YIL: 13

SAYI: 154

EKİM 2010

 

önceki

yazdır

 

 

Yrd. Doç. Zübeyir TURAN

 

GÜNÜMÜZDE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE UYGULANAN PARA KURULLARI VE ÖNEMİ


ÖZET

Para kurulu döviz rezervi karşılığı sabit kur üzerinden para çıkaran oldukça basit bir kurumdur. Ortadoks anlamda para kurulu sistemi para arzını katı kurallarla belirler ve hükümetlerin para otoritesi üzerindeki yüklerini neredeyse tamamen kaldırır. Parasal taban, ancak banka sistemi ya da özel sektör ulusal para taleplerini karşılamak için kurula sabit kurdan döviz sattığı zaman artar, özel sektör ödemeler dengesi açığını finanse etmek için döviz satın aldığı zaman azalır. Para kurulu ve hükümetler açık piyasa işlemleri ve reeskont kredisi gibi araçlarla parasal tabanı değiştirerek para politikası yürütemez. Bu sistemde bütçe açıklarının para basarak finanse edilmesi mümkün değildir.

Para kurulu tecrübeleri incelendiğinde, para kurulunun küçük ve açık ekonomilerde ya da ekonomi yönetimine güvenin neredeyse tamamen kaybolduğu ortamlarda başarılı olduğu görülür. Para kurulu, ulusal paraya ve ekonomik politikalara olan güveni, yasal ve geriye dönülmez sabit kur kuralı ile merkez bankasına göre kısa sürede tesis edilebilir. Bu çalışmada para kurulunun gelişmekte olan ülkeler için önemi üzerinde durulmuştur.

ANAHTAR KELİME: Para Kurulu, Sabit Kur, Para Politikası , Gelişmekte Olan Ülkeler.

ABSTRACT

A currency board is a monetary authority whit a mandate to issue domestic currency that can be exchanged for the foreign reserve currency on demand at a fixed exchange rate By foolowing rigid money supply rules, the orthodox currency board severely restricts the power of the gowerment on monetary policy. The monetary base increases only when the private sector sells foreing exchange to the board at a fixed rate to meet its demand for national currency, and it decreases  when the private sectors buys foreing exchange from bord to finance a blance of payments deficit. The board cannot conduct monetary policy by changing the monetary base with traditional tools of monetary policy, such as open market operations and/or credit extension to private or public sector. Under curreney board system, the goverment cannot monatize budget deficits.

A surver of currency board experince in other indicates that it is a suitable solution for small and open economies or for economies where the credibility of the fiscal and monetary authorities has been nearly depleted. This study it has been examined the currency boards important of currency board.

KEY WORDS: Currency Board, Fıxed Rates, Monetary Polıcy, Developing Countries

 

GİRİŞ

Günümüzde Türkiye dahil pek çok ülkenin gündeminde bulunan para kurulu yeni bir düşüncenin ürünü değildir. Çoğunluğu İngiliz sömürgeleri olmak üzere; ABD, Fransa ve İtalya gibi ülkelere ait sömürgeler ile sömürge durumunda olmayan 70’ten fazla ülke veya bölgede uygulanmıştır. Bunlar arasında Mauritis, Irak, Sudan, Ürdün, İrlanda, Arjantin gibi bir çok ülke bulunmaktadır. Günümüzde geçiş ekonomisi uygulayan Estonya ve Litvanya, yüksek enflasyonla mücadele eden Arjantin ve Bulgaristan ile iç savaştan yeni çıkan Bosna Hersek’de para kurulu uygulamaları devam etmektedir.

Oldukça basit bir kurum olan para kurulu, döviz rezervi karşılığı sabit kur üzerinden para çıkarmaktadır. Para kurulu sistemi para arzını katı kurallarla belirler ve hükümetin para otoritesi üzerindeki yetkilerini tamamen kaldırır. Bu sistemde bütçe açılarının monetize (para basarak finanse etmek) edilmesi mümkün değildir. Para kurulu açık piyasa işlemleri ve reeskont kredisi gibi araçlarla parasal tabanı değiştirerek para politikası uygulayamaz. Hiçbir özel veya kamu kuruluşuna kredi veremez. Parasal taban ancak banka sistemi ya da özel sektör ulusal para taleplerini karşılamak için kurula sabit kurdan döviz sattığı zaman artar, özel sektör ödemeler dengesi açığını finanse etmek için döviz satın aldığı zaman azalır.

Para kurulu uygulamasının kendisine has üstünlük ve yetersizlikleri bulunmaktadır. Para kurulunun üstünlükleri arasında; basit ve şeffaf çalışması, makroekonomik disiplini ve ulusal paraya olan güveni kısa sürede sağlayabilmeleri, enflasyon ve faiz oranlarını rezerv paralı ülkeye, dolayısıyla uluslar arası seviyelere yakınlaştırmaları bulunmaktadır. Para kurulunun belirtilen üstünlüklerine karşılık; senyoraj gelirinden mahrum olunması, mali krizler ile iç ve dış ekonomik konjonktüre karşı savunmasız kalınması ve ulusal paranın aşırı değerlenmesi gibi yetersizlikleri söz konusudur.

Türkiye için para kurulu tartışmaları, 1994 yılında yaşanan mali krizden bu yana gündemdeki yerini korumaktadır. Basın, siyasi parti ve akademik çalışmalara konu olan para kurulu veya benzeri bir uygulamanın lehinde veya aleyhinde bir çok görüş ortaya atılmıştır. Türkiye için yapılan para kurulu tartışmalarının çoğunlukla yüzeysel ve olumsuz düzeyde yoğunlaşması, Türkiye’nin enflasyonla mücadelede kullanabileceği önemli bir alternatifi uygulama aşamasına geçmeden dejenere etmektedir.

Bu çalışmada  günümüzde gelişmekte olan ülkelerde uygulanan para kurallarının önemine genel olarak değinildikten sonra, sahip oldukları özellikler itibariyle, Arjantin, Hong Kong, Estonya, Litvanya ve Bulgaristan para kuralları geniş bir şekilde ele alınmıştır.

1. GENEL OLARAK PARA KURALLARI

Günümüzde pek çok ülkede ekonomi politikalarının yüksek enflasyonla mücadele başarısız kalması ile gündeme gelen para kurulu aslında yeni bir düşüncenin ürünü değildir. Para kurulu fikrinin ortaya atılışı, 19. Yüzyılın ilk yarısında İngiltere’de merkezi parasal otoritenin kurulması sırasında geçen tartışmalara kadar uzanır. Bu tartışmalarda, ‘’para ekolü ’’ adıyla anılan grup, İngiltere bankasına ancak elindeki altın ve gümüş rezervleri kadar banknot basma yetkisi verilmesini önermişlerdir. İstenen, o dönemde hükümetin bankası görevini de yerine getirmekte olan İngiltere Bankası’nın karşılıksız banknot çıkarması önlenmektedir. ( Gültekin ve Yılmaz 1996:8 ).

Para kurlu sistemi aradan geçen 150 yıl içinde 70 dolaylarında ülke ve sömürgede uygulanmıştır. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsızlığına kavuşan sömürgelerin hızla terk ettiği para kurlu sistemi, az sayıda ülkede farklı uygulamalara günümüze kadar ulaşmıştır. Hala hazırda para kurulu sistemindeki ülkelerin listesi tabloda 4’de sunulmuştur.   ( Gültekin ve Yılmaz 1996:8 ).

1.1. PARA KURULU SİSMİNİN ÖNEMİ

Bir para sisteminin performansının değerlendirilmesi, paranın işlevlerinin değerlendirilmesi ile başlamalıdır. Bunlar, paranın değişim aracı, bir değer saklama aracı ve bir hesap birimi olarak paranın işlevleridir. Sağlam bir para üç işlevi tatmin edici bir biçimde yerine getirir ve bir piyasa ekonomisinde ona dahil olanların değişime etkim bir biçimde tek elde merkezileştirmelerini ( desentralizasyon ) mümkün kılar. Sağlam bir para olmaksızın, merkezileştirilmiş değişim tam potansiyeline ulaşmaz. Yüksek enflasyona maruz kalmış bir kara merkezileştirilmiş değişimin ve dolayısı ile piyasa ekonomisinin etkinliğini azaltır.

Tablo : II-4  Günümüzde Para Kurulu Sistemindeki Ülkeler

Ülke / Bölge

Kuruluş Tarihi

Nüfus (1994)

Rezerv Para

Arjantin

1991

33.912.994

ABD Doları

Bermuda

1915

61.158

ABD Doları

Brunei

1987

284.663

Sigapur Doları

Cayman Adaları

1972

31.790

ABD Doları

Estonya

1992

1.616.862

Alman Markı

Falkland Adaları

1899

2.261

İngiliz Sterlini

Faroe Adaları

1940

48.427

Danimarka Kronu

Cebelitarık

1927

31.684

İngiliz Sterlini

Hong Kong

1983

5.548.754

ABD Doları

Litvanya

1994

3.848.389

ABD Doları

Bulgaristan

1997

8.400.000

Alman Markı

Cibuti

1949

-

ABD Doları

Bosna-Hersek

1997

-

Alman Markı

Doğu Karayipler

1965

-

ABD Doları

Kaynak: Gültekin,N ve Yılmaz Kamil, “Para kurulu: nedir, ne zaman gerekir?”

TESEV, 1996, S:3

 

Günümüzde, gelişmekte olan ülkelerdeki merkez bankaları tarafından çıkarılan paraların pek çoğu sağlam değildir ve paranın bu üç işlevinden hiç birini tatmin edici biçimde yerine getirememektedir. Bunlar, dış dünyanın kabul etmeye reddettiği yetersiz değişim araçları olup; yabancı yatırım ve ticareti, dolayısıyla milli ekonominin gelişmesine de engellemektedir. Bunlar aynı zamanda sağlam yabancı paralarını illagal bir biçimde kolayca kullanılabildiği durumlarda o ülkede yaşayanları elde tutmaktan kaçındıkları paralardır (Özipek ve Toprak 2001:24).

Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları tarafından çıkarılan paraların çoğu güvenilmezliğe saklama araçlarıdır: Yüksek enflasyon, onların değerini önceden tahmin etmeyi imkansız kılmaktadır. Sonuç olarak bu tür paraların olduğu ülkelerde insanlar sahip oldukları şeylerin değerini kendi ülkelerin parasından daha iyi koruyan değerli malları stoklayarak veya nispeten istikrarları yabancı paraları biriktirerek tasarruf ederler.

Sağlam olmayan paranın mevcut olduğu pek çok ülkede yabancı paraların geniş bir biçimde kullanılması yaygındır. Federal Rezerv Sistemi tarafında yapılan araştırmalarda, Amerikan dolarının %55’inden %70’ine kadarının, Amerikanın dışındaki ülkelerin elinde bulunduğu tahmin edilmektedir. (Özipek ve Toprak 2001:24).

Gelişmekte olan ülkelerde yaşayanların yabancı paraları elde tutmaları, gelişmiş ülkelerin merkez bankaları tarafından nerde ise maliyetsiz olarak basılan kağıt parçalarını sahip olmak için mal ve hizmetlerinden vazgeçmelerini gerektirmektedir. Bu da sağlam olmayan paranın ülkesinden genellikle çok daha gelişmiş ülkelerin sahip olduğu sağlam paranın ülkesine doğru akan ters bir dış yardım biçimi ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerdeki merkez bankaları tarafından çıkarılan paraların çoğu, tatmin edici olmayan hesap biçimleridir: yüksek enflasyon fiyatların yapısını bozar ve iktisadi hesaplamayı çok güç bir hale getirir. Gerçek (Enflasyona ayarlı) fiyatlar, sadece temel teşkil eden arz ve talepteki reel değişim nedeniyle değil satıcıların enflasyonun etkisine tahmin etmekte güçlük içinde olmaları nedeniyle de yaygın olarak düzensiz bir biçimde değişir.

