çekmektedir. Tüm bu değerlendirmeler doğrultusunda Türkiye’nin kurumsal yapı ve işleyiş konularında bir dizi iyileştirmeler yapması gerektiği görülmektedir.

 

3.2. Fiziksel Altyapı

Herhangi bir ülkede iyi bir fiziksel alt yapıya sahip olmadan ekonominin iyi işlemesi mümkün değildir. Türkiye, Küresel Rekabet İndeksi içinde fiziksel altyapı anlamında 66. sırada yer almaktadır.

Fiziksel altyapı anlamında Türkiye’nin en zayıf olduğu noktalar limanlar ve elektrik dağıtım alt yapısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'nin adalar dâhil sahil uzunluğu 8.333 kilometredir.[10]  Küresel Rekabet İndeksinde, Türkiye limanların alt yapısı ve işleyişi ile ilgili değerlendirmede 88. sırada yer almaktadır. Limanlarımızın bu durumu ülkemizin deniz taşımacılığında çok geri kalmasına neden olmaktadır. Bu durum sahil uzunluğu 8.333 km olan bir ülke için ekonomik anlamda ciddi bir kayıptır. Limanların iyileştirilmesi veya özelleştirilmesi konusunda yapılacak düzenlemeler, deniz taşımacılığında ülkemiz açısından büyük önem arz etmektedir.

Ülkemiz fiziksel altyapı kriteri açısından istenen düzeyde olmamasına rağmen Küresel Rekabet değerlendirmesinde en iyi durumda olduğu alt kriterler 55. sırada yer aldığı karayollu taşımacılığı, 54. sırada yer aldığı havayolu taşmacılığı ve 53. sırada yer aldığı telekomünikasyon alt yapısı kriterleridir.

 

3.3. Makroekonomik İstikrar

İstikrarlı bir makroekonomik yapının varlığı, ilgili ülkenin rekabet gücü açısından ne kadar önemli olduğu tahmin edilebilir. Ekonomik hayatta, kontrolsüz şekilde yükselip alçalan bir enflasyon altında veya büyük bütçe açıklarının sermayenin maliyetini yükselttiği ve kaynakların yanlış kullanımına sebep olduğu bir durumda, sağlıklı karar almak imkânsızdır. Benzer şekilde Borç Servis Oranı ekonomiyi zorlar düzeye yükselirse, kamu yatırımlarını azaltmayı ve hatta kritik önem arz eden eğitim ve sağlık giderlerinden kısmayı gerektirir ki bu durum direkt olarak ülkenin rekabet edebilirlik düzeyini olumsuz yönde etkiler.

Türkiye makroekonomik istikrar kriterine göre 79. sırada yer almaktadır. Makroekonomik istikrara ilişkin alt kriterlerinden, Türkiye adına en kritik olanı enflasyon değerlendirmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye enflasyon alt kriterinde 107. sırada yer almaktadır. Ülkemizde yıllık enflasyon oranı 2005 yılından itibaren kontrol altına alınmış olmasına rağmen enflasyon alt kriteri oldukça olumsuzdur. Bunun yanında bütçe açığı değerlendirmesinde yine Türkiye indeks içinde 75. sırada yer almaktadır. 2008 senesinde bütçe açığı  %7.53 seviyesindedir.

Bu anlamda Türkiye makroekonomik kırılganlığını azaltmaya yönelik olarak, uluslararası piyasalarda yaşanan faiz oranları ve döviz kurlarındaki dalgalanmalardan etkilenmemesi için borç stokunu azaltma gayetlerini sürdürmelidir. Makroekonomik göstergeler anlamında diğer bir kriter cari açık seviyesidir. Cari açık, yaşanan küresel finansal kriz ve resesyon nedeniyle azalma eğilimine girse de 2008 yılı itibariyle Türkiye’nin cari açık seviyesi 41623 Milyon ABD Dolarıdır. [11]  Türkiye hâlihazırda yüksek düzeyde seyreden cari açık nedeni ile yaşanmakta olan küresel krizin yaratmış olduğu şoklara açık durumdadır.