Enflasyon Yüzünden dünya piyasasındaki ihraç ürünlerin rekabet gücüde buna bağlı olarak istikrarsız bir biçimde değişir; Çünkü enflasyon, yerli sanayinin üretim planlaması yapabilmesi ve yabancı para kazanabilmesi güçleştirir. Merkez bankaların itibar kazanması her yerde zordur. Bu zorluk, özellikle gelişmekte olan ülkelerde daha fazladır; Çünkü oralarda merkez bankaları enflasyon için çok güçlü siyasi baskıya maruz kalırlar. Örneğin son 15 yılda, 100’den fazla gelişmekte olan ülke yüksek enflasyon altındayken sadece iki gelişmekte olan ülke, İzlanda ve İsrail enflasyonu tek bir yıl içinde %20’den fazla düşürebilmiştir.(Özipek ve Toprak 2001:69)

Tipik bir merkez bankasının aksine, tipik bir para kurumunun yüksek itibarı vardır. Tipik bir para kurulu sistemi, enflasyonu düşük tutma eğilimdedir, Çünkü onun Rezerv parasının enflasyon oranı düşüktür. Rezerv para üzerinden belirlenen sabit döviz kuruluyla paranın değer kaybetmesi önlendiğinden dolayı, tipik bir para kurulu sistemi faiz oranlarını da Rezerv paraya hakim olan oranlarla benzer seviyelerde tutma eğilimindedir.

Bir para sisteminin itibar derecesi, onunla sürülebilir olan döviz kuru düzenlemesi türünü etkiler. İtibarlı olmayan bir döviz kuru düzenlemesi sürdürülebilir değildir, çünkü ekonomiye yüksek maliyetler yükler.

En esnek olanından en katı olanına kadar mevcut döviz kurlarından başlıca üç ana türün varlığından söz edebiliriz. Bunlar ayarlanabilir-sabit döviz kuru (pegged) bir döviz kurunun, içinde bulunan zamanda, rezerv para anlamında değişmeyen bir oranı söz konusudur; ancak uzun dönemde bu oranın aynı kalacağı garantisini taşımaz. Ayarlanabilir –sabit (pegged) döviz kuru, sabit (fixed) döviz kuruyla karıştırılmamalıdır. Sabit bir döviz kuru süreklidir; olağan üstü durumlarda para otoritesi onu değiştirebilir, ama bunu yaparken, herkes tarafından daha önceden bilinen ve iyi tanınmış kuralları izlemek durumundadır. Dalgalı bir döviz kuru ise herhangi bir rezerv paraya dayanılarak sabit tutulamaz.

Sabit bir döviz kuru ile ayarlanabilir –sabit bir döviz kuru arasındaki temel fark itibardır. Tipik bir merkez bankası, gerçek bir sabit döviz kurunu elinde tutamaz, çünkü itibarı düşüktür. Çok sayıda merkez bankasının gerçekten sabit döviz kurlarını yürütebildikleri tek dönem, “klasik”altın standardı dönemiydi. O zamanlar, merkez bankaları dünya para sistemleri arasında hala azınlıktaydı ve çok sayıda merkez bankası devletlerden ziyade özel girişimlere aitti (Özipek ve Toprak 1994:29)

Ayarlanabilir – sabit döviz kurunun temel amacı, katı bütçe sınırlamalarını daha güvenilir kılmaktır. Katı bütçe sınırlamasının anlamı, iktisadi birimin kazandığından daha fazla harcayamaması ve ödünç aldığından da bunu sübvanse edilemeyen kredi piyasadından almasıdır. Katı bütçe sınırlamalarının tam tersi yumuşak bütçe sınırlamalarıdır. Bu sistemde iktisadi faktörler açığını kapatacak para yardımı alır, böylece kazandığından fazlasını harcayabilir ve sübvanse edilmeyen kredi piyasasından borçlanabilir. Bununla birlikte gelişmekte olan ülkelerde ayarlanabilir –sabit oranlar, genellikle uygulamada, devalüasyonu ve kambiyo denetimini içine alan, yumuşak bütçe sınırlamalarını uygun hale getirmeye ilişkin azalan oranlardır. Ayarlanabilir –sabit döviz kuru uygulayarak ciddi bir itibar elde etmek, tipik bir merkez bankası için yıllar alabilir. Ayarlanabilir –sabit döviz kurumu korumaya yönelik yüksek reel faiz oranları, maliyetlerin yükselmesine neden olur; ki buda, özellikle sermaye –yoğun sanayi ile ihracat sanayinin daha itibarlı para otoritelerinin mevcut olduğu ülkelerdeki rakipleri ile başa çıkabilmelerini güçleştirmesi bakımından zararlıdır. Buna alternatif olarak, bir merkez bankası faiz oranları deneti ve konvertibilitenin sınırlandırılması yoluyla reel faiz oranlarını düşük tutabilir; ancak bu durumda kredi sıkıntısına neden olabilir.

Ayarlanabilir –sabit oranların yürürlükte olduğu ülkelerdeki aşırı değer kazanmış döviz kuru, dış yatırımlardaki ani yükselişten veya daha genel olarak ülkedeki enflasyondan kaynaklanabilir. Ayarlanabilir –sabit döviz kuru uygulayan tipik bir merkez bankası, parasal tabanının yabancı rezervlerinden daha hızlı atışına neden olması bakımından enflasyona eğilimlidir. Bunun sonucu olarak, ülkedeki fiyatların düzeyi yükselir. İthalat daha az pahalı hale gelirken, ihracat yapmak dünya piyasalarından daha pahalı hale geldiğinden dolayı ihracat düşer. İnsanlar daha fazla ithal malı almaya başlamalarından ve döviz spekülatörlerinin yerli paranın devalüe edileceği yönündeki beklentilerinden dolayı merkez bankası yabancı rezervlerini kaybeder. Bu da, merkez bankasını paranın değerini düşürmeye sevk eder. Daha fazla yabancı rezervi kaybetmekten kaçınmak ve ihracatı canlandırmak için, merkez bankası kambiyo denetimi uygulamaya başlar. Bunun alternatifi olarak merkez bankası, döviz kurunu yeterince düşük düzeyden yeniden belirleyerek parayı devalüe edebilir. Böylece bir süre için merkez bankası güvenle enflasyon yaratmaya devam eder.

Sıradan merkez bankalarından daha iyi olan merkez bankaları için dahi, paranın değerini sistematik olarak düşürmeye imkan vermeyen katı bir ayarlanabilir –sabit döviz kurunu (hard peg) sürdürmek güçtür. Katı bir ayarlanabilir –sabit döviz kurunu sürdürmenin güçlüğü, bazı merkez bankalarını sürünen paritelere (crawling peg ) sevk etmiştir (Özipek ve Toprak 2001:31 ). Bir sürünen parite, paranın bir program çerçevesinde sınırlı değer kazanması ve yine değer kaybetmesidir.

Aralarında ortalamanın üstünde iyi olanlarında bulunduğu pek çok merkez bankasının, sabit veya ayarlanabilir –sabit döviz kurunu yürütmedeki eksiklikleri nedeniyle, bir çok iktisatçı onlar için dalgalı döviz kurunun daha iyi olacağını savunmuştur. Bir ayarlanabilir –sabit kur ile kıyaslandığında, dalgalı döviz kurunun merkez bankasının kuruyla ilgili her hangi bir taahhüdünün bulunmaması nedeniyle, daha az itibara ihtiyaç göstermesidir. Merkez bankasının, itibar eksikliğinin döviz kurunu destekleyecek yabancı rezervlerinin kaybına neden olacağına ilişkin bir endişesi ortadan kalkmaktadır. Çünkü döviz kurunun desteklemek gibi bir zorunluluğu yoktur.

Dalgalı kurun diğer bir avantajı, teorik olarak tam konvertibiliteye imkan vermesidir. Bununla birlikte uygulamada, dalgalı döviz kurunu tercih eden ülkelerin çoğu, kambiyo denetimleri yapmaktadır.

Dalgalı kurunda çeşitli dezavantajları vardır. Bunlardan en temel olanı, çıkar gruplarından ve yumuşak bütçe sınırlamalarından yana olan ve kısa vadeli hesaplar yapan hırslı politikacılardan gelen enflasyon yönündeki siyası baskılara karşı koyamamasıdır. 1980’lerin başlarından beri gelişmekte olan ülkelkerin merkez banklarından bazıları, dalgalı döviz kuruyla düşük enflasyonun ve düşük reel faiz oranlarını bütünleştirmeyi başarmışlar, tam konvertibiliteyi gerçekleştirmişlerdir; ancak neredeyse hiçbir gelişmekte olan ülkenin merkez bankası bunu uzun bir zaman biriminde gerçekleştirebilmiş değildir. (Özipek ve Toprak 2001:33)

Dalgalı kurun dezavantajı, reel faz oranlarının yüksek olabilmesidir. Her ne kadar bir merkez bankasının dalgalı döviz kuru uygulaması için fazla itibar gerekmese de, düşük enflasyonla düşük reel faiz oranlarını ve tam konvertibiliteyi bütünleştirebilmesi için yinede ciddi bir itibara ihtiyaç vardır. Reel faiz oranı, muhtemelen düşük itibarlı bir ayarlanabilir –sabit kurun mevcut olduğu durumdaki kadar yüksek olmasa bile, eğer dalgalı kur uygulayan merkez bankasının itibarı düşükse yinede yüksek olacaktır.

Yüksek itibarlı olduğundan dolayı, tipik bir para kurulu gerçekten sabit bir döviz kurunu yürütebilir. Bir para kurulu tarafından yürütülen sabit döviz kuru, tipik bir merkez bankası tarafından yürütülen ayarlanabilir – sabit veya dalgalı döviz kurunun dezavantajlarını bertaraf eder. Tipik bir para kurulu asla yabancı rezervlerin yetersiz kalacağından yana kaygılanmaya gerek duymaz; çünkü bu rezervler, tedavüldeki kağıt ve bozuk paranın % 100’üne veya biraz fazlasına denktir. Döviz kuru da sabit olduğundan, ödünç vericiler ve yatırımcılar rezerv paraya karşı ön gördükleri bir değer kaybı riskinin telafisi olarak yüksek reel faiz oranları talep etme eğiliminde olmayacaklardır. İyi seçilmiş bir rezerv istikrarlı, itibarlı ve tam konvertibil olacaktır. Siyasi risk konusunu bir yana bırakarak sadece döviz kuru riskini göz önüne aldığımızda, ayarlanabilir – sabit döviz kuruna ve tam konvertibiliteye sahip günümüzdeki tipik bir merkez bankası sistemindekiş ve hatta dalgalı döviz kuruna sahip günümüzdeki bazı merkez bankası sistemlerindeki yüksek reel faizin tipik bir para kurulunda söz konusu olamayacağı görülebilir.

Bir paranın değişim aracı olarak yararlılığı, onun konvertibilitesine bağlıdır. Konvertibilitenin anlamı, paranın, yabancı parada dahil olmak üzere yerli ve yabancı mal ve hizmetleri satın alabilmesidir. Konvertibil bir para olmadan insanlar, farklı bölgelerde ve yerlerde para kullanarak alışveriş yapıp piyasa ekonomisini etkin bir biçimde kolaylıkla işletemezler. Tam konvertibiliteye karşı çeşitli argümanlar, her ne kadar tipik bir merkez bankası için geçerli olabilirse de, tipik bir para kuruluna uygulanabilir değildir. Tipik bir para kurulu sisteminde ani olarak yapılan tam konvertibilite itibarlıdır. Sermayenin dışarı kaçmasını değil, ülkeye doğru akmasını teşvik eder. Yabancu yatırımlar iş gücünün, toprağın ve ticareti konu olmayan malların fiyatlarını yükseltse de, eğer bu yatırımlar üretkern bir biçimde kullanılacak olursa; yeni yüksek fiyatlar, ticarete konu olmayan malların yüksek üretkenliğini yansıtacaktır. (Hanke ve Schuler 1994: 69). Para kurulu sisteminin tecrübe edilmesi göstermiştir ki; bu sistemde yabancı yatırımlar, ihracatı rekabet gücünden mahrum kılan ve depresyona neden olan reel döviz kurlarındaki ani ve büyük yükselişlere yol açmaktadır. Tipik bir para kurulu sisteminde ani olarak yapılan tam konvertibilite büyük iflaslar ve krizlere yol açmaktadır: Çünkü tipik bir para kurulu nihai ödünç verici değildir.

Para kurulunun tarihsel deneyimleri, tipik bir merkez bankacılığı sisteminde tam konvertibilite sorunlarının, tam konvertibiliteden çok merkez bankasından kaynaklandığından yönündeki görüşü desteklemektedir. John Maynard Keynes tarafından planı yapılan ve Kuzey Rusya’da 1918’den 1920’ ye kadar mevcut olan para kurulu, açıldığı günden irtibaren, hatta Rusya‘nın iç savaşın ortasında olduğu günlerde bile tam konvertibiliteyi muhafaza etmiştir (Hanke ve Schuler 1994: 70).

Tipik bir merkez bankası tarafından çıkarılan bir paranın istikrar ve itibar eksikliği ile sınırlandırılmış konvertibilitesi, hükümetin bütçe açıklarını kapatma görevine tabi olmanın bir sonucudur. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda finans piyasaları gelişmemiş olduğundan dolayı, bu piyasaların hükümet borçlarını karşılıyabilmesi, buna zorlansalar bile, düşük düzeydedir. Bu durumda hükümetin bütçe açıklarını finanse edebilmesinin ana yolu olarak enflasyon katmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde merkez bankaları ihtiyari para politikası konusunda dar bir haraket alanına sahiptirler; çünkü bütçe açıklarını finanse etmek için yeterli miktarda enflasyon yaratması gerekir. Gelişmekte olan ülkelerde merkez bankalarının ve bankacılık sisteminin hükümetin finansmanına tabi kılınması, finans sistemlerinin geri aşırı düzenlenmiş ( baskı altında ) ve ekonomik byümeyi desteklemek için tasarrufları etkin bir biçimde harekete geçirme konusunda yetersiz halde bırakmaktadır.

Tipik bir para kurulu hükümetin veya devlet teşebbüslerinin harcalamalarını finanse edemez; çünkü onlara ödünç para veremez. Hükümetin bütçe açıklarını finanse edemez ve dolayısıyla para sistemini bütçe açığı finansmanına tabi kılmaktan uzak durur.

Bir para kurulu ihtiyari para politikasını yürütemez. Dolayısıyla onun politikası esnek değildir. Ancak para kurulunun esnek olmayışı bir dezavantaj olmaktan çok, ihtiyari para politikasının ekonomiyi destabilize edici etkilerinden korunmaya ve ücretleri ve fiyatları esnek olarak güçlendirme eğilimlidir.

Para kurulu, hükümetin toplum tarafından arzu edilmeyen bir yüksek enflasyon vergisi olarak iktisadi özgürlükleri ihlal etmesini önleyen bir tür parasal anayasadır. Bir para kurulu, hükümetin bütçe açıklarını finanse edemeyeceğinden dolayı para kurulu sisteminin tam bir düşük enflasyonlu mali anayasa içerimi vardır.

1.2. ARJANTİN PARA KURULU SİSTEMİ

Arjantin, para kurulu sistemine geçmeden öncesine ve sonrasında makro ekonomik durumu yönünden ele alınmıştır. Para kurulu sisteminin Arjantin ekonomisi üzerindeki olumlu ve olumsuz yönü incelenmiştir.

1.2.1. PARA KURULU ÖNCESİNDE ARJANTİN’DEKİ EKONOMİK DURUM

Arjantin, petrol fiyatlarında 1973 yılında yaşanan ani yükseliş ve 1982 yılında yaşadığı dış borç krizi ile, Latin Amerika ülkeleri arasında en sorunlu ülke konumuna gelmiştir. Bu sorunlara paralel olarak, 1960-1969 yılında %23 ve 1970-1979 döneminde %133 oranında seyreden enflasyon oranı, zamanla kontrolden çıkmaya başlamıştır. Bu durum 1985-1989 döneminde uygulanan bir çok istikrar paketlerine rağmen değişmemiş, hatta daha kötüleşmiştir. Tablo 5’de görüleceği üzere, 1982 yılında %165 olan enflasyon oranı, 1985 yılında önemli sıçrama yaparak % 672’ye yükselmiştir. 1985’de uygulanan istikrar önlemleri ile geçicide olsa önemli bir düşüş gösteren oran, 1989 yılında %3000’lere kadar yükselmiştir.

Yıl

Enflasyon oranı

Yıl

Enflasyon Oranı

1960-69

23

1985

672

1970-79

133

1986

90

1980

101

1987

131

1981

105

1988

343

1982

165

1989

3070

1983

343

1990

2312

1984

627

 

 

Kaynak: Akyazı, Haydar, “Para kurulu ve Türkiye’de uygulanabilirliği üzerine Bir Araştırma”, Türkiye Bankalar Birliği, 1999,s: 113

Arjantin’de yaşanan hiperenflasyonla mücadelede, iktidara gelen hükümetlerin başlıca amacı olmuştur. Bu çerçevede 1985 yılından itibaren enflasyonla macadele etmek üzere ardı ardına birçok istikrar paketi yürürlüğe konulmuştur. Bunlardan en önemlisi, 1985 yılında uygulamaya konulan “Austral Planı” olmuştur. Austral Palanı’nın dayandığı üç temel unsur şu şekilde sıralanabilir:

-                Merkez bankası kaynaklarının kullanılmaması,

-                Ücret ve fiyatların dondurulması ve döviz kurunun sabitleştirilmesi,

-                Yeni para birimi olarak kabul edilen Australın Pesosu’nun yerini alması.

Australın Planı’nın başlangıçta sıkı bir şekilde uygulanmasıyla, enflasyon oranlarında önemli düşüşler sağlanmıştır. Ancak plan gereğince uygulanması gereken sıkı para politikasının zamanla gevşetilmesi ve ücret ile fiyat dondurulmasının kaldırılması sonucu enflasyon tekrar yükselmeye başlamıştır. Bundan sonra da enflasyonla mücadelede uygulamaya konulan planlar birbirini izlemeye başlamıştır. Nitekim Ağustos 1986, Ocak 1987, Ekim 1987 ve Ağustos 1988 yıllarında değişik planlar uygulanmış, fakat enflasyonun önlenmesinde kayda değer hiç bir gelişme sağlanamamıştır. Bunun temel nedeni, uygulanan proğramlarda seçilen politikalar arasında uyumsuzluğun olmasıdır. Örneğin 1985 yılında uygulanan Austral Planın’da; ücretlerin ve fiyatların dondurulması, döviz kurunun sabitlenmesi ve bütçe harcalamalarının kısıtlanması amaçlanmasına karşılık gevşek para politikaları takip edilmiştir. Benzer şekilde 1986 ve Ocak 1987’deki planlarda da sıkı para politikasının uygulanması amaçlanmışken, kamu harcalamaları gevşetilmiştir. Bunun yanısıra kur çıpasının yeterli para ve mali sınırlamalarla desteklenmesi, mali hesaplardaki geçici veya iç faktörlere dayalı düzelmelere güvenilmesi, temel mali reformlar uygulanmayarak kısa vadeli çözüm arayışlarına gidilmesi ve söz konusu politikalara eşlik edecek özelleştirme, dış ticaretin liberalleştirilmesi gibi yapısal reformlara gidilmemesi de yaşanan başarısızlıkta rol oynamıştır. Enflasyonla mücadelede uygulanan bir çok heterodoks istikrar politikalarına rağmen ( Heterodoks istikrar politikasında, toplumsal anlaşma çerçevesinde fiyatların ve fiyat artışlarının en azından bir bölümünün dondurulması söz konusudur. ) Enflasyonla mücadelede istenen başarının sağlanamamış olması, halkın hem hükümete hem de başta merkez bankası olmak üzere, politika uygulayıcı olan diğer kurumara karşı olan güvenin kaybolmasına neden olmuştur ( Akyazı 1999: 155 ).

Hiperenflaston ve getirdiği dolarizasyon süreci, reel para ( M1= vadesiz mevduatlar) talebini hızla azaltmıştır. Parasal taban azalırken senyoraj gelirleri düşmüş, bütçe açıklarının monetizasyonu daha da zorlaşmıştır. 1985 Temmuzunda yürürlüğe giren Austral planı öncesinde üç yılın ortalama senyoraj geliri GSYİH’nın %7.8’i iken, Austral Planı sonrasında bu oran %4.8’e düşmüştü. Para talebindeki daralma aynı zamanda Merkez Bankası’nın parasal büyüklükler üzerindeki kontrolünü kaybetmesine ve para politikalarının etkinliğini yitirmesine de neden olmuştur. Bütün gelişmeler, ekonominin yönetiminden sorumlu kişilere bir anlamda artık, denizin bittiği göstermiştir ( Gültekin ve Yılmaz 1996: 21 ).

1989 yılında Cumhur Başkanı seçilen Peronist aday Carlos Menem popilist bir mesajla seçimi kazanmasına rağmen iş başına gelir gelmez hiç beklenmedik bir dönüşle istikrar tedbirlerini yürürlüğe koymuştur. 1980’lerde ortalama % 9 civarında gerçekleşen bütçe açığı, 1990’da %5.8’e düşürülmüştü, ancak bu aşırı enflasyonun tamamen kontrol altına alınmasına yetmemiştir. Ocak 1992’de Domingo Cavallo’nun Ekonomi Bakanlığı’na atanmasından sonra ekonomik reform sürecinde yeni bir ekonomik sürece geçilmiştir. Enflasyonla mücadelede inanırlığın ve itibarın önemini kavrayan hükümet, para kurulu sistemine geçerek halka, özel kesime ve yabancı yatırımcılara inandırıcı bir mesaj vermiştir. Yeni düzenlemeyle artık Merkez Bankası basit ve şeffaf kurallarla çalışacak ve kesinlikle bütçe açıklarına finansman sağlamayacaktı. Para kurlu sistemine geçmekle hükümet sadece bütçe disiplini konusundaki kararlılığını sergilemekle kalmıyor, aynı zamanda disiplinin kalıcılılığının gerekli kurumsal şartını da yerine getirmiş oluyordu. (Gültekin ve Yılmaz 1996: 22).

Tablo: II-6 Arjantin’in 1990-94 Yılları Arası Ekonomik Göstergeleri

 

 

1990

1991

1992

1993

1994

GSMH (milyar dolar)

 

141.1

189.6

228.5

255.4

283.2

GSMH Büyüme Oranı

 

0.1

8.9

8.7

6.0

7.1

Enflasyon (Tüketici fiyatları

-yıllık ortalama)

2.3

171.0

24.9

10.6

4.1

İhracat (milyon dolar)

 

12,354

11,918

12,235

13,090

15,739

İthalat (milyon dolar)

 

4,077

8,276

14,872

16,786

21,544

Cari denge (milyon dolar)

 

-4,552

-672

-6,664

-7,288 -

10,074

Rezevler (Altın hariç milyon

dolar)

4,592

6,085

9,990

13,791

13,800

Toplam dış borç (Milyar dolar)

60.9

63.7

65.0

68.0

74.5

Borç servis oranı

 

39.0

36.3

28.5

21.8

Döviz kuru (peso: dolar)

 

0.488

1

1

1

1

Îhracat/GSMH (%)

 

8.74

6.29

5.35

5.13

5.56

İthalat/GSMH (%)

 

2.88

4.36

6.51

6.57

7.61

İhracat+İthalat/GSMH (%)

 

11.62

10.65

11.86

11.70

13.1*6

Kaynak:Economist Intelligence Unit (EIU) Reports, çeşitli sayılar;Gültekin,N ve Yılmaz Kamil/Tara kurulu: nedir,ne zaman gerekir?" TESEV,1996, S: 3

1.2.2 .  ARJANTİN'DE  PARA  KURULU  ÖNCESİNDE  ALINAN İSTİKRAR ÖNLEMLERİ

Arjantin, para kurulu sistemine geçmeden önce mali ve parasal reformları içeren çok önemli istikrar önlemleri yürürlüğe koymuştur. Arjantin ekonomisinin yemden yapılanmasının mimarı olarak kabul edilen dönemin maliye bakam Cavallo'nun ifadesi ile Arjantin'de yaşanan mucizenin iki önemli nedeni vardır. Birincisi, her istikrar paketinin olmazsa olmaz öğesi olan mali reformlar ve ikincisi de para kurulu ile uygulanan ve tam konvertibiliteyi garanti eden para politikasıdır. 1989 yılında Carlos Menem başbakan seçildiğinde, Arjantin ekonomisi oldukça kötü durumdaydı. Menem inanılmaz reformlar yaparak 1990'h yıllarda Arjantin ekonomisini düzlüğe çıkarmıştır( Hamke ve Sciraier 1994: 405 ).