 

3.4. Sağlık ve Temel Eğitim

Küresel Rekabet İndeksi değerlendirmesinde Türkiye sağlık ve temel eğitim kriterinde 78. sırada yer almaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri kişi başına düşen sağlık giderlerinin uluslararası standartlara göre çok düşük olmasıdır. Özellikle bebek ölüm oranı, bunun en önemli göstergelerindendir. Sağlık kriteri anlamında tüberküloz ve sıtma gibi hastalıkların halen oransal olarak uluslararası standartlara göre yüksek olması emek verimliliğine etki eden diğer faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Temel eğitim anlamında, Türkiye’de ilköğretim düzeyindeki çocukların %89’u ilköğretimi tamamlamaktadır. Bununla beraber bu oran gelişmiş ülkeler veya AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında düşük kalmaktadır. Sağlık ve temel eğitim değerlendirmesi ile ilgili alt kriterlere bakıldığında ülkemiz açısından diğer bir olumsuz tablo eğitim kalitesi ile ilgilidir. İlköğretime ilişkin eğitim seviyesi alt kriterinde Türkiye tüm değerlendirme kapsamındaki ülkeler arasında 91. sırada yer almaktadır. Türkiye’nin eğitim harcamalarına ayırdığı kaynak, Gayri Safi Milli Hâsılasının %7’si düzeyindedir. Buna rağmen Türkiye eğitim harcamaları açısından değerlendirildiğinde Küresel Rekabet İndeksi değerlendirme kapsamındaki tüm ülkeler arasında 90. sırada yer almaktadır. Bununla bağlantılı olarak Türkiye’de okullaşma oranı uluslararası standartlara göre oldukça düşüktür. Genel olarak bu değerlendirme kriteri açısından da ülkemiz başarılı değildir.

 

3.5. Yüksek Öğretim ve Mesleki Eğitim

Küresel Rekabet İndeksi değerlendirmesinde Türkiye yüksek öğretim ve mesleki eğitim kriterinde 72. sırada yer almaktadır. Yüksek öğretim ve mesleki eğitim değerlendirmesi anlamında en düşük değerlendirme kriteri yüksek eğitime devam edebilen genç nüfusun oranıdır. Yüksek eğitim ve mesleki eğitim kalitesinde yaşanan en büyük eksiklik mesleki eğitim ve yüksek eğitimin sanayiden kopuk olması ile ilişkilidir. Bundan dolayı yüksek eğitim ve mesleki eğitim alan gençler sanayinin ve iş hayatının ihtiyaçlarını hem nicelik hemde nitelik anlamında karşılayamamaktadır. Eğitim kurumları ve eğitim programları hem sayı hem kalite anlamında ihtiyaçlar doğrultusunda planlanmamaktadır. Bazı sektörlerde eğitimli iş gücü ihtiyacı çok yüksek iken bu alanlarda eğitim imkânlar azdır. Benzer şekilde bazı sektörlerde de eğitimli işgücü fazlası vardır.

Küresel rekabet indeksinde yer alan, eğitim sisteminin kalitesi ve yüksek teknolojiye dayalı iş ortamında ülke ekonomisinin rekabet edebilirlik düzeyi kriterleri anlamında, ülkemiz oldukça yetersiz görülmektedir. Bu durumunun en önemli nedenlerinden biri öğretim elemanı sayısının azlığı ve kalifiye öğretim elemanının eksikliğidir. Öğretim elemanı sayımızın yetersiz olmasının yanı sıra, öğretim elemanlarının üniversiteler arası dağılımında da dengesizlik vardır.

 

3.6. Mal Piyasası Etkinliği

Herhangi bir ekonomi için iyi organize olmuş fonksiyonel pazarların varlığı, verimliliğin ve gelişimin sürdürülebilmesi bunun yanında doğal kaynakların, emek gücünün ve sermayenin etkin kullanılabilmesinin ön koşuludur. Ülke ekonomileri için mal, emek ve finansal piyasaların etkinliği, ülkenin gelişmişlik düzeyinde alt düzeyden, bir üst düzeye çıkabilmesi için önemlidir. Küresel Rekabet İndeksi değerlendirmesinde Türkiye mal piyasası etkinliği kriterinde 55. sırada yer almaktadır.

Mal piyasası etkinliği anlamında ülkemiz iç piyasada rekabetçi bir ortamın olması, anti tröst yasalarının etkinliği, ticari hayatın serbestliği, yabancıların ticari faaliyetler anlamında mal edinebilmesi, doğrudan yabancı sermayeye sağlanan iş imkânları anlamında nispeten olumlu değerlendirilmektedir.