On yıldır süren ekonomik istikrarsızlık, hiperenflasyon, dış borç krizi, halkın hükümetlere ve devlet kurumlarına karşı güvensizliği ve ülke geneline yayılan yolsuzluk gibi birçok sorunun çözümüne yönelik geniş kapsamlı istikrar paketlerini ele almıştır. Bu çerçevede ekonomik sistemin yeniden organizasyonunu sağlamak üzere; dış ticaret, özelleştirme, kamu sektöründe bürokrasinin azaltılması, vergi reformunun sağlanması ve yeni bir parasal sisteme geçilmesi gibi çok geniş kapsamlı bir istikrar önlemleri paketi hazırlanarak uygulamaya başlanmıştır. Geniş kapsamlı reform paketinin bir ayağım, dış ticaretin liberalleştirilmesini sağlamaya yönelik önlemler oluşturmuştur. Örneğin otomobil endüstrisi, tekstil ve kağıt sektörü dışındaki dış ticaretle ilgili bütün kotalar kaldırılmış, tarife dışı engeller azaltılmış ve ihracatı engelleyici nitelikteki bütün vergiler ve düzenlemeler önemli ölçüde kaldırılmıştır. Arjantin; Brezilya, Paraguay ve Uruguay ile gümrük birliğini oluşturmayı amaçlayan "Marcosur" antlaşmasını imzalamasıyla, ihracatla ilgili işlemlerde önemli ölçüde liberalizasyona giderek, yeni piyasalara girme şansını elde etmiştir (Akyazı 1999: 116 ).

Arjantin'de uygulamaya konulan istikrar paketinin diğer bir ayağım özelleştirme oluşturmaktadır. Özelleştirme programında; telekomünikasyon, hava yollan, petrol, petro-kimya, su ve enerji gibi bir çok alanda faaliyet gösteren devlet şirketlerinin özelleştirilmesi öngörülmüştür. Bu kapsamda devlet telefon şirketi (Entel), havayolları (Aerolineas Arjantinas), iki televizyon istasyonu, uzun mesafeli kargo hizmetleri, savunma sanayi, elektrik dağıtım şirketi, limanlar ve petrol şirketi gibi bir çok şirket özelleştirmiştir. Uygulanan özelleştirme programı sonucu, 1994 yılma kadar devletin sağladığı hizmetlerde %50 oranında bir azalma sağlanmıştır. Yine özelleştirme sayesinde özel sektörün önündeki en büyük engel olan ve yolsuzluklarla iç içe girmiş bulunan devlet kuruluşlarının özel sektöre devri ile verimlilikte önemli artışlar sağlanmış, yatırımlarda da hızlı artışlar gerçekleştirilmiştir. Böylece hem elde edilen büyük hacimli sermaye geliri ile hem de yaratılan yeni vergi potansiyelleri ile bütçe dengesinde de önemli iyileşmeler gözlenmiştir ( Akyazı 1999; 116 ).

Uygulamaya konulan reform paketinin diğer bir parçasını, vergi yasalarıyla ilgili düzenlemeler oluşturmuştur. Bu kapsamda 1990 yılında vergi kayıplarım önlemek üzere vergi cezalarım artıran yasa Parlamento'dan geçmiştir. Ayrıca, mal ve hizmet alım satmamda KDV uygulaması yürürlüğe konulmuştur. Vergi yönetimi ve etkinliği, Dünya Bankası'nın yardımları ile önemli ölçüde artırılmıştır. Nitekim 1991 yılında KDV'de dolar bazında kata varan artışlar sağlanmıştır. Yine Dünya Bankası'nın yardımları ile kamu sektörü yeniden düzenlenmiş ve buralardaki istihdam %20 oranında azaltılmıştır. Kamu harcamalarına disiplin getirilmiş, sosyal hizmetlerle ilgili harcamalar da taşra teşkilatlarına yaygınlaştırılmıştır (Hanson 1993; 43).

Alman bütün bu önlemlere rağmen, halkın devlete olan güveni başlangıçta henüz tam olarak sağlanamamıştır. Bunun temel nedeni, geleneksel olarak sürüp giden zayıf finansal yapının, hükümetlerin kredibilitesini ortadan kaldırımsıdır. Alınan önlemler sayesinde bütçe açıklarının düşmeye başlamasına rağmen, halkın enflasyon beklentisi hala yüksek düzeylerde seyretmiştir. Bu problemin çözümü için de parasal sistemle ilgili önemli politika değişikliklerinin zorunlu olduğu görülmüştür( Akyazı 1999: 117 ).

1.2.3. ARJANTİN'DE PARA KURULU UYGULAMASI

Nisan 1991 yılında faaliyete başlayan Arjantin para Kurulu; mevcut Merkez Bankası'nın para kurulu şeklinde faaliyette bulunabilecek bir yapıya dönüştürülmesiyle oluşturulmuştur. Başka bir ifade ile merkez bankası fonksiyonu ve para kurlu özelliklerini bir arda taşıyan ara bir kurum ortaya çıkarılmıştır. Sahip olduğu özellikleri itibariyle Arjantin Para Kurulu, Ortodoks anlamda bir para kurulu olmasında da öte, "yarı para kurulu" şeklinde olmadığını da savunmaktadırlar. Örneğin HANKE; Arjantin'deki para kurulunun yapısı itibariyle, merkez bankası fonksiyonlarının belli sınırlayıcı bir para kurulu olmadığını savunmuştur (Hanke 1998: 5D), Ancak literatüre bakıldığında iktisatçıların önemli bir kısmının uygulamadan para kurulu olarak bahsettikleri görülmektedir.

Arjantin Para Kurulu'nu oluşturan "Konvertibilite Kanunu'na göre, Arjantin'in eski para birimi olan Australın değeri 10.000 Austral=lABD Dolan şeklinde belirtilmiştir. 1992 yılında da Australdan dört sıfır atılarak oluşturulan yeni para birimi Pesonun değeri de, 1 Peso= 1ABD Dolan şeklinde belirlenmiş ve bu kur uygulamaya devam etmektedir. Kurul, ilke olarak herkesle işlem yapabilmekteyse de, uygulamada sadece finansal kurumlar ve döviz büfeleri bu işlemleri yapmaktadır. Kurul, parasal tabanın tamamı için dış varlıklar, altın ve ABD Dolarına endeksli devlet tahvili şeklinde %100 oranında karşılık rezervi bulundurmak zorundadır. Başlangıçta devlet tahvillerinin miktarının toplam karşılıklarının 1/3'ünü (%33) aşmaması öngörülmüşse de, günümüzde bu oran %20 ile sınırlandırılmıştır. Yasal olarak dış varlıkların oranının en az %66 olması şeklinde bir zorunluluk mevcut ise de, uygulamada bu oranın çok daha yüksek düzeylerde gerçekleştiği görülmektedir. Örneğin 1996 yılı sonunda oran %95 civarında gerçekleşmiştir( Akyazı 1999:118 ).

Arjantin Para Kurulu'nun portföyünde devlet tahvili bulunması özelliği, onu Ortodoks para kurulu uygulamalarından ayırmaktadır. Böylece hükümetin bu oran karşılığında finanse edilmesi ve iç ve dış şokların neden olabileceği bir mali kriz durumunda, mali sisteme likidite sağlanabilmesi amacıyla kullanılabilmektedir. Nitekim 1994 yılında Meksika'da başlayarak Arjantin'e sıçrayan ve literatürde  "tequila etkisi" olarak bilinen mali kriz sırasında, Arjantin Para Kurulu bu oram %5'ten %20'ye çıkararak mali sistemde istikrarı sağlamayı amaçlamıştır. Bundan sonra da oran %20 olarak sınırlandırılmıştır. Arjantin Para Kurulu'nun sahip olduğu bu özellik, para kururu sisteminin bir özelliği olan sıkı para politikasına kısmen de olsa esneklik kazandırmaktadır ( Akyazı 1999: 118 ).

Konvertibilite kanununa göre, zorunlu hallerde sabit döviz kuru ve rezerv parayla ilgili düzenlemelerin sadece Arjantin Parlamentosu tarafından yapılması mümkündür. Bu şekilde bir düzenlemenin altında, halkın para otoritesine ve parasal sisteme olan güvenini artırma düşüncesi yatmaktadır. Ayrıca döviz kurunun anayasal bir teminat ile sabitleştirilmiş olması, yerli paraya karşı muhtemeler bazı spekülasyonların önlenmesi açısından da büyük önem taşımaktadır. Ancak bunun ne derece mümkün olabileceği tartışmalı bir durumdur. Nitekim Meksika Hükümeti'nin 1994 yılı sonuna kadar para birimi pesoyu devalüe etmesinin ardından ülkeden başlayan kısa vadeli yabancı sermaye kaçışı, kısa süre içerisinde Arjantin'e de sıçramıştır. Bunun yanısıra mevduat bankalarından büyük miktarlarda mevduat çıkışı olmuştur. Arjantin hükümeti, döviz kurunu sabit tutmak amacıyla 16 milyar dolara yakın olan rezervlerini, üç ay gibi kısa süre içerisinde 10 milyar dolara kadar azaltmak zorunda kalmıştır. Aynı şekilde Arjantin mali sistemi, mevduatlarının %18'den fazlasını kaybetmiştir. Bütün bu olumsuz gelişmeler, halkın ve yabancıların döviz kuru sisteminde muhtemel bazı olumsuz gelişmelerin olabileceğini beklemeleri neticesinde gerçekleşmiştir.

Merkez bankaları kar amaçlı kurumlar değillerdir. Temel fonksiyonları ulusal paranın iç ve dış değerini korumaktır. Benzer şekilde para kurulları da kar amaçlı kurulmazlar. Temel görevleri, belirlenen sabit döviz kuru üzerinden yerli parayı rezerv paraya karşılık olarak piyasaya sürmek olan para kurulları, bu faaliyetleri karşılığında elde ettiği dış varlıkları çeşitli şekillerde değerlendirirken önemli oranda gelir elde etmektedirler. Arjantin Para Kurulu da, bu şekilde elde ettiği karların bir kısmım ihtiyat amacıyla rezerv fonuna aktarırken, kalan kısmını da hükümete devretmektedir ( Akyazı 1999: 119 ).

Para kurulu sisteminde, güçlü bir bankacılık sisteminin önemi büyüktür. Merkez bankasından sağlanan likidite imkanların iyice daraltılması nedeniyle, yaşanacak bir mali kriz durumunda bankacılık sektörü krizlere karşı daha hassas duruma gelmektedir. Bu nedenle mali sitemin güvenliğini sağlamaya yönelik olarak, zorunlu likidite uygulaması ve bankacılık sektörünün güvenliği için fonların oluşturulması gibi önlemler alınmıştır. Bankacılık sektörünün yeniden yapılanması sonucu, para kurulundan önce 168 olan banka sayısı, birleşme veya faaliyetine son verme gibi uygulamalarla 1994'de 119'a kadar düşmüştür. Bu gelişmelerden sonra mevduat ve kredi hacminde önemli artışlar gerçekleşmiştir ( Akyazı 1999: 119 ).