Ülkemiz mal piyasasının etkinliğini olumsuz etkileyen alt faktörler gümrükle ilişkili prosedür zorunlulukları, mallar üzerindeki toplam vergi yükü, vergilerin kapsamı ve etkisi, müşteri kalitesi ve seçicilik düzeyinin yeterli olmaması olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

3.7. Emek Piyasası Etkinliği

Emek piyasası etkinliği kriterinde tüm değerlendirme kapsamındaki ülkeler arsında ülkemiz 125. sırada yer almaktadır. Bu değer Küresel Rekabet İndeksinde, değerlendirme kriterleri arasında aldığımız en kötü derecedir. Emek piyasası etkinliği konusunda işgören işveren işbirliği alt indeksinde ülkenizin 116. sırada yer almaktadır. Benzer şekilde işten ayrılma tazminatı, kadın çalışanların emek piyasasındaki oranı, ücret ve verimlilik arasındaki ilişki, profesyonel yönetim tarzına inanç alt kriterleri ülkemiz adına olumsuz olarak değerlendirilen diğer kriterlerdir.

Türkiye 2010 yılına kadar, Lizbon kriterlerinde belirtilen %70 istihdam hedefine ulaşmak için 14 milyon yeni iş yaratmak zorundadır. Bu durum emek piyasasında reformu hedefleyen ülkemiz için zorunluluktur. Bu süreçte yeni iş imkânları yaratılması ve yasal olmayan istihdamın azaltılması yönünde çalışılması oldukça önem arz etmektedir.

Bunun yanında emek piyasası düzenlemeleri ve bu alanda yapılması düşünülen reformlar her ülke için oldukça uzun zaman gerektiren, zahmetli süreçlerdir. Küresel rekabet edebilirlik açısından ülkemiz adına üzerinde önemle durulması gereken temel faktörlerden biri emek piyasasıdır.

 

3.8. Finansal Piyasa Yetkinliği

Ülkemiz küresel rekabet raporunda finansal piyasa yetkinliği kriterinde 76. sırada yer almaktadır. Ülkemiz Finansal Piyasa Yetkinliği hususunda finansal piyasalar ile ilgili değerlendirmelerde nispeten başarılı görülmesine rağmen özellikle bankacılık sistemi ile ilgili alt kriterde oldukça kötü durumdadır.

Türkiye Küresel Rekabet Raporunda, finansal piyasa kalitesi ve komplikeliği anlamında 39. sırada, sermaye akımları ile ilgili olarak sınırlandırma olup olmadığına ilişkin alt kriterin değerlendirilmesinde 25. sırada yer almaktadır. Bu sonuçlar ülkemiz adına nispeten olumlu olarak değerlendirilmektedir

Ülkemiz Küresel Rekabet Raporunda, bankacılık sisteminin durumu ve sağlamlığı alt kriterinde 134 ülke arasında 114. sırada yer almaktadır. Bu olumsuz değerlendirme 2001 yılında yaşadığımız bankacılık krizi ve sonrasında bankacılık sisteminde yapılan yasal ve kurumsal düzenlemelere rağmen olumsuz olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

 

3.9. Teknolojik Hazırlılık

Bu kriter ülkelerin rekabet edebilirlik anlamında karşılaştırmasını yapmak için hangi ülkelerin teknolojiyi etkin kullandığını ölçmeye yarar. Teknolojik hazırlılık kriteri sadece teknolojik olarak yeni bir ürün tasarlamak geliştirmek anlamında ele alınmamaktadır. Bu kriter aynı zamanda ülkelerinin karmaşık üretim süreçlerinde teknolojik ürünleri ne oranda kullanmakta olduğu ve bu teknolojik ürünlerin kullanımının ülkeyi rekabet edebilirlik anlamında ne oranda etkilediği ile ilgilidir. Yani teknolojik hazırlılık kriteri ülkelerin teknoloji kullanımını ne oranda içselleştirdiklerini göstermektedir.

Bu kriter anlamında ülkemiz tüm değerlendirme kapsamındaki ülkeler arasında 58. sırada yer almaktadır. Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojileri, güncel hayatta, ekonomik işleyişte ve ülkelerin rekabet üstünlüğü sağlaması anlamında teknolojik hazırlılık kriterleri arasında en önemli değerlendirme kıstaslarından biri haline gelmiştir.

Ülkemiz adına teknolojik hazırlılık kriteri alt kriterleri arasında en düşük olanı, yabancı sermaye yatırımlarının teknoloji transferi sağlaması hususundaki değerlendirmedir. Bu alt kriter değerlendirmesinde Türkiye 86. sırada yer almaktadır. Buda Türkiye’ye Doğrudan Yabancı Yatırım yapan firmaların teknoloji transferi anlamında istenilen düzeyde bir katkısının olmadığı anlamına gelir. Bu durum Türkiye’ye yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımın ağırlıklı olarak, emek yoğun sektörlere ve finansal sektöre yönlendiği ve ileri teknoloji kullanan imalat sektöründe kayda değer bir etkisinin olmadığı şeklinde yorumlanmaktadır. Doğrudan Yabancı Yatırımların seyrine bakıldığında 1995–2004 döneminde yıllık ortalama 1,4 milyar Amerikan Doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Son yıllarda artış gösteren Doğrudan Yabancı Yatırım girişleri, 2005 yılında 10,0 milyar, 2006 yılında 20,0 milyar, 2007 yılında 22, 2 milyar ve 2008 yılında 17,7 milyar A.B.D. Doları [12] seviyesinde gerçekleşmesine rağmen Doğrudan Yabancı Yatırımların ülkemizin teknolojik gelişme düzeyine etkisi istenilen düzeyde değildir.

Teknolojik hazırlılık kriteri anlamında ülkemiz açısından diğer bir zayıf nokta kişisel bilgisayar oranıdır. Ülkemizde kullanılan kişisel bilgisayar sayısının genel nüfusa oranı oldukça düşüktür. Küresel Rekabet İndeksine dâhil tüm ülkeler arasında Türkiye 80. sırada yer almaktadır. Bu değerle bağlantılı olarak internet kullanım oranı da istenilen düzeyde değildir. İnternet kullanım oranı değerlendirmesinde ülkemiz 68. sırada yer almaktadır.

Ülkeniz adına, yeni teknolojilerin kullanımına uygunluk ve firma boyutunda teknoloji içselleştirme anlamında olumlu değerlendirmelerde yok değildir. Bu iki alt kriter değerlendirmesinde ülkemiz sırası ile tüm değerlendirme kapsamındaki ülkeler içinde 45. ve 48. sıralardadır.

 

 

 

3.10. Piyasa Büyüklüğü

Küresel rekabet indeksinde, 71 milyon nüfusa sahip Türkiye piyasa büyüklüğü kriteri değerlendirmesinde birçok AB ülkesi ve aday ülkesinden daha üst düzeydedir. Küresel Rekabet İndeksi değerlendirmesinde Türkiye bu kriter anlamında tüm değerlendirme kapsamındaki ülkeler arasında 15. sırada yer almaktadır. Ülkemizin Küresel Rekabet İndeksi değerlendirmesindeki en yüksek sırada yer aldığı değerlendirme kriteri piyasa büyüklüğüdür.

AB katılım sürecinde piyasa büyüklüğü önemli bir kriterdir. Bu kriter Avrupa Birliğine katılacak ülkenin pazar potansiyeline sahip olması anlamında değerlendirilmektedir. Avrupa Birliğine katılım sürecinde piyasa büyüklüğünün önem arz edebilmesi açısından ülkelerin nüfus yoğunluğunun yanında, ilgili ülkeye ait Gayri Safi Yurtiçi Hâsılada (GSYİH) değerlendirilmektedir.

Nüfusun talep yönünden bir potansiyel oluşturabilmesi için yeterli bir satın alma gücüne sahip olması önemlidir. Satın Alma Gücü Paritesi, ülkelerin karşılaştırılmasında kur farklılıklarından kaynaklanabilecek sakıncaları ortadan kaldırarak, uluslararası anlamda gerçek fiyat ve hacim karşılaştırmalarına olanak sağlar.

 

3.11. İş Piyasası Yetkinliği

Ülkelerin en üst gelişmişlik düzeyi olarak ifade edilen yenilikçilik temelli gelişim aşamasına yükselmeleri için iş piyasasının gelişmiş ve komplike seviyeye ulaşması önemli bir kriterdir. İş piyasasının yetkinliği hem entegre olmuş ve yüksek kaliteli üretim ağlarının varlığına hemde kaliteli firma stratejileri ve uygulamalarının varlığına bağlıdır. Bu anlamda ülkemizin küresel rekabet gücü değerlendirmesinde piyasa büyüklüğü kriterinin ardından en başarılı olduğu ikinci kriter iş piyasası yetkinliğidir. Ülkemiz iş piyasası yetkinliği değerlendirmesinde 134 ülke arasında 60. sıradadır.

İş piyasasının yetkinliği kapsamında ülkemizin en güçlü olduğu konular, ana sektörlerini besleyen yerli tedarikçilerin sayısı ve kalitesinin yeterli olmasıdır. Diğer bir alt kriteri olan üretim süreçlerinin gelişmiş ve komplike seviyeye ulaşması hususunda ülkemiz 56. sırada yer almaktadır. Bu değerlendirmeler göstermektedir ki ülkemizin imalat sanayinde hiçte yabana atılmayacak düzeyde üretim potansiyeline ve kaliteli üretim yapma olanağına sahiptir.