1.3. HONG KONG PARA KURULU SİSTEMİ

İkinci dünya savaşından 1960'lı yılların sonuna kadar geçen dönemde sömürgelerin çoğu bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır. Sömürgecilik döneminin bir kurumu olarak görülen para kurulları da bu değişimden etkilenmişlerdir. Bağımsızlığına yeni kavuşan ülke yöneticileri, para kurullarının rezervlerini İngiliz menkul kıymetlerine yatırmasını sömürgelerden emperyalist devlete kaynak transferi olarak görmüşlerdir. Yeni antiemperyalist yönetimler, para kurullarını kısa sürede kaldırarak yerine ekonomik gelişmeye büyük katkısı olacağım düşündükleri merkez bankalarını kurmuşlardır. İkinci Dünya savaşı sonrası para kurulları birçok eski sömürgelerde terk edilirken, diğer ülkeler yarımda Hong Kong ve Singapur'da terk edilmemiştir ( Gültekin ve Yılmaz 1996: 14 ).

 

 

 

Tablo:II-7 Hong Kong ve ABD'de 1954-1990 Yıllan Arasında Enflasyon Oran(Yıllık Tüketici Fiyat Endeksindeki % Değişme )

 

Yıllar

HK

ABD

Yıllar

HK

ABD

Yıllar

HK

ABD

1954

-2.3

0.4

1964

3.1

1.3

1974

14.6

11.0

1955

-3.3

-0.3

1965

0.4

1.7

1975

2.7

9.1

1956

3.4

1.5

1966

2.6

3.0

1976

3.8

5.7

1957

0.5

3.4

1967

6.3

2.8

1977/1978

5.6/5.8

6.5 / 7.7

1958

-1.9

2.7

1968

2.4

4.2

1979/1980

11.7/14.8

11.3/12.5

1959

8.0

0.9

1969

3.5

5.4

1981/1982

13.8/10.6

10.3/6.2

1960

-3.9

1.5

1970

7.1

4.9

1983 / 1984

9.9/8.5

3.2/4.3

1961

0.9

1.1

1971

3.5

4.3

1985/1986

3.5/3.2

3.6/1.9

1962

-1.8

1.1

1972

6.1

3.3

1987/1988

5.3/7.4

3.7/4.0

1963

2.3

1.2

1973

18.2

6.2

1989/1990

9.7 / 9.7

4.8/4.0

 

 

 

 

 

 

Ortalama

5.3

4.4

Kaynak: Hanke and Schuler "Currency Boards For Devoloping Countries:A Handbook",ICS Press,San Francisco, 2000: 6 )

Hong Kong, para kurulu sistemine 1935 yılında geçmiştir. Para kurlu istemi, 1845 yılından beri faaliyetini sürdüren bankaların yerini almıştır. Hong Kong 1935 yılına kadar gümüş standardındaydı, bir çok ülke strandardını tercih edip geçiş yaparken Hong Kong gümüş standardını tercih edip geçiş yaparken Hong Kong gümüş standardında ısrar etmiştir (Schuler 1992: 56 ).

Hükümet, kamulaştırılan gümüş karşılığında faizsiz borç senedi vermiş ve üç ticari bankaya, borç senetleri karşılında banknot çıkarma yetkisi vermiştir. Bu arada kamulaştırılan gümüşler, rezerv olarak tutulmak amacıyla yeni kurulan kambiyo fonuna devredilmiştir. Hong Kong Para Kurulu Sistemi'nde bankaların kambiyo fonunda munzam karşılık tutma zorunluluğu yoktu. Hong Kong Kambiyo Fonu, sabit döviz kuru uygulamakla yükümlü olmasına karşın bir para kurulu gibi çalışmalarım sürdürmüştür ( Gültekin ve Yılmaz 1996:15 ).

 

                     Tablo:II- 8 1966-1991 Yılları Arası Hong Kong Milli Gelir Artışı

 

Yıllar

Kişi Basma GSMH (HK$)

Değişim

    (%)

 

Yıllar

Kişi Basma GSMH (HK$)

Değişim

    (%)

1966

12,030

-

1979

25,138

5.9

1967

11,960

-0.6

1980

27,014

7.5

1968

12,087

1.1

1981

28,858

6.8

1969

13.320

10.2

1982

29,169

1.1

1970

14.236

6.9

1983

30.544

4.7

1971

14,965

5.1

1984

33,205

8.7

1972.

16,296

8.9

1985

32,913

-0.9

1973

17,853

9.6

1986

36,111

9.7

1974

17,659

-1.1

1987

40,943

13.4

1975

17,396

-1.5

1988

43,965

7.4

1976

20,134

15.7

1989

44,756

1.8

1977

22,229

10.4

1990

45,962

2.7

1978

23,744

6.8

1991

47,348

3.0

 

 

 

 

Ortalama

5.7

Kaynak: Schuler ,Kurt, "Currency Boards", Mason Üniversity,1992,s: 62

Başlangıçta kambiyo fonunun elinde bulunan gümüş rezervleri tedavüle çıkan paranın % 155'ünü karşılamıştır. Zaman içinde, kıymetli madenler yerine İngiliz Sterlini rezerv para olmuştur. Ancak ikinci Dünya Savaşı sonrasında sterlin iki kez devalüe edilmesinin ardından kambiyo fonu, 1972 yılında Hong Kong Dolarını İngiliz Sterlini'nden ayırarak Amerikan Dolarına bağlamıştır. 1972 yılındaki bu önemli değişikliğin ardından Fon, para kurulu sistemi için ilerde önemli sorunlara yol açabilecek uygulamalara başlamıştır. Fon, ticari bankalara Hong Kong Dolan karşılığı borç senedi vermeye başlamıştır. Sonuçta, Hong Kong dolarının kambiyo fonunun toplam rezervleri içindeki payı zamanla ciddi bir artış göstermiştir. Fon bununla da yetinmemiş para kurulu prensiplerinde daha da uzaklaşarak, borç senetleri satışından elde ettiği Hong Kong dolarlarım, yerel bankalarda mevduat olarak saklamaya başlamıştır. Bu uygulama para arzını hızla genişletti ve bu durum Hong Kong'un para kurulu istemim 1973 yılında kadar fiili olarak terk etmesine kadar sürmüştür. Sabit döviz kuru politikası da bırakılmıştı. 1973'ten 1983'e kadar geçen süre zarfında, kambiyo fonu para kurulundan çok para politikalarından sorumlu bir merkez bankası gibi çalışmıştır.

Hong Kong'un para kurulu sisteminden ayrılışı, ekim 1983'de İngiltere ve Çin arasında koloninin geleceği ile ilgili görüşmelerin tıkanmasıyla başlayan borsa krizine kadar sürmüştür. Borsanın çöküşü ve Hong Kong dolarının Amerikan doları karşısında ciddi bir değer kaybına uğraması sonucu, Hong Kong yeniden para kurulu sistemine dönmüştür. 1983'de para kurulu sistemine geri dönen Hong Kong Hükümeti, zaman içinde tekrar sistemden uzaklaşmaya başlamıştır. Fon, 1988'den sonra yemden para politikası yürütecek yetkilerle donatılmıştır. Piyasadaki faiz oranlarının hareketliliğini azaltmak için hükümet 1988 yılında kambiyo fonuna açık piyasa işlemlerini yürütme yetkisi vermiştir. Bu gelişmeler, 1990 yılında piyasaya üç aylık hazine bonoları sürme yetkisinin verilmesi ve 1993 yılında yaratılan Piyasadaki Nakit Akışım Ayarlama Mekanizması ile bankaların kambiyo fonundan kısa dönemli borçlanmasına imkan sağlanması ile devam etmiştir. Bu gün Hong Kong kambiyo Fonu'nun, genişletilen yetkileriyle geleneksel para kurulundan çok, bir merkez bankasına dönüştüğü söylenebilir ( Gültekin ve Yılmaz 1996: 16 ).

1.4. SİNGAPUR PARA KURULU SİSTEMİ

Singapur'un para kurulu deneyimi Birinci Dünya savaşı öncesine kadar uzanmaktadır. Singapur, 1967'de bağımsızlığına kavuşuncaya kadar bir İngiliz sömürgesi olan Boğazlar Yerleşimi'nin bir parçası olarak kalmıştır. Boğazlar Yerleşimi, para kurulu 1938 yılında Malaya'yi da içine alacak şekilde genişlemiştir. Yapılan anlaşma uyarınca, para kurulunun elde ettiği karlar iki sömürge yönetimi arasında paylaşılacaktı. Merkezi Singapur'da olan para kurulu, rezervlerinin tamamım Londra'daki bankalarda tutmaktaydı. Boğazlar Yerleşimi ve Malaya para kurulu sistemi, Malaya'nın 1963'de bölgedeki diğer adalarla birleşerek bağımsız Malezya Cumhuriyeti'ni kurana kadar sürmüştür. Malezya 1967 yılında merkez bankası sistemine geçerken, bağımsızlığım ilan eden Singapur, para kurulu sisteminde kalmıştır.

Tablo:II- 9 Singapur, Malezya ve ABD'de 1950-1990 Yılları Arası Enflasyon Oranlan ( Tüketici Fiyat Endeksindeki Yıllık Ortalama Değişme )

Yıl

Singapur

Malezya

ABD

Yıl

Singapur

Malezya

ABD

1961-62

0.4/0.5

-0.2/0.1

1.1/1.1

1977-78

3.2/4.8

4.8/4.9

6.5/7.7

1963-64

2.2/1.6

3.1/-0.4

1.2/1.3

1979-80

4.0/8.5

3.7/6.7

11.3/13.5

1965-66

0.3/2.0

-0.1/1.0

1.7/0.3

1981-82

8.2/3.9

9.7/5.8

10.3/6.2

1967-68

3.3/0.6

4.6/-0.2

2.8/4.2

1983-84

1.2/2.6

3.7/3.9

3.2/4.3

1969-70

-0.2/0.4

-0.4/1.8

5.4/5.9

1985-86

0.5/1.4

0.4/0.7

3.6/1.9

1971-72

1.8/2.1

1.6/3.2

4.3/3.3

1987-88

0.5/1.5

0.9/2.0

3.7/4.0

1973-74

26.2/22

10.6/17.3

6.2/11.0

1989-90

2.4/3.4

2.8/-

4.8/5.4

1975-76

2.6/-1.9

4.5/2.6

9.1/5.7

Ortalama

2.8

2.5

3.4

Kaynak: Schuler,Kurt, "Currency Boards", Mason Üniversity,1992,s: 68

TabloII- 9 Singapur ve Malezya'nın bazı ekonomik göstergelerini mukayese etmektedir. Cari işlemler dengesi ile para arzındaki değişikliklerin pozitif yönde olmadığı gözlemlenmektedir. Para arzındaki değişme ile bütün ödemeler dengesi arasındaki ilişki pozitiftir fakat rijit değildir: rezerv paradaki artışı doğru bir şekilde tahmin edebileceğimiz tam bir katsayı yoktur ya da bütün ödemeler dengesindeki artışı tahmin edebileceğimiz ayrıntılı bir katsayı yoktur ( Schuler 1992: 67 ).