İş piyasası yetkinliği ana kriterinde ülkemiz adına zayıf olarak değerlendirilen alt kriterlerden biri pazarlama gücümüz ve yeterliliğimizin düşük olmasıdır. Bu konuda ülkemiz adına zayıf olarak değerlendirilen diğer bir alt kriter yetki devridir. Bu durum kurumsal işletmelerin oluşması anlamında olumsuzluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

3.12. Yenilikçilik

Genel olarak yeni üretim teknolojileri ve yenilikçi üretim süreçleri geliştirebilme kapasitesine sahip olmak, teknoloji üretme konusunda lider konumunu korumak ve rekabet edebilirlik anlamında başarısını sürdürme arzusunda olan ekonomiler için ön koşul olmaktadır. Ülkemiz yenilikçilik kriterinde tüm değerlendirme kapsamındaki ülkeler arasında 66. sıradadır.

 Yenilikçilik kriterinin alt kriterlerinden olan yenilikçilik kapasitesi değerlendirmesinde ülkemiz 55. sırada ve bilimsel araştırma enstitülerinin kalitesi anlamında 52. sıralarda yer almaktadır. Bu değerlendirme kriterlerinde elde edilen sonuçlar göreceli olarak başarılı olarak değerlendirilmektedir. Benzer şekilde üniversite sanayi araştırma koordinasyonu konusunda ülkemiz 57. sırada yer almasına rağmen daha üst düzeyde olması arzu edilmektedir.

Yenilikçilik kriteri anlamında en olumsuz alt kriter kamu kesiminin teknoloji ürünlerini temin etme hususundaki başarısızlığı ve firmaların araştırma geliştirme çalışmalarına ayırdıkları kaynak miktarının düşüklüğü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu alt kriterler anlamında ülkemiz sırası ile tüm değerlendirme kapsamındaki ülkeler içinde 106. ve 73. sırada yer almaktadır.

 

SONUÇ

Küresel boyutta rekabet avantajı sağlayabilmek öncelikle ülkenin uluslararası rekabet yapısını doğru olarak tanımlamaktan geçmektedir. Bu anlamda küresel rekabet gücü ölçümleri ülkelerin kredibilitesini, gelişmişlik düzeylerini ve küresel anlamda güçlerini ortaya koyan bir değerlendirme aracı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çalışmamızın sonucunda görülmüştür ki küresel rekabet gücü ölçümlerinin yaşanmakta olan küresel kriz ve benzerlerinin öngörülmesinde başarılı olması beklenmemelidir. Çalışmamız sonucunda ilk olarak vurgulamak istediğimiz sonuç budur.

2008–2009 Küresel Rekabet Raporunda ülkemize ait sonuçlara geçersek ülkemiz adına en olumlu değerlendirme kriteri piyasa büyüklüğüdür. Son yıllarda artış gösteren Kişi Başına Gayri Safi Milli Hâsıla değeri de göz önüne alındığında, ülkemiz hem iç hem dış piyasa anlamında büyük ve güçlü bir pazar durumundadır. Ülkemiz adına olumlu değerlendirmelerden biri de firmalarımızın ve reel sektörün durumu ile ilişkilidir. Raporda ülkemizin, çeşitlendirilmiş ve dinamik özel sektör yapısıyla, değişken ekonomik şartlara hızlı uyum yeteneğine sahip olduğu görülmektedir.

Fiziksel altyapı anlamında Türkiye’nin en zayıf olduğu noktalar limanlar ve elektrik dağıtım alt yapısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konularda yapılmakta olan bir kısmı tamamlanmış bir kısmı da devam etmekte olan özelleştirmeler sonucunda ülkemizin rekabet edebilirlik düzeyinin olumlu etkileneceği düşünülmektedir.

2008–2009 Küresel Rekabet Raporunda ülkemiz adına ilköğretimde nitelik ve nicelik anlamında, benzer şekilde yüksek öğretim ve mesleki eğitimde eğitim kalitesi anlamında ciddi sıkıntı olduğu görülmektedir.

Ülkemiz AB katılım sürecinde eğitim alanında da bir dizi çalışmalar yürütmektedir. Bu amaçla, 2002 Kopenhag Deklarasyonunda mesleki eğitim ve öğretimin uygulanması, kalitesi ve çekiciliğinin arttırılmasına ilişkin genel bir strateji geliştirilmiştir. Avrupa yeterlilik çerçevesi kapsamında her ülkenin bir ulusal yeterlilik çerçevesi oluşturması ve bu çerçeveyi Avrupa yeterlilik çerçevesi ile ilişkilendirmesi önerilmektedir. Türkiye’de kurulacak olan mesleki yeterlilik sistemi, Avrupa yeterlilik sistemini esas almak suretiyle, Türkiye’deki özel ve kamu sektörünü uluslararası pazarda rekabete hazırlamaktadır. Bu kurumun oluşmasıyla birlikte eğitim ve iş dünyası arasında bağ güçlendirilmiş olacaktır. Eğitim işgücü piyasasına göre şekillenecek, belgelendirilecek ve de işverenin işgücüne ulaşımı kolaylaşacaktır. Eğitim programları ulusal meslek standartlarına göre oluşturulduğunda işgücünün; uluslararası düzeyde serbest dolaşımı söz konusu olacaktır. Bizde de mesleki eğitim geliştirilmesine dönük olarak, Meslekî Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi (MEGEP) ortak standartlar belirlenmesiyle ilgili olarak yürütülmektedir. [13]

Yüksek Öğretim ve Mesleki Eğitim konusunda diğer bir çalışma 1 Nisan 2004 tarihinden itibaren "tam üye" olarak yürütülmekte olan Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programlarıdır. Ağırlıklı olarak AB fonları kullanılarak yürütülen bu programın ülkemizin yüksek eğitim ve mesleki eğitim kalitesi üzerinde olumlu etkilerinin olduğu ve ilerleyen dönemlerde de bu etkinin artarak devam edeceği düşünülmektedir.

2008–2009 Küresel Rekabet Raporunda ülkemiz emek piyasası etkinliği kriterinde değerlendirme kapsamındaki 134 ülke arasında 125. sırada yer almaktadır. Bu değer Küresel Rekabet İndeksinde değerlendirme kriterleri arasında aldığımız en kötü derecedir. Emek piyasasında ülkenin daha rekabetçi bir yapıya kavuşması için işgücü talebinin küreselleşmiş ve müşteri odaklı ekonominin gereksinimlerine her zamankinden hızlı uyum göstermesi gerektiğinden, esnek çalışma türleri toplumun tamamına yayılmalıdır.

Türkiye, OECD verilerine göre OECD ülkeleri içinde en katı çalışma mevzuatına sahiptir. 4857 sayılı yeni İş Kanunumuzla iş güvencesinin devreye girmesi, Dünya Bankası’na göre bu durumu ülkemiz açısından daha da dezavantajlı ve katı hale getirmiştir. Türkiye’nin mukayeseli çalışma mevzuatı katılık düzeyi ve gelecekte işletmelerin istihdam yaratma kabiliyeti, işçi ve işveren kesimlerinin 4857 sayılı yeni İş Kanun’un öngördüğü esneklik olanaklarından ne derecede yararlanacaklarına bağlıdır. Bunlardan tam yararlanma, istihdamın düzeyini de şüphesiz artıracaktır. Bu anlamda 4857 sayılı İş Kanunu’nun öngördüğü esneklik olanaklarından işçi ve işveren kesimleri en iyi şekilde yararlanmalıdır. AB ülkelerinde olduğu gibi esneklik sağlama çabaları süreklilik kazanmalıdır. Yeni İş Kanunu’nun iş güvencesi hükümleri ve mevcut işsizlik sigortası uygulaması nedeniyle rakip ekonomilere göre çok ağır koşullar içeren kıdem tazminatının işletmeler üzerindeki yükünün hafifletilmesini sağlayacak bir düzenlemeye acilen gidilmelidir.[14]

Küresel Rekabet Raporunda karşımıza çıkan diğer bir olumsuzluk Doğrudan Yabancı Yatırımlar konusundadır. Doğrudan Yabancı Yatırımlar son senelerde artış göstermesine rağmen Doğrudan Yabancı Yatırımların ülkemizin teknolojik gelişme düzeyine etkisi istenilen düzeyde değildir.

Küresel Rekabet Raporunda yenilikçilik kriteri kapsamında önemli bir olumsuzluk fikri mülkiyet haklarının ve patent haklarının korunması konusunda karşımıza çıkmaktadır. Benzer şekilde patent başvuruları hususunda da ülkemiz Küresel Rekabet İndeksi içindeki yenilikçilik kriteri anlamında başarılı değildir. Türkiye’de 1981–2005 yılları arasındaki 24 yıllık dönemde 33 bin 184 patent müracaatı yapılırken, Japonya’da bir ayda yaklaşık 100 bin civarında patent başvurusu yapılmaktadır. Gelişmiş ülkelere göre ülkemizde alınan patent sayısı oldukça azdır. Türkiye, bir yılda tescil edilen patent sayısı bakımından dünyada 50’nci sırada yer alıyor. Bu arada, Türkiye’de alınan her 100 patentin de yaklaşık 96’sını da yabancı kuruluşlar alıyor. Araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yeterince önem verilmemesi ve patent haklarının getireceği yararların yeterince bilinmemesi, ayrıca patent sisteminin önemli öğelerinden biri olan ihtisas mahkemelerinin henüz kurulamamış olması, patent haklarının güçlü bir şekilde korunmasını olumsuz etkiliyor. Patent hakkına tecavüzlerin mahkeme yoluyla engellenememesi, buluş sahiplerinin patent koruması talep etmek için yeni başvurular yapma isteklerini de azaltıyor.[15]