Singapur hükümet 1971’de, para kuruluna ilaveten Para İdaresi’ni kurmuştur. Para kurulu ile aynı kurumsal yapı ve yönetimi paylaşan Singapur Para İdaresi'ne para kurulundan farklı olarak para politikalarını yürütme yetkisi verilmiştir. Bu iki başlı kurumsal yapı günümüzde de faaliyetini sürdürmektedir. Singapur 1973 yılında alışılmamış bir uygulamaya giderek, Singapur Dolarım Amerikan Dolan karşısında dalgalanmaya bırakmıştır. Serbest döviz kuru sistemine rağmen Singapur Para Kurulu, Amerikan Dolan, Sterlin ve değerli madenlerden oluşan rezervleri ile tedavüldeki Singapur Doları'nın tamamım desteklemeye devam etmiştir ( Gültekin veYılmazl996: 15

Tablo:II- 10 1971-1989 Yıllan Arası Singapur ve Malezya'da Kişi başına GSMH ve Bütçe Dengesi

Yıl

Singapur Kişibaşma GSMH Artışı (%)

SingapurGSMH (%) İçindekiBütçedengesi

MalezyaKişibaşına GSMH Artışı (%)

GSMH (%)çindeki Bütçe dengesi

1971-72

10.8/20.8

0.6/1.3

19.7/15.2

-7.8 / -9.2

1973-74

25.3/5.3

-1.0/1.6

25.4/6.7

-5.6 / -6.0

1975-76

5.5/1.8

0.9 / 0.2

-0.8/1.7

-8.5/-7.1

1977-78

7.3 / 15.5

1.0/0.8

8.8/10.5

-8.6 / -7.6

1979-80

12.9/10.0

2.3/2.1

11.0/6.4

-7.9/-13.3

1981-82

9.7 / 4.2

0.7/3.4

-1.5/1.8

-19.1/-17.9

1983-84

8.3/6.0

1.8/4.1

4.1/4.3

-13.1/-8.9

1985-86

-5.8/1.7

2.1/1.5

-10.1/-10.5

-7.4 / -

1987-88

13.3 /14.6

-2.7/7.1

-7.7 / -4.3

- / -

1989

11.5

-4.9

-

-

Ortalama

8.5

0.9

-

7.1

Kaynak: Schuler,Kurt, "Currency Boards", Mason Üniversity,1992,s: 71

1.5. ESTONYA PARA KURULU SİSTEMİ

Sovyetler Birliği'nin 1990'li yılların başından itibaren dağılma sürecine girmesiyle birlikte bağımsızlıklarım kazanan eski sosyalist ülkeler, Pazar ekonomisine geçiş sürecinde önemli reformlar yapmak durumunda kalmıştır. Bu ülkelerden; Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Ukrayna, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan gibi ülkeler kendi merkez bankalarım kurmuşlardır. Litvanya ve Estonya ise para kurulu sistemine geçmişlerdir (Akyazı 1999:258). 1990 Eylül'ünde Berlin duvarının yıkılmasıyla başlayan sosyalist sistemden Pazar ekonomisine geçiş süreci, eski sosyalist ülkelerin beklemedikleri pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Özellikle eski Sovyet Cumhuriyetleri Pazar ekonomisinin gerektirdiği kurumlardan ve deneyimlerden yoksundular. Geçiş dönemini uzun süreli bir ekonomik krize girmeden aşmak, yeni kurumlan hızla hayata geçirmekle mümkündü. Böyle bir ortamda, Pazar ekonomisine geçişte, para kurulu gibi basit kurallarla çalışan şeffaf kurumlar önemli rol oynayabilirdi. Bu tür kurumlar yeni oluşturulan devlet yapısı içinde mali disiplini sağlamanın yanısıra, değişmeyen kurallarla çalışan bir model rolü de üstlenebilirdi ( Gültekin ve Yılmaz 1996: 17 ).

Tablo:II-ll Estonya'nın Para Kuruluna Geçtikten Sonraki Makroekonomik Göstergeleri ( 1992-1998 )

 

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

GSMH'daki Artış %

-14.2

-8.5

-1.8

4.3

3.9

10.6

4

Ortalama Enflasyon %

1076

89.8

48

29

23

11

6.5

Ödemeler Dengesi, %/ GSMH

v.y*

1.3

-7.1

-4.7

-9.2

-12

-8.6

Devlet Bütçesi,

-0.8

-0.7

1.3

-1.2

-1.5

2.3

-0.3

Nominal GSMH ( dolar )

1.04

1.64

2.28

3.54

4.37

4.63

5.19

*v.y: veri yok

Kaynak: Korhonen,Likka, "Currency Boards inBaltic Countries:What Have We Learned?",BOFİT, 1999,s: 39

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra kendi parasına sahip olan ilk ülke Estonya olmuştur. Estonya Rusya'mn kullanmış olduğu para birimini terk ederek kendi para birimi olan kron'u kullanmaya başlamıştır. Estonya yönetimi uzun süren müzakerelerden sonra para kurulu sistemini benimsemeye karar vermişlerdir. Bu kararın alınmasında; Estonya'nın yeni bir ülke olması, paraya itibar kazandırma ve kırılgan bir yapıda olan ekonomiye dinamizm kazandırmak gibi faktörler etkili olmuştur ( Korhonen 1999: 15 ). 20 Haziran 1992'de ruble para alanını terk ederek kendi ulusal parası olan kronu piyasaya sürerek Estonya  yönetimi, yabancı yatırımcılar için sorun olan döviz kuru riskini asgariye indirmek amacıyla sabit döviz kuru uygulamasına geçmiştir (Gültekin ve Yılmaz 1996: 17). Önce kronun değeri 10 Rus rublesine eşitlendi daha sonra, para reformunu gerçekleştirerek Estonya kronu'nu 1 DEM = 8 EEK ( 1 Mark 8 krona eşit olacak şekilde eşitlendi ) olarak eşitlenmiştir ( Korhonen- 1999; 16 ).

Tablo:II- 12 Estonya'mn 1992-1994 Yıllan Arası Ekonomik Göstergeler

 

 

1992

1993

1994

GSMH ( milyon dolar )

1,067

1,530

2,414

Nüfus ( milyon )

1.54

1.50

1.50

GSMH Büyüme Oranı (%)

-23.3

-2.1

4.7

Enflasyon ( Tüketic fiyatları Yıllık Ortalama )

1,069.3

89.4

47.7

İhracat ( milyon dolar )

438

813

1,427

İthalat (milyon dolar )

525

958

1,816

Cari denge ( milyon dolar )

34

24

-389

Döviz kuru (EEK:dolar )

12.65

13.24

12.98

İhracat/ GSMH (%)

41.04

53.12

59.11

İthalat/ GSMH (%)

49.19

62.60

75.23

İhracat+ithalat / GSMH (%)

90.23

115.72

134.34

Kaynak: Gültekin, N ve Yılmaz Kamil,"Para kurulu: nedir,ne zaman gerekir?

TESEV,1996, S: 3

Sabit döviz kuru politikası tek basma makroekonomik disiplinin sağlanmasında yeterli olmamış, bütçe disiplininin sağlanabilmesi için kurumsal değişikliklere ihtiyaç duyurmuştur. Estonya, para kurulu sistemine geçerek, sabit döviz kurunu rezervlerle garanti altına almıştır. Aynı zamanda parasal sistemi politik etkilerden koruyacak yasal yapıyı oluşturmuştur. Estonya Bankası'nın kurumsal yapısı ana hatlarıyla 1844'den sonra kısa bir süre İngiltere Bankası'nda yürürlükte olan yapıya benzemiştir (Gültekin ve Yılmaz 1996s 18 ).

Rezerv para olarak başlangıçta ECU düşünülmüş ise de; bunun tek bir para bilimine endekslemeye göre daha az anlaşılır olması ve rezerv yönetimi konusunda yaratacağı sorunlar dikkate alınarak, güçlü ve istikrarlı bir para birimi olan Alman markı seçilmiştir. Çünkü Alman Markı istikrarlı bir para birimi olduğundan, rezerv para biriminden kaynaklanan muhtemel şokların Estonya ekonomisi üzerindeki etkisinin asgariye indirilmesi mümkün olmuştur. Estonya Para Kurulu, parasal tabana karşılık %100 rezerv para bulundurmak zorundadır. Karşılık olarak büyük miktarlarda altın rezervi ile, Alman Markına endeksli ve faiz getirişi olan dış varlıklar tutulmaktadır ( Akyazı 1999: 120 ). Estonya'nın karşılık olarak tuttuğu altınları bulması zor olmamıştır. Sovyetler Birliği'nin Estonya'yı işgalinden hemen önce, Estonya Bankası 11 ton civarındaki altını Batı ülkelerindeki merkez bankalarına yatırmıştır. Mart 1992'de Estonya Bankası, İngiltere Bankası'ndaki altınlarının 4.8 tonluk kısmını geri almıştır. Diğer merkez bankalarındaki altınların geri alınmasıyla 1992 yılı sonuna kadar Estonya Bankası'nın toplam rezervleri 310 Alman Markına yükselmiştir Korhonen 1999: 16 ). Böylece toplam rezervlerin yaklaşık %60'ı altın %40'ı da bankanın portföy yatıranları ve diğer yabancı paralardan oluşmuştur (Akyazı 1999: 120).

Tablo:II- 13 Para Kuruluna Geçişten Sonra Estonya, Litvanya ve Letonya'daki Bankaların Durumu

Yıllar

Estonya

Litvanya

Letonya

1992

43

52

27

1993

22

61

27

1994

22

55

27

1995

16

40

16

1996

15

33

12

1997

12

31

11

1998

6

28

12

Kaynak: Korhonen,Likka, "Currency Boards inBaltic Countries:What Have

We Learned?",BOFİT, 1999,s: 39

Arjantin Para Kurulu sisteminde olduğu gibi, Estonya Para Kurulu sisteminde de prensip olarak herkes para kurulu ile işlem yapmak hakkına sahip iken, uygulamada sadece bankalar Alman Markı ve Kronunun konvertibilitesi için para kuruluna müracaat edebilmektedirler. Her ne kadar vatandaşların para kurulu ile işlem yapmalarına izin verilmişse de, zaman içinde Estonya Kronuna olan güven arttığından bu uygulamaya son verilmiştir. Yine Arjantin Para Kurulu sisteminde olduğu gibi belirlenmiş olan sabit döviz kuru ve karşılıkla ilgili kurallarının değiştirilmesi, sadece Parlamento tarafından gerçekleştirilebilmektedir.

Estonya Para Kurulu, faiz gelirleri şeklinde elde etmiş olduğu senyoraj gelirinden karşılıkları tamamlayan miktardan fazlasını Estonya Bankası'nın Bankacılık bölümüne aktarmaktadır. Bankacılık bölümü de, mali kriz gibi durumlarda, kendisine aktarılan rezervlerle sınırlı olmak üzere en son ödünç veren kurum olma fonksiyonunu yerine getirmektedir ( Akyazı 1999: 121).

Para kurulu sisteminde faizlerin piyasa tarafından belirlenmesi esas olduğundan, Estonya para kurulu sisteminde ne açık piyasa işlemleri ne de güdümlü faiz politikası ile faiz oranlarının etkilenmesine izin verilmektedir. Bununla birlikte para politikası aracı olarak zorunlu karşılık oranı uygulaması mevcuttur. 1994 ve 1995 yıllarında olduğu gibi, zorunlu karşılık oranlarının azaltılmasıyla mali krizlerden bankaların en az derecede etkilenmesine çalışılmaktadır. Bankacılık sektörüne bu kolaylıklar sağlanırken, ne para kurulunun ne de Bankacılık bölümünün hükümete veya herhangi bir kuruma kredi açması söz konusu değildir ( Akyazı 1999: 121 ).

Estonya, bağımsızlığım kazanmadan önce Ruble alanında bulunduğundan, yeni parasal sisteme geçildiğinde halkın ve işletmelerin elinde bulunan Rubleler ile Ruble cinsinden ücretler, fiyatlar, borçlar ve banklarda bulunan tasarruf mevduatlarının 1Kron =10 Ruble üzerinden değiştirilmesine izin verilmiştir. Değiştirme işlemlerinin Temmuz 1992 yılında durdurulmasından sonra, Kron Estonyada tek yasal ödeme aracı olarak dolaşımda kalmıştır (Hanke ve Shuler 1994: 49 ).