Son yıllardaki politik istikrar ülke ekonomisinin yararına olmaktadır. 2002 yılından itibaren tek partili hükümetlerin oluşması ülkemizde sosyal, politik ve ekonomik istikrar sağlanması anlamında önemli olmuştur. Mart 2009 itibariyle devam etmekte olan IMF stant-by görüşmelerinin kısa sürede sonuçlanacağı yönünde olumlu sinyaller mevcuttur. IMF ile stand-by anlaşmasının imzalanmasından sonra hükümetin küresel finansal kriz sürecinde gevşettiği mali disipline geri döneceği düşünülmektedir. IMF ile yapılacak stand-by sürecinde geri dönülecek mali disiplinin, ülkemizin Bütçe Açığını 2009–2010 bütçesinde %7 seviyesinde, Kamu Net Borç Stoku/GSYH oranını %40 seviyelerinde tutmasına katkı sağlayacağını düşünüyoruz.

Öte yandan ülkemizin hali hazırda içinde bulunduğu birçok makroekonomik olumsuzluklar vardır. Kamu kesimi finansman açıkları fazladır. Cari açık, dış borç yükümüz ve faizleri, finansal açıdan önemli sorundur. Kısa vadeli borçların artışı ve döviz likidite riski önemli düzeydedir. Ülkemiz ekonomisinin hali hazırda karşı karşıya olduğu sorunların üstesinden gelmesi ve mevcut yapının hızlı, sağlıklı ve kalıcı bir büyüme sürecine dönüşmesi için en temel şart küresel finansal krize rağmen kamuda mali disiplinin kesintisiz ve tavizsiz bir şekilde uygulanmasıdır. Finansal kriz dolayısıyla devletin mali disiplini bozarak, piyasalara kaynak aktarması bir noktaya kadar sürdürülebilir ama bunun stand-by anlaşmasından sonra kontrol altına alınması gereklidir.  


KAYNAKLAR

 

1.     Coşkun Can AKTAN ve İ. Yaşar VURAL, Rekabet gücü ve Rekabet Stratejileri, TİSK Rekabet Dizisi:2, 2004, içinde J. Fagerberg, “International Competitiveness”, The Economic Journal. June, No: 98, ve D. Dollar ve Edward N. Wolff, Competitiveness, Convergence and International Specialization. London: The MIT Press, 1995

2.     Coşkun Can AKTAN ve İ. Yaşar VURAL, Rekabet gücü ve Rekabet Stratejileri, TİSK Rekabet Dizisi:2, 2004, içinde G. Hatsaopulos, P. Krugman & L. Summers, “US Competitiveness: Beyond the Trade Deficit”, Science. July, No:241

3.     Coşkun Can AKTAN ve  İ. Yaşar VURAL, Rekabet gücü ve Rekabet Stratejileri, TİSK Rekabet Dizisi:2, 2004, içinde J. Velloso ve P. Des R., “International Competitiveness and the Creation of Enabling Environment”, in: I. Ul Haque (Ed.), International Competitiveness: Interaction of the Public and Private Sectors. Collected Papers from an EDI Policy Seminar Held in Seoul, Republic of Korea, EDI Seminar Series, Washington, D.C.: World Bank, April 18, 1, 1990

4.     Hüner ŞENCAN, Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitim Sorunlar ve Öneriler,  MÜSİAD Araştırma Raporlar, Tavaslı Matbaacılık, 2008

5.     Küresel Rekabet Raporu, 2008,  http://www.weforum.org/pdf /GCR08/ GCR08.pdf (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

6.     Nurettin KALDIRIMCI, Rekabet ve Yönetim İlişkisi, Rekabet Düzenlemeler ve Politikalar Kongresi, Muğla Üniversitesi,  2003

7.     TİSK, 4857 Sayılı İş Kanunu Gerçeği,Yayın No:293, 2008. http://www.tisk.org.tr/   (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

8.     Türk Coğrafya Kurumu, Bölgeler ve İller, 2009. http://www.tck.org.tr/ (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

9.     Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Ödemeler Dengesi Ayrıntılı Sunum, http://www.tcmb.gov.tr/odemedenge/tablo22.pdf (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

10.   Yalın Enstitü Derneği, Global Rekabet Gücü ve Türkiye, Yalın Enstitü Derneği, 2005,  http://www.yalinenstitu.org.tr/makaleler/diger/m007.asp  (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

11.   YASED, İstatistikler, Türkiye’ye Uluslararası Doğrudan Yatırım Girişleri, 2009. http://www.yased.org.tr/webportal/Turkish/Pages/ AnaSayfa.aspx (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

12.   Yusuf BALCI, 2009. Türk Patent Enstitüsü (TPE),  http://www. patentturkiye.com/icerikg.asp?id=634 (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

13.   http://www.weforum.org/en/initiatives/gcp/Global%20Competitiveness %20Report/PastReports/index.htm (Erişim Tarihi: 24.03.2009)



[1] Yalın Enstitü Derneği, Global Rekabet Gücü ve Türkiye, Yalın Enstitü Derneği, 2005,  s.1, http://www.yalinenstitu.org.tr/makaleler/diger/m007.asp  (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

 

[2] Nurettin KALDIRIMCI, Rekabet ve Yönetim İlişkisi, Rekabet Düzenlemeler ve Politikalar Kongresi, Muğla Üniversitesi,  2003,  s.106

[3] Coşkun Can AKTAN ve  İ. Yaşar VURAL, Rekabet gücü ve Rekabet Stratejileri, TİSK Rekabet Dizisi:2, 2004, s.16, içinde J. Fagerberg, “International Competitiveness”, The Economic Journal. June, No: 98, ss.255–258 ve D. Dollar ve Edward N. Wolff, Competitiveness, Convergence and International Specialization. London: The MIT Press, 1995, s.3.

[4] Coşkun Can AKTAN ve  İ. Yaşar VURAL, Rekabet gücü ve Rekabet Stratejileri, TİSK Rekabet Dizisi:2, 2004, s.16, içinde G. Hatsaopulos, P. Krugman & L. Summers, “US Competitiveness: Beyond the Trade Deficit”, Science. July, No:241, s.299

[5] Coşkun Can AKTAN ve  İ. Yaşar VURAL, Rekabet gücü ve Rekabet Stratejileri, TİSK Rekabet Dizisi:2, 2004, s.16, içinde J. Velloso ve P. Des R., “International Competitiveness and the Creation of Enabling Environment”, in: I. Ul Haque (Ed.), International Competitiveness: Interaction of the Public and Private Sectors. Collected Papers from an EDI Policy Seminar Held in Seoul, Republic of Korea, April 18, 1, 1990, EDI Seminar Series, Washington, D.C.: World Bank, s.29-31

[6] Yalın Enstitü Derneği, Global Rekabet Gücü ve Türkiye, Yalın Enstitü Derneği, 2005, s.5,  http://www.yalinenstitu.org.tr/makaleler/diger/m007.asp  (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

 

[7]  Küresel Rekabet Raporu, 2008, s.67, http://www.weforum.org/pdf/GCR08/GCR08.pdf (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

[8] Küresel Rekabet Raporu, 2008, s.67, http://www.weforum.org/pdf/GCR08/GCR08.pdf (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

[9] Küresel Rekabet Raporu, 2008,s.4-7,  http://www.weforum.org/pdf/GCR08/GCR08.pdf (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

 

[10] Türk Coğrafya Kurumu, Bölgeler ve İller, 2009. http://www.tck.org.tr/ (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

[11] Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Ödemeler Dengesi Ayrıntılı Sunum, http://www.tcmb.gov.tr/odemedenge/tablo22.pdf (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

 

[12] YASED, İstatistikler, Türkiye’ye Uluslararası Doğrudan Yatırım Girişleri, 2009. http://www.yased.org.tr/webportal/Turkish/Pages/AnaSayfa.aspx  (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

 

[13]  Hüner ŞENCAN, Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitim Sorunlar ve Öneriler, MÜSİAD Araştırma Raporlar, Tavaslı Matbaacılık, 2008, s.11

 

[14] TİSK, 4857 Sayılı İş Kanunu Gerçeği,Yayın No:293, 2008. http://www.tisk.org.tr/   (Erişim Tarihi: 24.03.2009)

[15] Yusuf BALCI, 2009. Türk Patent Enstitüsü (TPE),  http://www.patentturkiye.com/ icerikg.asp?id=634 (Erişim Tarihi: 24.03.2009)