1.6. LETONYA PARA KURULU SİSTEMİ

Letonya, bağımsızlığım kazandıktan sonra ekonomik reformlara, özerk bir merkez bankası kurarak başlamıştır. Letonya, para kurulu sistemini destekleyecek döviz rezervleri olmadığı için esnek kur ( önceleri tamamen serbest daha sonraları ise kontrollü ) ve sıkı para politikaları ile istikrarı sağlama yolunu seçmiştir.

Estonya ve Letonya’da benzer makroekonomik politikalar farklı kurumsal yapıda uygulanmasına rağmen, 1995 ortalarına kadar iki ülkedeki fiyat hareketlerinde büyük benzerlikler vardır. Her iki ülkede de, istikrara politikaları ve yeni para otoritelerinin kurulmasıyla, ruble yerine geçen ulusal paraya olan güven artmış, buna paralel olarak, döviz rezervleri de ciddi bir artış göstermiştir. 1994 yılı sonuna kadar parasal taban ve geniş anlamda para arzındaki aylık artışlar %3 ile % 5 arasında tutulmuştur. Estonya'da 1992 yılında %950 olan yıllık tüketici fiyatları enflasyonu, Mayıs 1995'de %27'ye düşmüştür. Letonya'da 1992'de %951'lik oran Mart 1995'de %28.5'e düşmüştür. Para teorisi bize, para kurulu siteminin ve sıkı para politikası yürüten bir merkez bankasının enflasyonunun düşürülmesinde aynı sonucu alabileceğini göstermiştir ( Gültekin ve Yılmaz 1996: 19 ).

Tablo:II-14 Letonya 1992-1998 Yılları Arası Ekonomik Göstergeler

 

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

GSMH'daki Artış %

-34.9

-14.9

0.6

-0.8

3.3

8.6

3.6

Ortalama Enflasyon %

951.2

108

35.9

25

17.6

8.4

4.7

Ödemeler Dengesi, %/ GSMH

1.7

6.9

-2.4

-3.6

-7.0

-6.4

-11.5

Devlet Bütçesi,

-0.8

0.6

-4.1

-3.5

-1.4

1.3

0.1

Nominal GSMH ( dolar )

1.5

1.69

3.65

4.43

5.13

5ç64

6.40

Kaynak; Korhonen,Likka, "Currency Boards inBaltic Countries:What Have

We Learned?",BOFİT,1999,s: 42

1.7. LITVANYA PARA KURLU SİSTEMİ

Litvanya Parlamentosu Aralık 1991'de parasının güvenilirliğini arttırmak için para kurulu sistemine geçme yönünde bir takım ön hazırlılar yapmış ancak politik baskılar nedeniyle bir türlü para kurulu sistemine geçiş sağlayamamıştır. Litvanya Estonya gibi Rusya para birimi olan Leva alanım terk ettikten sonra kendi para birimleri olan Litas'a Mayıs 1992'de geçmiştir.

Haziran 1993'te resmi para birimi olarak kabul edilen Litas artış resmen kullanıma girmiştir. O dönme itibariyle Litvanya'daki enflasyon oram diğer Baltık Ülkelerininkine göre oldukça yükselti. Agustos 1993’de Litas 1 ABD Doları 4 Litas Olacak şekilde sabitlenmiştir. Artık Litvanya resmen para kurulu sistemine girmiştir. 1994'te Litvanya Banka’sına da yabancılar 810 milyon dolara yükselmiştir. Bu tutar GSMH'nm %7 sini oluşturmaktaydı ( Korhonen 1999: 17 ).

Tablo:II-15 Litvanya 1992-1998 Yıllan Arası Ekonomik Göstergeler

 

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

GSMH'daki Artış %

-37.7

-17.1

-11.3

2.3

4.7

7.3

5.1

Ortalama Enflasyon %

1020

410.4

72.1

39.5

24.7

8.9

5.1

Ödemeler Dengesi, %/ GSMH

10.6

-3.3

-2.2

-10.3

-9.3

-10.3

-12.1

Devlet Bütçesi,

0.5

-4.3

-5.4

-4.5

-4.0

-2.4

-6.0

Nominal GSMH ( dolar )

1.910

2.66

4.71

5.94

7.89

9.59

10.6

Kaynak: Korhonen,Likka, "Currency Boards inBaltic Countries:What Have We Learned?",BOFİT9 1999,s: 39

           1.8. BULGARİSTAN PARA KURULU SİSTEMİ

Bulgaristan, 1991 yılından itibaren uygulamaya başladığı piyasa ekonomisine geçiş sürecinde 1996 yılı sonuna kadar bir türlü istediği sonucu alamamıştır. Piyasa ekonomisine geçiş süreci için 1991 yılında uygulamaya koyduğu geniş hacimli makroekonomik stabilizasyon programı, yeterli rniktar da dış finansmanın sağlanamaması, programlardaki hedefler arasında uyumsuzluk bulunması ve banka sisteminin yeterince güçlü olmaması gibi nedenlerle, bir süre, için başarılı sonuçlar elde edememişse de, sorunların çözümünde yeterli olmamıştır ( Akyazı 1999:125 ).

1996 yılma gelindiğinde ise ekonomik ve mali kriz kaçınılmaz hale gelmiştir. 1996 yılında GSMH %9 oranında azalmış, enflasyon %310'a yükselmiş ( Haziranl997'de enflasyon oram % 500'lerde iken Mart 1997'de ise bu oran yaklaşık %2000'lere kadar ulaşmıştır), bütçe açığı GSMH'nin %10'unu geçmiş ve yabancı para cinsinden mevduatlar %300 artmıştır. Diğer bir ifade ile ülke parası Levadan hızlı kaçış başlamıştır(Gulde 1999:36).

Tablo:II-16 Bulgaristan'ın Para Kurulunu Benimsemesinin Öncesinde ve Sonrasında Makroekonomik Göstergeler (%)

Makroekonomik göstergeler

1995

1996

1997

1998

Reel GSMH'daki artış

2.1

-10.9

-6.9

3.5

Enflasyon

32.9

310.8

2,040.4/578

1.0

Mali denge(GSMH içindeki % payı )

-6.4

-13.4

-2.1

1.3

Banka finansmanında Mali denge

4.9

14.5

-3.2

-0.3

Para arzındaki artış

50.5

92.4

780.0

9.8

Yabancı Para miktarındaki artış

5.1

-45.4

-32.3

2.8

Altın dahil yabancı Rezervler (milyon dolar )

1,546.0

781.0

2,474.0

3,056.0

Bulgaristan Ulusal Bnk. Bankalardaki kredisi

-7.8

122.4

4.5

-36.6

Nominal faiz oram

19.4

116.6

0.03

0.38

Döviz kuru ( Lev/ABD$)

70.7

487.4

1,021.9

1,675.1

Döviz kuru( Lev / DEM )

49.3

313.4

1,000.0

1,000.0

Kaynak: Gülde, Anna-Maria, "The Role of the Currency Board in Bulgaria's

Stabilization, IMF Policiy Biscııssion papers,1999,s:36

Yaşanan sorunların çözümü için Hükümet, Ocak 1997 yılında bir istikrar programı hazırlamıştır. Programın bir parçasını, kaybolan parasal güvenilirliği sağlamak üzere Bulgaristan Merkez Bankası kanununda yapılan değişiklikler oluşturmaktadır. Buna göre döviz kuru 1 Alman Markı = 1000 Bulgaristan Levası olarak belirlenmiştir. Para Kurulunun bütçe açıklarım doğrudan finansmanı yasaklanmış, en son ödünç veren kurum olma fonksiyonu da kaldırılmıştır.

1.9. GUNÜMÜZDE PARA KURULU UYGULAMALARININ PERFORMANSI

Günümüzde uygulanan para kurullarının performansı değerlendirilirken, sahip oldukları   özellikler   itibariyle   Arjantin   ve   Estonya'daki   uygulamalara   ağırlık verilmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir. Arjantin, bir yandan para kurulunu uygulayan tek orta büyüklükteki ülke konumunda iken öte yandan da, Türkiye'ye olan coğrafi uzaklığına rağmen, sahip olduğu ekonomik sorunlar açısından Türkiye ile önemli benzerlikler taşımaktadır. Bunun yanısıra para kurulu sistemi ile sağladığı başarılarla, dünya genelinde dikkat çekmiş bir ülkedir. Estonya ise, Arjantin'e göre küçük ölçekli bir ülke olmakla birlikte, önümüzdeki yıllarda AB'ye tam üyelik için davet edilen ülkeler arasında bulunması açısından ilginç bir örnektir. Ayrıca Estonya eski Sovyetler Birliği'nden ayrılan ülkeler arasında kendi bağımsız parasını piyasaya süren ilk ülke özelliğine sahiptir( Akyazı 1999: 131).

Arjantin, uygulamaya koyduğu çeşitli istikrar programlarına rağmen, 1990Ti yıllara gelindiğinde son derece kötü bir ekonomik yapı ile karşı karşıya kalmıştır. Ancak Arjantin 1991 yılında itibaren uygulamaya başladığı para kurulu sisteminin de katkılarıyla, bu durumu önemli ölçüde düzeltmeyi başarmıştır. Uygulamaya konulan sistemin ilk olumlu etkileri fiyatlar genel seviyesi ve faiz oranları üzerinde görülmüştür. Enflasyon ve faiz oranlarında mucizevi düşüşler yaşanmıştır. 1989 yılında yıllık ortalama % 3037 olan enflasyon oram, 1989 yılından itibaren uygulanmaya başlanan istikrar programı ile birlikte hızla düşmeye başlamıştır. Nitekim 1991 yılında % 172 olan enflasyon oram 1996'da % 02'ye kadar gerilemiştir. Enflasyondaki düşüş trendi faiz oranlarını da aşağıya çekmiştir. 1989 yılında yıllık % 17236 olan faiz oranı,1996'da % 7'ye kadar gerilemiştir. Para kuruluna geçişten sonra gerek enflasyon oranlarında gerekse faiz oranlarında 6 yıl gibi kısa sayılacak bir sürede olağanüstü düşüşler sağlanmıştır. 1987-1990 döneminde ortalama %- 1,3 oranında küçülen ekonomi 1991-1996 döneminde ortalama % 5,1 oranında büyüyerek belli bir ivme kazanmıştır( Akyazı 1999: 133).

Arjantin'in iç makroekonomik göstergelerindeki olumlu gelişmelere karşın; dış makroekonomik göstergelerinde bazı sorunlar yaşamıştır. İhracat, döviz kurunun sabitleşmiş olmasına rağmen, belirli bir artış trendini devam ettirerek 1990 yılındaki 12 milyar dolar seviyesinden 1996 yılında yaklaşık 24 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. İhracattaki artışa karşılık ithalatta da, %500Tük artışla, 1990 yılındaki 4 milyar dolardan 1996 yılında yaklaşık 24 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Dış ticaretteki gelişmelere paralel olarak cari işlemlerde belirli bir iyileşme gözlenmekte ise de, 1996 yılında 4 milyar dolarlık bir açık meydana gelmiştir. Cari işlemler açığı bir sorun olmakla birlikte, 1994 yılındaki yaklaşık 10 milyar dolarlık açık dikkate alındığında nispi bir düzelmenin olduğu söylenebilir. Bu sorun daha çok Arjantin pesosunun aşırı değerlenmesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim Arjantin ve ABD'deki enflasyon oranlarındaki farkın bir sonucu olarak, 1991-1994 yıllan arasında Arjantin pesosunun % 40 reel değer kazanması dış ticarete yansımıştır. Belirtilen sorunu Arjantin'in önümüzdeki dönemlerde de yaşayacağı belirtilmektedir ( Gültekin ve Yılmaz 1996:33).

Arjantin ekonomisinde olumlu yönde gelişmeler yaşanırken; Aralı 1994 yılında meksika'nın ülke parası pesoyu devalüe etmesinin ardından hızlanan kısa süreli sermaye kaçışı, kısa sürede Arjantin'e de sıçramıştır. Krizin etkisi ile artan Dolar talebini karşılamak ve sabit döviz urunu korumak amacıyla, para kurulu döviz rezervlerini hızla tüketmeye başlamıştır. Nitekim 1994 yılı sonunda 15 milyar Dolar olan döviz rezervleri, nisan 1995 yılında 10.2 milyar Dolara kadar gerilemiştir. Küçük bankalar başta olmak üzere, bütün bankalar sermaye kaçışlarından önemli ölçüde etkilenmişlerdir. Halkın devalüasyon beklentileri ile yerli paradan uzaklaşması ve böylece devalüasyon riskinden korunmak için bakanlardan mevduatlarını çekmek istemeleri, yaşanan mali krizi daha da derinleştirmiştir. Arjantin hükümeti krizin daha fazla derinleşmesini önlemek üzere, bir yandan bankacılık sektörüne kredi imkanları sağlarken bir yandan da zorunlu karşılık oranlan düşürülmüştür. Bunun yanısıra para kurulu sahip olduğu fazla rezervlerden iskonto ve repo gibi uygulamalarla likitide sıkıntısı çeken bankalara kısa süreli krediler sağlamıştır.

Arjantin'in parasal alanda yaşadığı sorunlar, kendisini reel ekonomide de göstermiştir. Ödeme zincirindeki kesintiler ve kredi piyasasındaki durgunluk sonucu 1995 yılının IV. çeyreğindeki GSYİH, 1994 yılının IV çeyreğine göre % 7 azalmıştır. Sonuçta Arjantin ekonomisi 1995 yılında toplam % 4.5 oranında küçülmüştür. Mali krizin belki de en olumsuz sonucu, ülkedeki işsiz oranının kısa sürede     önemli     oranda     yükselmesidir.     Arjantin'deki     işsizlik     oranlarının yükselmesinde, devletin yeniden yapılanması, özelleştirme ve sıkı para ve maliye politikalarının da önemli etkisi olmuştur( Akyazı 1999: 135).

Mali kriz döneminde Arjantin'de uygulana para kurulu tecrübesinden bazı sonuçların çıkarılması mümkündür. Bunların başında, para kurullarının devalüasyonu önlemede başarılı olmasına karşın iç veya dış şoklar nedeniyle ortaya çıkabilecek mali paniği önlemede yetersiz kalabilmeleridir. Aslında bunu doğal bir sonuç olarak karşılamak mümkündür. Çünkü Arjantin örneğinde olduğu gibi, para kurulları çoğunlukla enflasyonist baskılanın olduğu ve buna bağlı olarak ulusal paraya olan güvenin ortadan kalktığı bir ortamın sonucunda ortaya konmaktadır. Ancak Arjantin para kurulunun kriz döneminde gösterdiği performansın, kurula önemli ölçüde kredibilite sağladığının da göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Arjantin tecrübesinden çıkarılabilecek diğer dersler arasında; yaşanabilecek bazı krizlere rağmen para kurullarının fiyat istikrarım sağlayabilecekleri, acı reçetelere rağmen siyasilerin yeniden seçebilecekleri, para kurulu sisteminin önemli ölçüde liberal bir ekonomik yapıyı gerektirdiği ve kriz dönemlerinde para kurullarına belli sınırlar içerisinde esneklikler getirebileceği gibi dersler yer almaktadır(Hanke 1999:36).

Ballık devletlerinden Estonya, 1991'de Sovyet Rusya'dan bağımsızlığım kazandıktan sonra bir süre daha Ruble alanında kalmayı devam ettirmiştir. Bu nedenle, 1992 yılının ilk yarısında % 220'lerde seyreden hiperenflasyonun etkisi altında kalmıştır. 1992 yılında para kurulu sistemine geçmesiyle birlikte olumlu gelişmeler hızla görülmeye başlanmıştır. Nitekim 1992 yılının 3. Çeyreğinde %17 olan enflasyon oram, aynı yılın IV. çeyreğinde %7'lere kadar düşmüştür. Bundan sonrada düzenli bir şekilde düşmeye devam etmiştir. Ayrıca 1994 yılının ortalarına gelindiğinde, bulundurduğu altın ve konvertibl rezervlerin miktarı, dolaşımda bulunan kronların % 15'inden fazla olmuştur. Bunun yanısıra, Estonya'nın yaptığı ticaret, Rusya ve eski sosyalist ülkelerden Batı ülkelerine doğru hızla genişlemiştir. Ülkede görülen bu gelişmelere paralel olarak ekonomide istikrar sağlanmış ve yabancı bankalarda bulunan mevduatlar ile yabancı özel yatırımlar ülkeye akmaya başlamıştır.

 

SONUÇ

Bu çalışmada gelişmekte olan ülkeler için para kurulu sisteminin önemini, yetersizliklerini ve yöneltilen eleştirileri inceledik. Merkez bankasına göre avantajlarını ve sorunlarını ortaya koyduk. Modern ekonomilerde fiyat istikran özerk merkez bankalarıyla sağlanırken, neden bazı ülkelerde para kuruluna ihtiyaç olduğunu araştırdık. Gelişmekte olan ülkelerdeki merkez bankacılığı, bugünkü biçimiyle, sağlam olmayan paralar yüksek enflasyon ve sıklıkla durgunlukla sonuçlanmaktadır. Bu ülkelerin çoğunda merkez bankası, reforma tabi tutulmuş haliyle bile kısa zamanda sağlam para sağlama konusunda şanslı görünmemektedirler. Parasal güvenirliğin sağlanması, sadece yüksek enflasyonlu gelişmekte olan ülkeler için değil, iç savaş nedeniyle ekonomik dengeleri bozulan ve geçiş ekonomisi uygulayan ekonomiler içinde önemli bir sorundur. Bu amaçla son yıllarda yeni parasal sistem arayışları hızlanmıştır. Bu konuda yapılan tartışmaların merkezinde, merkez bankasına alternatif bir kurum olarak para kurulu bulunmaktadır.

Merkez bankasına alternatif bir kurum olarak nitelendirilen para kurulunun temel fonksiyonu, sabit kur üzerinden döviz rezervleri karşılığında para arzım düzenlemektir. Kurulun merkez bankasından en önemli farkı, siyasi otoriteden tamamen bağımsız ve otomatik bir şekilde çalışabilmesidir. Bunun yanısıra; az sayıda çalışanının olması, anayasal güvence altına alman sabit döviz kuru ve tam konvertibilite, % 100 karşılık sistemi, en son ödünç veren bir yolunun bulunmaması veya oldukça kısıtlanması, açıklık ve basit işleyiş mekanizmasına sahip olması gibi özellikleri de bulunmaktadır.

Para kurulları, enflasyonun önlenmesinde ve ulusal paraya olan güvenin sağlanmasında önemli ölçüde başarılı olmakla birlikte, bunların gerçekleşmesinde tek basma yeterli değildir. Bunun için, para kurulu uygulamasına geçilmeden önce makroekonomik yapıda ve devletin kurumsal yapısında önemli düzenlemelerin yapılması zorunludur. Bunların başında; bütçe açığının kapatılması, devletin borçlanma gereğinin azaltılması ve devletin kurumsal yapısının reorganizasyonu gelmektedir. Bunu gerçekleştirmek için; özelleştirme, vergi reformu sosyal güvenlik reformu, yerel yönetimler reformu, istihdam ve ücret politikası ve dış ticaretle ilgili geniş kapsamlı önlemler paketinin yürürlüğe konulması gerekmektedir. Titizlikle uygulanacak bu önlemler, kamuoyunda para kurulunun sürekliliği konusunda güvenin oluşturulması yarımda, para kurulunun güvenliği ve sürekliliği için gerekli olan döviz rezervlerini sağlayacaktır. Para kurulu öncesinde bankacılık sisteminin güçlendirilmesi zorunludur. Bu kapsamda; sistemdeki zayıf bankaların diğer bankalarla birleşmesi, sermaye yapılarının güçlendirilmesi ve bankacılık sisteminin denetimi için çeşitli birimlerin oluşturulması gibi düzenlemeler yapılabilir.

Para kurulları belirtilen önlemlerin gerçekleşmesi halinde, kendinden beklenen yararlan süratle sağlayabilmektedirler. Para kurullarının en önemli yaran, enflasyon ve faiz oranlarım uluslar arası seviyelere yaklaştırabilmeleridir. Enflasyon ve faiz oranlarındaki düşüşlerle birlikte, ekonomik büyümede de istikrar sağlanabilmektedir.

Şüphesiz iyi hazırlanmış bir iktisat politikasının bile bazı yetersizlikleri söz konusu olabilmektedir. Bu durum para kurulu uygulaması içinde geçerlidir. Para kurulunun en önemli yetersizliği, ulusal paranın aşırı değerlenmesidir. Bunun önlenmesi için, döviz kurlarının başlangıçta gerçekçi bir şekilde belirlenmesi gerekir. Aksi halde ulusal paranın aşın değerlenmesi, ülkenin dış piyasalardaki rekabet gücünün azalmasına ve ödemeler bilançosunun bundan zarar görmesine neden olacaktır.

Türkiye'de enflasyonla mücadelede önemli bir yol ayrımına gelinmişken, öte yandan da bu sorunun çözümünde kullanılabilecek yöntem ve kurumsal düzenlemeler konusunda arayışlar sürmektedir.

Türkiye'nin bugünkü ekonomik ve siyasi şartlarında para kuruluna geçilmesi halinde, para kuruluna karşı olanların argümanlarında büyük ölçüde doğruluk payının olduğu söylenebilir. Başka bir ifade ile, bugünkü şartlarda para kuruluna geçilmesi yarardan çok zarar getirecektir. Bu aşamada önerilebilecek en makul çözüm TCMB'nin para kurulu gibi çalışmasını sağlamaktır. Arjantin ve Estonya'da olduğu gibi mevcut ekonomik yapıya bağlı olarak ortodoks para kurulu yapışma bazı esneklikler kazandırılarak TCMB'nin para kurulu gibi çalışması mümkün olabilir. Ancak para kuruluna getirilecek esnekliklerin para arzı kontrolünü engelleyici şekilde olmamasına dikkat edilmelidir.

 


KAYNAKÇA
ACAR, Aclan 1999 " Para Kuruluna Geçmek Hata Olur", Hürriyet Gazetesi, 10.07.1999
AKAT, A. Savaş(1999) " Bulgaristan'da Para Kurulu", Para dergisi, 06.06.1999
AKLAN,NejlaA.(2001)" Para Kurulu Fiyat İstikrarının Sağlanmasında Alternatif Bir kurum Olabilir mi?", Ulııdağ Üniversitesi İİBF Dergisi, Bursa, Cilt 19, Sayı 4, Aralık
AKYAZI, Haydar (1999) "   Para   Kurulu   ve   Türkiye'de   Uygulanabilirliği   Üzerine   Bir Araştırma", Türkiye Bankalar Birliği, İstanbul
GULDE, Anne-Maria(1999)"The Role Of The Currency Board İn Bulgaria's Stabilization, IMF Policiy Duscision Papers,99/10
GÜLTEKİN, N. Bülent ve Yılmaz, Kamil (1996) " Para Kurulu: Nedir, Ne Zaman Gerekir?", TESEV, İstanbul
HANKE, Steve H., and SCHULER Kurt(1994) " Currency Boards For Developing Countries: A Handbook", ICS Press, San Francisco, California
HANKE, Steve H.(1998) " The Case For A Russian Currency Board System", Cato Journal, No. 49
HANKE, Steve H.(1999)" A Monetary Constitution For Argentina: Rules Fo Dolarization", Cato Journal, Vol. 18, No. 3
KORHONEN, Likka(1999)" Currency Boards in Baltic Countries: What Have We Learned?", BOFIT, Discussion Paper, Califomia
ÖZİPEK, Bekir Berat ve Metin Toprak (1994)" Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Para Kurulları", Pano Ofset, Ankara
SCHULER, Kurt (1992) " Currency Boards", Mason University, Virginia
SCHULER, Kurt (1998)" No More Central Bank: How To Prevent Currenct Crisis", Journal of Comımerce, May 18